metrika yandex
  • $39.61
  • 45.65
  • GA29980

Türkiye Siyasal Aklı

YUSUF YAVUZYILMAZ
20.05.2024

 

Türkiye siyasal aklının kadim anlayışı: " Asker/ Ordu yoksa erkekler esir, kadınlar cariye, millet de yok olacaktır"

                                                                                                                                                     ( Orhun Abideleri)

 

Ortadoğu toplumları genel olarak devletten topluma ve insana bakmayı önceleyen bir siyasal geleneğe sahip. Bu siyasal paradigma insandan devlete bakan bir paradigma ile yer değiştirmelidir. Hiç kuşkusuz bu köklü bir siyasal anlayış değişikliğini gerektiriyor. Orta Asya Türk siyasal geleneği ile Emevi İslam yorumu alaşımının merkezini devletin ve onu temsil eden yöneticinin kutsallığı oluşturmuştur. Bu alaşım, Emevi, Selçuklu, Osmanlı geleneğinden geçerek hiçbir kırılma göstermeden Türkiye Cumhuriyetine miras kaldı. "Kadim Türk devlet aklı doktrinine sadakat içinde İnönü, halka karşı devlet; bireye karşı millet; demokrasiye karşı cumhuriyet; özgürlüğe karşı otorite; siyasete karşı hikmet-i hükümet; hainlere karşı kahraman inancının ürünü olarak kendisinden sonra her konuda devletin, cumhuriyetin, Atatürk’ün, şeflik düzeninin, resmi ideolojinin, devrim ilkelerinin ve bürokrasinin 'vesayetinde' bir demokrasi anlayışı ve kültürü miras bırakmıştır."( Halis Çetin, Türk Devlet Aklı, ll, Cumhuriyet' ten Ak Parti'ye, Vesayet Tahkimi, Episteme yayınları, s 81)

Türkiye 1950 yılında bireyi temel alan demokrasiye geçtiğinde bile bu anlayış değişmemiştir. Bireyi ve birey haklarını temel alan demokrasinin devleti önceleyen otoriter bir tarihsel zeminde gelişmesi zordu.

Modernleşmenin yukarıdan aşağıya gerçekleştirildiği Batı dışı modernleşmelerde hiç kuşku yok ki, devlet ve onun silahlı gücü olan ordu, siyaseti yöneten ve yönlendiren bir güç olarak öne çıkacaktır.

Nitekim Türkiye pratiğinde ordu, sivil siyasetin belirlenen çizginin dışına taşma ihtimaline karşı sürekli siyasete müdahale etmiş ve yönlendirmeye çalışmıştır.

Modern Türkiye'nin tarihi bir taraftan devleti kutsayan otoriter bir anlayış ile bireyin temel hak ve özgürlüklerini öne çıkaran demokrasi arasındaki gerilimle geçmiştir.

Daha temeldeki sorun ise askeri vesayete karşı mücadele edenlerin zihin dünyalarının da gelenekten gelen otoriter zihniyetin etkisinde kalması idi. Bundan dolayı 27 yıllık Tek Parti Dönemine son veren DP, bir süre sonra eleştirdiği antidemokratik uygulamaları tekrar yapmaktan uzaklaşamamıştır.

27 Mayıs'tan 15 Temmuz'a ordunun sivil siyasete müdahale etmesinin ve darbe yapmasının temel gerekçesi olarak sunulan anlayış: " Atatürk'ün belirlemiş olduğu Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefini gerçekleştirme idealine hizmet etmek"

Bu durumun doğal sonucu olarak Türkiye'de askeri otoriter zihniyet geriledikçe sivil siyaset gelişmemiş, demokrasi ve demokratik kültür yerleşip kökleşememiştir. Çünkü otoriter zihniyet sadece askerleri değil, sivil siyasetin aktörlerini de önemli ölçüde teslim almıştır. Bu anlamda Türkiye'de askeri zihniyetin geriletilmesi sivil siyasetin güçlenmesi anlamına gelmiyor.

Asıl sorun asker veya sivil, toplumun genetiğine sinmiş olan otoriter zihin dünyasıdır. Bundan dolayı demokratik ideallerle iktidara gelen partiler bir süre sonra yeni bir otoriterlik üretmektedir.

Orhun Abideleri, Kutadgu Bilig, Siyasetname ve Ahlaki Alai' de sistemleşen Türk siyasal aklı, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti'nde aynen devam etmiştir. "Dahili ve harici düşmanlar" tezi, Cumhuriyet döneminde de devam etmiş, Atatürk'ten Erdoğan'a değişmeyen bir söylem olmuştur.

Orhun Abideleri'nden Erdoğan'a Türk Siyasal Aklının Yapısı. "Kadim Türk devlet aklı doktrinine tam bir sadakat içinde kendisini devlet ve devlet aklı ile alaşımlayan/ özdeşleştiren İttihat ve Terakki iktidarı, bireycilik yerine organizmacı kolektivist toplum anlayışını; rekabetçi piyasa ve bireyci toplum yerine dayanışması toplum kültürünü; özgürlük yerine eşitlik mefkuresini; hukuk devleti yerine kanun devletini; siyasal çok partili demokratik rekabet yerine tek parti diktatörlüğünü; plüral millet anlayışı yerine Telci bölünmez millet tasavvurunu; modernleşme yerine modernleştirme zihniyetini; çoklu fikirler yerine tek parti ve tek ideoloji düşüncesini; hain muhalefet yerine ulusal birli( İttihat) ; kavga yerine çalışmak zorunluluğunu; özel iradenin temsili yerine genel iradenin bütününü temsil eden bir tek partinin ve önderliğin öncülüğünde ilerlemeyi ( Terakki) esas alarak tüm bu amaçlarını gerçekleştirmek için de gerekli olan büyülü gerçekçi ' ideoloji' ve ' ütopya ' alemlerine sığınmışlardır."( Halis Çetin, Türk Devlet Aklı, l, Vesayet Tahkimi, Episteme yayınları, s:422)

Aydınlara düşen en önemli görev, toplumun siyasal genetiğini oluşturan ve her defasında yeni formlarda üreyen otoriter kültürle hesaplaşmak olmalıdır. Bu kültür ancak lider kültü ve devletin kutsallığı etrafında kendini üreten otoriterliği, hak, hukuk ve özgürlük ekseninde yeniden üretmek ve değiştirmekle mümkündür.

Cumhuriyetin devlet aklı doktrini üzerine bilimsel deneme yapmayı denersek, öncelikle Cumhuriyetin siyasal aklının tarihsel serüvenini ve kaynaklarını incelememiz gerekir. Bu incelemeden şu sonuçlara ulaşabiliriz:

1-‘Orhun Abideleri’, Yusuf Has Hacib’in ‘Kutadgu Bilig’, Nizamülmülk’ün ‘Siyasetname’, ve Kınalızade'nin ‘Ahlak-i Alai’ gibi eserlerin savunduğu temel tez olan devlet ve millet kaynaşması üzerine kurulu siyasal anlayış, Selçuklulardan Osmanlılara Miras kalmış, güvenlik ve devletin bekasını öne çıkaran siyasal aklın devamıdır. Kendilerini kutsal bir davanın temsilcileri olarak görürler ve parti devlet adamı kutsamasını temel alırlar. Devlet parti özdeşleşmesi siyasal anlayışın temelini oluşturur.

2- Tek ve mutlak hakikat olarak kendini tanımlar.

3- Muhalifleri fitne, bölücü, düşman, gerici olarak kodlar.

4- Vesayetçi bir siyasal tutumu benimser

5- Pozitivizm, solidarizm ve korporatizmin biçimlendirdiği ulusçuluk ve laikliği teme alır.

6- Devletin bekası ve maslahatı uğruna faaliyet gösteren hikmeti hükümet kavramsallaştırmasına yaslanır.

7- Muhalefetin hain kategorisine koyar. Muhalefet partilerini, onları destekleyenleri, oy verenleri İttihatçı geleneğin etkisiyle küçümser. Onları vatan haini, düşmanla işbirliği yapan, hürriyet nankörü olarak kodlar.

8- İttihat ve Terakki'nin bıraktığı kötü miras üzerinden muhalefet, özgürlük, plüralizm ve demokrasiye karşıdır. Devlet parti özdeşliğine dayalı tek partili sistem oluşturulur.

9- Bilimsel anlamda pozitivizmi her şeyi çözen sihirli değnek olarak görür.

10- ilerleme iliği ve Darwinist evrimciliği temel alır.

11- Toplumu iyileştirilmesi gereken bir hasta olarak değerlendirir.

12- Fransız İhtilalinin amaçlarından ve jakoben kültüründen etkilenir. Bunun yanında Alman idealist totaliterizmi etkilidir. Hegel’in oluşturduğu Alman devlet modelinden etkilenir.

13- Elitist ve militarist bir karakteri vardır.

14- Ulus devlet modelini örnek alarak örgütlenmiştir.

15- Geri kalmışlığın kökeninde gelenek ve dini inancı görür. Bu yüzden onların toplumsal etkisine karşı savaş açmıştır.

16- Ümmetçi anlayışlara karşı Türk milliyetçiliğini temel alır.

17- Modernleşme özellikle kadın bedeni üzerinden yürür. Form/ görünüş,/ biçimsel değişiklikler yapılır.

18- İslam bir Arap dini olarak, milli hisleri körelten bir inanç olarak konumlandırılır.

19- Vals ile dini zikir arasında kültürel olarak valsi seçer. Batı müziği gerici olarak kodlanan sanat müziğinin önüne geçer.

20- Kemalizm, milliyetçilik ve medeniyetçilik üzerinden devletin bekasını koruyan, devlet millet özdeşliğine yaslanan resmi ideolojiye dönüşür.

21- Yukarıdan aşağı, devlete ait bir toplum yaratma, devlet ile millet arasında organik bir bütünlük sağlama ve sınıfsız, kaynaşmış bir toplum hedefine yönelir. Cumhuriyetin bekası için Türklük merkezinde bir toplum amaçlar.

22- Devlet, devlet aklı, devlet ahlakı ve devlet milleti kavramlarını birleştiren Kemalizm, yeni bir devlet aklı, yeni bir devlet adamı, yeni bir tarih ve yeni bir toplum yaratma hedefine yönelmiştir.

23- Kemalizm, Türk toplumunu bölünmemiş, türdeş ve uyumlu bir toplum olarak tasarlar.

24- Kemalizm projesini gerçekleştirmek için tek parti, tek lider düzeni kurmuştur. Romantik bir halkçılık ve seçkinci bir milliyetçiliği öne çıkarmıştır. Devlet, ulus ve parti bütünlüğü oluşturmayı hedeflemiştir. Bu amaçla devlet milliyetçiliği ve resmi milliyetçilik üretmiş, bu anlayış devletin resmi ideolojisi olmuştur.

25- Kuvvetler birliği ve milli şef sistemini temel alır.

26- Toplumun yaşam tarzını, dilini, dış görünümünü, alfabesini, müziğini Batı formlarını temel alarak değiştirmeye çalışır.

27- Devletin bekası ve milletin bölünmez bütünlüğünü esas alır. Bu yüzden çoğulculuk, demokrasi, özgürlük gibi kavramlara kuşkucu yaklaşır.

28- Kadim Türk devlet aklının merkezi kavramı olan " sadakat" aynen devam ettirilmiştir.

29- Aşırı bağımsızlık ve güvenlik vurgusu, özgürlük, çoğulculuk, barış ve adalet duygusunu ikincilleştirmiştir.

 

Not 1: ( Daha geniş bilgi ve analiz için Şükrü Hanoğlu’nun " Atatürk, Entelektüel Biyografi, Bağlam yayınları ve Halis Çetin’in, Türk Devlet Aklı l. Il. Episteme yayınları adlı çalışmalara bakılabilir. )

Not 2: Başkanlık sistemi amaçları farklı olsa da, yöntem olarak Kemalizm’i örnek alır.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş