metrika yandex
  • $32.65
  • 35.29
  • GA17640

Haberler / Yorum - Analiz

Byung-Chul Han, Psikopolitika ve Parti Tabanları / Naman BAKAÇ

21.08.2022

Byung-Chul Han’ın Psikopolitika kavramsallaştırmasında değindiği rekabet, inisiyatif, iletişim, verimlilik ve etkililik açısından iktidar ve muhalefet tabanı ve destekçilerinin fotoğrafı ortaya çıkarılacak olunursa, iktidar seçmeni ve destekçilerinin medyadaki kimi aktörleri hariç siyasi inisiyatif ve siyasi rekabet açısından neredeyse esameleri okunmamakta, muhalefetin ise inisiyatif ve rekabet açısından cevvaliyetleri bariz bir şekilde görülebilmektedir.

Byung-Chul Han ve Psikopolitika

İktidar ve muhalefet liderleri ile kurmayları, 2023 seçimlerinin tarihi seçim hatta son 100 yılın en önemli seçimi olduğunu sıklıkla dillendirmektedirler. Neredeyse son iki yıldır 2023 seçimleri üzerine retorik, polemik ve pratik geliştiren siyasi elitler açısından, seçimi kazanmalarına yol açacak birçok avantajlı ve dezavantajlı dinamik söz konusudur. Bu dinamiklerden bazıları, iktidar ve muhalefet tabanının ve destekçilerinin kapasitesi, sahadaki varlık veya yoklukları, güçlü söylem ve pratikleri, seçmene güven aşılayıcı unsurları, “çözüm bizdedir” anlayışı kazandıracak algı veya olguları, psikolojileri ve değerleri gibi çokça sıralanabilecek hususlardır. Bunlar da hem siyaset sosyolojisinin hem de siyaset psikolojisinin alanlarına girmektedir.

Siyaset psikolojisi kabaca; psikolojik teori, kavram ve metotlarını siyaset bilimi ile ilişkilendirmeye çalışan bir disiplin olarak özetlenebilir. Burada seçmen ve lider davranışları üzerinden siyasi arkeolojik ameliyelerden çok parti tabanları Psikopolitika ekseninde analize tabi tutularak, 2023 seçimlerinde nasıl bir momente sahip olacakları görülebilir. Parti tabanı ve destekçilerinin psikolojik kapasitelerinin, siyasal temsiliyete ve retoriğe ne denli tahvil edebildikleri salt seçimlerin kazanılması açısından değil, demokratik siyasetin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partilerin dinamizmi, Jean Baudrillard’ın kaybolmaya yüz tuttuğunu söylediği toplumsallığın öne çıkması ve son olarak devletin sütre gerisine çekilmesi açısından da mühimdir, elzemdir. Psikopolitika kavramı, son yıllarda 16 kitabı Türkçeye çevrilmiş olan Güney Koreli felsefeci ve kültür kuramcısı Byung-Chul Han’ın Michel Foucault’nun Biyopolitika kavramına karşı eleştirel yaklaşımları ile ortaya attığı ve günümüz iktidarlarının, tahakküm araçlarında kullanılan bir teknik olarak gördüğü bir kavram olarak düşünce dünyasının önemli sacayaklarından birini oluşturur. 

Byung-Chul Han’ın Psikopolitika ismiyle de yayınlanmış olan kitabında geçtiği üzere neoliberalizmin; bedene değil ruha, zihinsel süreçlere ve psikolojik dinamiklere baskı ve denetim yoluyla değil, daha akıllı, incelikli, rafine ve gönüllü kulluk oluşturma tarzındaki yaklaşımıyla -ki buna denetici veya disipline edici iktidar değil akıllı iktidar demekte- yeni tahakkümler ya da sömürüler kurduğu ileri sürülmektedir. Bunun için; motivasyon, heyecan, verimlilik, performans, inisiyatif, rekabet, optimizasyon, duygular, iletişim vb. gibi Biyopolitika unsurları olmayan ama Psikopolitika unsurlarını yöneterek, ayartarak ve dost görünerek iktidarlarını yeniden ürettiklerini faş ettiğini görmekteyiz Güney Koreli felsefeci ve kültür kuramcısının. Byung-Chul Han’ın Psikopolitika yaklaşımının, 2023 seçimlerine giden süreçte parti tabanı ve destekçilerinin tahakküm teknikleri olarak kullanılması üzerinden değil -ki böylesi bir işlevi olduğu başka bir tartışma konusudur- seçimlerin kaderini değiştirmede nasıl başat rol oynayacağı üzerinden okumak, siyasi elitler için belki ilginç gelebilir.

Psikopolitika yaklaşımının çok eskiye gidilecek olunursa Spinoza’nın “Duygular Öğretisi”nden Frankfurt Okulu’nun “Politik Psikolojisi”ne, bugüne gelindiğinde ise belki Ulus Baker’in “Duygular Sosyolojisi”ne değen taraflarının da olduğunu ayrıca belirtmekte yarar vardır.

2023 Seçimleri ve Psikopolitika Unsurları

2023 seçim sathi mahallinde muhalefet tabanı ve destekçileri, Byung-Chul Han’ın Psikopolitika kitabında geçen motivasyon, heyecan ve performans açısından değerlendirmeye tabi tutulacak olursa, iktidar tabanı ve destekçilerine kıyasen açık ara üstün ve önde oldukları hem sahada hem de sosyal medya mahfillerinde rahatlıkla görülmekte. Kuşkusuz bu motivasyon, heyecan ve performansın birçok siyasal ve toplumsal hatta ideolojik beslenme kaynakları olmakla birlikte deyim yerindeyse muhalefetin “psikolojik üstünlüğe” sahip olduğu da bir gerçek. İktidar kanadında ise aynı heyecan, motivasyon ve performansın olduğu söylenemez. Cumhurbaşkanı ve kimi kurmayların performansı, heyecanı ve motivasyonunun hâlâ güçlü olduğu bir gerçeklik olmakla beraber, tabanın ve teşkilatların aynı minval üzerine olmadığı rahatlıkla müşahede edilmektedir. Yarınlarda veya seçim öncesi aylarda bu psikopolitik tablonun değişmesi kuvvetle muhtemeldir. Zira muhalefet açısından olduğu kadar iktidar açısından da 2023 seçimleri tarihsel ve hayati önemi haiz bir seçimdir.

Motivasyon, heyecan ve performansın, muhalefetin parti mitinglerinden tutun iktidarın en ufak bir hatasının sosyal medyada gündem oluşturmasına, oradan parti kurmaylarının ve parti liderinin açıklama yapmasına, ardından da siyasi onarıma ve siyasi tedbire kalkıştıklarını görmek, bunun en önemli siyasi göstergesi olarak okunabilir. Dövizin yükselmesi, gıda ürünlerindeki fahiş artışların görünür kılınması ve son KPSS skandalı bu durumun bariz örnekleri olarak bizzat yaşandı. Zira 2014 sonrası neredeyse birçok KPSS hatta merkezi sınavlarda şaibe, kuşku, skandal ve hata yaşanagelmişti.  

Byung-Chul Han’ın Psikopolitika kavramsallaştırmasında değindiği rekabet, inisiyatif, iletişim, verimlilik ve etkililik açısından iktidar ve muhalefet tabanı ve destekçilerinin fotoğrafı ortaya çıkarılacak olunursa, iktidar seçmeni ve destekçilerinin medyadaki kimi aktörleri hariç siyasi inisiyatif ve siyasi rekabet açısından neredeyse esameleri okunmamakta, muhalefetin ise inisiyatif ve rekabet açısından cevvaliyetleri bariz bir şekilde görülebilmektedir. Bu tabloyu, kendi bağlamı içinde farklı gerekçelere dayandırmak mümkün olsa da (örneğin iktidar rehaveti, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yetkileri tek elde toplayan yapısı gibi) son kertede sadece taban ve destekçileri değil parti kurmayları ve vekilleri, hatta kimi bakanların bile cansiparane şekilde savunu içinde bulunamamalarının, siyasi inisiyatif alamamalarının, rekabet içinde yarışır havada olmamalarının, parti destekçileri tarafından bile sitem konusu edildiği medyaya yansımıştı.

Somutlaştırmak gerekirse, neden bu kurmaylar, vekiller ve bakanların, iktidarın küresel gıda krizi ve küresel gıda güvenliğinin çözümünde başardığı tarihsel rolü sokağa sirküle edemedikleri bir muamma. Muhalefet cephesinde siyasi inisiyatif, salt lider ekseninden değil il teşkilatları ve kurmayları tarafından gözle görülürken, siyasal edilgenliğin iktidar kanadına adeta yapışması, 2023 seçimleri, hatta bugün için önemli bir göstergedir. Tüm bu analizlerin, yarının ne getireceğini dikkate almadan, bugün için verili olanla veya mevcut tabloyla ilintili bir okuma olduğu unutulmamalıdır. İktidar kanadının kendine çekidüzen vereceği siyasal adımlarla siyasi inisiyatif alma hususunda, daha atak haller görülebileceği gibi siyasi rekabetin içinde artık bir aktör olarak varlığını hissettirmesi de pekâlâ mümkün olabilir. Ki Türkiye siyasetinin 24 saat içinde değişkenlik arz eden kaygan bir zemine sahip olduğu malumun ilamıdır.

Psikopolitika Unsurlarının Etki(siz)liliği

İktidar ve muhalefet tabanı ile destekçileri; siyasal iletişim, verimlilik, etkililik ve aidiyet bağlamında yapılacak siyasi okumaya tabi tutulduğunda, medyanın çoğunluğunun iktidara yakın olduğu gerçekliğine rağmen, siyasal iletişim alanında imkânlar ile etkililik açısından doğrusal bir orantının olmadığı görülmektedir. Medyadaki gücün ve imkânların aynı doğrultuda siyasal iletişimin isabetliliği veya toplumda yankı bulması açısından karşılık oluşturmada yetersiz kaldığı görülmektedir. Muhalefet kanadının ise medyadaki gücün yetersizliğine rağmen sesi daha gür çıkmakta ve toplumda karşılık oluşturduğu ister algı ister olgu düzeyinde olsun bir vakıa olarak önümüzde durmaktadır. SADAT yetkililerinin, iktidar medyasını değil de iletişim açısından muhalefet kanallarını tercih etmesi bunun bariz göstergesi olarak somutlaştırılabilir.

Byung-Chul Han, neoliberalizmin yeni tahakkümüne dair analizlerinde bireylerin; kendilerini “özgür” bireyler olarak durmadan yeniden tasarlayan, yeniden geliştiren projeler olarak görmelerine, bu şekilde özneyi kendini verimli ve etkili olduğu hissine kapılmaya ittiğini belirtse de bu durumun daha etkili ve daha verimli bir baskı ve kontrol mekanizmasının işleyiş biçimine dönüşmekten başka bir şey olmadığına vurgu yaptığını görmekteyiz.  

Bu durum partiler için de söz konusu olsa bile, biz burada Psikopolitika’nın verimlilik ve etkililik duygusunu parti tabanlarında veya destekçilerinde şöyle görmekteyiz: Muhalefet kanadında 20 yıllık iktidarın getirdiği olumsuzlukların ve tahribatın yakıcılığı, daha etkili ve orijinal muhalefet pratiklerini doğurmaya itmekte ve bu da toplumsal ve siyasal arenada gündem oluşturmaya yol açmaktadır. Muhalefetin ürettiği videolardan asılan pankartlara, sosyal medyada oluşturulan vulgar söz aforizmalarına değin bu durumu birçok hatta görünür kılabilmektedir muhalefet. İktidarın ise Avrupa ve Amerika basınının övgüye ve başarıya dikkat çektiği kimi uluslararası yol-köprü-inşaat projeleri, savunma sanayiindeki hamleleri ülke içinde aynı etkililik üzerine kuramadığı görülmektedir. Oysa savunma sanayiindeki proje ve hamlelerin Karabağ Savaşı’ndan tutun Libya, Doğu Akdeniz ve hatta şimdilik Ukrayna savaşında ne denli etkili olduğu gerçekliğine rağmen, bu etkililiğin seçmende, tabanda ve parti destekçileri nazarında aynı yankıya sebep olamadığı görülmektedir. Burada muhalefet medyasının, Türkiye açısından başarılı olan kimi uluslararası başarı ve hamleleri perdelemesinin ya da muhalefet liderlerinin gündemlerine almamalarının etkisi olsa da, güçlü ve devasa medya araçlarına rağmen bunu iktidar kanadının gerçekleştirememesi sorgula(n)maya değerdir. Atatürk Barajı’nın sularını Şanlıurfa’dan Mardin’e aktaran ve yanılmıyorsam Haziran 2021’de hizmete açılan Mardin Ana Sulama Kanalı’nın, dünyanın en uzun kanalı olan Süveyş Kanalı’ndan daha uzun, yine dünyanın en önemli ve en pahalı kanalı olan Panama Kanalı’nın üç katı uzunluğunda olduğunun sanırım bu yazının çoğu okuru tarafından bilinmediğini söylemek, kastımızın ne olduğunu anlamak açısından yeterli olsa gerek.

İktidar ve muhalefet tabanı ve destekçileri, parti söylemleri ile iç-dış gelişmeleri savunmalarındaki defansif ve proaktif ya da Psikopolitika’nın unsurlarından cevvaliyet ve çekinik haller üzerinden bir analize tabi tutulacak olursa, iktidar kanadının ekonomik krizden tutun İstanbul’da imzalanan ve dünyaca takdire mazhar olunan “Tahıl Anlaşması”na değin bir çok içli-dışlı gelişmede proaktif olamadığı, daha çekinik ve ürkek bir savunma pozisyonunda olduğu ya da en azından yetersiz kaldığı görülmektedir. Muhalefet kanadının ise içli-dışlı gelişmelerde kimi zaman paradoksal yaklaşımları olsa bile, paradoksu savunmada defansif olmadıkları aksine üstüne üstüne gittikleri görülmektedir. “Bizim Libya’da ne işimiz var” söylemi veya “SİHA, İHA dedikleri maket dronlardır/uçaklardır” çıkışlarında görüldüğü üzere cevvaliyet veya defansif olmayan bir psikolojide oldukları görülürken, iktidar tabanının proaktif olması gerekirken aksine burada defansif bir pozisyona bürünmesi hem siyasal iletişim açısından hem de etkililik ve performans açısından negatif bir durumdur.

Muhalefetin özne olarak siyasal arenaya dönüp dönmediği hâlâ tartışılıyorken ve döndüğü eğilimine dair emareler güçlenirken, aynı şekilde iktidarın da özne olarak siyasal arenada olup olmadığı da tartışılmaya değerdir. Ancak öznenin geri dönüşüne dair parti tabanları veya destekçilerinin Psikopolitika bağlamında yer alan heyecan, motivasyon, performans, iletişim, etkililik, verimlilik, inisiyatif, rekabet, cevvaliyet ve çekiniklik halleri üzerinden karnelerine bakıldığında, 2023 seçimlerinde başat bir rol oynayacakları da aşikârdır. Bu başatlık, siyasal partilere dinamizm ve güçlü temsiliyet, topluma ise siyasete daha bir odaklanma eğilimi vererek kaybolmaya yüz tuttuğu ileri sürülen toplumsallığı sahneye çekecekken, partileri de olumlu-olumsuz bağlamda dizayn edeceği de su götürmez bir gerçeklik olacaktır.

Kaynak: Perspektif

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş