İbn’u Haldun’un yüzyıllar önce söylediği ve etkisini hala ilk söylendiği gün gibi devam ettiren o ünlü cümle “Coğrafya kaderdir.”
Bu günler de özellikle yanı başımızda yaşanan Ortadoğu merkezli gelişmeler bu ifadeyi yeniden düşünmemize neden oluyor.
Ünlü sosyolog İbn’u Haldun’un o dönemde bu gün bizim yaşadığımız Ortadoğu’da bu sözü söylediğinde 14. yüzyıldı. Onun yaşadığı dönemden kısa süre önce aynı coğrafya bilim, sanat, edebiyat gibi birçok alanda dünyanın merkezi konumundaydı. 9, 10, 11 ve 12. yüzyıl dünya tarihine bakıldığında farklı alanlarda öncülük yapan birçok bilim insanının ve bilimsel gelişmenin Ortadoğu merkezli olduğu biliniyor.
Beytü’l Hikme(Bilgelik Evi)’de yapılan çeviriler ile dünyanın farklı kültürlerine ait bilim ve sanat eserlerinin çevirileri yapılıyor ve yapılan çevirilerle bilgiden yeniden bilgi üretimi sağlanıyordu, hem de ne üretim. Batılılar tarafından orta çağın en önemli 12 beyninden biri olarak tanımlanan ve kimya biliminin kurucuları arasında gösterilen El Kindi’nin 260 kitap yazdığı, kendisi gibi bir başka efsane olan Harezmi ile birlikte yaptıkları çalışmalarla bugün kullandığımız rakam sisteminin oluşturulmasına büyük katkı yaptıkları bilinmektedir. Modern optiğin babası olarak bilinen İbn’i Heysem’in eserleri Avrupa’da Rönesans döneminin en önemli kaynakları arasında gösteriliyor.
Şırnak/Cizre çevresinde yaşadığı için El Cezeri adını alan Eb-Ul-İz su ve mekanik parçalarla çalışan makineler yapmış. Yapılanları sadece bir köşe yazısına sığdırmak cehaletine düşmeyeceğim ama yukarıda saydıklarım örneklerden sadece birkaçıydı. İbn’i Haldun’dan önceki birkaç yüzyılda Ortadoğu coğrafyası sadece kendi toplumu için değil insanlığa o kadar büyük hizmetler sunmuşlar ki yanılmıyorsam batılı bir yazar “O dönemde Nobel Ödülleri verilseydi herhalde hepsi İslam dünyasına giderdi” diyor. Ama gelin görün ki dünya orta çağı yaşarken medeniyet üreten aynı coğrafya bugün bilim üretmek şöyle dursun savaş, ölüm, mutsuzluk ve mağduriyetten başka bir şey üretmiyor. Bu coğrafya dışarıdan gelenlerin müdahalesi ile bu hale geldi, emparyel güçlerin oyunları diyebilir ve gerçeğe sırtımızı dönebiliriz.
İbn’u Haldun coğrafya kaderdir derken şüphesiz çok boyutlu yaklaşmıştır olaya, ancak bundan 1000 yıl önce hem de orta çağda bilim, kültür, sanat ve medeniyet üreten coğrafya, bugün nasıl olur da modern hatta postmodern dünyada bu kadar ölümü, savaşı, kaosu üretebiliyor.
O halde coğrafya ve kader arasındaki denklemi belirleyen başka dinamikler var. Bu dinamikleri anlayamadığımız sürece coğrafya kısırlığında sunulan bu çaresizliğe kader demeye devam edeceğiz.
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Kibrin Mağlûbiyeti -2 | İlhan Akar
30.04.2024
Ali Kaçar ile Derkenar..
01.05.2024
Suriyeli Mültecilerin Sorunları ORHAN GÖKTAŞ 02.05.2024
Başkası İçin Yaşamak Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM 28.04.2024
‘din’darlık meze olunca! MUSTAFA AKMEŞE 03.05.2024
Kemal Kılıçdaroğlu ÜSTÜN BOL 06.04.2024
YEREL SEÇİMLER ÜZERİNE SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 08.04.2024
Ölüm ve Bayram AHMET SEMİH TORUN 13.04.2024
müslüman ‘Allah diri’dir! valla! MUSTAFA AKMEŞE 19.04.2024