metrika yandex
  • $32.34
  • 34.52
  • GA17200

Seçim Sonuçları ve Cevabını Arayan Sorular

YUSUF YAVUZYILMAZ
30.03.2024

Bu yazı seçimden bir önceki gözlemlere dayanmaktadır. 31 Mart seçimleri çok sayıda sorunun da cevabını verecek. Seçim üzerinde çok sayıda faktörün etkili olacağı söylendi, analizler, tartışmalar yapıldı. Seçim sonuçları bize bazı analizlerin ne kadar gerçeklerden kopuk olduğunu, bazı analizlerin de tarihsel sosyolojik temeli olduğunu gösterecektir. Cevaplanması merak konusu olan sorular şunlar:

1-Güvenlik ve istikrarı öne çıkarmak Sünni siyasal aklın feraseti midir, yoksa zaafı mı?

2-Sünni siyasal aklın tarihsel kodlara vurgu yapan " güvenlik ve istikrar"ı öne çıkarma endişesi, insan için çok önemli olan ekonomik endişelerin önüne bir kez daha geçecek mi?

3-Sünni siyasal aklın yaslandığı ," aşağıdan gelen fitne tehdidine karşı yukarıdan gelen otoriteyi tercih etme " şeklindeki davranış tekrar edecek mi?

4-Muhalefetin ana aktörü olan CHP, muhafazakar dindar kitlede olan ve tarihsel uzantıları Tek Parti Dönemine yaslanan korku ve güvenilmezlik sorununun üstesinden gelebilecek mi?

5-Muhalefetin İstanbul ve Ankara performansı, seçim sonuçlarını ne yönde etkileyecek?

6-İktidarın özellikle ekonomide kötü bir performans sergilemesi ile muhalefet ülkeyi yönetemez yargısından hangisi üstün gelecek?

7- Hangi partiler Türkiye’nin geleceğinde etkin olacak; hangi partiler bekleneni veremeyecek?

8- Kürt siyasetini nasıl bir gelecek bekliyor? Bu anlamda DEM’in aldığı kararların ve takındığı siyasal tavrın seçmende nasıl bir karşılığı olacak?

9- Ak Partiden ayrılan veya aynı seçmen tabanına hitap eden partiler nasıl bir performans sergileyecek?

10- Son dönemlerde öne çıkan Yeniden Refah Partisi nasıl bir performans sergileyecek? Bazı yorumcuların iddia ettiği gibi bir önceki seçimde Yeniden Refah Partisinin aldığı oy oranı ittifak içinde kaldığından dolayı mıdır? BU anlamda ittifak dışında kalan Yeniden Refah Partisi’nin oy oranı nasıl etkilenecek?

11- Ak Parti oy kaybetmeye devam edecek mi; yoksa muhalefetin dağınıklığından dolayı belediyelerde daha mı başarılı olacak?

Kuşkusuz bu sorulara yenileri eklenebilir. Ancak görünen o ki, seçimler, Türkiye’deki seçmen profilinin değişip değişmediğini, değişiyorsa bu değişimin nasıl ve hangi yönde olacağı konusunda fikir verecektir.

Ekonominin bu kadar sorunlu olduğu bir zamanda iktidar bir önceki seçimden daha başarılı çıkarsa, bunun en büyük nedeni muhalefetin yetersizliğidir. Eğer Ak parti bu seçimi kazanırsa en büyük nedeni muhalefetin dağınıklığı ve güven veremeyen tutumları olacak. Bu durum muhalefette geniş ve siyasi sonuçları olan tartışmalara yol açacaktır.

Altılı Masa deneyimi, tek başına "iktidar gitsin de gerisine bakarız" şeklindeki bir pragmatizmin toplumda yeterli karşılığı görmediğini gösteriyor. Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra koalisyonun parçalanması, birlikteliğin sağlam temellere dayanmadığını gösteriyor. Şimdi ise, 31 Mart seçimleri, tavanda sağlanamayan birlikteliğin seçmen düzeyinde ne kadar sağlanıp sağlanamadığını gösterecek. Büyük bir ihtimalle, iktidar, bütün sorunlara karşın, muhalefetin bu parçalanmışlığından dolayı yerel seçimlerden daha başarılı çıkacak. Bu ihtimalin gerçekleşmesi muhalefette önemli değişimlere ve kırılmalara yol açacak gibi görülüyor.

Bir ülkede siyasal değişimin önünü tıkayan iktidarın kötü yönetmesi değildir. Asıl sorun muhalefet geldiğinde hiçbir şeyin değişmeyeceği hatta kötüye gideceği yönündeki yaygın kanaattir. Muhalefet, bir türlü bu yöndeki kanaati silememektedir. Bu da Türkiye siyasetinde iyi ile kötü arasında değil, kötü ile muhtemel çok kötü arasındaki tercih belirleyici olmaktadır.

Her seçimde seçim sonucuna dönük anketler ve yapılan analizler büyük ölçüde yanılmaktadır. Bu durum seçim sonuçlarına ilişkin yorumların sosyolojik temellere dayanmadığını gösteriyor. Seçim tahmini yaparken toplumsal hafızanın birikimini dikkate almak gerekir. Sağlıklı bir seçim analizi yapmak için;

1- Muhalefetin dağınıklığı ve yetersizliği,

2- Muhafazakarlığın istikrar ve güvenliği ekonomi ve diğer faktörlere öncelemesi,

3- Sünni siyasal aklın yukarıdan gelen otoriteyi aşağıdan gelen fitneye tercih etmesi,

4- Başına gelenleri kendisinin müdahil olmadığı kadere bağlayan Anadolu dindarlığı,

5- Adam kayırma ve yolsuzluğu fazla dert edinmeyen Anadolu insanının tavrı, gibi faktörleri de göz önüne almak gerekmektedir.

Öte yandan seçmenin ana kitlesini oluşturan muhafazakar- dindar seçmenin tavrı, seçimin en önemli belirleyicisi olacaktır. Muhafazakar dindar seçmenin siyasal algısını oluşturan yaşadığı ve hafızasında derin izler bırakan tarihsel travmalardır. Bu travmaları şöyle özetleyebiliriz:

1- Tek Parti dönemi ( 1923- 1950) uygulamaları ve din politikaları. Dindarlara uygulanan baskılar ve ezan yasağı gibi dindarların hafızasında yer eden olumsuz uygulamalar.

2- 27 Mayıs darbesi ve ertesinde yaşanan yargılamalar. Bu yargılamalar hukuk tarihi açısından gerçekten skandaldır.

3- 28 Şubat süreci ve CHP'nin başörtüsü yasağının arkasında durması. CHP’nin tarihsel duruşu ve uygulamaları, seçimlerde bilnç altında seçmenin tercihini etkilemeye devam ediyor.

4- 15 Temmuz süreci ve muhalefetin bu süreçte verdiği başarısız tavır.

Muhafazakar dindar bilinç tüm bu olaylarda CHP'yi doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu tutuyor. Üstelik bu konuda çok ikna edici kanıtları da var.

Muhafazakar seçmenin bu tavrının rasyonel temelleri ve yaşanmış tarihsel gerçeklikler var. Bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu helalleşme sürecini başlatmıştı. Kılıçdaroğlu üç konuda CHP'nin sıkıştığını savunuyordu.

1- Ortodoks Kemalistlerin merkeziyetçi tavrı.

2- CHP'nin Kürt sorunuyla ilgili tutarlı bir politika gösteremeyişi

3- CHP dönemlerinde uygulanan ve muhafazakar dindarları CHP'den uzaklaştıran siyaset. Kuşkusuz Kılıçdaroğlu, muhafazakar seçmenin korkuları hakkında doğru bir analiz yapıyordu. Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki solun ateist ve materyalist yapısının baskınlığı sonucunda dindar kitlelerin sağ- muhafazakar partilerin kucağına ittiğinin farkındaydı. İlk defa sol bir siyasetçi geleneğin kalıplarını kırmaya ve karşıdaki kitlenin travmaları algılamaya çalışıyordu. Ancak o da Türk modernleşmesinin Tek Parti dönemlerindeki pozitivist, ilerlemeci, milliyetçi ve vulger materyalist paradigma tarafından büyük ölçüde etkisizleştirildi. Türk modernleşmesinin en büyük açmazı budur. Siyaset muhalif kitlenin endişelerini anlamaktan geçiyor. Ancak her iki tarafın karşı tarafı aşağılamaya kodlanmış siyasal tavrı, diyaloğun önündeki en büyük engeldir.

Öncelikle fanatik militanları etkisizleştirmek gerekiyor. Çünkü kör fanatizmin yönlendirdiği kitleler aklıyla değil, duygularıyla hareket eder. Bu yüzden şiddete eğilimlidirler. Çünkü onlar anlamak küfretmeyi tercih ederler. Fanatiklerin iddialarını sürdürebilmeleri için birbirine ihtiyacı vardır. Çünkü küfretmesi için kendisine küfreden bir kitleye ihtiyacı vardır. Fanatiğin en nefret ettiği ise diyalog ve hukuktur.

Bundan dolayı yapılması gereken farklı siyasal görüşler arasında erdem temelinde bir siyasetin tohumlarını atmaktır.

 

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Ali can | 07.04.2024 22:09
Z kuşağı öğrenin artık ders veren onlar ..