metrika yandex
  • $39.57
  • 45.75
  • GA29980

MUSA VE PROMETHEUS

RÜSTEM BUDAK
21.11.2024

Destanlar, kıssalar, masallar insanlığın geçmişini tanıma ve anlamada en önemli başvuru kaynaklarından biridir. Bu kaynaklar yoluyla milletlerin dini algılayışlarını, varlık ve bilgiye ilişkin yaklaşımlarını, toplumsal- kültürel örnekliklerini öğrenmede önemli ipuçları verirler. Musa ve Prometheus İslam ve Batı medeniyet algılayışlarını etkilemiş iki sembol kişiliktir. Hz. Musa’nın yaşamı ve mücadelesi ile ilgili örneklikler Kur’an- ı Kerim’de yer almaktadır. Prometheus hakkındaki bilgilere eski yunan kaynaklarında efsanevi- masalsı bir üslup ile anlatılan bilgiler yer alır. Bu iki sembol kişiliğin mücadelesi karşılaştırıldığında medeniyet algılayışlarındaki farklılıkların kökenlerini anlamaya yardımcı olmaktadır.

Öncelikle Kur’an- ı Kerim’de ki Hz. Musa Tur dağının yanından Mısır’a dönerken gördüğü ateş ve orada yaşanan olayların konu edildiği kıssayı okuyalım. Ardından Eski Yunan’da Prometheus’un Olimpos dağındaki ateşi alma mücadelesini tekrar hatırlayalım.

“28:29 - Artık Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine: "Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber, yahut ısınmanız için o ateşten bir parça getiririm" dedi. 28:30 - Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: "Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım." 28:31 - Ve "Asânı at!" denildi. Musa (attığı) asâyı yılan gibi debrenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın." (buyuruldu.) 28:32 - "Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kollarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır." (diye seslenildi) 28:33 - Musa dedi ki: "Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum." 28:34 - "Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum." 28:35 - Allah buyurdu: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz." 1

Prometheus’un hikâyesi ise şöyledir:

“Prometheus, Yunan mitolojisine göre ilk uygarlığın öncüsüdür. Mitolojiye göre, Tanrılardan öç almak amacıyla balçıktan yarattığı ilk erkek insana uygarlığı vermek için gökyüzünden ateşi çalan titandır.

Bu tasarımda insan, bir öç alma öğesidir. Prometheus da öç anlamına gelen Yunanca tisis sözcük kökünden türetilen bir titan, bir dev ismidir. Ama (O) Yunan mitolojisinin öbür devleri gibi doğadışı, korkunç ve acayip bir yaratık değildir. Tersine çok akıllı, duygulu ve iyicil bir yaratıktır. Bencilliklerinden ve despotluklarından ötürü tanrılara, özellikle de Zeus'a kızmaktadır. İnsanları da evrende kendine benzer varlıkları çoğaltmak için yaratır. Tanrıların tanrısal serüvenine karşı, Prometheus'un insansal serüveni böyle başlar. Prometheus, öteki kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış ne var ki öteki kardeşlerinden farklı olarak sonunda insanlar yaratmak ve onlara ateşi (yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı) vermekle bu düzeni değiştirmeyi başarmıştır.

Olympos tanrılarının kuvvet ve kudretine karşılık, Prometheus'da kurnazlık ve zeka vardır. Titanların isyanları sırasında tarafsızlığını korumuş ve başkaldırmamış bir Titan oğlu olarak Zeus'un gözüne girmeyi başarmıştı. Zeus onu Olympos'daki ölümsüzlerin arasına aldı. Oysa o Zeus ve arkadaşlarına karşı kin besliyordu. Dedelerinin öcünü almak için, kendi gözyaşıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yarattı. Sonra onun acizliğine acıyarak, Hephahistos (Ateş Tanrısı) alevler saçan ocağından bir kıvılcım çaldı ve insanlara armağan etti. Bunun için Tanrı Zeus tarafından Kafkas Dağında zincire vurulmuş ve Prometheus Desmotes (zincire vurulmuş Prometheus) adıyla anılmıştır. Tanrılarca görevlendirilen bir kartal(bazen akbabayla karıştırılır) sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmektedir. Onu Kafkas dağının tepesindeki bu işkenceden Zeus'un oğlu yarı tanrı, ölümlü Herakles kurtarır. Prometheus; "Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur" der, böylelikle insanlığa özgürlüğün yolunu göstermiş olur. Bu arada Zeus, kendisini hiçe sayan insanlara da bir ders vermek için, Hephaistos'a su ve balçıktan ilk bakirenin heykelini yaptırdı ve kalbine ruh yerine Prometheus'un ateşi çaldığı yerden aldığı bir kıvılcımı koydu ona Pandora ismini verdi. Onu insanlara yollarken eline verdiği kutuda ise tüm kötülük ve ızdıraplar vardı. Zeus böylece insanlardan da intikamını aldı.

Zincire vurulmasındaki asıl neden Zeus'un ondan korkuyor olmasıdır. Geleceği görme yetisi olan bir titan'dır ve bu yetisini kullanarak Zeus'un Kronos'u tahttan indirmesine yardımcı olmuştur. Gelecekte de Prometheus'un bu özelliğini kendisinin tahttan düşürülmesi için de kullanacağından korkan Zeus, Prometheus'un ateşi (bilgiyi) çalarak insanlara vermesi ile ondan kurtulmak için gerekli fırsatı elde etmiştir. Bu işkence 30 000 yıl sürmek üzere planlanmıştı, fakat Herakles'in onu serbest bırakmasıyla Prometheus kendisinin karaciğerini her gün yiyen kartalı buldu ve öç olarak Zeus'un Prometheus'u cezalandırmakla görevlendirdiği kartalın karaciğerini yedi. Zeus bu şekilde cezasını sonlandıran Prometheus'u affetti ve tekrar ölümsüzler arasına aldı.” 2

Varlığın dört temeli olduğu belirtilir: Toprak, su, hava ve ateş. Bunlar içinde toprak, su ve hava aracısız elde edilebilirken, ateş insanın yaratılışı ile birlikte arayışın ürünü olarak ortaya çıkar. Bir imkân ve çabanın ürünüdür. İnsanların ısınma, paylaşma, üretme iradesini etkileyen ve medeniyet noktasında farklı aşamalara geçiren en önemli buluşlardan biridir. Yukarıdaki metinlerde ise ateş; vahiy, kurtuluş bilgisi, uygarlık, yaratıcılık ve bilimi temsil eder.

Tur-i Sina’daki ateş İslam düşüncesinde Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden sürgün- kaçak yaşadığı Medyen şehrinden Mısır toplumuna tekrar geri dönerken Musa’nın aradığı kurtuluş bilgisinin ve Allah’ın onu kendisine davetinin sembolüdür. Hz. Musa yolculuk sırasında çaresiz halde iken dağda gördüğü ateşi almak için yola çıkar. Oraya vardığında ise şimdiye kadar yürüttüğü erdemli yaşama mücadelesine binaen elçilik görevi verilir. Döndüğünde kavmine kurtuluşu için ışık götürmektedir. “Ve Musa belirlenen süreyi doldurup ailesiyle yola çıktığı zaman, dağın yamacında bir ateş fark etti. Ailesine: “Durun, ben bir ateş gördüm. Gidip bir bakayım, ne olduğunu anlar veya bir tutam kor getiririm de ısınırsınız” (Kasas / 29)

İnsanlık çok büyük ızdırap ve yokluklar içindedir. Prometheus İnsanların bu ızdırabını dindirecek, yokluktan refaha- mutluluğa erdirecek çözümü getirmeye çalışır Yunan tanrılarının sakladığı ateş (bilgi)’yi insanlığın hizmetine sunmak ve hayatlarını kolaylaştırmak için çalar. Bunu öğrenen tanrılar Prometheus’u cezalandırdılar.

Prometheus Yunan mitolojisinin bu önemli figürlerinden biri olarak tarihsel süreç içerisinde batı düşüncesinin Tanrı algısını şekillendirmiştir. Yunan- Batı algısında Tanrı insanlardan onların hayatını kolaylaştıracak, yaşamlarında güzellik katacak güçleri ve imkânları saklamıştır. İnsana düşen önemli görev tanrının insanlardan sakladığı- alıkoyduğu nimetleri elde etmektir.

