metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

EBU UBEYDE'NİN YALNIZLIĞI

KADİR ÇİÇEK
24.03.2024

 

Ey Ebu Ubeyde, ne kadar da yalnızsın. Cesaret yüklü yüreğin, korkak kardeşlerin tarafından sindirilmeye, yok edilmeye çalışılıyor. Çağrın temiz, mücadelen dinç; ama ürkek yürekler sesine kulak vermeye dahi korkuyor. Zira dünya tutkusu, ölüm korkusu ile harmanlanmış bir şekilde kişiliklerini tarumar etmiş durumda. Bundandır gerisin geriye dönüşleri, yerlerine çakılıp kalmaları. Bundandır, adım atacak güçlerinin olmaması. Onlar, Allah'tan korkmadıkları için İsrail'den korkuyorlar. İsrail'den korktukları için adım atmıyorlar. Anlayacağın, korku sadece gözlerine değil benliklerine, yüreklerine, kişiliklerine, ruhlarına sirayet etmiş durumda.

Ey Ebu Ubeyde, Musa'ya ne kadar da benziyorsun! Bunca yıkımlar, zulümler, ölümler arasında, durmadan, yılmadan, umudunu kaybetmeden, uyanmaya, dirilmeye, kıyama davet ettiğin halde ne yazık ki "ölü bir ümmet" var karşında. Neredeyse zillet içinde ölecekler; ama uyanışı ağır bir eylem olarak görüyorlar. Ne kadar da değersizler. Değerlerine ve insanlığın çığlıklarına kulaklarını kapatmaları, onları yeryüzünde küçük düşürdüğü halde bakakalmakla yetiniyorlar. Çürüyerek ölüyor, küçülerek zelil oluyorlar.

***

Ey Ebu Ubeyde! Kur'an sayfaları, seni ve Gazze'yi nasıl da haykırıyor bize. Tıpkı sömürülmüş, ruhları köleliğe alıştırılmış, ayağa kalkmaya mecali kalmamış bir toplumun Musa'nın çağrısına verdikleri tepki gibi, senin çağrına da bugünün "konfor köleleri" aynı şekilde cevap veriyor. Çünkü, kimlikleri gün be gün yahudileşiyor; kişilikleri son sürat yahudi rengine boyanıyor. Bu yüzden verdikleri tepki ve cevaplar birbirine çok benziyor:

Dediler ki: “Ey Musa! Orada zorba bir topluluk var, onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Ama oradan çıkarlarsa biz hemen gireriz.”

(Mâide, 22)

Korkakça cevaplar. Ölüm korkusunun hakimiyeti sarmış hücrelerini. Ayağa kalkıp bir kıvılcım yakmakla bütün zalimlerin sonunun geleceğini bildikleri halde korku sendromuna yakalanmış içleri. Hareket etmekten dahi korkuyorlar. Çünkü onlar, Allah'tan korktuklarından daha çok zalimlerden korkuyorlar.

Sanki bir anda Ebu Ubeyde'nin, Yahya Sinvar'ın, Ahmed Yasin'in sesi duyuluyor ayetin içinden. Sınırların öteki tarafında titrek bir şekilde bekleyen korkak insanlara, korkuyu yenmiş kararlı bir ses şöyle haykırıyor:

Korkanlar arasından Allah’ın kendilerine lütufta bulunduğu iki cesur adam şöyle dedi: “Kapıdan üzerlerine hücum edin; oraya girdiğiniz an artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer müminler iseniz ancak Allah’a güvenin.”

(Mâide, 23)

Kalkın diyor yiğitler. Korkmayın, korkulacak tek birşey varsa Allah'ın gazabı. "Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile" diye haykırıyorlar. Rahat evlerinizde oturmanız, ölümlerimizi film izler gibi izlemeniz, ayağa kalkacak yürek taşımamanız sizi ne zamana kadar oyalayacak. Kalkın ve doğrulun; çünkü kalkmayanlar köle olarak kalmaya mahkumdurlar. Köleler ise efendilerinin taktığı tasmayı ve kendisine vurduğu damgayı ölene dek taşımaya mecburdur. Kalkın ve özgürleşin! İster şerefli bir ölümle, ister kararlı bir duruşla... Ama özgürlüğü, köle olmaya feda etmeyin.

Ey Ebu Ubeyde, çok doğru ve anlamlı konuşuyorsun. Ancak biz içimizdeki dünya sevgisini atamıyoruz. Ey Sinvar, onurlu olmak da neyin nesi? Ey Yasin, mücadele etmek kim biz kim? Bizim bir dünyamız var. Herşey rayında iken, akşam sıcak evimizde oturuyor iken, yemeğimiz, işimiz, yaşantımız sorunsuz devam ediyor iken "kalkmak da ne demek?" Biz bunları anlayamıyoruz. Biz, size ancak dua ederiz. İsrail'e lanetler okuruz. Onları yenmeniz için ellerimizi Rabbimize açarız. Ancak savaşmak bize göre değil. O, sen ile Rabbinin işi. Siz savaşın, bizi karıştırmayın.

Tıpkı Musa'ya söyledikleri gibi:

Ey Musa! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler.

(Mâide, 24)

Ey Ebu Ubeyde! Çağrına onurlu direniş göstererek karşılık veren sadece Gazze oldu. İnsanlar, seni dinlemekle yetindi. İnsanlar seni dinledi; ancak sana kulak vermedi. İnsanlar, seni dinlerken hak da verdi; ancak seninle kalkıp yürümedi. Senin durumun ve duruşun, tıpkı Musa'nın durumu ve duruşu gibi. Bir avuç müminin mücadelesi ve duruşu, senin yanında saf tutan bir avuç Gazzelilerin mücadelesi ve duruşu gibi. Seninle özgürlüğe yürümeyi reddenlerin durumu, tıpkı Musa'yla yürümeyi reddenlerin durumu gibi. Zaman ilerledi, insanların siması değişti ama korkak yürekler ile cesaret yüklü yürekler aynı durumda. Korkaklar çoğunlukta, cesurlar hiç olmadığı kadar azınlıkta.

Evet! Sen de bütün çaba ve mücadelene rağmen yalnız bırakıldın. Küçük bir belde dışında kardeşlerin yokmuş. Tıpkı Musa'nın kardeşinden başka destekçileri olmadığı gibi:

Musa, “Rabbim! Ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu yoldan çıkmış kavim arasında sen hükmet” dedi.

(Mâide, 25)

İnsanlık izlemekle yetiniyor. Aslında çok korkak olan; ancak dünyanın sessiz kalmasından cesaret alarak zulmün en dehşetlisini yaşatan İsrail, bu sessizlik içinde yetinmekle kalmayacak ve adım adım insanlığın uçuruma sürüklenmesini hızlandıracak. Masa'yı yalnız bırakanların, Talut'la birlikte nehirden geçerken kana kana su içenlerin, köleliği özgürlük sananların akıbeti elbette temiz olmaya layık değildir. Zulmün bayrağı altında temiz olduğunu zannedenler yakında nasıl bir akıbetle karşı karşıya olacaklarını göreceklerdir.

Dünyayı merkez edinenlerin, ölüm korkusuna kapılanların, evlerinde güvenin ve konforun doruğunu yaşayanların, insanlığı dert edinmeyenlerin, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanların, çocukların çığlığını duymayanların vicdan erozyonuna uğradığı net bir şekilde ortadadır. Mazluma el uzattıkları zaman zalimlerin tepkisine, saldırısına, kınamasına maruz kalacaklarından korkarak İsrail ile iyi geçinmek için çırpınanların, olur da Allah'ın yardımı ile Gazzelilerin galip gelmesi durumunda elbette duyacakları pişmanlık ve ortaya çıkacak iki yüzlülükleri de malumdur. Bunların durumunu Kur'an nasıl da yüzlerine vurup açığa çıkarıyor:

Kalplerinde hastalık bulunanların “Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların dostluklarını kazanmaya çalıştıklarını görürsün. Belki de Allah müminlere katından bir fetih veya başka bir başarı getirir de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar.

(Mâide, 52)

Ey Ebu Ubeyde!

Yalnızsın ancak özgürlük, en çok yalnızlara yakışıyor. Kölelik ise kitleden ibarettir.

Ey Gazze!

Onurlusun ve bu onurun, senin dışındaki her yerin işgal altında olduğunu gösteriyor.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş