Bizim hikâyemizi anlatanların çoğu, bizi dışarıdan okur. Kendi toprağımızda misafir, kendi dilimizde yabancı gibi görürler bizi.
Hadise çıkmasın diye, belki 200 senedir alttan aldık, geri durduk. Ama bu suskunluğumuz ve alttan almamız, birilerinin cüretini de arttırmış olmalı ki hiç utanmadan çekinmeden bize kendi memleketimizin işgalcisi iftirasını atar ve sorarlar: “Bu kadar Kürt (yani Müslüman) nereden geldi?” diye…
Asıl sorulması gereken şudur: Bu kadar körlük nereden geldi?
Sevan Nişanyan nam bir tarihçinin; “Kürt illeri olarak bilinen şehirlerimizin merkezlerinin birer Ermeni şehri olduğunu ve Kürtler tarafından sonradan işgal edildiğini, eskiden şehir merkezlerinde Kürtçe konuşulmadığını” iddia ettiği bir video 1 denk geldi. Videoyu gönderen ahbabım, “Kürt okumuşları buna cevap vermeli” diyerek bir nevi bahis açınca birkaç kelam lüzumu hâsıl oldu.
“Kürtler Ermenilerden sonra geldi” demesi bile cehaletin tarih kadar kalın bir perdesidir.
Yahudilerin, Filistinlilere: “Burası bize vaad edilmiş topraklar. Siz işgalcisiniz! Biz izin vermeden şehirlere giremezsiniz hatta yaşayamazsınız. Sizi sürmek, öldürmek, soykırım yapmak hakkımız!” demesi gibi terbiyesizce, hadsizce ve zalimce bir iddiayı andırdığı için öfkelendirmesi tabiidir.
Üç bin yıl önce de Filistinlilerin yaşadığı toprak Filistin toprağıydı. Kaydı da Tevrat’ta, İncil’de ve diğer kutsal metinlerde var. Yahudilerin kaydı nerede?
Müştakbaba Muşlu, İdris Bitlisli, Cezerî Cizreli, Ahmed-i Hânî Hankendli, Selahaddin-i Eyyubi Şuşalı, Fakirullah Siirtli, İbrahim Hakkı Erzurumlu, Emrah Ercişli, Niyazi Mısri Hazretleri Malatyalı, Somuncu Baba Kayserili... Daha ismini sayamadığımız birçok mübarek büyüğümüz vardır mezkur şehirlerimizde. Mezarlıklarımız mabedlerimiz de meydanda.
Bu büyük zatların çağdaşları arasında bir Ermeni ismi varsa söylesin Nişanyan. İşte delil, işte ispat.
Biz Müslümanlar, bu topraklara sonradan gelmedik. Kendi toprağımızda İslam ile şereflenip medeniyeti giyindik.
Elbette her yerde olduğu gibi, tabii taşınmalar; migrasyonlar; ticaret, evlilik, askerlik, eğitim gibi sebeplerle yer değişiklikleri olmuştur. Ama kimse “buralara sonradan gelmiş” değildir. Nitekim, Sudanlı veya Yemenli bir Müslümandan etkilenip iman eden bir Karadenizli, sarışınlığından da mavi gözlülüğünden de bir şey kaybetmemiştir.
Kimse gidip bir kilisenin cemaatini içinden kovup oraya çökmedi. Bir beldedeki kilisenin cemaati ihtida edince, kilisenin adına dahi dokunmadan orayı aynı isimle gene mabed olarak cami diyerek kullandı.
Bitlis’in, Mardin’in, Urfa’nın, Van'ın, Muş’un, Ağrı’nın, Diyarbakır’ın taşında suyunda binlerce yıllık Müslüman kültürünün ruhsatı vardır. Belgeleri, delilleri, kayıtları var.
Bidayetinden itibaren İslam olanlar, kendilerinin milliyetlerini “İslam-Müslüman” bildiler, Kıpçakı da, Farısi de, Kürdü de, Ermenisi de, Lazı da, Arnavutu da, Boşnağı da, Rumu da böyle.
Bizim hafızamız, insanlarımızın geleneğinden süzülen, toprağın kalbinde ve suyun dilinde yankılanan, inanç ve imanın hafızasıdır. Bu sebepledir ki:
Türk’ün de, Kürt’ün de, Arap’ın da İslam’dan öncesi değil; İslam’la anlam başlamış, bir mazisi vardır.
Fakat dünyadaki mehabetimiz zayıflayınca, çatal dilli Batılıların marifetiyle yeni bir düzen kuruldu. Memleketimizde, bilhassa 1800’lerden itibaren şehir merkezlerinden kovulan, adım adım kenara itilip köylerine hapsedilen bir halk olduk. Diğer İslam halkları da aynı şekilde ezildi, sürüldü. Her birinin payına bir dram düştü.
İddia edildiği gibi şehir merkezlerinde Kürtçenin ve Kürtlerin esamesinin okunmuyor olması, ilmi bir şey değil. Tezvirattır. Siyak sibakı kırık, önü arkası kesik bir iddiadır. Osmanlının gavur karşısında gerilemesi ile birlikte bilhassa 1850’den 1950’ye kadar Kürtlerin şehirlerde yaşaması değil, yoldan geçmesi bile istenmedi. Aşık Veysel’in, şehir merkezinde “dayak yerim” korkusu ile Ankara'ya gidemediği bunun işaretidir. Konu misallerle uzamasın daha fazla. Bu unutulmuşluk, bugün bile devam ediyor.
1800’lere kadar bugünkü Ermenistan topraklarında on tane bile Ermeni yoktu. Erivan dâhil şimdiki Ermenistan, Osmanlı’nın bir Kürt vilayetiydi. Şimdi orada bir tek Kürt bırakılmadı. Hepsini peyderpey sürdüler. Son sürgün 1989’da Sovyetler boyunca dağıtılan 50-100 haneyle tamamlandı.
Müslüman olduğu için kovulan bir halk, sonra “saldırgan” diye yaftalandı.
Kendi koalisyon ortakları olan İttihad ve Terakki tarafından yapılan “Ermeni Tehciri” denilen 1915 sonrası dönem, bölgedeki demografiyi kökten sarstı. Bu kırılma; sürülmeler, yer değiştirmeler, zorunlu göçler ve yerel şiddet biçimleriyle birlikte düşünülmelidir. 1915’ten sonra, daha evvel yerlerinden edilmiş Kürtlerin bir kısmı topraklarına döndü. Kafkasya’dan kovulan muhacirler de, Ermenilerden boşalan topraklara sığındı. Evine, ocağına çökmüş olanı elbette geri itti, kovdu.
Ama her şeye rağmen, Müslüman vicdanı bu yaşananları kaydetti, sahiplenmedi, hatta kınadı.
Fakat kimse sormadı: Onları önce kim sürmüştü?
Erivan’dan, Kars’tan, Van’dan, Erzurum’dan, Muş’tan, Malatya’dan, Bitlis’ten, Diyarbekir’den koparılan Müslümanlar o topraklara geri dönmeyecek miydi?
“Evine dönme” eylemini bile suç sayan bir dünya kuruldu.
Bu ne biçim adalet?
Sen kalk Moldova’dan, Almanya’dan, New York’tan gel; evime, tarlama el koy, çocuklarımı katlet; sonra benim torunum, senin torununu kesmesin, öyle mi? Yağma yok! Pratikte öyle işlemez hiçbir şey.
Varsa adalet, herkes için olacak.
Yoksa tarih, unutturduğunu sandığınız her hakikati bir gün yüzünüze çarpar.
Kendilerine “aydın” diyen bazı zevatın “Kürtler Ermenilerden sonra geldi” ya da “tüm Kürtler şöyle yaptı” türü genellemeleri, hem ilmi hem de ahlaki açıdan sakattır. Azıcık insafı veya ilmi şerefi olan için; tarihi hakikatler arşivlerde, nüfus kayıtlarında ve sözlü tarihte apaçık meydandadır.
Bir de “Kürtçü” geçinen, “Kürt halkının hakkını savunuyoruz” diyerek ortalıkta dolaşanlar var.
Bu tipler de Kürt halkını savunur gibi yapar ama Kürt’ten tiksinir. Kürtçe bilmez, Kürde kız vermez, Kürtten kız almaz ama “Kürtçü”dür!
Kürtlerin Müslüman kimlikleri sebebiyle millî siyasi bilinç kazanmadığını söyleyip dine saldırırlar.
Hâlbuki din sayesinde millî kimlikler zamanla iç içe geçmiş, birbirini yoğurmuş, birbirinden renk almıştır.
Ve yine bu aziz İslam dini sayesindedir ki; Müslümanlar memleketlerinde beraber yaşadıkları insanların dinine, ırkına, diline hürmet etmiştir.
Müslüman olanı din kardeşi, gayr-i müslim'i de insanlıkta kardeş bilip hukukuna hürmet etmiştir. Çoğu illerimizde maraba-fellah olarak yaşayan Ermenilerin yüzyıllar boyu dillerini ve kültürlerini muhafaza etmesi, bize bunu gösterir.
Ve hatta bugün insanlık dışı vahşetlerle Müslüman Filistin halkına soykırım yapan Yahudilere bile merhamet edip yer yurt veren Müslümanlardır.
Milli kimlik meselesine gelecek olursak:
Kürtler uzun süre Müslüman kimliği içinde var oldukları için Türklükle kaotik bir çatışma yaşamamıştır. Kimlik beyanları mahalli şeraite göre dönüşmüştür. “Türküm” demek, çoğu yerde “Müslümanım” demekle eşdeğer algılanmıştır. Bu hakikat, modern milliyetçiliğin körleştirici ayrıştırıcı nutuklarına inat, halklara huzur vermiştir.
Hulâsa şunu söyleyebiliriz:
Tarihi çarpıtmaya çalışanlara yahut aziz bir halkı aşağılamaya kalkanlara cevap yetiştirme derdinde değiliz. Hakikati arayanlar için sözlü ve yazılı tarih ve de dipdiri duran bir halkın hafızası zaten yeterlidir.
Asıl mesele kimliğini bağırmak değil, hakikatin hatırını korumaktır.
Bizim meselemiz kimseye düşmanlık değil; yok sayılmanın, iftiraların ve haksızlıkların hesabını sormaktır.
Vardı, yoktu münakaşasına girmeye gerek yok, Adaleti tesis etmeyi teklif ediyoruz. Can u gönülden bu teklifin mükellefi olmayı beyan ediyoruz.
Fuad Durgun
1 Sevan Nişanyan: https://www.instagram.com/reel/DPWtK2mCAZx/?igsh=MTY2M3lsYmoybWZlag==
İyi bir İNSAN: Aliya|Mehmet Doğan
19.10.2025
Pakistan ve Afganistan arasında ateşkes
19.10.2025
Challenge diyen bir Tarihçiye / Fuad Durgun
23.10.2025
İngiltere’de Zirvede Hangi Türkler Var?
30.09.2025
Sünnet Üzerine YUSUF YAVUZYILMAZ 19.10.2025
gazze mahkemesi ay’ı RESUL UZAR 21.10.2025
DİNDARLARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Sumud: Dünyanın Vicdanı YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Üstad'ın Psikanalizi Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025
küresel sumud deniz filosu ayı RESUL UZAR 12.10.2025