metrika yandex
  • $34.34
  • 37.69
  • GA21310

Haberler / Yorum - Analiz

EYLEMİN ANLAM BOYUTU-KADİR ÇİÇEK

27.02.2022

Bir eylemin süreklilik kazanması için başlangıç adımı çok önemlidir. İlk adımın ardından ilerleyen sürecin devamlılığını, düşünsel dünyanın dış dünyada yer bulduğu davranışlar dizisi oluşturur. Burada önümüze çerçevesi geniş bir eylem fotoğrafı çizilmektedir.

İnsanın eylemi ile davranışları arasındaki fark, insanın yaratılışındaki donanımı ile diğer varlıkların donanımı arasındaki fark gibidir. İnsanın davranışları, sadece yaşamanı sürdürmek için çabalamaktan çok daha fazlası iken diğer varlıkların davranışları hayatta kalma/yaşamını sürdürme mücadelesi ile sınırlıdır. İnsan, yaşamak için davranış ortaya koyduğu gibi, üretmek, inşa etmek, çoğaltmak, sürdürmek, amaca ulaşmak için de davranışlar sergileyen bir varlıktır. İnsan davranışlarının amaca dönük biçimlerine eylem denir. Eylem, amaç belirleme neticesinde o amaca ulaşmak için harekete geçiştir. Dolayısıyla otomatikleşen davranıştan soyutlanmış hareket şekline eylemdir denilirken; aynı zamanda her eylemin bir davranış olduğunu ancak her davranışın bir eylem olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Eylem, düşünsel bir gayretin sürdürülebilir boyutunu teşkil eder. İnsanın, davranışlarını, düşünce renkleriyle boyadıktan sonra hayata yansıtması durumuna eylem adını verebiliriz.

İnsan, varlığının fıtratından kaynaklı olarak "daha fazla boyutun, daha fazla isteyeni" ilkesinden hareketle fikir ve eylem üreten varlıktır denilebilir. Daha aşkın olana özlem, daha fazlasına sahip olma, daha temiz olanı arzulama, kendinden olanla arasına bağ, olmayanla mesafe koyma, egemen olma, direnme, yönlendirme, yönelme, ortaya koyma, sürdürme gibi insanın düşünüş, ortaya koyuş ve sürdürebilir hale getirme süreçleri onun öteki varlıklardan farkını ortaya koymaktadır. Davranışlarına ilave olarak, insan oluşu itibariyle eylemler ortaya koyan ve buna bağlı olarak yaşam içinde duracağı yeri belirleyen insanın, kendi olma eylemleri ile kendinden uzaklaşan eylemlerinden hangisini yansıtacağını seçen de yine kendisidir. Bu bağlamda, insan, fikri ve eylemsel açıdan gelişen ve değişen insandır sonucunu çıkarmak mümkündür.

Gelişen insan, düşüncelerine bilinç giydirir.  Davranışlarına eylem, eylemlerine yön, yönüne istikamet çizer. Değişen insan, bunun tersi doğrultuda veya buna benzer olumlu anlamda hareket edebilir. Bir başka deyişle, insanın gelişimi, onun anlam dünyasında var olmayı seçmesi iken; insanın değişimi de anlam dünyasında yokluğu, anlamsızlığı ve değersizliği seçmesinin yanında; gelişim yönünde yolunu çizme mücadelesi de olabilir denilebilir. Gelişim olumluya doğru iken, değişim olumlu veya olumsuz yönde olabilir.

İnsan tek boyutlu bir varlık değildir. Bir tarafı müphem bir portre iken, diğer tarafı arayışın en inatçı takipçisi olabilir. Bir yönüyle, dünyanın acı çeken tarafını en belirgin tonlarla resmeden ressam iken, diğer yönüyle dünyanın acı çeken yüzlerini manipüle ederek gücü ağır basan tarafa ezdiren sunucu olabilir. İnsan, bu zıtlıklar dünyasında fikri veya eylem olarak bir tarafın tarafıdır.

İnsan, varlık âleminde bilinçle donatılmış mükemmel bir varlıktır. Fıtrat programına göre anlam kazanan insanın, kendinden uzaklaşıp  ötekinin ortaya koymuş olduğu yaşam tarzına kayması kendi fıtratına ihanettir. Bunun diğer anlamı, insanın yaratılışına uygun olarak var olduğu dünyadan yabancısı olduğu bir dünyaya ayak uydurma zorluğu ve göçüdür. Eylemlerinin iyi olanlarını, kötüye tercih etme gücü zor ve zahmetli olsa da zorun sonucundaki başarı elde etme hazzı, kolayın neticesinde gelen başarının vermiş olduğu hazdan çok daha anlamlıdır. İnsan, zor olanın alanında kalmak zorunda kalmışsa bile, kendi fıtratını bu zorluğun ellerine teslim etmeme direncini göstermelidir. Zorlu sürecin galibi olmak, eylemlerin “kalitesini” ve “haysiyetini” yükseltir.

Fıtratına uygun eylemleri yansıtan insanın yönlendirilmekten, tanımlanmaktan, kaotik alana sürüklenmekten kendisini sakındırabileceği söylenebilir.  Bir amaca matuf olarak eylemlerini yaşatan bir insanın, sıra dışı olarak fıtrat dışı eylem ortaya koyması halinde, fikir ve anlam dünyasının çürüklüğünü ortaya koymuş olacağı kesindir. İnsanı diriltme projesinin, insanı yokluğa ve bataklığa sürükleme projelerine tercih edilmediği bir anlayışın yeryüzünü yaşanılabilir bir hale getirmesi de mümkün değildir.

Kırılma noktası, tam da insanın eylemlerinin yönlendirilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Temeli sağlam düşüncelerin yansıması olan eylemler, insanın kontrolündedir. İnsan burada öznedir ve yönlendirici konumdadır. Ancak insanın iradesinin devre dışı olduğu durumlarda, "ötekiler" tarafından üretilen, işlenen ve yontulan eylemler insanı etkisiz kılar ve yönlendirici boyut kazanır. Burada insanın aktif olma durumu bertaraf edilmek hedeflenmektedir.  Bir diğer amaç ise "kötülüğün" yayılma politikasında "iyiliğin kullanılması" propagandasının gönüllü alıcılar aracılığıyla gerçekleştirilmesidir. Bir kötülüğün hakim kılınması sürecinde kitlenin etki altına alınması iki şekilde gerçekleşir: Birincisi, eylemin olumsuz yönünün bir parçası olan gizil mesajların olumlu eylemlerin içine serpiştirilerek hedef kitleye yansıtılması.  İkincisi ise, muktedir güçler eliyle zihinlerin dumura uğratılması ve sınırsız bir etki alanına çekilerek eylemlerin yönlendirilmiş hale getirilmesi.

İnsanlığın ve yeryüzünün inşa sürecinde amaç, araç ve zaman boyutlarında tutarlı bir gerçeğin vicdan, fıtrat, akıl ve kalbin harmanlanmasıyla oluşan eylemlerle korunabileceğini acilen öğrenmeliyiz. Zira insan eylemlerinin amacından sapmış versiyonlarının hayvanî davranışlar olduğu gerçeği ortadadır.

Netice olarak, insan, özü itibariyle fıtrî kimliğini koruyabildiği ölçüde, davranışları anlamlı eylemlere dönüştürebilir; ıslah, adalet, huzur ve güvenliğin hakim olduğu bir dünya inşa etme fırsatını yakalayabilir. Aksi durumun neticeleri, yeryüzünü yaşanabilir olmaktan çıkaran bir düşünce dünyasının eylemlerle hayat bulması olacaktır ki bu da insanlığın yok oluşu anlamına gelir. 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş