metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Haberler / Yazı Dizisi

CEMAATTEN TERÖR ÖRGÜTÜNE FETÖ VE 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ ÜZERİNE SOSYOLOJİK DÜŞÜNCELER - 5 -Yusuf YAVUZYILMAZ

02.10.2021

Amaca Ulaşmak için Her Yapıyla Ortaklık Mübah!

Gülen Cemaati, Cemaatten terör örgütüne giden yolculukta geçmişte yaşamış tüm din istismarcısı grupların özelliklerini bünyesinde toplamıştır. Haricilerden, Kuran ayetlerini bağlamından kopararak yorumlama; Hasan Sabbah ve Haşhaşilerden gizli örgütlenme; Şii-Batıni gruplardan takiyye; tasavvufi kaynaklardan rüya ,ilham ve sezgi gibi bilgi kaynaklarını kullanan eklektik bir özellik gösterir.

Özetle FETÖ yapılanması;

1-Yapının lideri ile Allah ve elçisi Peygamber arasında özel bir ilişki olduğu( mehdi) inancı
2- Harekete katılanların özel bir görev için seçilmiş kişiler olduğu(ikinci sahabe nesli) inancı.
3- Misyonun önderi lidere ve öğretiye sonsuz sadakat ve adanmışlık.
4- Sadece üyelerin anlayabileceği bir iletişim sistemi.
5- Hareketin devamını en büyük ahlaki ilke olarak benimsemek. Bunun için diğer bütün değerler bu yönde araçsallaştırılabilir.
6- Amaca ulaşmak için her yapıyla ortaklık.
7- İslam’ın temel kavramlarına semantik müdahale yapılarak yeniden tanımlanması, gibi özellikler göstermektedir.

Din üzerinden teröre yönelmek konusunda Haricilik ile Hasan Sabbah Haşhaşiliği arasında fark yoktur. Öğretinin farklı olması eylem tarzının farklı olduğunu göstermez. Hariciler literal ve selefi okuma yaparken, Şii İsmaili Batıniliğe yaslanırlar. Hariciler açık Haşhaşiler gizli örgütlenme içindedirler.

İçerik (ahlak, samimiyet, ihlas)kaybolunca form( forma, giysi)kutsanır. Giysi içerideki ahlâkı dışa yansıdan bir işlev görüyorsa derin bir ahlâki değer taşır. Eğer giysi içerideki ahlaksızlığı perdeleyen bir işlev görüyorsa sahtedir. Forma totaliter rejimlerin pisliklerini gizleyen bir işlev görmüştür. Unutmayın Mekke kafirleri ile müminleri arasında giysi farkı değil, ahlak, inanç ve samimiyet farkı vardır.

Hakimiyet Allah'ıdır” mottosuyla demokrasilerdeki yöneticilerin halkın çoğunluğuna göre seçilmesine itiraz edenlerin durumu; "Hüküm Allah'ıdır" ayetini temel alarak, Hz. Ali'nin hakemi kabul etmesinden dolayı kafir olduğuna ve öldürülmesi gerektiğine hükmeden Harici zihnin uzantısı gibidir. Hz. Ali onlar için şöyle diyordu: "Kendisi doğru, kullanılış biçimi batıl olan ifade.

Gülen çetesinin darbe girişimi, laik Kemalist darbeci askerleri haklı kılmaz. Bu yüzden 15 Temmuz direnişi, laik darbeci askerlerin haklılığını göstermez.

Her tür cunta yapılanmasına karşı olunması gerektiğini gösterir. Gülen çetesinin alternatifi laik darbeci gelenek değil hukuk devletidir.

Tartışılmaz ve sorgulanamaz bir dini yorum içine hapsolma, fanatizmin en önemli kaynağıdır. Bu durum din dışı laik, liberal ve sosyalist hareketlerde de böyledir.

Gülen Cemaati toplumsal ve siyasal alandaki etkisini yitirdikçe siyasetin ilgi alanı olmaktan da süratle çıkacaktır. İktidarda bulunan partinin kimlik kodları dolayısıyla İslami oluşumların devleti ele geçirme mottosu büyük ölçüde karşılıksız kalmıştır. Üstelik siyasi yollara tevessül etme, siyaseti ahlaki bir zemine çekememiş, dahası, İslami hareketler ve cemaatler siyasetin zeminine girerek ahlaki zaafları ortaya dökülmüştür. Bunu siyaset, ekonomi, kültür ve diğer alanlarda da gözlemlemek mümkündür."

Kesin kararların altında ölmeye ve öldürmeye yatkın kesin inançlılar bulunur. Ölen ve öldüren kesin inançlılar, ideolojiye sahip kişiler tarafından kahraman olarak kutsallaştırılır. Burada din ideolojilerle karşılaştırılmakta, dahası yarıştırılmaktadır. Her ideoloji bir şekilde kavgasını din üzerinden vermektedir. Her ideolojik tutuma göre dini en kötü anlayan karşı taraf en iyi anlayan da kendi tarafıdır. Buradaki temel ayırım dini ahlaki ve manevi kökleriyle öğrenmek değil, kendi davasını onaylayacak bir söylem içinde yeniden inşa etmektir."

Bir gün o zindandakiler Yusuf gibi çıkacaklar." demiş, Fethullah Gülen.

Yanılıyor, Yusuf olarak zindandan çıkmak için Yusuf gibi zindana düşmek gerekir. Kendi halkının üzerine kurşun yağdıran, soruları çalarak binlerce insanın hakkına giren, başka insanların özel hayatlarını şantaj olarak kullanan, çıkarlarını korumak için her tür yalanı meşru gören, kimliksizliği karakter haline getiren kişiler zindana zillet ile girdikleri için zindandan da zillet içinde çıkacaklardır.

Gülen yanılıyor sorun sadece zindan değil, zindan dışında toplumsal zeminde kaybettiği itibarıdır. Asıl sorun zindandan çıktıktan sonra yaşanmaya başlanacak."

Cemaat bürokrasiyi ele geçirerek topluma egemen olabileceğini düşündü. Bütün bürokratik vesayet ideolojileri gibi davandılar. Unuttukları milletti.

Ulusalcı-laik-Kemalist tarihçiler Gülen Çetesi konusunda yanılmıştır. Yanılgı noktaları şu: Gülen Çetesini laik sisteme karşı olarak konumlandırmış, laik sistemi ve Kemalizm’i yıkıcı bir hareket olarak tanımlamışlardır. Kemalist görünmelerini takiye olarak yorumlamışlardır. Oysa Gülen çetesine bağlı askerlerin hazırladığı darbe bildirisi, asıl hesaplaştıkları ve sona erdirmek istedikleri şeyin Kemalist laik sistem değil, dindarların iktidarı olduğunu göstermiştir. Gülen Çetesi takiye yapıyordu evet, ancak Kemalist görünerek değil, Müslüman görünerek. Takiyeyi Kemalistlere karşı değil, dindarlara karşı yaptılar."

Fethullah Gülen haininin kaderi kendisini teslim ettiği, uğruna mücadele ettiği üst aklın ve küresel güçlerin onunla işinin bitip bitmemesine bağlıdır

Eski demeçleri kanıt göstererek, Cemaat üzerinden Erdoğan'ı eleştirmeye çalışanlar şunu unutmuş görünüyorlar: Erdoğan Cemaatin iç yüzünü gördüğünde, söylemlerinde samimi olmadıklarını hissettiğinde, dini değerlere dayanarak şiddet ürettiklerini gördüğü anda cemaatle cepheden mücadeleye girişmiştir. Erdoğan aldandığını söyledi. Bu tutum yaygın kabul gördü. Neden? Çünkü aynı aldanış ve hayal kırıklığı çok yaygın toplum kesimlerinde yaşandı.  Erdoğan bir insan, tıpkı bizim gibi yanılıyor, hata ediyor ve bunu geçiştirmek yerine doğrudan yanıldığını söylüyor. Samimiyeti de bir karşılık buluyor. Eğer Erdoğan dışında kimse cemaat tarafından aldatılmış olmasaydı, kuşkusuz bu desteği göremezdi."

Gülen kuşkusuz İslami bir literatür kullanıyordu. Ancak İslami kavramlara öyle sinsi bir semantik müdahale yaptı ki, aynı anda hem Müslümanları hem Kemalistleri uyuttu. Her iki tarafa da takiye yapan ikili bir dil geliştirdi. Bu ikili dille hem dindarları desteğini kazandı, hem de Kemalistlere güven verdi. Ecevit'in, Demirel'in, belli bir döneme kadar Erdoğan'ın aynı anda desteğini alan bir yapıdan söz ediyoruz.”

Karısının bile kocasının cemaat faaliyetleri hakkında bilgi sahibi olmadığı gizlilik ve takiyeyi temel alan bir yapıda insanların suçsuzluğuna tanıklık etmek de giderek zorlaşıyor. Cemaat Çetesi toplumda olan güveni de temelinden sarstı. Bunun trajik etkileri tam manasıyla ortaya çıkmadı. Güveni tesis etmek kolay olmayacak Yine de ısrarla adalet talep gerekir.

Cemaat çetesinin asıl yıkıcı etkisi gönüllere oldu. Yardımseverlik, birliktelik, komşuluk, dostluk, arkadaşlık ilişkileri büyük yara aldı.

Aslında. Kaybolan İslam’ın bizden istediği şeylerdi. İnsanlar arası güvensizliği gidermek kolay olmayacak.”

Halkının üzerine kurşun yağdıran canilerin "aldatıldım" çağrısının FETÖ terör örgütünün açık bir provokasyonu olduğunu göremeyip buna meşruiyet kazandırmaya çalışmak eğer bilinçli yapılıyorsa yazıklar olsun. İnsanın bu kadar vicdansız olması mümkün mü?"

FETÖ militanlarına eksik olan bilgi değil bilinçti. Bu yüzden bilgileri ihanetlerine engel olamadı. Onlar yedikleri ekmeğin üzerine basmalarını engelleyecek erdemden ve ahlaktan yoksundu.

Erdoğan'ın yanıldık, aldatıldık dediği nokta, muhalefetin cemaate sempati duymaya başladığı noktadır.

15 Temmuz kuşkusuz ahlaksız bir işgal girişimiydi. Bu girişim bize hem dini değerleri semantik bir müdahale ile bir terör şebekesinin eylemlerini meşrulaştırma aracı olarak kullanılabileceğini, hem her dini söylemin meşru ve masum olmadığını, hem de devlet bürokrasisinin bir ideolojik yorumun militanlarına teslim edilmemesi gerektiğini gösterdi.

Samimiyet ve adanmışlık iyi birer meziyettir. Ancak samimiyet ve adanmışlık insanı felakete de sürükleyebilir. Samimiyet ve adanmışlığın hangi değerler etrafında yapıldığı da çok belirleyicidir.

Bir İŞİD, PKK, DHKP-C ve FETÖ militanlarının önemli bir kısmı davalarında samimi ve adanmıştır. Hatta canlı bomba olacak, lider ve ideoloji için canını feda edecek derecede samimi ve adanmışlardır. Samimi ve adanmışlığın anlam kazanabilmesi için hangi değerler etrafında olduğu da önemlidir. Ebu Cehil küfründe samimi bir adanmışlık içinde idi. Samimiyet ve adanmışlık tek başına insanı iyi bir insan yapmaz.

Devam Edecek..

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş