metrika yandex
  • $40.44
  • 47.05
  • GA29935

Haberler / Yorum - Analiz

HAYAT KİTABINA DÜŞÜLEN DERKENÂR / Mehmet Yavuz AY

22.06.2018

I.

Kendi hikâyesine, kaderine yabancıdır insan. Anayurdunu unutur, gönderildiği yerde misafir olduğunu da.

Tercih edilen varlık olarak Adem, karşısında İblis’i buldu.

Büyük Oyun Kurucu’nun büyük senaryosunun iki aktörü, karşı karşıya geldi.

“Adem’i saygıyla selâmlamayan” İblis’e: “Sana emrettiğim halde seni Adem’i saygıyla selâmlamaktan alıkoyan nedir?” diye soruldu. İblis, “ Ben ondan daha üstünüm, beni ateşten, onu topraktan yarattın” dedi.

Makamından kovulan İblis, “Rabbim! Bari bana , insanların tekrar dirilecekleri güne kadar süre tanı!” dedi. Süreyi alan İblis, “Öyleyse, ben de, Senin beni azdırmana karşılık onları saptırmak için, dosdoğru yolun kenarına oturup bekleyeceğim. Bazen açıkça bazen sinsice bazen haktan yana görünerek bazen de zaaflarını kullanarak onları saptıracağım. Öyle ki, Sen onların çoğunu Sana şükreden kimseler olarak bulamayacaksın.”

 Her şey serbestti, yasak ağacın meyvesi dışında!

Önce aldandık, en büyük düşmanımız Şeytan’ın öğüt veriyorum dediği sözlerine. Aklımız neredeydi bilinmez, yasak ağacın meyvesine dadandık. Teslimiyet elbiselerimiz yırtıldı, çıplak kaldık. 

Yine de nedamet duygusuna, gözyaşına, istiğfar ve tövbeye yakınız. Uyandığımızda dehşet içinde seslendik:

“Biz aslında kendi kendimize zulmettik. Eğer Sen bizi affedip merhamet etmezsen, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.”

Şeytan ise tövbe etmedi. Bütünüyle kaybeden oldu.

Yüce Yaratıcı, yeryüzünü gösterdi, Adem ve eşine.

“Birbirinize düşman olarak çıkın gidin! Yeryüzünde sizin için uygun bir ortam ve belli bir süreye kadar geçiminizi sağlayacak imkânlar var. Orada yaşayıp orada öleceksiniz ve yine hayata tekrar oradan döndürüleceksiniz.”

Kızarmış, tedirgin bir yüzle indirildik yeryüzüne. Mühlet verilen yalnız şeytan değildi, Adem’in çocuklarıydı.

Böyle başladı yolculuğumuz. Pişmanlığımıza, günahta ısrarcı olmayışımıza bir armağan, aynı zamanda zorlu mücadele parkurunda vermemiz gereken yeni sınavımız…  

Yeryüzü farklı bir evreyi taşıyor. Atamız Adem’in dünyasından çok uzakta; karmaşık, tuhaf, acayip bir zamanı idrak ediyoruz.

Doğulardan Batılara, Batı formatı çekilmiş insan yığınları, tek tip bir kültürün, giyim-kuşamdan, düşünce, tavır, söylem, eylem vb. unsurlarına dek her alanda; ilahî olandan, gökyüzünden, hayat ötesinden koptu.

Dünyanın sırtında koşuşturmada, Yüce Yaratıcıyı razı etmek niye yok?

Ne can yakıcı bir hüküm :

“İnsanların çoğu iman etmezler.”

İnince yeryüzüne aldatan olduk. Zalim, nankör ve yalancı olmaya koştu çoğumuz.

Yalnızken, vicdanının sesini işitirken, içindeki kara deliklere düşme korkusuyla titrerdi.

En çok uyuyan insanda gördüm; çölde kum tanesi küçüklüğü, zavallılığı.

Aklı nefsini zapt edemez, bahşedilen donanımları kullanma adına kafesler örer kendisine.

Başı ağrır, ölümcül hastalıklara tutulur, felaketlerin ortasında kalır; güçsüzlüğünü hatırlar. Güç sahibine yönelir , yardım ister, sözler verir.

Ağrılar dindiğinde, fırtınalar kesildiğinde çabuk unutur, dalar oyun bahçelerine.

Özgür ama huzursuz, zengin ama mutsuzdur.

Ölümler başkasının ölümleridir, ölmek için doğduğunu aklına getirmez.

Bedeninde çoğalır, ruhu çölleşmiştir.

Cimrilik etmekle kalmaz, herkesi cimriliğe çağırır.

Ölüm ötesi ile iletişimini kesen kalbi, her şeyi yapmayı ilham ederken, yalnız olmak da istemez.

Yalnızlığındaki korku, hiçlik, acziyet; başkalarının yanında nereye varacağı bilinmeyen çılgınlıklar vardır.

Sanal dünyanın sahte ışıkları, insanı daha da köksüzlüğe, yalnızlığa, hiçliğe iterken; aynı zamanda saldırgan, hiçbir kutsalı olmayan yeni bir yaratığa dönüştürür.

Her şey iletişimdir, “Bağlan hayata” der reklâmlar. Milyonlarca kilometre fiber optik kablolar döşenir. Kime bağlandığı belirsizken, eşyanın egemenliği altında ezilip yiten, gölgeye dönüşen insanoğlu, yaratıcısı ile iletişimini dert bile etmez.

Yeryüzünde cenneti kurmaktır seküler aklın kızıl elması.

Milyonluk tablolar, arabalar, uçaklar, yatlar, çağdaş arenaların gladyatörü sporcular. Sanal dünyada ayakkabıdan tutun kullanılan her şey, başka bir şeydir. İnsanı aslından koparmanın gözbağcılığıdır.

Topyekûn katliamlar, işgaller sanal dünyanın oyun malzemeleridir.

İnsanın içinde ve dışında kötülüklere dur diyecek direnek noktalarının kalmadığı bir yüzyıl.

Paranın, seküler sistemlerin tanrılaştırıldığı; şeytan karşısında tercihe şayan görülen insanın buharlaştığı yüzyıl.

Mümin gönüller, şeytan karşısında tercih edilmenin yükü altında; hayatı, ölümü, Yüce Yaratıcıyla bağı korumakla mükelleftirler.

Zaten her yüzyıl, dünya insanlığının neredeyse tamamının hayattan ayrıldığı bir dönemin hikâyesidir.

Yeryüzünü; azgınlık özgürlüğünün, Yüce Yaratıcıya meydan okumanın teknik ve ideolojik üssüne çevirenlerin, insanı şeytanlaştıranların kalelerinin bir çığlıklık canı vardır.

Gölgemizden aslımıza yürür, donmuş ruhumuzu diriliş esintilerine açarsak, insanı yeniden yüceltmenin huzurunu iliklerimizde hissedebileceğiz.

Ruhumuz kanatlandığında Yüce Yaratıcıyla iletişim kurulmuş demektir. Üstelik fiber optik kablolara da ihtiyacımız yoktur.

 

22.06.2018

Yorum Ekle
Yorumlar (16)
Faydoğan | 28.06.2018 18:38
Benliğimizin çölleştirdiği ruhumuza bir çişenti olmuş. Alizelerin taşıdığı musonlara muhtacız ama itraf etmeye kibirimiz izin vermiyor.
Hidayet ÇELİK | 28.06.2018 15:31
İnsanoğlunun aslında ne kadar aciz bir varlık olmasına rağmen, bu durumunu bilinçaltı zorlamalarla hatırlamak istememesi ve kendini güçlü bir varlık gibi görme çabasındaki aciziyeti ve bu içsel çatışmanın ortaya çıkardığı içsel huzursuzluk ve bunalımı ortaya koyan güzel bir yazı olmuş. Tabi ki, insanların az bir kısmı bu durumu görebilmekte maalesef...
Mahmut AY | 26.06.2018 12:56
Bir daha ki yorumda buluşmak dileğiyle hayırlı günler dilerim selam.
Mahmut AY | 26.06.2018 12:52
Güzel,memnun oldum
Ahmed bakir | 23.06.2018 22:50
Ben ondan daha üstünüm, beni ateşten, onu topraktan yarattın” dedi. Ibles cenneten çıkaran günah : kibir, ayırımcılık. Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.” Bakara 35 ayet Adem-i cenneten çıkaran günah ise Allah'ın emirindan çıkmak. Bakra süresi çok önemli şeyler anlatıyor. Yavuz amca çok güzel yazmışsiniz ellerine sağlık
E. Can | 23.06.2018 16:25
Yüreğine sağlık Allah razı olsun Rabbim hakkımızda hayırlısını nasip etsin
A. Balun | 23.06.2018 16:23
Paranın, seküler sistemlerin tanrılaştırıldığı; şeytan karşısında tercihe şayan görülen insanın buharlaştığı yüzyıl. Mümin gönüller, şeytan karşısında tercih edilmenin yükü altında; hayatı, ölümü, Yüce Yaratıcıyla bağı korumakla mükelleftirler. Ne Kadarda doğru tesbitler.. tebrıkler.. baştan sona satr satr herseye katılıyorum Sizin gıbı insan olma vasfının ve ıstıdatlarının farkında olan birılerını görmek gerçekten çok güzel ve kıymettar... bu insanlığa baktığımda gördügüm tek şey onların adına üzülüp dua etmek... Rabbim basiret ve feraset versen ki adem peygamberin yasadıklarını biz yaşamayalım inşallah.
O. Kuyu | 23.06.2018 16:18
Akort eden yazılar
M.K. Kahya | 23.06.2018 16:16
Ellerinize sağlık uzun süredir bu denli güzel yazı okumamıştım. Gölgemizden aslımıza yürür, donmuş ruhumuzu diriliş esintilerine açarsak, insanı yeniden yüceltmenin huzurunu iliklerimizde hissedebileceğiz. Ben buna inanıyorum
Hanefi Terzi | 23.06.2018 10:04
En güzel kitaba tek Kitap'a çok güzel bir derkenar, yüreğine sağlık. Selamlar.
Mehmet Yıldız | 23.06.2018 09:51
Gönlünüze, kaleminize sağlık.Selamlar.
Y.N.Y | 23.06.2018 04:04
Her insanın yolcuğu benzer mi birbirine yoksa dersler alınmadan mı çıkılir yolculuğa...Kaleminize, yüreğinize sağlık Ağabey...
Altin | 23.06.2018 00:46
Kaleminden dökülen ler kölelik den kurtuluşa çağırıyor. Rabbim insan nankör dür diyor. Akleden işiten yaşayan olmak dileğimiz. Emeğinize yüreğinize sağlık
Aydın yalcın | 22.06.2018 23:48
Teşekkürler
Hüseyin Çolak | 22.06.2018 23:48
Insanı ne kadar güzel anlatmış sınız
Asuman ergün | 22.06.2018 22:59
İnşallah ruhumuzu kanatlandırabiliriz