Ebrehe’nin Ordularını düşünün. Zamanın en güçlü, en modern en ölümcül silahlarına sahip ordular bir medeniyeti yok etmek için harekete geçmiş, yeryüzünden Kabe’nin esamesini silmek için kin ve nefret kusmaktaydı. Ebrehe diye bir zalim, ardına diğer zalimleri ve güçlerini de takarak Mekke’ye ilerliyordu…
Önlerinde durabilecek ne bir ordu ne bir silah ne de bir millet vardı. Geçtiği her yerde ölüm kusarak ilerliyor, Kabe’yi yok etmek, karşı duranları ezmek için and içmişlerdi. Onlara göre güç ve kudret ellerindeydi. Oysa hesaplar üstü hesap yapan Güç ve Kudret sahibi Yüce Allah’ı unutmuşlardı… Hesaba katmamışlardı Kahhar olan Allah’ın güç ve kudretini…
Nemrut’u hatırlayalım… Hz. İbrahim nezdinde İslam’ın nurunu söndürmek için vadiler dolusu ateşler yaktırmış, İbrahim’i ateşle yok etmek istemişti. Oysa ateşin sahibi olan “Ey ateş! İbrâhim'e serin ve selâmet ol!”[i] emrini vermiş. Cehennem ateşi İbrahim’e bir esenlik yeri olan Cennete çevrilivermişti…
“Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum.”[ii] diyen Firavun’dan, “Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya giren”[iii], Tanrılık taslayan Nemrut’tan, “Kim benden intikam alacakmış?” diyen zalimlerden Kahhar İsmiyle, onların anladığı dillerde intikamını almış, kıyamete kadar ibret alacaklara ders olacak ayetlerini tecelli ettirmişti… Kıyamete kadar da devam edecek bir hakikatin de habercisiydi aslında: “Lâ Ğalibe İllallah”. Allah’tan (CC) başka üstün olan yoktur, güç de O’nundur, kudret de…
Geçmişte sayısız örneklerini bildiğimiz hakikat Gazze’de yeniden tecelli etmişti… Dünyada eşi benzeri görülmeyen muhteşem bir tarihi destan yazılıyordu… Küçücük bir sahil kentinde bütün ordularıyla, bütün ölüm makinalarıyla, bütün istihbarat teşkilatlarıyla, bütün güç ve kuvvetleriyle birlikte, Gazze’de mağlup oldular…
Zalimler bütün ihtişamları ve donanımlarıyla birlikte bir avuç inanmış direnişçinin önünde burunları sürtülmüş vaziyette dünyanın maskarası oldular. Sabırın, direnişin ve Gazzeli çocukların haykırışlarına ortak olan bütün çocukların dualarının zaferiydi bu. Dua ve sabır zalimlere galip gelmişti. Tıpkı hayat veren suyun Firavun’a ölüm getirmesi, Ebabil kuşunun Ebrehe’ye ölüm yağdırması, basit bir sineğin Nemrut’a balyoz olarak tepesine inmesi gibi…
Geçenlerde 8 Aralık’ta Suriye’de başlayan özgürlük yürüyüşü 64 yıldır ülkeyi baskı ve zulümle yöneten Baas Rejimini sonlandırmış, son diktatör Beşşar Esat’ın Rusya’ya kaçmasıyla birlikte bu zulüm de son bulmuştu. O gün bir diktatörün daha devrildiği gün olarak tarihteki yerini almıştı.
Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan ve Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, Suriye'nin özgürlük zaferini Kasyun Dağı'nda Şam manzarasında çay içerek kutlamıştı. Kasyun dağının sembolik bir de anlamı vardı. Devrik rejim, sivil unsurların çıkmasını yasakladığı Kasyun dağı, aynı zamanda özgürlük dağı olarak da kabul edilmektedir. Öyle ki Beşşar Esat'in kardeşi Mahir Esat'a bağlı 4. Tümen askerleri başta olmak üzere yoğun bir konuşlanma yaparak buraya halkın çıkmasını bile yasaklamıştı. Aynı zamanda kentin manzarasının en iyi izlenebileceği yer olan Kasyun Dağı başkentin savunulmasında halen stratejik bir öneme sahiptir.
Uzun bir süreç olsa da halkın sabırı, direnişi ve duası 64 yıl sonra Suriye’yi özgürlüğüne kavuşturmuştu.
Bütün İslam Aleminde olduğu gibi Türkiye’mizde de sevinç kutlamaları yapılmıştı. Biz MÜİSEF’liler olarak, Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitümüzdeki Suriyeli öğrencilerimizle birlikte Suriye'nin kurtuluşu ve Müslümanların zaferi için bir program ve kutlama düzenledik. Programda bölgedeki gelişmelerin Suriye'deki Müslümanlara ve tüm İslam ümmetine özellikle Filistin Gazze’ye hayır ve zafer getirmesi için dualar da etmiştik...
7 Ekim 2023’te başlayan Aksa Tufanı, şanlı direniş, bütün ümmetin duası insanlıktan nasibi olanların gösterisi, mücahitlerin sabır ve direnişi ile şükürler olsun 15 Ocak 2025 günü zafer muştusunu getirdi. Dünyanın güya en güçlü ordularına, en ölümcül silahlarına sahip gaddar, görünürde tek ama sayısız zalim devletlere karşı verilmiş bir mücadeleydi bu. Bir avuç inanmış, imanlı, sabırlı, kararlı direnişçinin zaferiydi bu…
Bu zafer aslında şeytanın topyekün destekçisi olmuş, insanlık için son derece tehlikeli, kanun, nizam, kural, adalet tanımayan zorba ve eşkiya güçlerine karşı kazanılmış bir zaferdi. Hepimizin bildiği ama çoğu zaman unuttuğumuz Allah’ın CC vâdinin tecellisiydi bu. “Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir.”[iv]
Hakikaten imanın tezahürüydü bu zafer. Dünyanın süper gücü olarak kendini lanse eden ABD ve birçok Avrupa ülkesinin, filimlere konu olan efsanevi istihbarat gücüne, karşılaştırılması abes olan ölümcül silah teknolojilerine, sayısız hava, kara, elektronik donanımlarına rağmen, Siyonizmin satın aldığı devasa süper güçlere karşı kazanılmış, ve bütün zorbaların kaybettiği bir zaferdir.
Hamas hepsini dize getirdi…
Zaferin ancak ve ancak Allah’tan olduğunu bütün insanlığa öğretti. Emperyalizmin, zorbaların, zalimlerin uşağı olmuş sözde Müslümanlar için de bir ders olsun bu zafer.
Bugün itibariyle Hamas'ın serbest bırakılacak esirlerin listesini teslim etmesiyle birlikte saat 12.15'te ateşkes yürürlüğe girdi. Rehine takasının 17.00'da yapılacağı bildiriliyor. İsrail Gazze'nin Refah kentinden çekilmeye başladı şükürler olsun.
Artık İsrail denen çapulcu terör devletinin bitişi de Gazze Zaferi ile başlamış oldu...
Unutulmaması gereken bir gerçek var, bu Siyonistlere ve onların destekçilerine asla güven olmaz. Fırsatını buldukları an sözlerinden cayarlar ve ihanet etmekten geri durmazlar. O yüzden her hâlükârda tedbir alınmalı, barışa ve ateşkese rağmen uyanık olunmalıdır. Tarih boyunca bu Siyonistlerin ne meymenetsiz olduklarını sayısız hâdiseden biliyoruz.
Zaferler ardı ardına gelmeye başladı. Önce Suriye sonra Filistin ve arkasından diğerleri gelecek. İslam dünyası bütün emperyalistlerden ve onların destekçilerinden tamamen temizleninceye kadar bu direniş sürecek elbette…
Temizlenen yerlerde ivedilikle siyasi, ticari, toplumsal ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik çalışmalar başlamalı. Suriye’de bu başladı şükürler olsun. Ahmed eş-Şera geçiş hükümetinin kurulmasıyla birlikte Türkiye ile olan ilişkiler istenildiği şekilde ilerliyor. Ülkenin gerçek sahipleri olan ülkemizdeki misafir Suriyeliler ülkelerini yeniden inşa etmek için ülkelerine dönmeye başladılar. Türk Hava Yolları (THY) Suriye'nin başkenti Şam'a 23 Ocak'ta uçuşlarını başlatıyor…
Yapılması gereken öncelikle Suriye’nin ekonomik yapısı ve işbirliği imkanlarının güçlendirilmesi, yıkılan, harap olan şehirlerin yeniden ilim, irfan ve ticaret merkezleri haline getirilmesi, canlılığına kavuşturulması…
Filistin için de aynı öncelikler geçerlidir hiç kuşkusuz. Fitne ve ayrılığa sebep olabilecek her türlü oluşumdan uzak durmalı, birlik ve beraberliği tesis edecek çalışmalar içinde olunmalıdır. Hz. Mevlana’nın ifadesi ile “Ma berayi vasıl kerden âmedim, ney-berayi fasıl kerden amediym” (Biz ayırmaya, parçalamaya değil, birleştirmeye, kırılanları onarmaya geldik) diyerek birlik ve beraberliğin tesisi için vizyon ve misyonu ile hareket edilmesi gerekir.
Geçen hafta İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü İslam Ekonomisi ve Finansı Anabilim Dalı’ndan bir doktora öğrencisinin savunmasına jüri üyesi olarak katılmıştım.
Öğrenci Filistinliydi. Danışmanı Monzer Kahf hocaydı. Tezin başlığı ise “Kısa Vadeli İşletme Sermayesi Finansman İçin İslami Yöntemler: Filistinli Şirketler Üzerine Bir Uygulama” idi.
Filistinli öğrencinin çalışması İslami bankacılık finansmanı konusunda tecrübesi olan Filistinli Mikro-KOBİ sahipleri ve yöneticilerinden, buna ilaveten İslami bankalardaki finansman yetkililerinden veri toplanmasına dayanmaktaydı. İşletmelerin çalışma sermayesi ihtiyaçlarını karşılamak için İslami bankacılık araçlarını benimseme kararını etkileyen motivasyonları ve belirleyicileri anlamayı amaçlayan bir çalışmaydı.
Çalışmanın verileri anket ve mülakat yöntemiyle toplanmış, 240 Mikro-KOBİ finansal yöneticisi ve sahibinin cevapları toplanmış, Filistin'deki İslami bankalarda çalışan yedi finansman yetkilisinin gözlemleri mülakatlar yoluyla elde edilip istatistiksel olarak analiz edilmişti.
Filistin’deki çalışma şartları göz önünde bulundurulduğunda, Mikro-KOBİ'lerin İslami bankacılık araçlarını benimsemelerini engelleyen bir dizi zorluğun olduğu ortaya çıkmıştır. Çalışma sonunda özellikle çoklu sözleşmeler içeren araçların karmaşıklığının, işletmeler için büyük engeller oluşturduğu, aynı zamanda bu durumun araçların verimliliğini ve kullanım kolaylığını sınırladığı ortaya konulmuştur. Sonuçta İslami bankalar tarafından talep edilen teminat gerekliliklerinin Mikro-KOBİ'ler için pratik olmadığı ortaya çıkmıştır.
Tezin ortaya çıkardığı diğer bir fayda ise finansal araçların sadece Şeri standartlara uygun olmasının yeterli olmayacağı, aynı zamanda etkili iletişim ve maliyet etkinliğinin, işletmeleri İslami finansman araçlarını benimsemeye teşvik eden başlıca motivasyonlar arasında olması gerektiğidir.
Tezini başarılı bir şekilde savunan öğrenci Zuhıer Abdel Razzaq’ı Doktor unvanını almaya hak kazanmış bir akademisyen olarak kendisini tebrik ettikten sonra çalışmasının Filistin halkı için faydalı olacak şekilde uygulamaya koyacağı konusunda kendisinden ayrıca söz de almış olduk.
Suriye’de olduğu gibi Filistin’in kalkınmasına yönelik her türlü ilişkinin kurulmasına ihtiyaç vardır. Nasıl olsa Gazze’de de barış türküleri çığırılmaya başlandı. Sabreden Filistin, direniş gösteren Filistin ümmetin dualarını alan Filistin için korku yerine ümit, acı yerine sevinç, karanlık yerine aydınlık vardır.
Allah'a CC meydan okuyan Nemrud, burnundan başına kadar giren orada beynine nüfuz eden güya basit bir sivrisinek tarafından öldürülmüştü. Oysa sivrisineğin ne kudreti vardır ki? Ama Allah Azimüşşan zalimleri en küçük bir askeri ile yok etmeyi tercih etmiştir ki onların hiçliğini bütün insanlığa göstersin. Sivrisinek Nemrut'un burnundan girerek doğruca emrolunduğu yere, beynine kadar varmış, beyninde şiddetli ağrılara sebep olmuş, bu ağrılara dayanamayan Nemrut kafasına tokmaklar vurdurarak acısını hafifletmeyi istemiş, sonunda tokmakların altında rezil bir şekilde acılar içerisinde kıvranarak kahrolup gitmişti.
Ebrehe ise Ebabil kuşlarının attığı kızgın çakıl taşlarının tesiriyle çölde bütün vücut organları birer birer eklemlerinden koparak acılar içerisinde kıvrana kıvrana kahrolup gitmişti. Firavun ise hâkeza insana hayat veren suyun tesiriyle kahrolup gitmiş, her biri bütün insanlık için ibret olmuştur. Tabiki ibret alacaklar içindi bunlar... İbret almak istemeyenler ise zalimlikte yarış yapmış her bir zalim benzer cezalarla aynı akıbeti tatmışlar ve tatmaya da devam edeceklerdir...
Nasıl ki mazlumların üzerine ölüm kusan zalimler sonunda kendi zulümlerinde boğuldularsa Netanyahu ve peşine takılan gizli ve açık destekçi taifesi de kahrolup gidecekler. İnsanlık için ibret olarak tarihin sayfalarında lânetliler olarak yerlerini alacaklardır.
Şükürler olsun mazlumların yardımcısı olan, Gazze’ye zafer kazandıran Allah’a, şükürler olsun zalimlerin kahroluşunu bizlere gösteren Rabbimize…
Vesselam,
Prof. Dr. Saim Kayadibi
Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF)
MAZLUMDER Kaya Kartal ile Devam Dedi..
27.05.2025
İslam Teopolitiği Üzerine Notlar|Ali Bal
19.05.2025
Uzak Şehir dizisinde Coca Cola reklamı
20.05.2025
Celal Sancar ile Derkenar..
28.05.2025
İRAN İLE ABD’NİN SAVAŞI ORHAN GÖKTAŞ 13.06.2025
İran Saldırısının Zamanlaması AHMET GÜRBÜZ 14.06.2025
Gençlerimiz İstikbâlimiz AHMET SEMİH TORUN 27.05.2025
Arafat Zirvesinin Bayramı Kurban AHMET GÜRBÜZ 05.06.2025
Ali Baba ve Kırk Haramiler AHMET GÜRBÜZ 01.06.2025