metrika yandex
  • $32.1
  • 34.84
  • GA18100

Haberler / Yorum - Analiz

Kibrin Mağlûbiyeti -2 | İlhan Akar

30.04.2024

Geçen haftaki yazımda, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan mahallî seçimlerde AK Parti’nin aldığı ağır yenilginin temel sebepleri üzerinde durmuştum. Bu yazımda ise diğer tâli (ek) sebepler üzerinde durmaya çalışacağım.

Bir önceki yazımda belirttiğim gibi ana sebep kibirdi. Ontolojik olarak insan tabiatında var olan kibirlenme (büyüklenme, kendini üstün görme) psikozu, iktidarın bahşettiği güçle birleşince hepten kontrolden çıkıyor. “Number One”dan, “Number Son”a kadar herkes zaman içerisinde mağrurlaştıkça mağrurlaşıyor. Etraflarındaki şahsiyetler ise şakşakçılık yaparak bu mağruriyeti artırdıkça artırıyorlar. Aralarından birisi ya da birileri çıkıp da,“Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!” demiyor, diyemiyor. Diyenleri de ademe (yokluğa) mahkûm ediyorlar. Hâlbuki övgülerin tamamı Allah’a aittir. Bir insanı aşırı derecede övmek hem o insana hem de övenlere yapılan en büyük haksızlık ve zulümdür. Çünkü aşırı derecede övmek, övülenleri müstekbirleştirir, mağrurlaştırır; övenleri de köleleştirir ve aptallaştırır.

Diğer tâli sebepler

AK Parti iktidara geliş sürecinde “3 Y” (yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) ile mücâdele edeceğini cümle âleme duyurmuştu ama gelinen noktada ne yazık ki kendisi de bu hastalığa tutuldu ve bunlarla anılır oldu. Bumerang dönüp dolaşıp kendisini de vurdu.

***

Saraylardaki yaşam saltanata dönüştü. Şatafat, lüks ve israf aldı başını gitti. Müteahhitler zenginleştirildi. Zenginler daha zengin, fakirler daha fakir oldu. Orta sınıf kayboldu. Emekliler ezildi.

***

Hz. Osman’ın yaptığı hatalar yapıldı. Aile mensupları, akrabalar, yakın çevre, hem şehriler, partililer kayırıldı. Toplumda, “ihâleler, makamlar, imkânlar hep bunlara dağıtıldı” algısı oluştu. Halk arasında bu algı ve olgu yaygınlaştıkça yaygınlaştı, pekiştikçe pekişti. Halkın dimağına haklı olarak “Karadenizliler her yerde, her makamda” düşüncesi yerleşti. Bu konuda şüphe varsa, bunun doğruluğunu teyit ve tespit etmek maksadıyla objektif anketler ve araştırmalar yapılarak sonuçlara bakılabilir.

***

Devlet ve sistemin GDO’suyla oynandı. Bütün taşlar yerinden oynatıldı. Siyâset ve siyasal İslâmcılık uğruna halk kutuplaştırıldıkça kutuplaştırıldı. Ortam gerildikçe gerildi. Muttakî, sâlih va Allah’ın has kulları yerine “Kindar ve dindar (dini dar) nesiller” yetiştirilmesi amaç hâline getirildi. Hâlbuki İslâm, ismiyle müsemma olduğu üzere barış ve kardeşlik diniydi. Kin gütmek gibi bir felsefesi yoktu. Nitekim Allah’ın Rasûl’ü canına kasteden, kendisini vatanından kovan azılı düşmanlarını (Mekkeli müşrikleri) dahi Mekke’nin fethinde affetmişti, affetmesini bilmişti. İşte Rasûl’ün gerçek sünneti buydu. Binâenaleyh Sünnet, tabaklardaki yemekleri sonuna kadar yalayıp yutmak, kılcılık yapmak, menfaat devşirerek din ve dünya imparatorluğu kurmak, hevâ ve hevesine uyarak dünyevîleşmek değildi.

***

“Neo Osmanlıcılık” yapıldı. Hilâfet görüntüleri verildi. Halifeliğe muazzam bir özlem duyuldu. Köhnemiş yapılar diriltilmeye çalışıldı. Hâlbuki Kur’ân’daki yönetim anlayışının temelinde ahlâk, adâlet, emânet, emniyet, ehliyet, liyâkat, şûra, meşveret, istişâre, akıl ve ilim vardı. Geriye kalanı ise teferruattı.

