Cuma hutbesinde İmam Efendi Ashâbü’l Uhdûd’dan bahsetti. Kur’an’ı Kerim’de Müslümanların imtihanlarından bir imtihan olarak yaşanılmış bir hikayedir Ashâbü’l Uhdûd.
Terör devleti katil İsrail’in uygulaya geldiği zulümler, Ashâbü’l Uhdûd’u aratmaz cinsten bir zulüm ve katliam örneği…
Bu vahşet dolu Kur’an Kıssasına biraz sonra geleceğim... Ancak şimdi ülkemizin gururu Uluslararası Savunma Sanayi Fuarımızdaki (İDEF 2025) gözlemlerimi paylaşmak istiyorum…
Heyecanla ailecek fuara gitmek için hazırlanmaya başladık. Ancak 18 yaşından küçüklerin fuara girmelerinin mümkün olmadığını internet sitesindeki bilgilerden okuyunca programımızda hafif teknik bir değişiklik yapmak durumunda kaldık. Kayınvalidemin çocukların başında kalabileceği konusunda fedakâr tavrıyla birlikte ben de eşim hoca hanımla birlikte baş başa gitmeye karar verdik.
Fuar yerinin Dünya Ticaret Merkezi karşısındaki İstanbul Fuar Merkezi (IFM) olması ulaşım bakımından bizi rahatlatacaktı. O yüzden araçla gitmekten ziyade toplu taşıma ile gitmenin çok daha sağlıklı olacağını düşündük. Hakikaten de öyle oldu. İstanbul’un trafiğinde toplu taşımanın bu derece hayatı kolaylaştırdığını bugün bir kere daha görmüş olduk. Metro ağlarının yaygınlaştırılmış olması, özellikle Avrupa Yakası ile Anadolu yakasını birbirine hızlı bir şekilde bağlayan Marmaray’ın varlığı ayrı bir nimetti. Kavurucu sıcaklarda serin yeraltı yerüstü ulaşım ağlarının tesis edilmiş olması, klimalı metroların varlığı, hakikaten şükredilmesi gereken nimetlerdi… Devletimizin sunduğu bu imkânların farkında olmak gerekir.
Kolay, serin bir atmosferde hızlı bir şekilde İstanbul Fuar Merkezine vardık. Muntazam koordine edilmiş güvenlik kontrollerinden sonra kayıt masalarında birkaç saniyelik işlemden sonra boynumuza asıp göğsümüzde taşıyabileceğimiz İDEF ve Roketsan Logolu şeride takılmış, QR kodlu ziyaretçi katlarımızı aldık.
Heyecandan yerimizde duramıyor, bir an önce gurur kaynağımız, ülkemizin Savunma Sanayi ürünlerini görmek istiyorduk. Stantlarda sergilenen her bir savunma sanayimizin ürünlerini gıpta ile, hayranlıkla, aşkla inceledik… Sorular sorduk… Sorduğumuz soruya özenle, heyecanla cevaplar verildi. Bu ilgi ve nezaketin aydınlığında bambaşka bir duyguyla heyecanımıza heyecan katan ürünlerin ihtişamında maşaAllahları, elhamdüllahları dilimizden düşürmeyerek yorulma bilmeden, açlığımıza aldırmadan durmadan gezip dolaştık. Bir bakıma kendimizden geçmiş vaziyette sarhoş oluyorduk…
Özenle hazırlanmış mescitlerin düşünülmüş olması ayrı bir incelikti. Ordumuzun tertip ettiği bir sanayi fuarının geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli bir ayrıntıdır burası… “Her şey aslına rücu eder” kaidesi boşuna değildi. Türk ordusu da Mehmetçik adına lâyık bir duruşla bütün varlığıyla aslına dönüyor, varlık şuurunu yeniden ihya ediyordu…
Her iki yılda bir düzenlenmekte olan bu Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı (International Defence Industry Fair, IDEF) 1993 yılından beri gerçekleştirilmektedir. Bu sene IDEF 2025, 17’ncisini T.C. Millî Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde, T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı destekleriyle ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı yönetim ve sorumluluğunda icra edilmektedir. Bu Fuar savunma sanayi şirketlerini, firmaları, farklı ülke katılımcılarını ve delegasyonları bir araya getiren, yüksek teknoloji ürünlerinin sergilendiği ve pazarlama imkanlarının sunulduğu önemli bir buluşma merkezidir.
Birçok anlaşmalar yapılmış olduğunu ürünlerimizi dünyanın farklı ülkelerine sattığımızı, siparişler aldığımızı hepimiz medyadan duyduk ve seyrettik. Çok sevindirici gelişmeler bunlar.
Ülkemizin beşinci nesil savaş uçağı KAAN için tarihi bir ihracat günü olarak da kabul edilebilir bu fuar. Tam 48 adet Milli Muharip Uçak KAAN satışı için kardeş ülke Endonezya ile anlaşma yapıldı. İmzalar karşılıklı yetkililer tarafında herkesin önünde imzalandı. Hatta bu Cumhuriyet tarihinin en büyük savunma sanayi ihracat başarısı olarak kayıtlara geçtiği ifade edilmektedir.

Endonezya Savunma Bakanı Sjafrie Sjamsoeddin’in yeni sözleşmeler yapmak için özellikle İDEF 2025 fuarına gelmiş olması iki kardeş ülkenin ileriye dönük uzun soluklu iş birliğinin temelinin atılması bakımından da ayrı bir önem arz etmektedir.
Savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 83’e yükselten ülkemizin ürünlerinin dünyadaki en büyük ilk 3 fuar arasında yer alan IDEF’te sergileniyor olması da ayrı bir gurur kaynağı.
Bu anlaşmanın yanında Endonezya ile deniz kuvvetleri için çok önemli ve çok anlamlı bir fırkateyn sözleşmesi daha TAIS tersanemizle imzalanmıştır. Bu fırkateyn dünyada sınıfında en iyi olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmalara ülkemizin önemli şirketlerinden olan ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN, TÜBİTAK SAGE, TÜBİTAK BİLGEM ve bu büyük entegratör şirketlerimiz katkı sağlamaktadır.
Ülkemiz savunma sanayinde farklı bir boyutta ilerliyor şükürler olsun. ROKETSAN'ın geliştirdiği Hipersonik balistik füze projesi "Tayfun Blok 4" bütün dünyanın gözlerini kamaştırmaya başladı. Bilindiği gibi Hipersonik füzeler, ses hızının beş katı veya daha fazla hızda seyahat edebilen füzeler olarak bilinmektedir. Türkiye'nin bu projesi komşumuz Yunanistan'dan dünyanın birçok ülkesine kadar geniş bir coğrafyada yankı uyandırmaya başladı. Yunanistan’ın "Türkler siyah örtüyü kaldırdı" başlığı ile verdiği tepkisi dikkat çekicidir. "Türkiye, Hipersonik çağa girdi", "Türkiye için dönüm noktası olacak", “Güvenlik dengeleri değişebilir”, "Akdeniz'de stratejik güç dengeleri değişecek" manşetleriyle uluslararası basında genişçe yer aldı. Ülkemizin hipersonik menzilli füze sistemleri bizi sayılı ülkeler arasına taşıdığını fiilen de göreceğiz.
Siyonizm’in Kalbini Bu Füzelerle Parçalayacağız:
Çok yakın zamanda Allah'ın izni ile büyük gelişmeler olacaktır. Siyonizm’in kalbini bu füzelerle parçalayacağımız günler yakındır.
Bilinmesi gereken, geleneksel balistik füzelerin aksine hipersonik füzelerin uçuş sırasında yön değiştirebilir ve hedeflerine doğru manevra yapabilmeleridir. Atmosfer içinde ve dışında hareket edebilirler, saatte yaklaşık 6.200 km/s’ye varan hızla ilerlerken tedbir alınmaları çok zor olan bu füzeler, aerodinamik yapı sayesinde ısınma problemi yaşamaz. Uzun menzil ve yüksek tahrip gücü sayesinde düşmanı tir tir titretir, askeri stratejilerde devrim yaratabilecek potansiyele sahiptirler.
Hipersonik füzeler, hedeflerine olağanüstü kısa sürede ulaşabildikleri için hayati öneme sahip hedeflere sürpriz saldırılar düzenleyebilmekte, nükleer başlık taşıma yeteneklerine sahip olabilirler. Caydırıcılık gücü sayesinde diğer ülkelere karşı üstünlük kurabilir ve müzakerelerde daha güçlü bir pozisyon elde edebilme imkânı vereceğinden sorunlar diplomasiyle avantajlı bir şekilde çözülür.

Her devirde olduğu gibi günümüzde de zalimlere karşı mazlumların mücadelesi hep var ola gelmiştir. Zalimlerin üstesinden gelebilmek için onların anlayacağı dilden konuşmak, anlayacağı muamele ile karşılık vermek gerekir.
Devlet olarak zalimlerle mücadele edebilmek için güzel hazırlıklarımız ar. Düşmanın silahı ile silâhlanılmaya devam ediliyor…
Fertler olarak da bizler en azından İsrail menşeli malları almayarak, o zalimlere BOYKOT uygulayarak Gazzeli kardeşlerimize destekçi olmalıyız. Eğer bizler Gazze’de yapılan katliamı görüp de elimizden geleni yapmazsak, beklemediğimiz yerden büyük belalara düşebiliriz. Bütün insanlığın gözü önünde cereyan eden bu zulme engel olmamız gerekir. Bu sınır tanımaz, vahşi Siyonistler bütün insanlık için bir tehdittir. Bu tehdidin bertaraf edilmesi için gücü nispetinde herkes çalışmalıdır. Aksi takdirde dünyada güvende olan hiç kimse kalmayacaktır. Peygamber Efendimiz (SAV) hepimizi şöyle uyarmaktadır: “İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”
Siyonist Zûnüvâs Ashâbü’l-Uhdûd:
Bir zamanlar dinine bağlı bir topluluk yaşardı… Farklı rivayetler olsa da içlerinde en güçlü olanının Necran Hristiyanları hakkında anlatılan olay olduğu belirtilir. İkinci Himyerîler’in son hükümdarı Zûnüvâs Yahudiliği kabul etmiş, 120.000 kişi ile 523’te Necran’ı kuşatmış, Hıristiyanlardan Yahudilik dinini kabul etmelerini istemiş, kabul etmeyenleri cezalandırmak için derin hendekler kazdırmış, odun dolu korkunç alevler içine müminleri atarak yaktırmış… İslâmî kaynaklara göre 20.000 Hristiyanın ateşe atılıp yakıldığı belirtilir.
Bu hadise Kur’an’ı Kerimde şu şekilde anlatılır: “Kahrolsun alev alev yanan ateş çukurlarını hazırlayan Ashâbü’l-Uhdûd! Aziz, hamîd, göklerin ve yerin maliki olan Allah’a inanıyorlar diye müminlere ağır işkenceler uyguladılar. Ama Allah her şeye şahittir. Mümin erkeklere ve mümin kadınlara işkence edip de sonra tövbe etmeyenler var ya, işte onları yakıcı cehennem azabı beklemektedir.”
Bu soykırımı, bu zulmü yapan o zamanın Siyonist Yahudisi bir hükümdar olan Zûnüvâs’tır. Bugün aynı zulmü aynı soykırımı yapan yine bir Siyonist Yahudi Başbakan Netanyahu’dur.
O gün bu zulmü yapan Ashâbü’l-Uhdûd bugün terör devleti İsrail’dir. Bu teröristler diğer terör devletlerini de arkalarına alarak gözü dönmüş caniler olarak mazlum Gazzeli kardeşlerimize kadın demeden, çocuk, yaşlı demeden hunharca zulümler yapmaktalar, açlığa mahkûm ederek, dışardan hiçbir yardımın ulaşmasına müsaade etmemekteler. Müslümanlar için hiçbir fonksiyonu olmayan iki yüzlü sözde Birleşmiş Milletlerin daimî temsilcilerinin desteğiyle bu katliamları yaptıklarından onlar da bu katliama ortaktırlar. Tarihin önünde hepsi birer birer hesaplarını verecekler… O günleri göreceğiz…
Kahrolasıca Siyonistler! Kurmuş oldukları finansal gücün desteğiyle lobi faaliyetleri sayesinde bütün insanlığın gözü önünce bu cinayetleri işlemektedirler. Gazzeli masum kardeşlerimizi çocukları, kadınları, yaşlıları bir yudum suya, bir lokma ekmeğe hasret bırakarak çaresizliğe, ölüme terk etmekteler.
Ancak unutulmaması gereken bir hakikat vardır. Zalimlerin bir hesabı varsa, Allah’ın (CC) da bir hesabı ve planı vardır. Elbette her zaman galip olan Allah’ın (CC) planıdır.
Aslında Gazze sadece Gazzeli mazlumlar için değil, tüm Müslümanlar için ve hatta bütün insanlık için bir imtihan sebebidir. Gazze ile birlikte bütün insanlık onur sınavından geçmektedir. Bu yüzden her bir fert elinden geleni, gücü nispetinde yapmak durumundadır. Çünkü Allah (CC) insana gücünün üstünde bir yük yüklemez. Her bir fert gücü nispetinde hesaba çekilecektir.
Biz biliyoruz ki zalimler zaten kaybetmeye mahkumdur. Er ya da geç kaybedecekler, yaptıkları zulümler yüzünden cehenneme sürülecekler. Tarih boyunca bunun örneklerinin yaşandığı hadiseleri biliyoruz.
Yılmadan, az demeden, İbrahim’in (AS) ateşine su taşıyan karınca misali bizler de gücümüzün yettiğince gayret etmeli, çalışmalı azmetmeliyiz. Çünkü “Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle çok kalabalık topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” hakikatini biliyoruz ve sürekli hatırımızda tutmalıyız. Nemrutların, Firavunların, Ebrehelerin, Ebu Cehillerin, Ebu Leheblerin kaybettiği gibi, Filistin’de kadın, çocuk, yaşlı demeden soykırım yapan, insanlık katliamı yapan Siyonistler de kaybedecekler. Allah’u Teâlâ’nın (CC) açıkça tehdit ettiği şekilde “Kâfirlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir yerdir!” hakikatle yüzleşecekler. Bu dünyada yaptıkları zulümlerin cezasını çekecekler ve ahirette de Cehenneme sürülecekler…
Düşmanlarınıza Karşı Gücünüz Yettiği Kadar Hazırlık Yapın:
O zalimlerin sonunun ne olacağını biliyoruz. Ancak bizim de boş durmayıp elimizden geleni yapmamız üzerimize farzdır. Tarih boyunca zalimlerle mücadele etmiş, mazlumun yanında olmuş bir millet olarak yine tek vücut olarak, tek yumruk gibi birlikte hareket etmeye, Kürt, Türk, ayrımı yapmadan kardeş olduğumuzu hatırlayarak Siyonizm vahşetinden kurtulmak için şuurlu hareket etmeye ihtiyacımız vardır.
“Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın.” Allah’ın (CC) sözüdür. Biz de bu ilke ışığında maddi ve manevi olarak, en son teknolojiyle donatılmış silahlar üreterek, insan kaynağı yetiştirerek hazırlıklı olmalı, düşmanlara karşı tek vücut, tek yumruk olarak güçlü olmalıyız.
Bu yüzden Siyonizm’i besleyen, Siyonizm’e destek olan zalimlerin ürünlerini BOYKOT etmeliyiz. Bu bir bakıma teknolojik bir savaş hazırlığı olsa da aynı zamanda ekonomik bir savaştır da. Ekonomik olarak savaşı kazanırsak diğer savaşları da kazanmamız kolay olur. Boykot bir bakıma cihat meydanında kâfirin üzerine “Allah Allah” diyerek saldırmak kadar sevaplı bir cihattır. Bu imanımızın ve insanlığımızın bir gereğidir. Allah (CC) samimi Müslümanların yardımcısıdır.

İDEF 2025’i gezerken bu şuurla geziyorduk. Buradaki her bir silahın varlık haline gelmesinde düşünceden fiiliyata kadar en ufak bir katkısı olan her bir vatanperver ferdin Allah (CC) yolunca cihat ettiğinin de şuurunda olması gerekir. Her birinin bu şuurda olduklarına canı gönülden inanıyorum. Aksi takdirde bu derece muhteşem, besmeleli savunma silahlarımız ortaya çıkmazdı.
Gazze’nin kurtuluşu için bu ürettiğimiz KAAN’larımız, Hipersonik füzelerimiz, Kızılelmalarımız, Gazap bombalarımız ilk kurşun misali onların can damarlarını, kalplerini paramparça etsin… O zâlim Siyonist kavminin esamesini yer yüzünden silelim. Bütün insanlık için bir tehdit olan bu vahşi, soykırımcı, peygamber katili azgın milletten kurtulup insanlık rahata ve huzura erebilsin.
Rabbim devletimizi, milletimizi, ordumuzu, askerimizi muhafaza eylesin. Düşmanlarımıza karşı görünür, görünmez ordularıyla yardım etsin. Ülkemizin dört bir yanını sarmış orman yangınlarını söndürsün, rahmetiyle muamele edip, gizli açık afetlerden, belalardan musibetlerden muhafaza eylesin. Düşmanın oyunlarını başlarına geçiriversin. Âmin…
Artık daha çok çalışmamız için çok sebebimiz var…
Vesselam…
Prof. Dr. Saim Kayadibi
Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF)
İngiltere’de Zirvede Hangi Türkler Var?
30.09.2025
Kabine bugün toplanıyor
29.09.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Sumud: Dünyanın Vicdanı YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Üstad'ın Psikanalizi Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025