Uzun süre iktidarda olan bir partinin yıpranması gayet tabiidir. AK Parti'nin 22 yıllık iktidarının son dönemlerinde bu yıpranmışlık gözlemleniyor ve radikal bir düşüş yaşayacağı ile ilgili tahminlerde bulunuluyordu. Nitekim geçmiş dönemde seçmen birkaç kez AK Parti oylarını düşürerek bu mesajı vermişti. AK Parti’nin verilen bu mesajı aldığını ifade etmesi ve konjonktürel bazı etkenlerin yardımıyla AK Parti yeniden toparlanmış, hatta oylarını daha da yükseltmeyi başarmıştı.
31 Mart 2024 yerel seçim sonuçları şu ana kadar birikmiş tepkilerin keskin bir dışa vurumu olarak ortaya çıktı. Ancak bu tepkilerin bir mesaj verme olayı mı yoksa bunu aşan önemli bir kırılma noktası mı olduğu üzerinde karar vermek için henüz çok erken diyenler olsa da bunun bir dönüm noktası olduğunu AK Parti lideri de ifade etmiştir.
Adıyaman'dan Balıkesir'e, Keçiören'den Kahramankazan ilçesine kadar yaşanan hezimet, Ankara'da neredeyse iki katına çıkan oy farkı gibi çok sayıda örnek, karşı karşıya kalınan sonuçların çok büyük bir kırılma noktasına işaret ettiğini göstermektedir. Tabii ki tüm il ve ilçelerle ilgili geçmişe dönük seçim sonuçları ve son seçim neticesi masaya yatırılacaktır. Katılım oranı, adaylar, parti teşkilatları, kimi yerde yapılan ya da yapılmayan ittifaklar, diğer partilerin stratejileri gibi çok sayıdaki faktörler elde edilen veriler ışığında analiz edilerek seçmen refleksi genel olarak ve noktasal olarak ortaya konulmaya çalışılacaktır. Ancak çoğu zaman elde edilen istatistikler ve analizler bütüncül bir bakış açısıyla yorumlanmadığında yanıltıcı sonuçlar doğurabilmektedir.
Burada asıl soru şudur:
AK Parti gerçekten hakikatle yüzleşmek istiyor mu?
Bu soru başka bir soruyu doğuruyor?
Hangi AK Parti ya da AK Parti’nin bir kimliği var mı/kaldı mı?
AK Parti merkez partisi olarak aslında ANAP'ta olduğu kadar olmasa da farklı eğilimleri bünyesinde taşımaktadır. Ancak AK Parti'nin kurucu kadrosu ve ana omurgasını İslami hassasiyetleri olan dindar kadroların oluşturduğunu kabul etmek gerekmektedir. Her ne kadar AK Parti kendi kurucu kadrosunun değerlerini ve bu değerleri benimseyen kadroları yeterince siyaset, bürokrasi, kültür sanat ve ekonomi alanlarına taşıyamamış olsa da eğer AK Parti, esaslı bir yüzleşme yapacaksa bu ekseni merkeze alarak işe başlamalıdır.
AK Parti ilk dönem ve ikinci dönemin önemli bir bölümünde dindarların hakları ile ilgili dişe dokunur bir icraat yapmadı. Buna rağmen halk, şartların henüz olgunlaşmadığını düşünerek hep sabretti. Daha sonra başörtüsü, imam hatipler gibi bazı noktalarda hak ihlalleri giderildi. Ancak bunlar aslında çok yüzeysel çözümlerdi. AK Parti yaslandığı halkın değerleri ve kendi içinden çıktığı siyasi hareketin hedeflerini gerçekleştirecek, köklü değişimler gerçekleştirmedi.
AK Parti 15 Temmuz darbe girişimi sonrası devletin derinleriyle yaptığı anlaşmalar ve MHP ile girdiği ittifakla tam bir eksen kayması yaşadı. Bu süreçle birlikte kendi tabanını milliyetçileştiren AK Parti bununla da yetinmeyerek Yeşil Kemalizm açılımı yaparak kendi kadrosunu mankurtlaştırdı.
Aslında AK Parti kendi tabanından son seçimlerde yemiş olduğu tokadı daha önce de yiyebilirdi. Ama halk bunu hep erteledi ya da küçük uyarılarla yetindi. Zira karşısına ciddi bir muhalefet hiç çıkmadı. Şu anki ana muhalefet ( şimdi birinci parti oldu) ve diğerleri de gerçekçi bir alternatif olmamalarına rağmen seçmen bir şekilde bu karmaşık sonuçları ülkenin önüne koyuverdi. Zira artık sabrın bir sonu vardı. Muhalefet elindeki belediyeleri iyi yönettiği ve yeni aldığı belediyeleri de gelecekte daha iyi yöneteceği için bu seçim başarısına ulaşmadığını çok iyi bilmektedir. Elbette tüm partiler için bunun istisnaları vardır. Adayların performansının bazı illerde sonucu belirleyici olduğunu inkar etmek mümkün olmamakla birlikte genel tablo bundan daha farklı bir arka planın sonucunu yansıtmaktadır.
AK Parti'nin bu yenilgisinin ardındaki bazı nedenler şunlar olabilir;
1-Yıpranmışlık
2-Ekonomik çöküntü, enflasyon, dar gelirli vatandaşların ve emeklilerin çok zor durumda bırakılması. (Bir nevi kendi kitlesini fakirleştirmek.)
3-AK Parti yöneticilerinin tabana yabancılaşarak halkı kendisine küstürmesi.
4-Ana omurgası olan dindar İslami kesimlerin taleplerine yeterince cevap vermemek. İstanbul Sözleşmesi, eğitim müfredatı, televizyon yayınları, kültür sanat faaliyetleri, başıboş köpekler, süresiz nafaka gibi konularda seküler paradigmanın hakimiyetine su taşımak ve bırakın İslamiliği, muhafazakarlık iddialarını bile boşa çıkarmak.
5-Gazze konusunda büyük sözler söyleyip somut icraatten uzak durmak. İsrail’le ticaret gibi meselelerde halka açıkça yalan söyleyip itiraz edenleri de azarlayıp ötekileştirmek.
6-Yeşil Kemalizm açılımıyla kendi davasına ihanet etmek.
7-Yolsuzluğun yaygınlaşıp eskiden olduğu gibi normalleşmesine sessiz kalmak.
8-Liyakatsiz, ehliyetsiz ve kibirli kişilerin köşe başını kapmasının yolunu açmak. (Buradan sekülerler kendine bir pay çıkarmasın zira birçok kurumu hala onlar yoğun olarak doldurmaya devam etmektedir.)
9-Adalete güvenin kalmaması ve AK Partililerin kendi çocuklarının dahi AK Partiye bu bağlamda düşman hale gelmesi. ( Sekülerlere buradan da ekmek çıkmaz çünkü adaletsizlik noktasında onlara laikler öğretmenlik yaptılar.)
10-Sekülerleşme dalgasının çok güçlü esmesi ve gençliğin AK Parti'nin bazı yanlış uygulamalarını da öne sürerek sözde dindarlara tepki verdiğini ifade etmesi. (Halbuki din Allah'ın dinidir ve masum olan tek önder Hz. Peygamberdir. Her kim zulüm, yolsuzluk ve yoksulluk karşısında mücadele etmek istiyorsa bunu en güzel dindar kalarak yerine getirebilir.)
11-Medya trollerinin çete gibi davranarak eleştirel yaklaşan herkese itibar suikastinde bulunması. (AK Parti, medya alanında da laikçi çevrelere benzeyip onları taklit etmekten kendini alamadı.)
AK Parti ve lideri gerçekten muhasebe yapmak istiyorsa:
1-Hakiki bir muhasebe yapmaya karar vermek. Bunun ciddi bedeller gerektirdiğini kabul etmek. Böyle bir muhasebe yapılmasından öncelikle mevcut koalisyon tablosunun rahatsız olabileceğini de hesaba katarak işe koyulmak.
2-Kirli işlere bulaşmış kadroları tasfiye etmek. Dalkavuklardan oluşan bir çekirdek kadro yerine istişare merkezli bir anlayışla şahsiyetli bir ekip kurmak.