İslam- doğu düşüncesinde ise insanın hayattaki arayışına, gayretine, derdine binaen Allah insana alması gerektiğini verecektir. Buna imanı da tamdır, teslimiyet içindedir. Kazandığını- elde ettiğini yine Allah’ın dilemesiyle aldığını düşünür. Allah arayışının, çabasının sonucu olarak ateşi( vahyi- bilgiyi) Hz. Musa’ya vermek için davet etmiştir. Hz. Musa Mısır’da insanların yaşadığı zulmü görmüş ve vicdanının sesine kulak vererek mücadeleye girişmiştir. İnsanlığın yaşadığı derin ızdırabı içlerinde hissettikleri ve bunun için çıkış yolu aradıkları için de Allah elçilik görevini onlara layık olarak görüp vermiştir.

Yunan- Batı düşüncesinde insan Tanrıya karşı konumlanmıştır. Eski Yunan tanrıları, birden çoktur. Hayatın her alanına etki eden farklı farklı tanrılar vardır. En büyük tanrı Zeus olduğu halde onunla bir mücadele içindedirler. Onun gücünü zayıflatmak, entrikalarla bir iktidar savaşına girişirler. Bu noktada bazen insanları da kullanmaktadırlar. Zeus ise onların kendisine karşı bu planlarından haberdardır. Onlara karşı diğer yarı insan- tanrılarla işbirliği ederek onları bertaraf etmeye çalışır. İnsanlar tanrıların bu durumlarını bildikleri için onlara güvenmez ve onların düzenlerinin yıkılması için çaba harcarlar. İslam- Doğu düşüncesinde ise insan Allah karşısında O’nun yarattığı kul olarak diğer yaratılan diğer varlıklara göre üstündür, değerlidir. Ama aynı zamanda zayıftır, acelecidir, nankördür. Sürekli Allah ile diyalog halindedir. Allahın iyi insanların yanında olduğu düşüncesinden hareketle tavır ve davranışlarının bu endişe doğrultusunda şekillendirir. Allah ile mücadele değil onunla işbirliği ve dostluk içinde kendini konumlandırır. “İnsanlık için onur; Batının Promete efsanesinde yada Camus’un Sizifos Efsanesi yorumunda olduğu gibi Tanrıya isyan ve başkaldırıda ya da Tanrı’yı tanımamakta değil, Tanrı düzeni içinde, inançlı, alçakgönüllü yaşamada, Allah’a teslim olmada ve bu teslim oluş üzerine bağışlanan güçle, maddi ve manevi güçle, maddede ve manada tasarruf edebilmektedir.”3 İnsan yaratılış mayasını oluşturan ana unsurlardan biri Allah’ın insana verdiği kutsal ruhtur. Allah’ın ruhunu taşımaktadır. O’nu hissetmektedir, vicdanın sesi dediğimiz şey o ruhun sesidir. İnsan tarihsel yürüyüşünü hem Allah’a doğru hem de Allah’la birlikte yapmaktadır.

Prometheus’un arayışı tanrılaşan insanlara karşı bir mücadele çağrısını da içermektedir. Kendine atfettikleri güçlerle Allah’ın yeryüzündeki gölgesi- gücü vehmine kapılıp iktidarlarına ilahi bir nosyon katma sevdalıları hep olagelmiştir. Prometheus tanrılaştığını düşünen Zeus’tan, halkın ve kendisinin hakkını alma çabasına girer.

Musa ise tanrılaşan firavuna karşı halkın kurtuluş ümidi olarak mesaj arayışının temsili olarak ateşi almaya gider. Özellikle İslam- doğu mirasına baktığımızda bunun birçok örnekleriyle karşılaşırız. Halktan korudukları iktidar alanlarında zenginlik, sefahat içerisinde sürüp giden, kabilevi bir süreç ile oluşturdukları gelenekleri ile halktan kopuk bir yönetim içine girdiklerini biliyoruz. Tarih boyunca dünyanın tüm düzen kurucuları kendilerine ilahi bir güç ifadesi verecek dayanaklar bulmaya çalışmışlardır. Bu nedenle yönetimlerin en önemli güç gruplarından biri din adamları olmuşlardır.

