Bir ramazan günü tanımıştım onu.
Ben yirmi üç yaşında çiçeği burnunda bir müdür, oda Türkiye’nin dilinde genç bir genel başkan.
Özel Hasibe Hatun Erkek Öğrenci Yurdu Müdürlüğünde henüz bir yılımı doldurmamıştım. Yurdumuz özel bir yuttu ama özelliği sadece idari açıdan kamudan bağımsız olması değildi. Çocuk Esirgeme Kurumu dışında, 2828 sayılı kanunun çizdiği çerçevede orta öğrenim çağında çocuklara hizmet veren Türkiye de tek yurttu. Rahmetli Es’ad Coşan hoca efendinin öncülüğü ile iki ayrı İslami grubun bir kardeşlik projesi olarak, birlikte tasarlayıp işlettikleri ender bir çalışmaydı.
1994 yılının Ramazan’ı şubat ayına denk gelmişti ama ılık bir şubattı. Henüz Ramazanın ilk günleri. Gecikmeli gitmiştim işime. Biraz sonra kapımda beliren adam imzalamam için bir irsaliye uzattı bana. Bir kamyonet dolusu erzak. Şaşırmıştım, ama sevinmiştim de ziyadesiyle. Çünkü faturanın üzerinde yazılı firma ismini bile bilmiyordum.
Öğleden sonra yanında Yaşar amcayla çıka geldi Muhsin başkan. İlk karşılaşmamızdı bu. Çocuklarla tanıştı, şakalaştı, hemşehrilerine biraz daha ilgi gösterdi. Ne bir gazeteci, ne yanında korumalar, ne kamera, ne foto. Geldiği gibi sessizce gitti akşamüstü.
Bir sonraki Ramazan gelirken yolda arabasının lastiği patlamış, taksiyle geldi tek başına. Aynı sadelik, tevazu ve ağırbaşlılık.
Yıllar sonra,28 Şubat artığı bazı müsvedde aydınların ve ısmarlama siyasilerin köşe kapmaca yarışına girdiği, toplum mühendislerinin ekranları kuşattığı, paslı ve puslu zamanlar. Ergenekon’dan motive olan kendini bilmezlerin siyasi hazımsızlığının pik yaptığı günler. İki bin beş yılı, yaz ayları.
İskitler de kendi ofisimde, hem sabah kahvesi, hem siyaset muhabbeti. BBP Genel Başkan Yardımcısı, aynı zamanda hemşehrim Reşit bey misafirim. BBP bir siyasi izdivaca kalkışmış, hem de cami cemaatini Anıtkabir’e taşıyacağını vaat eden megaloman biriyle. Siyasi ve ahlaki sabıkası oldukça kabarık. O günlerde tabanı rencide edecek beyanatlar verip duruyor gazetelere. Oktay Ekşi’nin Sayın Cumhurbaşkanına Adnan Menderesin sonunu hatırlatan yazısını destekleyecek herzeler.
-Abi bu sizin sonunuzu hazırlıyor, bu sizin Müslüm’ünüz olabilir, dedim.
Gerekli teyidi aldıktan sonra, bunu reise anlatmalısın dedi.
Ulusta 100.yıl konferans salonunda, doğu Türkistan konulu bir konferanstan sonra, kuliste baş başa bir müddet sohbet ettik. Ben ona endişelerimi aktardım. Oda bana; bizim arkadaşlardan beni zorlayacak, beni eleştirecek, bana rakip olacak kimse yok. Herkes benim ağzıma bakıyor, sen ne dersen kabul reis diyorlar. O ben bakan olacağım, başbakan olacağım diyor, hırslı, konuşmasını biliyor, hafız bizde onun için böyle bir yola girdik, dedi. Son görüşmemizmiş bu.
Bu görüşmenin ardında bir hafta geçmedi. Sahte izdivaç nihayet buldu. İlerleyen yıllarda o adam Ergenekoncuların başbakan adayı olarak arz ı endam etti, onların adına sağa sola tehditler savurdu, onların avukatlığını üstlendi ve onlarla beraber Yusufiyeyi boyladı.
Merhum Yazıcıoğlu’nun 9. Vefat yıl dönümü vesilesiyle sosyal medyada yapılan paylaşımlar, onun siyasi duruşunu, kişiliğini, ondaki vatan-millet sevgisini, en önemlisi de milletteki aksi sedasını göstermesi açısından şayanı dikkattir.
“Ben Müslümanlara hükümet kurdurtmadı dedirtmem” derken aslında ne kadar kahırlı, ne kadar sitemli ve ne kadar acılı bir gönderme yapıyordu.1995 genel seçimleri arefesinde İslami kesimde büyük bir ittifak zemini oluşmuştu. Herkesin beklentisi RP ve BBP’nin seçime ittifakla girmesinden yanaydı. Yıllarca baraj sorunu yaşayan RP barajı aşıyor ve 1. Parti olmaya namzetti. Tek başına iktidar rüyaları görüyordu. Bunun içinde BBP’den bir ittifak yerine iltihak bekliyordu. Merhumun son dakikaya kadar bir ittifak için çırpındığının şahidiyim. Sonuçta beklenen olmadı ve BBP adayları ANAP listelerinden meclise girdi. Tam yedi delikanlı, yedi güzel adam.
Gün geldi, Refah partisi DYP ile kuracağı koalisyonda Büyük Birlik Partisinin desteğine mahkûm oldu. Yazıcıoğlu koalisyona katılmayarak hükumeti dışardan destekleyeceğini bu sözlerle açıklamıştı.
Kinayeli bir ifadeyle ‘biz milletin ikinci partisiyiz’ derdi. Ne zaman ki millet bizi gönlünden çıkarıp sandığa koyarsa o zaman birinci parti oluruz der, gülerdi. Millet onu gönlünden çıkarmadı, bilakis gönlüne gömdü.
Şehadetiyle ilgili naçizane kanaatimde; Fetö denilen sırtlan sürüsü Recep Tayyip Erdoğan’a o günün şartlarında çok ciddi bir mesaj yollamıştır.
Ulemaya hürmeti, yetimlere şefkati, hayır işlerindeki mahremiyeti, dostluğundaki sadakati, riyasetindeki asaleti ve istişare hususundaki hassasiyeti ile tanıdığım Muhsin başkan, Rabbim şehadetini kabul eylesin. İhsanını ve ikramını bol eylesin, seni Muhsinlere dahil eylesin.
“Allah (cc) Muhsinleri sever”.
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Kibrin Mağlûbiyeti -2 | İlhan Akar
30.04.2024
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Suriyeli Mültecilerin Sorunları ORHAN GÖKTAŞ 02.05.2024
Başkası İçin Yaşamak Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM 28.04.2024
‘din’darlık meze olunca! MUSTAFA AKMEŞE 03.05.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024