3-Tayyip Erdoğan'ın eşini ve çocuklarını ekrandan uzak tutması. Lüks, şatafat ve gösterişten uzak durup mütevazi duruşa yeniden dönmesi. Tekrar Keçiören gibi bir yere taşınarak halkla bütünleşmenin gerçekçi bir yolunu benimseyerek çok köklü bir değişim sinyalini vermesi. (Neden olmasın ki bu? Zira kendisi Ömerler aradığını söylemişti. Ömer Bin Abdülaziz örneği neden tekrar zuhur etmesin ki? Aksa Tufanı Allah'ın izniyle bundan çok daha güçlü değişimlerin yolunu açacaktır.)
4-Kadrolarını da bu ahlaki yapıya uygun mütevazi, çalışkan ve kendi ideolojisine uygun kişilerden oluşturması. Bunu yaparken liyakat, ehliyet ve adalet ölçülerine tam bir teslimiyet göstermesi. Yolsuzluğun ve rüşvetin sorun olmaktan çıkarılması.
5-Tasarrufa derhal devlet aygıtı ve bürokrasiden başlanması.
6-Kemalizm deli gömleğinin derhal çıkarılması ve milliyetçilik koalisyonunun yüklediği ağır faturaya mahkum olunmayacak seçenekler ortaya konulması.
7-Aksa Tufanı, tarihi bir dönüm noktası iken hala Gazze'ye gerektiği gibi yardım edilemediği kabul edilerek gerçekçi ve inandırıcı adımlar atılması.
8-Eğitim ve müfredat, adalet ve hukuk, kültür ve sanat, medya ve RTÜK, başıboş hayvanlar gibi konularda somut adımlar atması. Aile kurumunu güçlü kılmak için kendi değerleriyle uyuşan açılımlar yapması.
9-Savunma sanayi hamlesinin başka alanlarda örneklenmesi.
10-Sivil toplum ve cemaatlerin şeffaf, bağımsız ve güçlü olmasının önünün açılması. Onların eleştiri ve özgün çıkışlarının dikkate alınması.
11-Medya ve tanıtımda yandaş ve dalkavukluk yapan tiplerin değil işi bilen, doğru, samimi olan kişilerin bulunması AK Parti ve liderini hakaret etmeden eleştirenlere karşı saygı duyulması.
12-Rant ekonomisinin terk edilmesi ve öngörülebilir bir ekonomik yapının var kılınması. Beton inşaat yerine kendi medeniyetine uygun örnek şehirler imar edilmesi. Üretim ve tüketim alışkanlıklarının insani değerlere uygun hale getirilip bu minvalde uygun yeni yerleşim yerlerinin inşa edilmesi.
13-Muhaliflere adil davranılmasıyla ilgili hukuksal bir çerçeve sağlanması, daha da önemlisi ahlaki bir kurumsal gelenek inşa edilmesi.
14-Tayyip Erdoğan'ın bir daha seçime girmemesi. Türkiye tarihindeki en önemli bir lider olma potansiyelini taşıdığını unutmayarak kendi yerine istişare kültürünü benimsemiş, ahlaklı, adil, çalışkan, cesur ve uyumlu bir ekibin görevi devralmasını sağlaması.
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
BARIŞ UMUDU / Ümit AKTAŞ
09.02.2025
BARIŞ UMUDU|ÜMİT AKTAŞ
08.02.2025
Yıldız Ramazanoğlu ile Derkenar..
24.01.2025
Nail Bey'in Aklı İsraille Ticarette Kaldı!
25.01.2025
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
Netanyahu Trump’ın Mayın Eşşeği mi? AHMET GÜRBÜZ 08.02.2025
SESSİZ TÜRKÜ! AYTEN DURMUŞ 04.02.2025
Instagram Annesi Hülya FEYZULLAH AKDAĞ 09.02.2025
ATEŞKESİN ATEŞİ DERVİŞ ARGUN 15.01.2025
Evlenmemek ve Evlenememek FEYZULLAH AKDAĞ 27.01.2025