Musa ve Prometheus ortak kaderi yaşarlar. Getirdikleri kurtuluş ateşinden dolayı Zeus ve Firavun bu her iki muhalefetten kurtulmanın yolu olarak onları sürgün ederler. Musa kavmiyle beraber Kudüs’e doğru yola çıkarken Prometheus Kaf dağında ebedi sürecek bir cezaya çarptırılır.

Musa ve Prometheus sürgün gittikleri yerlerde de huzur bulamamışlardır. Musa kavmi tarafından terk edilmiş, bu çıkıştan dolayı onu sorumlu tutmuş ve yaşadıkları durumu hoş görmeyerek isyana sürüklenmişlerdir. Prometheus Tanrı Zeus tarafından Kafkas Dağında zincire vurulmuş ve Tanrılarca görevlendirilen bir kartal sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmek cezasına çarptırılmıştır.

Musa Allah tarafından kendisine yöneltilen davete icabet etmiştir. Sunulan ateşi(vahyi) almaya gitmiştir. Orada bir ışık görmüştür. Bir çıkış aramaktadır.  Ateş yakılmıştır. Gören olarak onu bulmalıdır. Gitmelidir, durmamalıdır. “Sen halkın için onları huzura erdirecek bir çözüm peşinde koşuyorsun. Gel bu karanlıktan çıkaracak ateşi sana vereyim” denilmiştir.

Prometheus ise hırsızlığa başvurmuştur. Kendilerinden esirgenen hak verilmediği için artık bunu çalmaktan başka yol kalmamıştır. Gayrı meşru bir durumu ortadan kaldırmak için yine böyle bir yola başvurmuştur. Prometheus’un mirasçısı olan Batı yitirdiği güç ve hikmeti doğu’dan ve insanlığın sahip olduğu tecrübelerden çalarak elde etmiştir. Hem maddi, hem de bilgi olarak diğer yerlerden tıpkı Prometheus gibi hırsızlık yapmaya devam etmektedir.

Prometheus’un mirasçıları “Tanrı Öldü” diyerek batı düşüncesinin teorik ve pratik olarak tanrı ile yaptıkları savaşımı kazandıklarını mı söylemek istemektedirler? Kendi kurdukları Tanrılarının iktidarını yıkmışlardır. Tanrıyı dağlardan- göklerden indirip vicdana hapsettiklerini düşünmektedirler. Orada hapsedip artık dünya üzerinde her istediğini yapacak durumdadır. Onu durduracak bir göksel güç kalmamıştır. Tanrı’nın sahip olduğu ( ateşi- bilgiyi- yaratıcılığı) aldığını düşünerek bu kez kendini tanrılaştırma sürecine girmişlerdir. Yeryüzünde de muhalefet yetisi olanları ekonomik- sosyal ve askeri olarak yok etme çabasındadırlar. Oysaki vicdan hapsettiklerini iddia ettikleri Tanrı bir “vicdan patlaması” ile ortaya çıkacak ve onların düzen dedikleri zulmü ortadan kaldıracaktır. 

Musa’nın mirasçıları ise insanlığın yaşadığı acıları dindirecek, ızdıraplarını azaltacak, zulümlerden kurtaracak bir endişe ve arayışı dillendirmeliler. Bu arayışın içinde olanlar tıpkı Muhammed’in Hira’dan, Musa’nın Tur dağında aldıkları cevap gibi karşılık bulacaklardır. Bu cevap kötülüğe, adaletsizliğe, yoksulluğa, ezilmişliğe karşı olacaktır. Bu vahiy gibi olmayacağına göre derin tarihsel yürüyüş olan özgürlüğün, adaletin yeniden vücud bulacağı siyasal, ekonomik, kültürel örnekliktir.      

 

Kaynaklar:

  1. Kur’an- ı Kerim/ Kasas Suresi- 29- 35
  2. Wikipedia.org

      3- Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi – Sezai Karakoç- 32- 1995

 

 

Bu haberler ilginizi çeker
Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş