Ölüm ve Bayram

“Bayramım imdi, bayramım imdi
Bayram ederler yâr ile şimdi
Hamd ü senâlar, hamd ü senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm.”

Hacı Bayram-ı Velî Hz.

Âşığın bayramı mâşukuna, kulun bayramı Yüce Yaratıcısına kavuşunca olur. Mevlâsının rızasını kazananlara ne mutlu!.. Onlar nâil oldukları makamlardan dolayı bol bol hamd ü senâ ederler.

Alvarlı Efe Hazretleri kulun Rabbine kavuşmasını şöyle dile getirmekte.

“Cân bula cânânını
Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını
Bayrâm o bayrâm ola.

Hüzn ü keder def ola
Dîlde hicâb ref ola
Cümle günâh af ola
Bayrâm o bayrâm ola.”

Eski müftülerden, İskenderpaşa ve Nişancı Mustafa Paşa Camii imamlarından Mikdat Kutlu Hocamızın kıymetli zevcesi Zehra Hanım, Ramazan-ı Şerif’in sonunda rahmet-i Rahmân’a kavuştu ve dünya çilesi tamamlandı. Rabbim mekânını cennet, makamını yüce eylesin.

Merhûmenin Ramazan Bayramı günü İstanbul Bağlarbaşı’ndaki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde kılınan cenaze namazı ve Karacaahmet Mezarlığı’ndaki defin işlemi eskimez dostları bir araya getirdi. Hüzünle sevinç iç içeydi. “Başımız sağ olsun ve bayramınız mübarek olsun.” demek insanda farklı duygular oluşturuyor.

Hayat, insana emanet olarak verilmiş bir nimet. İnsan yaşarken ölüme çok yakın. Hayatta güzelliklerle sıkıntılar iç içe. Ölüm ebedi aleme geçmeden önceki eşik. Doğum ve ölüm iki gerçek. Her canlı mutlaka ölecek. Ölüm bu yönüyle gerçeğin ta kendisi. Dünya geçici. Asıl hayat ahiret hayatı.

Ölüm ansızın gelir ve bir bahanesi olur. “Ecel (ölüm) geldi cihâne, başağrısı bahâne.” denmiş. Ölümün nerede ve ne zaman geleceği belli olmadığından ecdadımız, “Hazır ol misafir gelir, hazır ol Azrâil gelir” diye ikazda bulunmuşlar.

Üstat Necip Fazıl da ölüme farklı açıdan bakmakta.

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?”

Gazze başta olmak üzere İslam âleminin birçok yerinde Müslümanlar zulüm altında. İnsanlar öldürülmekte. Ölüm ile bayram kelimesi yan yana.

Abdurrahim Karakoç, mazlumlarla dertlilerin bayramını duygulu ifadelerle dile getirmekte ve o güzel insanın feryadı hassas gönülleri etkilemekte.

“Bayram af günüdür, barış günüdür
Bayramlar rahmete giriş günüdür
Bayram, hak menzile varış günüdür
Gönlümü verdiğim bayramlar hani?”

…

“Dert deşmek değildir gayem, niyetim
Düşündükçe sızlar kemiğim, etim
Gelini dul kalmış, torunu yetim
Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?
 

Sabahtan haber yok, ufuklar kara
Semerkand kan ağlar, yanar Buhara
Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara
Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl?”
…

“Âlem-i İslâm’a rahmet su gibi
Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Evleriniz cennet kokusu gibi
Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Süleyman esir de, Simon neden hür?
Hiç durma dünyanın yüzüne tükür…
Müslüman’ın sesi münafıktan gür
Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Mağdurlar, mazlumlar ersin felâha
Vuslata varanlar varsın bir daha
İrfan tohumunu gece, sabaha
Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Hazret-i Rasûl’ün nurlu katına
Gitmek isteyenler binsin atına
Küfrün saltanatı yerin altına
Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Ne makam, ne para, ne senet, ne çek...
“Kurtuluş İslâm’da” vallâhi gerçek
Bu mübarek sevda bizleri tek tek
Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.”

Bu vesileyle Peygamber Efendimiz başta olmak üzere tüm peygamber-i zîşân, sahâbe-i kirâm, tâbiîn, tebe-i tâbiîn, sâdât-ı kirâm efendilerimiz, sâir evliyâullâh, şühedâ, gâziyân ve geçmişlerimize Allâh ü Teâlâ’dan rahmet dilerim. Rabbim yâriniz, cennet diyârınız olsun kıymetli okurlarım.