Mülk Suresi’ni bilirsiniz, Tebareke. Şöyle başlar ilk ayetleri:
“Kâinatın hükümranlığını elinde tutan ve gücü her şeye kadir olan Allah (cc) ne yücedir, ne mübarektir.
Ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Bunları, sizi sınamak, kulluk ve ahlak olarak hanginizin daha üstün olduğunu ortaya çıkarmak için yarattı. Mutlak galip ve çok bağışlayıcı olan O’dur.”(Mülk 1-2)
Bir Müslüman olarak kadere imanımız tamdır, elhamdülillah. ‘Hayrın ve şerrin ancak ondan olduğunu’, o istemedikçe bize bir şerrin isabet etmeyeceğini, onun bize yazdığını engelleyebilecek hiçbir kuvvetin olmadığını da, kalb ile tasdik, dil ile ikrar ederiz. Ve ‘ecelin ne bir saat ileri, ne bir saat geri’ alınamayacağına yakinen inanırız.
“Allahım! Senin verdiğini kimse engelleyemez ve senin engellediğini de kimse veremez”(Tirmizi salat)
Mamafih, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun: "Koronavirüs görülen ülkelerde yüksek risk grubundaki Müslümanlar, cuma namazı yerine evlerinde öğle namazı kılabilir. Kamu sağlığını korumakla yetkili otoritelerce karar alınması halinde karantina bölgesindekilere cuma namazı farz değildir." fetvasını yerinde bir adım olarak destekliyorum.
Gündelik yaşantımızı ve dini hayatımızı tanzim ederken ‘Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız’(2/195) ayeti mucibince gerekli tedbirleri almayı ihmal etmeden, tedbir alıyorum diye itidali de elden düşürmeden hareket etmek zorundayız.
Diyanetin fetvasında yüksek risk grubuna vurgu yapılıyor. Yüksek risk grubu da Sağlık Bakanlığı kriterlerine göre kronik rahatsızlığı olanlar ve altmış yaş üstü yaşlıları kapsamaktadır. Bunun dışındakiler gerekli yönlendirmelere riayet ederek, kişisel hijyen kurallarını uygulayarak gündelik hayatlarına ve ibadetlerine devam edebilirler.
Bu fetva “Camiye gitmeyin.” ve “Cuma kılmayın.” manası taşımıyor. Abdest alarak zaten hijyen açısından en büyük tedbiri almış oluyoruz. Tebrikleşme, musafaha konusunda biraz hassas davranırsak, memleketin önemli bir kısmında havalar ısınıyor, gerekirse namazları açık havada kılarak, icabında ‘safları sık tutma’ sünnetini geçici bir süre uygulamayıp, birer metre arayla durarak namazlarımız yine camide cemaatle kılmaya devam edebiliriz.
“De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası, bize asla isabet etmez. O, bizim Mevla’mızdır. Onun için, mü’minler yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.”(Tevbe 51)
Sadece sıkıntılı ve zor günlerde değil, toplum olarak normal yaşantımızda da ilahi yönlendirmeleri dikkate alarak yaşasak; birçok salgından, doğal afetten, sosyolojik sorunlardan emin oluruz. Aziz ve Celil olan Rabbimiz her türlü ibadetten önce temizliği emrediyor. Maksat manevi temizlik olmakla beraber, fiziki temizliği de şart koşuyor. Birçok Kuran ayeti ‘Allah çokça temizlenenleri ve tevbe edenleri sever.’ diye bitiyor.
"Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helâl olanlarından yiyin! Eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin!" (Bakara 172)
Temiz sünneti (sünnet-i tahire) sayısız örneklerle dolu olan efendimizden, iki inci tanesini buraya koymakla iktifa edelim;
"Yemeğin bereketi, hem yemekten önce hem de yemekten sonra elleri yıkamaktadır."(Tirmizi Şemail 79)
“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da temizliktir”.(Ahmed, III, 340)
Hükûmetimiz birçok konuda olduğu gibi yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele hususunda da ön alarak uyguladığı tedbirlerle dünya kamuoyunda olduğu gibi milletimizden de büyük takdir toplamaktadır. Ancak vakanın komşularımızda ve dünyada sebep olduğu yıkıma bakıldığında nerede duracağı pek kestirilememektedir. Alınabilecek olası tedbirler konforumuza zarar verebilir, maddi manevi kayıplara sebep olabilir. Sağduyu ve akl-ı selime dayanıp, devletimize güvenip, birlik ve beraberlik içerisinde bu sınavı metanetle atlatmalıyız.
Âişe validemiz (rah) Peygamber Efendimiz (sav)’e tâun hastalığını sormuş, o da şöyle buyurmuştur:
“Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” (Buhari Tıp 31,Enbiyâ 54,Kader 15, Müslim Selâm 92-95)
Hz. Peygamber (sav) karantina konusunda da herhangi bir soruya mahal bırakmayacak şekilde hadis-i nebevide şöyle buyurmaktadır:
"Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız." (Buhari Tıp 30, Müslim Selâm 100)
Görünmeyen düşmana karşı, görünmeyen silahlar kuşanarak, maneviyatımızı yükselterek, sabır ve tevekkülle mücadele etmeliyiz. Dua bizim en büyük sığınağımız, her türlü zorluğa, görünür görünmez, maddi manevi her sıkıntıya karşı yegâne kalemizdir.
“Ey iman edenler! Sabır ve namaz/dua ile (Allah’tan) yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara/153)
Aynen Rasul-i Kibriya Efendimiz (sav) gibi:
“İsmi anıldığında yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O her şeyi duyar ve bilir.” (Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel)
Allahım! Alaca hastalığından, akıl rahatsızlığından, cüzzâm illetinden ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Nesâî)
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Kibrin Mağlûbiyeti -2 | İlhan Akar
30.04.2024
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Suriyeli Mültecilerin Sorunları ORHAN GÖKTAŞ 02.05.2024
Başkası İçin Yaşamak Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM 28.04.2024
‘din’darlık meze olunca! MUSTAFA AKMEŞE 03.05.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024