Siyaset eğer stratejik planlama ile yürüyorsa tüm ihtimal ve senaryoları birlikte ele almak gerekir.
Ülkeler için gündem olmuş alternatifler partiler ve ittifaklar için de söz konusu olabilir.
Özal döneminde Kürt sorununda en çok tartışılan alternatiflerden biri büyüyerek bölünme idi.
Yani "Türkiye bölge Kürtlerine hamilik yaparak büyüyecek sonra bölünecek" diye bir havuç sopa stratejisi yazılıp çiziliyordu.
Filmin sonu karar alıcıları tedirgin ettiği için başlamadan bitti.
Aynı dönemde liberal bazı aydınlar Türkiye'nin görece daha gelişmiş batı bölgelerinin AB üyesi olması için Doğu Güneydoğu bölgesinin ayrılması ihtimalini çok açık olmasa da tartışıyorlardı.
AB süreci de rıza ile ayrılma senaryosu da rafa kalktı.
Bu uzun girişi yeniden Kürt sorunu tartışması yapmak için değil iç politikada ittifakların önündeki ihtimalleri bir benzetme ile kolay anlatmak için hatırlattım.
Millet ve Cumhur ittifaklarınin ikisi için de büyüyerek bölünme yada bölünerek büyüme ihtimali için yeterli süre var.
Bu ay meclisten geçecek olan yüzde yedi barajli seçim yasası ile erken seçim senaryosu çok özel bir olağanüstü durum olmazsa gündemden çıkacak.
Yeni bir Anayasa tartışması ile siyasetin ayrışma konsepti değişecek.
Bu durumda mevcut birliktelik arayışları tümüyle anlamını yitirmese bile büyük oranda zorlanacak. Siyasetin en dinamik ve belirleyici kavramı değişimdir.
Muhtemel değişim taleplerini kim erken görür ise o güçlü yönetir. Değişime direnmek, ayak sürümek yada görmezden gelmek sadece oyundan düşmeye hizmet eder.
Değişime boyun eğmek, teslim olmak da edilgenleştirir. Doğrusu değişime müdahil olup onu toplum lehine yönetmektir.
Dar grup çıkarları yada kişisel hesaplar yerine kamu yararını gözeten bir sürece dönüştürmektir.
Kim kendini yeniler, yeniden inşa ederse çevreye de o çeki düzen verip yeni resmi şekillendirmeyi başarır.
Siyaseti dünün kavgaları yada bugünün görüntüsü üzerinden değil yarınlarda önümüze gelecek koşullara göre tartışmak zorundayız.