metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Özgürlük Çağrısı

KADİR ÇİÇEK
16.01.2024

 

Gazze, tüm dünyayı özgür olmaya, özgürleşmeye davet ediyor. Özgürleşmenin yolu Gazze'den, Siyonizmin buyruklarına ve sunduğu yaşam biçimine "Hayır!" demekten geçiyor.

Yıllardır yalan temeller üzerine yükselen Batı medyası eliyle aldatılan bireyler, artık yeni bir bakış açısı ve uyanışın esintileri ile karşı karşıya. Bütün kötü imaj yaratma gayretleri ve dünyanın gözü önünde uydurdukları yalanların gerçek boyutlarının ortaya çıkışına rağmen, yaydıkları yalan haberler için özür dilemeyen Batı, aslında özgürlüğün değil yanıltma üzerine var olan siyasetin hakim olduğu bir dünya olduğunu gösteriyor.

Gazze, tekonolik çağın zirvede olduğu bir dönemde, bütün insanlığı yeni bir farkına varışa davet ediyor. Tüm insanlık bu daveti ciddiye almak zorundadır. Nitekim özgür olmak ve Yahudi sisteminden kurtulmak için bu bir zihni koşuldur.

Müslüman toplumunun bahsedilen koşulu yaymak ve göstermek gibi bir görevi bulunuyor. Taviz vermeden, umutsuzluk beslemeden; canları, kanları, malları ile büyük bir imtihandan geçen Gazzeliler dışındaki Müslümanların da imtihanları bulunuyor. Gazze'nin "sesi" olmak gibi hiçbir mazeret kabul etmeyen görevlerimiz bulunuyor. Gazze'nin konuşan dili olmanın imani bir mesele olduğu gerçeğini inkar edemeyiz. Zira savaş asla bir cephede devam eden mücadele değildir. Üstelik yaşanılan olayların anlık hissedildiği, duyulduğu ve tepki ile karşılandığı böyle bir dönemde mücadelenin çok boyutlu olduğu bilinmelidir.

Özellikle medyanın etkililiği konusunda Suriye'deki savaş üzerinden bu konu ele alınabilir. Siddetli işkence ve katliamlar yaşanmasına rağmen; Işid gibi ne olduğuna dair belirsizliklerin yerini koruduğu bir örgütün sürekli olarak gündemde tutulması ve savaşta sadece bu örgüt varmış gibi yansıtılması medya yoluyla gerçekleştirilen bir malzemeydi. ABD ve Batı eliyle bütün bir savaşın gündem dışı edilerek, dünyanın bütün gündeminde bu örgütün oluşu ciddi anlamda propaganda ile gerçekleştirilmiştir. Dünya halkları nezdinde İslam hakkında kötü bir imaj bırakılma girişimleri büyük oranda yine medya yoluyla gerçekleştirildi. Anlatıla anlatıla, gösterile gösterile, üretilen yalanlar ve çekilen filmler eliyle dünya genelinde İslam hakkında oldukça yanlış ve kötü fikirler ve nefretler oluşmasına neden olmuştur.

Ancak gün gelir;  dünya döner, insan değişir, fikirler büyür, bakışlar olgunlaşır, yüreklere merhamet iner. Beşiğinden kötülük doğan bir yerden kim bilir belki vefa doğar, vicdan harekete geçer, gözler gerçeği görme telaşına girer, yürekler hakikatin peşine düşer, zihinler mazlumların yere düşüşü ile yeniden dirilmeye talip olur; bilinmez...

Bu biraz da Müslüman dünyanın duruşu, eylemi ve hayatı ile ilgili bir şey. İslam'ın, çürük sistemlerin cehenneme çevirdiği dünyada yegâne kurtuluş ve yaşayış tarzı olduğunu ortaya koyma azmi ve kararlılığı ortaya koymalıyız. Hamas'ın, ortaya koyduğu kararlı, duruş, cesaret ve merhamet yüklü mücadelesi ile Batı'nın bütün algılarının yerle yeksan olduğu bir ortam var. İsrail'in yapmış olduğu tarifi imkansız vahşi katliamlarına rağmen esirlere göstermiş oldukları merhametli muamele, bütün bir insanlığın zihninde depreşmelere neden oldu. Hamaslı direnişçiler kısıtlı imkanlarla verdikleri mücadele ile; Gazze'nin onurlu insanlarının ise Rabblerine karşı ortaya koydukları teslimiyetle, yüreklerdeki sahte duyguların sorgulanması, zihinlerdeki kokuşmuş kötü algıların dökülmesi, vicdanların yeni bir devrim ile harekete geçmesi yolunda büyük adımlardır.

Peki Müslüman dünya nerede duruyor, ne yapıyor, ne yapmalı?

Elbette ki atılması gereken birinci adımın ne yazık ki Müslüman dünya tarafından atılmadığı gerçeği ortadadır. Gazze yalnız bırakıldı. Gazze ölüme, yamyamlara, sınır tanımayan katillere teslim edildi. Bir avuç insan, son derece etkili olan silahlarla yok edilmekte, Müslüman dünya ise bunu seyretmekle yetinmekte.

Evet, bütün bunlar Müslüman dünya için büyük zillet, onursuzluk ve ezikliktir. Bütün bunların yanında yaşadıkları topraklarda yerinden hiç kıpırdamadan, hiçbir şey olmamış gibi yaşantısını sürdüren, dünya zevklerinin peşine düşen insanlar da ne yazık ki çoğunlukta.

Hiçbir şey yapmayanlar, en azından küçük de olsa ellerinden geleni yapmaya çalışanların ortaya koyduklarını değersiz ve önemsiz olarak görüyor. Boykotu, yürüyüşleri, medyada aktif olarak Gazze'yi konuşmayı, okumalar yapmayı, anlatmayı, gündem etmeyi gereksiz görüyor; fakat ilginçtir ki kendisi hiçbir çaba ortaya koymuyor. Hatta içinde vicdan adına birşey beslemeyenler, tüm bunların yanında bir de Hamas'ı kötüleme yarışına girebiliyor. Dün, "kendi toprakları için neden savaşmıyorlar?" dedikleri Suriyeliler için etmedikleri ve yapmadıkları kötülük kalmayanlar, bugün kendi toprakları için verdikleri mücadeleye rağmen Hamas'a dil uzatabiliyor; onları terörle ilişkilendirebiliyorlar!

Hiçbir şey yapmamak, yapılmaya çalışılan en küçük şeyden değerli değildir. Herkes kendi imkanları ölçüsünde imtihandan geçer. Çabalamak eleştirmekten; sahiplenmek sessizlikten iyidir.

Yapılan yürüyüş ve boykotların amacı herşeyden önce farkındalık yaratmak, bilinç inşa etmektir. Çünkü insanlar henüz film izler gibi olanları izliyor. Herşeyi hayal ürünün bir sonucu olarak okuyor. Sanal dünyanın içinden çıkamıyor. Öldürülen çocuklar uykusunu kaçırmıyor. Zalimlerin, katillerin ekonomik sistemlerine taş atmıyor, hatta azar azar destek oluyor. Evet, Müslüman iddiası üzerine nefes alıp veren insanlar yapıyor bunu; ne kadar acı verici!

Tüm bu gerçekler karşısında Müslüman'ın hiçbir şey yapmadan yerinde oturması ve hayatına devam etmesi kabul edilebilir birşey değil. Müslüman, anlatacak, haykıracak, gündemini mazlumların sesi olmaya ayıracak. Müslüman boykotu yaşam biçimi haline getirecek.

Müslüman kalem olacak, mürekkep olacak, kitap olacak, kapı kapı dolaşacak; insanlara hakikati, Gazze'nin çığlığını ulaştıracak. Yalanlarla, iftiralarla, ırkçılık boyası ile boyanmış dezenformasyon yüklü fısıltıların önünde set olacak; Müslüman konuşacak, bağıracak, ses olacak, söz olacak, eylem yapacak ama susmayacak. Susmak, Gazze'nin özgürlüğe yaptığı çağrıya tepkisiz kalmaktır. Dolayısıyla sessizlik, bu çağın kötülüğünü alkışlamaktan başka birşey değildir.

Müslüman susarsa hakikat yürümez. Müslüman oturursa bilgi karanlık köşelerde saklı kalır. Müslüman yürümezse farkındalık oluşmaz. Müslüman söz olup meydanları inletmezse "Hamas terördür, Gazze hain Arapların şehridir ve Filistin, toprak satan onursuzlar yurdudur" yalanları alıcı bulur. Hakikati anlatan olmazsa yalanlar başrol oynar.

Kur'an'da en çok anlatılan portrelerden biri Firavun'dur. Allah'ın Firavun'dan çokça bahsetmesi, elbette ki ona lanetler okumamız için değildir. Buradaki en temel amaç Firavun'un sistemini ve  anlayışını tanımak; sömürü düzeninin farkında olmak ve ona göre yaşamını kirden ve kölelikten arındırma yolunda bilinçlenmektir. Kur'an'da defalarca anlatılan bu durum, gereksiz tekrardan mı oluşuyor? Defalarca aynı şeyleri okuyup durmaktan mı ibaret? Her okuduğumuzda  Firavun'un üzerine lanet okumamız mı isteniyor? Elbette ki hayır! Buradaki en temel amaç, farkındalık yaratmak, bilinçlenmek, basiret ve hikmet üzere yaşamlar inşa etmek; yani sistemlerin en adil olanın inşası için çalışmaktır. Bugünkü anlamda, yürüyüşler ve boykotlar da bu minvaldedir. Asıl amaç, bilinçlenmek ve kirli sistemlerin, zulüm politikalarının açmış olduğu yaralara dikkatleri çekmektir. Gündemi yapaycılıktan hakikate çekmektir amaç. İnsanların bakışlarını gerçeklere çevirmelerini sağlamaktır amaç. Amaç, zalimi tanıtmak; zulme meyledenlerin yürüdükleri yolun, ateş yolu olduğunu hatırlatmaktır.

Gazze'nin elinden tutmak gibi onurlu bir duruş gösteremeyen insanlık, zulmün fotoğrafına da kör kesilirse yeryüzü zulüm bataklığına döner. Evet, yürüyüş ve boykotlar belki İsrail'i durdurmak için değildir; ancak böylesi bir kararlılıktan, küresel bir uyanış doğabilir. Dünyayı bir ağ gibi ören sömürü sistemlerinin çöküş noktasının bu eylemler olma ihtimali her zaman vardır. Gazze'nin insanlığı çağırmış olduğu bu uyanış ve özgürleşme çağrısı, Gazze'nin sürekli olarak gündemde tutulması ile mümkündür. Nitekim, bütün çöküşler önce hakikatin zuhur etmesiyle başlar.

Gazze'nin açmış olduğu özgürlük koridorunda yürüyen olmayı reddeden bütün insanlık, belki de bundan sonraki hayatlarında köleler toplumunu oluşturan bireyler olarak kalmaya mahkum olacaklardır. Özgürlük yolu, iyiliğin, hakikatin,  merhametin ve cesaretin birliktelik oluşturduğu yürüyüş yoludur. Buna ancak yerinden kalkma iradesi ortaya koyanlar çıkabilir.

Bu açıdan, çocuklarımıza zalimin kim olduğunu öğretmeliyiz. Çocuklar kan emicileri tanımalı. Çünkü ürettikleri dizilerle, filmlerle ve reklamlarla çocuklarımızı yeteri kadar uyuşturup piyon haline getirdiler. O kapıdan kötülüğün içeri girmesine izin vermeden ve durmadan zalimin portresi açıkça ortaya konulmalıdır. Aksi takdirde, zulmü seyreden ve zulme meyleden nesiller yetişmeye devam edecektir.

Unutulmamalıdır ki, dünyanın özgürleşmesi ancak neslin bilinçlenmesi ile mümkündür. Hikmetli olanın peşinde koşan, basiret ve feraseti kuşanan nesiller ancak Gazze'yi anlayabilir.

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş