İnsan, içinde bulunduğu ruh halini, bir duyguyu, bir düşünceyi ya da bir olayı sözlü veya yazılı izaha çalışırken, tabiatı gereği abartma içgüdüsüyle kullandığı sözcükleri asli anlamlarından daha öteye taşırma gereği duyar.Halbuki muhatabına aktarmak istediği şey, içerik ve muhteva bakımından bilinenin de ötesinde daha büyük hacimde olduğunu ispatlamak içindir.Burdaki abartıda niyetler halis de olabilir.Ancak kişi kullandığı sözcüklerde dozu kaçırınca, ifade edilmek istenen şey muhatabın anladığıyla örtüşmeyebilir.
Mesela, “Güzel”, “Çok güzel” kelimeleri kullanıldıkları her cümlede genelde herkes tarafından birbirine yakın anlamlarda anlaşılırlar.Ancak kişi işi abartma gereği duyarak, hayranlığını belirtmek için “Mükemmel, Harika” sözcükleriyle meramını ifade etmeye kalktığında sözcüğe yüklenen anlam kişiden kişiye değişmeye başlar.Zira, birine göre mükemmel olan bir başkasına göre sadece güzel olabilir.Ya da birine göre “Harika” olan başkasına göre “Normal” olabilir.Zira, “Güzel”, “Çok güzel” ifadeleri bir yönüyle görsel tanımlamalardır.”Mükemmel” ve “Harika” tanımlamalarında ise kişinin kendi duygularını kattığı, o anlık içinde bulunduğu “Ruh” haliyle hayranlığını dışa vurduğu, kendisine ait hususi anlamı ifade eder.Tıpkı çekiçle vurulan metalin çeşidine göre farklı tonlarda ses çıkarması gibi.Sözcüklerde umumi halden hususi hale geçiş yaptıklarında yüklendikleri anlamlar, ifade ettikleri manalar kişiden kişiye değişim göstermeye başlar.
Konumuz gramer dersi değil elbette, anlatılmak istediğimiz şudur, Konuşan, yazan ve düşünce üretebilen Entelektüel, Aydın bilinen kişilerin kullandıkları sözcükleri gerçek anlamlarında değil de, zaman zaman anlamları dışında veya gereksiz abartmalar yaparak kullanmaları halinde, sade vatandaşın zihninin yanlış yöne kaymasına sebebiyet verebilirler.
Mesela, müslüman camiada özellikle de tarikat mensubu kesimlerde “Allah aşkı”, “Peygamber aşkı” deyimlerini tepe noktadakiler de dahil olmak üzere, çokça kullandıklarına şahit oluyoruz.Halbuki islamın önerdiği, tavsiye ve teşvik ettiği şey aşk değil, sevgidir.İnsana önerilen de başta Allah’ı sonra Resul’ünü ve diğerlerini yani, tabiatı, müslüman kardeşini, dostunu, akrabasını kısacası AllahIn yarattığı her şeyi ”Allah için sevmek”tir.İstenen de budur.
Oysa aşk; “iki karşı cins arasındaki sevgi bağının taşkınlık halidir.”, bir yönüyle sevginin buharlaşmasıdır.Buharlaşan birşey de tabii olarak kontrolden çıkar, atmosferin dışına çıkmış gibi olur, nereye savrulacağı belli olmaz, soyutlaşır ve hacminin dışına taşar ne yaptığını bilmez hale gelir.Erkenden kontrolü sağlanmazsa divaneleşir, meczup olur, deliye döner ve yapıp ettiklerini şartlanmışlığın verdiği komutlar belirler artık.
Bu ruh halini “Allah aşkı”, “Peygamber aşkı” diye tanımlamak ne derece doğru olur.? Ne yaptığını bilmeyene, aklını devre dışı bırakana “Mükellef” oldun diye mesuliyet yüklenilir mi? bu tabirleri kullananların kastı elbette bu minvalde anlaşılsın diye söylenmiş değildir, ama doğruyu kavrama ve hakikatı anlama bakımından yanlış kullanılan bir cümledir.
Müslümana yakışan mahlukata karşı göstereceği sevgidir.Çünkü; sevgide sınır vardır, kuralları bellidir.Kimi seveceğiniz, neyi ne kadar seveceginiz ve nasıl seveceğiniz belirtilmiştir.Ayrıca sevgi, aklın kontrolünde gelişir, sınırları vardır dışına da taşmaz.Sevgi, şefkatle beraber merhameti de doğurur, acıma duygusunu artırır, zülmü önler, paylaşmayı teşvik eder vs.vs..
Ama aşk, aksine kişiyi bencilleştirir, kişi sevdiğini kimseyle paylaşmaz, sevdiğinden başkasına karşı merhametsizleşir, kimseye acımaz, aşkın kontrolü duyguların elindedir, her an ne yapacağı belli olmaz, kişi kendine söz geçiremez olur, bu hal insanı kimliğinin dışına iterken, yaptıkları da islamla örtüşmez.Zahiren söyledikleri de, yaptıkları da onaylanmaz.Ahiret tarafı ise Allah’a havale edilir.
İki karşı cins arasındaki bu sarhoşluk hali her ne kadar “Aşk” diye tanımlansa da, Allah ve Peygamber isimleri ile “Aşk” sözcüğünü ilişkilendirmeyi ve yan yana kullanılmasını sakıncalı buluyorum. Allah ve Resul’ünü ”Herşeyden çok seviyorum” demek kabül edilir bir şey, ama içine “Aşk” katılınca mahsurlu olur derim.
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024