metrika yandex
  • $34.34
  • 37.69
  • GA21310

Haberler / Kültür - Sanat

İNSANIN SON MEVSİMİ: ÖLÜM!-KADİR ÇİÇEK

11.02.2022

İNSANIN SON MEVSİMİ: ÖLÜM!

Ölüm geride kalanlar için belli aralıklarla düşünce yolculuğuna çıkılacak derin bir dalıştır.

Kiminin ciğerine “keşkeler” hançerini saplar, kiminin dünyasını tam tersi istikamette çevirir durur. Kimine hüzün dolu ömür sunar, kimine yalnızlığın soğuk yanını tattırır.

Onca yaşanmışlıkların, ölüm gerçeğinin ardından bir âna sığdırılacak kadar kısa ve geçici olması, insanın bu dünyaya ait olmadığını ve bu dünyadan sadece gelip geçen bir yolcu olduğunu gösterir. Gerçeğe giden yolda biraz yürüyen misafirdir insan. Ne kadar az veya ne kadar çok kaldığının pek de bir önemi yoktur. Gerçeğe giden bu yolda istikamet mensubu bir yolcu ve hakikatin ise bu yolculuğun sonunda  kaçınılmaz bir son/yüzleşme olduğunun önemini kavramak gerekir.

 Ölüm, gidenler için yolun sonu; gidecek olanlar için mecburi istikamettir. Üstelik bu, tek yönlü bir yolculuktan ibarettir. Ne bir vedalaşma senfonisi ne de geriye dönük kavuşma hasretidir. O, sadece zorunlu bir ayrılık anıdır. Acıtan… Boğazda düğüm bırakan… Acımaksızın, gözleri yaşlarla süsleyen… Soğuğun en hakiki tarafını sert ve gürültülü bir çarpış ile çarpan… Yani ölüm, gidilmesi gereken yere götüren bir gemi gibi, gelir ve götürür. Sana bir daha ardına bakma pişmanlığı ve geleceğe dönük eylemde bulunma fırsatı bile vermeden…

İnsan, bazı anların istemsiz bir tutsağıdır. Kendisi ile kendi dışındakilerin ortak paylaşma ve yaşam alanlarında sürdürdüğü hayatın bazı çizgilerinde içinde deli gibi yaralar açıldığını çok zaman sonra fark eder. İrkilmiş bir şekilde uyanarak “oysa benimle birlikte iken, benim ondan habersiz olduğum ne çok parçam varmış” diye geçirir içinden. Neşeyle uzanıp dokunmak varken, kederle yokluğuna sarılmak mecburiyeti insanı büyük bir pişmanlığın durağına iter. Çırpınarak çıkmak istediği bu karanlığın fısıltı girdabından, daha derin bir boşluğa, daha gerçekçi bir acıyla yüzleşmenin vermiş olduğu çaresizlikle yuvarlanıp durur. İşte bu durum, onun ellerinden kayıp giden gerçeğin yerini, teselli dünyasında sarılmaya çalıştığı serapların alması çaresizliğidir. Ve her uyanmaya çalıştığında, kendisiyle kaybettikleri arasındaki mesafenin uzaklığı ve uçurumu onu hazin bir kırılganlığa itecektir.

Bırakıp gidenin ve gidenin geride bıraktıklarının payına yalnızlık düşer. Gidenin yalnızlığı, yapmış olduklarının ve idrakinde olup yapmadıklarının karşılığı ile baş başa kalmak iken; geride kalanın yalnızlığı, gidenden geriye kalan yaşanmışlığın vermiş olduğu ve kişinin iç dünyasına hicret ettiği uzun düşünce dalgınlığı veya yorgunluğudur.

İnsan, merkezinde olduğu veya merkezine aldığı düşüncenin/inancın yansımasıdır. Başka bir deyişle insan, iç dünyasında iktidara taşıdığı fikrin eylemdeki temsilcidir. Davranışların, bu merkezin rengini ortaya koyması, kişinin “nasıllığını” belirleme ile doğru orantılıdır. Ölüm, kişinin tüm özürlerinin son, pişmanlıklarının başlangıç noktasıdır. Ve özür ile pişmanlığın varlığı, yaşam içindeki eylemlerin durumu ile şekillenen gerçekliklerdir.

Bir taraftan ölümle sonlu yaşamın sonu gelirken, aynı zamanda sonsuzluğa başlangıcın da ilk kapısı onunla açılır.

***

İnsan ne kadar da ihmalkâr bir varlık!

Gözünün önünde duranı görmeyecek kadar kör olması, onu, kayıp dünyalarda anılar arayan bir meczuba dönüştürmektedir. Bu hakikat, kaybettiklerinin yokluğu unutulana kadar devam ederken, varlıklarıyla anlam ifade etmediklerini düşündüklerimizin yokluğu ve geride bıraktıkları acıların boyutu, insanı bir derece daha çöküşe sürüklemektedir. Velhasıl insan, yanındakinin varlık kıymetini, yokluğunu tattığı andan itibaren bilmeye başlar.

Uzaklardan geldiğini sandığımız ölümün, aslında bizimle buluşma randevusuna yetişmek için çok acele eden bir “yakınlık” olduğunu bilmemiz gerekiyor. O, buluşma saatine harfiyen uyar ve hiç kimse arasında ayrım yapmayacak kadar da adildir. Birbirini çok sevenleri de, birbirini en son kırdıkları anın sabit noktasında duranları da, pişmanlığı iliklerine kadar hissetmesine rağmen adım atmayacak kadar gurur yapanları da ayırt etmez. Kıranı da kırılanı da sırası gelince alır gider. Biriktirip varlığa sağır ve kör kesilenin de, yoksulluğun semtlerinde iktidar olanların da asla kimliğine bakmaz. Bir çift güzel sözü esirgeyeni de, horlanıp ezileni de kaleminin mürekkebi ile yazmıştır defterin en kalabalık satırlarına.

Ölüm, insana buz gibi bir irkinti getiren yalnızlığın ta kendisi…

Ölüm, gidene ağıt yakanın yüreğini acıtan iç çığlık…

Ölüm, insanın toprakla buluşma sözleşmesini imzalayan kalem… toprağın soğuk tarafını yansıtan zemin…

Çokça gürültülerin olduğu yerlerden sessizliğin hâkim olduğu ülkelere yolculuğun başlangıç noktasıdır ölüm. Başka bir deyişle, koşuşturma, oyalanma ve kazanma hırsının doyumsuz bir varlıkta zirve yaptığı dönemlere elveda vaktidir ölüm. Kıyasıya biriktirmenin ve çokluk yarışına girildiği bir devrin son durağıdır ölüm.

İnsan, ne olursa olsun gerçekliği mutlak olan bir başlangıca doğru giderken doğruyu yanına almalıdır. Her buluşmanın, yerinden çok zamanı önemlidir. İnsan zamanı öteleme ya da durdurma gücüne sahip olmayabilir; ancak zamanı yönetme bilincine sahiptir. Anlamlı yaşam anlamlı zaman ile gerçekleşir. Aynı şekilde anlamlı zaman kaliteli kişiliğin oluşmasında etkilidir. Zamanın ne ile ve nerede tüketildiği, akıbetin anlam bulmasında etkilidir. Nerede karşılaşılacağı bilinmeyen ölüm gerçeğinin her daim varlığının bilincinde olarak tüm saat alarmlarının ona ayarlanması gerekir. Tüm hazırlıkların, mutlak “gerçeğe” göre yeniden gözden geçirilmesi ve eksiklerin giderilmesi gerekir.

Bu yolda gidenin geride kalanların dünyasında bir süre daha yaşayacağı, kalanların gidenin anılarıyla bir ömür geçireceği kesindir. Ömür süreçtir, uzun veya kısa olsun, her ömrün bir son noktası olduğuna göre, “gideceklerin” ve “kalanların” bir bilinç kuşanarak yaşaması, hayat yolculuklarına kıymet katar.

İnsanın kışı gelmeden baharlar çoğaltmalı. İnsanın baharda çiçek yetiştirmesi, hayatı mütevazılığına, yolun sade olanına, amacın anlamlı boyutuna yönelmesi ile mümkündür.

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Kadir Çiçek | 20.02.2022 20:34
Teşekkür ederim Müslüm Baba
Müslüm baba | 12.02.2022 15:44
Mükemmel bir yazı olmuş kadir hocam. Helal olsun