metrika yandex
  • $32.68
  • 35.22
  • GA17640

Haberler / Yazı Dizisi

Temâşâ Üzerine Güzellme-19/Abdulaziz Tantik

01.08.2022

Güzelleme-19

Temâşâ Üzerine

Abdulaziz Tantik

İnsan için varlık seyre değer olandır…

Varlık üzerine düşünme, varlığı çıplak gözle görmenin ötesinde ona basiret üzere bakma ve bu basiret hali içinde varlığı asli hüviyeti içinde kavrama zemininin adıdır temâşâ…

Yaratıcı’nın varlıkta bulunan izlerine derin bir görü ile bakmak, beraberinde hazla irkilmeyi ve bir temâşâyı zorunlu kılar…

İnsan, varlıkla doğru bir ilişki kurabilecek yegâne varlıktır. Doğru ilişki sayesinde varlığın oluşumu hakkında bir bilgi edinir. Edindiği bu bilgi ile varlığın yaratılışı ve Yaratıcı’nın varlığının izlerini gözlemlerken derin bir iç görü yaşar. Bu iç görü onu hazla bir seyre hazırlar. İşte bu seyirdir temâşâ…

İnsan akıl sahibidir. Bu akıl varlıkta bulunan akıldan daha farklı bir akıldır. Çünkü bu akıl bilgi edinebilir özelliğe sahip olduğu gibi yargıda bulunurken tercihte bulunmayı makbul görür. Gönül aklı ile varlığı temaşa ederken varlığın üzerinde bulunduğu hali algılar ve böylece Rabbinin yüceliğini hakkıyla kavrayarak ona olan şükran borcunu secde ile ödemeye gayret eder. Her şükür ve secde ise kulluğunu zirveye yükseltirken, basiretini keskinleştirir ve böylece elde ettiği burhanla ilmini artırır. Artan her ilim onun teslimiyetini de artırır, imanında derinleşmeye neden olur ve ihsan mertebesine hak kazanır. İhsan mertebesi aklı ve algısı ile Rabbin varlığının sürekli farkındalığını derinleştirir ve bu çaba ile süreklileşen bir temâşâ ile yeni ilim yollarının kapısını aralar.

İnsan varlıkla temas kurabilecek özelliğe sahip olandır.

Varlık üzerinden Rabbi ile de temas edebilecek fıtrattadır. Bu fıtrat ile hem varlıkla teması zorunlu olurken hem de Rabbi ile gerçeklik düzleminde bir temasa hazırlanır. Bu temas esnasında varlığını tevazu sınırları içinde tutmayı başarabilirse ki bunu ancak sabır sayesinde gerçekleştirebilir, o zaman varlığın sırrı kendisine açılır ve Rabbinin güzelliği ile yüceliğini keşfe mazhar olarak hazzın doruklarına tırmanır. İşte varlık kendini insana bu şekilde açarak onun yükselişinin teminatı olur.

Burada insanın kendi üzerine düşünmesi elzem olandır. Çünkü insan özel hassasiyetlerle yaratılmış yegâne varlıktır. Bu biriciklik onu istisnaîlik kategorisine taşırken özel bir sorumluluk alanı da yükler. İnsan bu sorumlu tutulduğu alanda varlığın barış içinde kendi konumunu sürdürebilmesinin şartlarını hazırlamakla yükümlüdür. Ancak öncelikli görevi kendi aralarında barışın tesisidir. Kendisi barış içinde olmayan bir varlığın başka varlıklara barış taşıması mümkün olamaz! Varlığın sevgi üzerine temellendiğini kavrayan insan bu görevi ve sorumluluğu liyakat ile yerine getirebilecek özelliğe sahip olabilir.

Bütün varlığın sevgi üzerine kurulu zeminini kavramayan insanın inkâr ve nankörlüğü bir yaşam biçimi gibi sürdürmesi onun da kendine ve varlığa yabancılaşmasını kaçınılmaz kılar. Ötekileşerek yabancılaşan bir varlığın barışı tesis etmesi de beklenemez zaten… Burada yabancılaşma en temel kavram olarak ortaya konulmalıdır. Rabbinin varlığına yabancılaşan insan, kendi inkârında yokluğa mahkûm olur. Bu mahkûmiyet onu sorumluluğunu yerine getirmekten alıkor. Sorumluluğunu kaybeden birinin hayret ve temâşâ edebilmesine ise zemin kalmaz!

İnsan zikrederek; yani anarak, hatırlayarak ve hatırlatarak varlığını arındırır ve böylece kirlilikten uzaklaşarak yabancılaşmasını tanışıklığa doğru yöneltmiş olur. Kendine tanış olan kişi varlığa tanış olur, varlığa tanış olan Rabbine de tanış olmayı hak eder.  İşte bu hak etme ile birlikte varlığın zemini kavranır ve bu zemin üzerinden varlığın varlığı ve mahiyeti üzerine bilgi elde edilerek Yaratıcı’nın varlığına ve yaratma faaliyetlerine tanışıklık elde edilir.

Bütün bu süreçlerde, insan, varlığı ve onun özel konumu ile sahip olduğu akıl ve bu akla dayalı olarak elde edebileceği bilginin niteliği de önem kazanır. İnsan, varlığın kendisine müsahhar kılındığını bilmeli değil mi? Böylece hem kendisinde hem de varlıkta barışı tesis edebilecek algı ve aklî muhakemeye sahip olan yegâne varlığın o olduğu kesinlik kazanır. O zaman insanın bütün algılarıyla hakikat ile bağını güçlendirmesi ve bu güçlendirme üzerinden hakikatin kendisinin bir yaşam arzusuna dönüşmesini istemeli, irade etmeli ve bu konuda bütün istidatlarını devreye koyarak gerçekleştirmeye azimli olmalıdır.

İnsan böylece varlığın gizlerine sahip olurken Rabbinin sırlarına muttali olmayı hayalden hakikate dönüştürebilir hale gelecektir. İşte bu hakikat aynı zamanda temâşâ etmenin dayanılmaz hazzının damakta bıraktığı tattır…

Hüznünü damıtırken ayrılığın acısı ile kavrulmayı göze alarak kendisi olan insan, acziyetini dorukta kavrayarak varlığının üzerinde bulunduğu zeminin aşk olduğunu algılar ve bu aşk ile varlığa ve Rabbine yönelerek her şeyi aşka dönüştürebilecek gücü gönlünde taşımaktadır.

Temâşâ aşkla bakabilmektir…

Varlığını yalnızlığın biricikliğinden paylaşımın sıcacıklığına taşıyarak aşk ile hayata tutunur, varlığa dokunur. Bu dokunma ile duaya dururken yüreğinin kıpırtıları arasında andığı Rabbinin isminden hareketle yeni seferlere hazırlık yaparak temâşâ etmenin kaçınılmaz hazzı ile yeni hazlara hazırlık yapabilmektir…

 

Wychodzącym Wychodzącym Resimleri, Stok Fotoğrafları ve Resimleri

 

Temâşâ varlığa büyük bir vizyonla bakabilme cesaretidir…

Varlığa yaratıcı atılımla bakmayı marifet addederek varlığın asli hüviyetini keşfetme gücünün tabii sonucudur temâşâ… Böylece varlığı, oluşu ve varoluşu aynı zemin üzerinde algılayarak büyük bir keyfe dönüşecek temâşâyı yaşamsal bir alan olarak öngören, bütün kavrayışıyla hakikat üzere yaşamayı ilahi tecelli olarak kabullenen insan, temâşâyı aşkla var oluşunun gayesi yapar…

Selam olsun hayret üzerinden temâşâya ulaşan insana…

Ne mutlu güzelliği bir varoluş haline dönüştüren temâşâ ehline…

Devam Edecek...

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş