Bundan önceki yazımızın son iki paragrafında şu ifadelere yer vermiş; “…tamam iktidarın birçok kalemlerde yanlış, hatta galiz yanlışları vardı, ama ülkenin, muhalefetin olası şaşkınlığından kaynaklanan bazı sebeplere binaen göz göre göre Batı’nın uydusu haline getirilmek istenmesi dahi başlı başına seçimin kaybedilmesi anlamına gelirdi. Buna bağlı olarak, ne reel ne de hakiki hiçbir dayanağı olmadığı/bulunmadığı halde Kılıçdaroğlu’nun kime danışarak ve hangi sebepten ötürü salt bir parti olan HDP’ye özerklik sözü verilmesi, tepkisel anlamda seçimin sonucunu Cumhur İttifakı’ndan yana belirlemiş oldu.” Ve yazımızı şu cümleyle nihayetlendirmiştik; “Daha bir yığın sebep sıralanabilir; CHP ve Kılıçdaroğlu’nun “yanlış” olarak belirlediği stratejisinin ürünü olarak.”
CHP ve onunla birlikte AK Parti’ye muhalefet yolunu seçen diğer partilerin, birçok sebepten dolayı gerek kendi yanlarında, gerekse de altılı masa sürecinde oluşan havaya binaen yapılacak olan seçimleri büyük oy farkıyla kazanacakları umudu oluşmuştu. Bu umudun, özellikle de masa çevresinde ortaya konan hava dikkate alındığında çok kişi tarafından sevinçle karşılandığı ve dikkate alındığı bilinmektedir.
Öyle ki, böyle bir umudun, AK Parti ve ilerleyen zaman bazında, ona destek olacağı düşünülen siyasi ve sosyal çevrelerde de karşılık bulmaya aday bir durumun oluşmasına sebep olabileceği söz konusu ediliyordu.
Bunun elbette rasyonel bazı görüngüleri vardı. Bu görüngülerin en belirgin olanı “İstanbul’u alanın Türkiye’yi, dolayısıyla da Cumhurbaşkanlığını kazanacağı” reel düşüncesi idi.
Boşuna da değildi elbette.
RP dönemini de işin içerisine kattığımızda, 1994’ten buyana AK Parti’nin elinde bulunan İBB’nin, 2018 yerel seçimlerinin yapılan ikinci turu sonrası CHP’ye dolayısıyla da muhalefetin eline geçmesi, o çevreyi bir hayli umutlandırmıştı.
O zaman iddia edildiği üzere CHP iyi bir strateji mi izlemişti, yoksa AK Parti’nin, uzun yılların getirmiş olduğu “yönetsel kibri” yüzünden kaynaklanan hataların birer sonucu olarak mı seçimi kazanmıştı? Elbette, iyi bir stratejiden ziyade, AK Parti’nin birçok açıdan telif edilemeyecek kibirli hali ona İBB’yi kaybettirmişti.
Yani, ortada CHP’den kaynaklanan “olumlu” bir durum yoktu. Bilakis AK Parti’nin –yine hadi diyelim iyi bir stratejisine rağmen, “biz yine kazanırız” yollu yanlış düşüncesi, onu apaçık yanlış taktikleri uygulamaya yöneltti ve seçimi kaybetmiş oldu.
Bu durum, AK Parti’nin 2018 yerel seçimleri sürecinde ortaya koymaya çalıştığı, ama yine kendisinin, iyi kurgulamadığı bugün ortaya çıkan yanlış temele irca ettiği stratejinin doğurmuş olduğu yanlış sonuçlarını hatırlatmaktadır.
Yani, anlayacağımız, AK Parti İBB’yi ve bir de ABB’yi “çantada” keklik” misali CHP’ye sunmuştu!
Tekrar etmeye gerek yok CHP’de, AK Parti’de ve herhangi bir partide, böylesi bir durumda, işi kolayına kaçarak “doğru strateji-taktik” oyununa sığınacaktı. Hatta sürekli olarak sığınıyorlar da…
CHP’nin, diğer partilerin güç birliğiyle “ne olursa olsun” mutlaka, ama mutlaka kazanılacağına kesin gözüyle bakılan bu seçimde gerek parlamentoda salt çoğunluğun elde edilemediği gibi, CB makamının da kaybedilmesi karşısında hayrete düşen bazı şahıslar konuya dair şaşkınlıklarını dile getirmeye çalıştılar.
Ortadaki vaziyet, bu şekilde dile getirildi, getirilmesine, ama Kılıçdaroğlu “pek de başarısız sayılmayız” anlamında bir hava estirdi, ona “artık” bir baba-oğul gibi değil de, onun makamında gözü olan bir muhalif siyasetçi pozisyonunda bulunan İmamoğlu ise, aciliyeti bulunan bir değişimde ısrar etti, ediyor da…
Kimim görüşü ağırlık kazanacak; konu, her şeyden ziyade, partiye hakim konumunda bulunan ve bunca yıldır, iktidara gelme işini bazı sebeplerden dolayı erteleye duran psrti politbüro’ sunun mu, yoksa, laiklik ve Kemalizm gibi bir, iki gerekçe dışında CHP ile pek de ideolojik bağı bulunmayan İmamoğlu gibi siyasetçileri mi? Ki, bunu da zaman gösterecek…
2018 yerel seçimlerinde AK Parti’nin, birçok mahalde yerel seçimleri kaybetmesine etki eden yanlış strateji ve dolayısıyla oluşan yanlış taktik sonucunda, nasıl bir sonuç elde edilmişse, bu kez, CHP’nin doğru kurgulandığına inanılması güç bir strateji ile hezimete uğraması arasında doğrusal bir bağ var.
CHP’nin yaptığı stratejik yanlışlara bakıldığında; çoğu taş çatlasın %2’lik oy oranına sahip olup toplamda iyi bir oy oranına ve dolayısıyla da mecliste salt çoğunluk elde edemeyecek olan üç, dört muhafazakâr partiye bonkör davranması gibi mücbir sebepler akla gelmektedir.
Sonuçta ne oldu? Var olan tablo dikkate alınacak olsa, belki de onlarca yıl mecliste temsil hakkı elde edemeyecek olan bu partilere karşı bonkör davranılması, öyle düşünülüyor ki, Kılıçdaroğlu’nun bu atmosferde CB seçileceği umuduna dayanıyordu, ama iş hiç de arzulandığı gibi sonuçlanmadı. Ama “”şimdilik” kazanan bu küçük/küçücük partiler oldu. Gerçi onların da, orada işleri bir hayli zor gibi görünüyor.
CHP’yi, bir de Kürt sorununa yönelik ortaya koyduğu yaklaşım tarzı zorlamış oldu ve kazanmasına engel teşkil etti.
Konu ile ilgili öyle bir tutum sergiledi ki CHP, var olan üniter devlet yapısını adeta ortadan kaldıracağı izlenimi vererek Kürtlere özerklik konusu da, onun seçimleri kaybetmesinde etken olmuştu. Hele bir de, konu devletin hiçbir birimin de konuşulup görüşülmeden ve parti olma dışında hiçbir önemi ve konumu bulunmayan HDP’yi vb. muhatap alması da, onun seçimleri kaybetmesinde etkili olmuştu.
Yani, adeta “ben verdim, oldu, bitti” kabilinden popülist ve bir o kadar da birçok toplumsal kesimi galeyana getirebilecek, onarılması belki de bir daha mümkün olmayacak durumlara “kapanmayacak” kapılar açarak…
Bu yaklaşımı, seçim kazanma adına popülist bir söylem olarak düşünsek dahi, bunu ülke bütünlüğünden yana kesimlerin nazarına olumsuz ve te’vil edilemeyecek durumlara ve karşı söylemlere yol açacağının bizzat kılıçdaroğlu’nun bilmemesi pek de mümkün görünmemektedir.
Bunun gibi birçok yan unsurda dile getirilebilir. Anlaşılan Kılçdaroğlu v ekibi AK Parti’nin yirmi yılı geçen iktidarı sebebiyle bir hayli yıprandığını savlayarak ve ona karşı oluşan “muhalif homurtuyu” hakikat sanıp “sözde” doğru strateji ile işe girişti ve işin temelde var olan yanlışlarına binaen seçimi CHP ve muhalefet bazında kaybetti.
AK Parti ise, yıllardır biriktirdiği onlarca yanlışına rağmen, bunca muhalefet yıllarının sonunda “iktidara gelmek/getirilmek istenen” CHP’nin ortaya koyduğu yanlış stratejilere bağlı olarak arasan sıyrıldı, gitti.
Şans ona bir kez daha güldü. Her zamanda gülmeyebilir. Bunu da unutmamak gerekir.
İyi bir İNSAN: Aliya|Mehmet Doğan
19.10.2025
Pakistan ve Afganistan arasında ateşkes
19.10.2025
İngiltere’de Zirvede Hangi Türkler Var?
30.09.2025
Sünnet Üzerine YUSUF YAVUZYILMAZ 19.10.2025
gazze mahkemesi ay’ı RESUL UZAR 21.10.2025
DİNDARLARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Sumud: Dünyanın Vicdanı YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Üstad'ın Psikanalizi Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025