***

”Tek adam” rolü oynandı. Her yerde ve her zaman “Number One” görüntüsü çizildi. Neredeyse bütün televizyon kanalları 7/24 onu veriyor, en ufak konuşmasında canlı yayın programları kesiliyor, halk yirmi küsur senedir aynı sözleri dinlemek zorunda bırakılıyordu. Aynı sözleri dinleye dinleye bir bıkkınlık gelmiş, aynı yüzü göre göre yüz eskimesi olmuştu.

Nasıl ki tebdil-i mekânda ferahlık var idiyse, tebdil-i simada da ferahlık vardı ama nâfile!

 

***

Doğu ve Ortadoğu toplumlarındaki karakteristik liderlik özellikleri (değişmezlik ve koltuğa yapışma hırsı) “Zât-ı âlileri”nin şahsında da tezâhür ediyordu. Bu tip liderleri koltuklarından ancak Allah ayırabiliyordu. Yakın siyâsî târih bunun örnekleriyle doludur.

***

Her konuya o atılıyor, her yerde o bulunuyor, her Bakanlığın en ufak icraatını dahi o duyuruyordu. Hatta pedagojik formasyon eğitimi derslerinin ders programları ve müfredat içeriklerini açıklamaya varıncaya kadar…

***

Her vesileyle sürekli o konuşuyor, konuşmaktan hiç bıkmıyordu. Öyle ki bu konuşmalar cenaze namazlarında, Cuma namazı çıkışlarında, iftar programlarında ve dahi her zaman, her yerde bıkmadan, usanmadan yapılıyordu. Kendisi bıkmamıştı ama halk bıkmıştı. Kendisi bunun farkında bile değildi. Çünkü etrafındaki şakşakçılar “Padişahım, sen çok yaşa!” anlayışında idiler ve her yere, her zaman, her vesileyle onu dâvet ediyorlardı. Çünkü böyle organizasyonların dünyevî olarak herkese muazzam getirileri vardı. Hâlbuki bu durumlar orta ve uzun vâdede hem kendisine (ve partisine), hem de memlekete büyük zararlar veriyordu lâkin bunu ve bunları anlayabilmek ve anlatabilmek nâmümkündü.

Halk artık cenaze, Cuma ve iftar programlarındaki konuşmalarını dinin istismarı ve dinin günlük siyâsete âlet edilmesi olarak değerlendiriyordu. Cenaze namazlarına katılımı da genellikle tarikat ve cemaat önderlerinin namazlarına katılımı şeklinde tezâhür ediyordu. Ya da toplumdaki diğer popüler insanların… Ama garip ve gurebânın yanında olduğunu iddia eden Sayın Cumhurbaşkanı-ki bir zamanlar öyleydi-, gerçekten kelimenin tam anlamıyla garip birisi olan ve gazetelerin iddiasına göre birtakım çevrelerin hedef göstermesiyle (?) “kim vurduya giden(?!)” “Ramazan Hoca” nâmıyla mâruf ve mâlûm olan Diyarbakırlı Ramazan’ın cenazesine katılmıyor ve kendi sözleri ve zihniyetiyle yaman bir çelişki içine düşüyordu. İşte o zaman bu konudaki samimiyeti de sorgulanır ve tartışılır hâle geliyordu ister istemez pek tabiîdir ki…

30 Nisan 2024

NOT: Devam edecek…

 

Bu haberler ilginizi çeker
Yorum Ekle
Yorumlar (1)
ŞÜKRÜ SAVAŞ | 01.05.2024 16:27
"Çok söze gerek yok sözcü ve cumhuriyet yazarlarından sık sık okuduğum "kindar ve dindar nesil yaratıldı" cümlenizde dahil Sözcü,Cumhuriyet, Birgün yazarlarının sık sık kullandığı cümleler. bir müslüman insafı,vicdanıyla değilde olan bazı şeyleri genelleyerek ve abartarak onların "SÖZCÜ"sü gibi bir yazı olmuş. Kindarlıkta,yalanda,iftirada bu söylediğim gazete yazarları ve bu kemalist gavurların eline kimse su dökemez.....