'ahd'imiz kadarız,
biliyorsunuz değil mi?
uykularımızı bölen, düşlerimize giren neyse
illa ki bizim için 'o'
çok bir kıymeti olan ‘şey’dir.
kişinin kendine verdiği değer
‘ahdi’ nin büyüklüğü ile yakından ilgilidir.
onu derim.
ve inanın, insanın ahd ettikleri ne varsa eğer bakıverin, istisnası yoktur
ücreti mukabil alınan şeylerdir...
ve insan bu ücretin karşılığı kadar değer biçmiştir kendine...
'az bir ücrete satılan!'
bir 'şey'dir kalabalıkların çok zaman yaşanan 'hayatı'.
olmadı mı dost!
O zaman şöyle diyelim;
yolun sapaklarına girmemizin sebeplerine bakıverin çok zaman
'ahd'imizle yakından ilgilidir.
müslüman için en büyük 'ahd',
azizi kitabın hatırlattığı
‘kalu bela’da verilmiş olan ve sonra unutulmuş söz’dür.
'sarp bir yokuş olan yoldur' bizimki.
sık sık onun içindir söylenir dururum
'müslümanca düşünmek' ciddiyet ister diye...
lütfen soluklanın
hadi bugün biraz canımız sıkılsın!
müslümanca düşünmek ne demek? sorusunun bence karşılığı
sanki
'meşru' olan bir hayatı ikame etmenin çabasıdır.
meşru olan demek helal olanı tercih etmektir.
modern zamanlarda
hayatımızın önümüze sürükleyip getirdiği şeyler öylesine hızlı ve değişken
ve bir o kadar çekici ki;
yolda
'İslamî' olanı tercih etmede
yeterli gayreti, dikkati ve çabası yoksa eğer kişinin,
tercih edilen hayat ve onun meşgalesini
meşru yapmak için
yaşam biçimi olsun, veya herhangi bir eşyanın farketmez
önüne arkasına 'İslami' bazı görüntüyü
tak takıştır yapınca, işlenen çirkinliği meşru hale dönüştürdüğümüzü
zan ederiz…
bu hoyratlık nedeniyle, ister istemez her gün sayısız kavram dünyamıza giriyor ve
bu yaşanmışlıklar hızlı bir şekilde
sözde! sanki
İslami olan haline evrilmiş oluyor, sorgulanmıyor bile...
ve geniş kitleler tarafından kabul görüyor.
'ne yapalım canım' deniyor, bu çağda bu bu kadar olur.
mazeretleri hazır zaten dillerimizde.
bu kısım işte çok tehlikeli.
değilse dost
çok farklı mizaç ve farklı kişilikleri tek bir potada,
tek bir anlayışta tutmak, tek bir renge dönüştürmek değil benim bahsettiğim.
kişinin dindarlık ölçüsünü belirlemekten de bahsetmiyorum.
gücünün yettiği meşru olanı tercih etmesi tamamen özele girer ve kişinin tercihidir.
dikkat çektiğim
hayatımıza giren yeniliklerin
İslama ne kadar uygun olduğu sorgusu yerine,
nasıl İslami yaparız telaşı sarıyor zihinlerimizi.
öyle olunca en kestirme yoldan
başına konulan 'İslami bilmem ne' diyerek çözüyoruz tüm sorunları..!
niye mi öyle?
canımızı sıkmak istemiyoruz be dost.
hem müslüman görüntümüz olsun istiyoruz
hem de
teklif edilen yeni, çekici olan hayatları tepmeyi de gönlümüz razı olmuyor
sonra
benzetiyoruz, evet, oynaşıyoruz adeta.
ve ne çabuk da ikna ediyoruz kendimizi...
mesela işte en iyi örneği
tekbir giyim!
Estağfurullah, bu nasıl bir yüktür ilahi!
nasıl bir aldanıştır ki...
kavrama bakın Allah aşkına!
moda diye bir şey var ve zamana, coğrafyaya göre
müslümanın giysisi yani tesettürü elbette değişir ama
erkek kadın fark etmez sınırları belli iken:
adeta moda dergilerin kapaklarından ortaya saçılan
ve giyinmeye değil teşhire açık olan bir görüntünün önüne
'islami moda, İslami tesettür' yazmakla mübahlık,
bir başka ifadeyle meşruluk kazandırıyoruz.
sokaklara bakın
son 20 yılda gelinen nokta bazıları için 'islami tesettür' dedikleri
saçını el kadar bir bezle örtmek anlayışına gelip dayandı.
bütün bedeni ortaya saçılmış iken hem de…
şehrin caddelerinde başına örtü kondurmuş!
daracık giyilen tayt nedeniyle
kabasını (!) gömleğinin ucuyla örten müslüman
hanımlar, kızlar bile
neredeyse İslami dikkati, özeni olan hanım kızlar oluverdi... diğerlerini siz düşünün...
ah ki ah..!
erkeklerimize bakın lütfen, karşı mahallenin üzerinde ne varsa benzeri orda da var.
İslami olma telaşını dahi göremezsiniz erkek milletinde.
mesela
tatil anlayışına bakın müslümanın!
çok yıldızlı otellerde gösterişli mescidlerin olması, içkinin olmaması
İslami oteller ve islami tatil oldu!
gerisini siz biliyorsunuz… söyletmeyin!
dindarlık zorunlu değil be dost,
dindar olmak gibi bir telaşımız varsa eğer
meşru olanı bilmek ve yaşamak içinde samimiyetle aranmak ve
dert sahibi olmak gerek diyorum!
ey yolcu
meşru olanı terk etme!
yolun sapaklarına girip
kendi 'din'ine
nasıl ayar geçerim diye de kendini yorma.
ahdin kadar değerin var, inan
ve
unutma;
ücretin!
cennet olsun ki;
yaşadığın hayat değerini bulsun…
bayramınız mübarek ola…
Not; yazılarımın, dilediğiniz kısmı dahil, dilediğiniz şekilde dostlarınıza ikram etmeye açıktır.
Kibrin Mağlûbiyeti -1 | İlhan Akar
23.04.2024
Baş Döndüren Diplomasi AHMET GÜRBÜZ 24.04.2024
Seçimin İmkanları YUSUF YAVUZYILMAZ 21.04.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
SİYASET VE SERMAYE YUSUF YAVUZYILMAZ 13.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024