metrika yandex
  • $34.34
  • 37.69
  • GA21310
ELEĞİMSAĞMA

Kemal Kılıçdaroğlu

ÜSTÜN BOL
06.04.2024

 

Deniz BAYKAL, 2010 yılında bir kaset kumpası ile istifaya zorlanmış; hemen ardından da aday olmayacağını açıklayan Kemal KILIÇDAROĞLU aday yapılarak Cumhuriyet Halk Partisinin genel başkanı seçtirilmişti.

Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildiği genel kurul sonrası parti kamuoyunda yaşanan heyecan siyaseti takip edenlerin hala hatırındadır.

Özgür Özel’in genel başkan seçildiği genel kurul sonrasında biraz da Cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan ağır yenilginin etkisiyle CHP’lilerin heyecandan çok korku yaşadığını da kaydedelim.

‘Özgür Özel’den genel başkan mı olur?’ tedirginliğinin hala sürdüğünü söylemek de mümkün.

31 Mart seçim zaferiyle bu korkunun bir süre sümenaltı edileceği de aşikar.

CHP’yi 31 Mart zaferine taşıyan süreci Özgür Özel’in başarısı ve CHP teşkilatlarının değişim heyecanına bağlamak bana çocukça geliyor!

Üstelik bunu söylediğimizde yeni yönetimin ‘başarı’ hikayesine çok doğru olmadığı halde su taşımış oluyoruz.

Öte yandan bu seçimin asıl galibi Kemal Kılıçdaroğlu’na haksızlık etmiş oluruz.

Parti teşkilatları genel başkanlarına bağlılıklarını bildirmek için bu yolu deneyebilir elbette ancak; bizler gibi filmi dışarıdan seyredenlerin Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkını teslim etmesi gerekiyor.

2000 Yılından itibaren siyasetin yeniden dizayn edilme sürecini gözden geçirdiğimizde ilginç bir tablo çıkıyor karşımıza.

Amerikadan yola çıkıp Balkanlar üzerinden ülkemize giriş yapan yüksek hava basıncı, Türkiye’de yobaz/kemalist askeri ve sivil bürokrasiyi tasfiye etmeyi planlıyordu.

Başta ABD olmak üzere ‘Avrupa’ taş kafalı Kemalistlerle artık yol yürünemeyeceğini, onun yerine liberal demokrasiye rıza gösterecek yeni bir süreç planlamıştı.

Bu plan çerçevesinde 28 Şubat sonrası oluşan konjonktür bir ismi işaret ediyordu. O isim Recep Tayyip ERDOĞAN’dı.

2002’den 2011’e kadar işler iyi giderken, bu tarihten sonra Erdoğan’ı kontrol edemediğini düşünen ‘Batı’ kendine yeni yol arkadaşları aramaya başladı.

2023 seçimlerine kadar kavgalı bir süreç yaşansa da Erdoğan arkasına aldığı kamuoyu desteğiyle ‘batı’ya karşı ayakta durmayı başardı.

İktidarı bir şekilde dizayn etmeye çalışan ‘dış güçler’ yeni sistemi meşru kılabilmek için muhalefeti de dizayn etmeye karar verdi.

Bu dizayn operasyonu bir Amerikan aparatı olarak FETÖ üzerinden yürütüldü ve kaset kumpasıyla Deniz Baykal CHP genel başkanlığından uzaklaştırıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesiyle birlikte CHP vitrininde baskın şekilde yer alan, yobazca Kemalist bir tutum sergileyen, 28 Şubat artığı Çerkez, Sünni (inanç değil gelenek), Türk oyuncular tasfiye edildi.

Yerine yontulmuş bir kemalizm ekseninde Türk, Alevi yeni aktörler vitrine taşındı.

Kılıçdaroğlu’nun ilk on yılı seçmen nazarında kuşkuyla karşılandı ve iktidarın bütün hatalarına rağmen gerekli karşılığı görmedi. Çünkü seçmen gözünde CHP hiçbir zaman sözüne itibar edilir bir siyasal aktör olmamıştı.

Kılıçdaroğlu her seye rağmen vazgeçmedi. Yobaz Kemalistleri partiden uzaklaştırmakla yetinmedi. Farklı kesimlerden insanları, adı CHP ile anılamayacak isimleri partisine kattı.

Liberal isimlerin yanında Mehmet Bekaroğlu, Cihangir İslam gibi İslami camianın yakından tanıdığı isimler CHP listelerinden milletvekili seçildi.

2014 ve 2019 Yerel seçimlerinde başörtülü aday çıkarmayı bile düşündü CHP!

Ancak ne kadar terbiye edilmeye çalışılırsa çalışılsın Kemalist doku buna izin vermedi. Kılıçdaroğlu’na kalsa CHP en kötü ihtimalle 2019 seçimlerinde bir başörtülü belediye başkanına sahip olacaktı.

KIlıçdaroğlu’nun yobaz Kemalistleri tasfiye etmesi, kamuoyu korkusu sebebiyle gün yüzüne çıkarılmasa da cemaatlerle el altından irtibata geçmesi, başörtüsü ve çarşaf gibi konularda bırakınız giysinler tavrı seçmen tarafından dikkatlice izlendi ve olumlu karşılandı.

İktidarın affedilemez hataları sonrasında seçmen Kılıçdaroğlu’nun bir şansı hak ettiğini düşünmeye başladığında tarihler 2020’yi gösteriyordu.

2020 yılına gelindiğinde Kılıçdaroğlu özellikle partiye dışarıdan monte ettiği İslami kesimden isimlerin etkisiyle ortalama muhafazakar seçmenle arasındaki buzların erimeye başladığını fiilen gözlemlemekteydi.

Bu gözlem Kılıçdaroğlu’nu muhafazakar kesime daha da yaklaştırdı. Liberallerin uzun süredir AK PARTİ’den kaçışı devam ederken Kılıçdaroğlu’nun sürdürdüğü liberal politikalar bu kesim için de CHP’yi yeni bir adres olarak karşılarına çıkardı.

Kılıçdaroğlu 2002 öncesi AK PARTİ’nin yakaladığı, toplumun farklı kesimlerinin ortak adresi olma yolunda emin adımlarla yürüyordu.

Kılıçdaroğlu, 2024 1 Nisan’ını görebilseydi 14 yıllık emeklerinin karşılığını almış olacaktı.

Ne olduysa 14-28 Mayıs seçimleri sırasında izlenen yanlış politikalarla oldu. Yaşı itibariyle 2028 seçimlerini görüp göremeyeceğini bilemeyen Kılıçdaroğlu adaylık konusunda ısrar etti.

Esasen doğal olarak Kılıçdaroğlu’nun aday olması gerekiyordu. Hem 2010 yılından o güne kadar izlediği çizgi, hem de anamuhalefet partisi lideri olarak adaylığı en çok o hak etmişti!

Bu ‘son fırsat’ı kaçırmamak için Kılıçdaroğlu bütün riskleri aldı ve detaylarına girmesek de büyük hatalar yaptı. Neticede Meral Akşener talimat üzerine önce masadan kalktı sonra başka bir talimatla masaya oturtuldu. Bu hamleler seçim yapılmadan seçimin kaybedileceğini zaten ilan ediyordu.

Ancak Kılıçdaroğlu zorlu adaylık sürecinden sonra da sıklıkla büyük hatalar yapmaya devam etti ve seçimlerden kendisi, partisi ve yedi kocalı başkanlık düzeni ağır bir yenilgiyle ayrıldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından da onu CHP’yi terbiye etmesi için genel başkan seçtiren irade, yeni bir siyasi dizayn operasyonu ile onu tasfiye etti. Özgür Özel isminin genel başkanlık hikayesini siyasetin doğal bir sonucu olarak değil, bu dizayn etme sürecinin bir parçası olarak okumak daha doğru olacaktır. Siyaseti dizayn eden bu süreçlerin sadece CHP için geçerli olmadığını, İYİ Parti, AKPARTİ ve diğer siyasal aktörler için de asıl belirleyici unsurun dizayn süreçleri olduğunu belirtmekte fayda var.

Bu 14 yıllık terbiye etme sürecinin ardından 3-5 ayda yeni genel başkanın yeni teşkilatlarla büyük bir sinerji yaratarak 31 Mart seçimlerini kazandığını iddia etmek romantik bir yorum olabilir ama hem gerçekçi olmaz, hem de Kılıçdaroğlu’na haksızlık olur.

Muhafazakar/sağcı seçmenin hiç tereddüt etmeden CHP’ye oy vermesini yeni genel başkanın parlak ve kirlenmemiş yüzüne nispet etmek sağlıklı bir değerlendirme değil.

CHP’liler dün arkasından koştukları Kılıçdaroğlu’nu unutmuş yeni aşklarının peşinde koşuyor olabilir. Oysa 31 Mart’ta elde edilen büyük zaferin mimarı ve galibi 14 yıl boyunca bu süreci ilmek ilmek dokuyan, her ne kadar siyasi hayatı sona ermiş olsa da Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Hakkını vermezsek haksızlık etmiş oluruz.

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Gurbet kuşu. | 06.04.2024 21:43
“Bugün geldiğimiz noktada başka bir şey var. Tayyip Erdoğan Anadolu Ajansı’yla, TRT’de reklamlarımızı yayımlatmayarak, valileri hatta garnizon komutanlarını işin içine sokarak devleti kendi lehinde seçime taraf etti. Biz burada milletin tarafında yer aldık, onlar devletin tarafında yer aldı. Bütün dünya siyasetinde böyledir bu. Devletle millet karşı karşıya gelirse er ya da geç millet kazanır.” bunları ozgur ozel demiş.