Gassal, kimsenin kendi ile doğrudan bağlantılı olarak yüzleşmek istemeyeceği bir kimlik. Bu açıdan baktığımızda dizinin ele aldığı konunun bugüne kadar hikâye edilmiş hemen her meseleye şerh düştüğünü söyleyebiliriz. Haliyle de Gassal dizisi toplumda herkesi ilgilendiren bir yapıya sahip. Ve belki de hepimizin kaçtığı en temel şeyi yüzümüze vuruyor.
Mülakat: Naman Bakaç
Gassal dizisi, yayınlandığı 21 Aralık’tan itibaren gerek senaryo ve başrol oyuncusu gerekse de müzikleri ve tanıtım stratejisi ile kendinden söz ettirdi. Hikâyesinde modern insanın ikinci plana attığı ölüm olgusunu merkezine alması, hikâyeyi seyirci ile duygudaş kılmada başrol oyuncusunun sergilediği performans, kara mizah ve dramayı iyi harmanlamış bir şekilde işlemesi, tanıtım ve reklam stratejinin merak uyandırması gibi faktörler nedeniyle seyircide, bu dizi bir nevi makes buldu. Bu makes, sayısal veri olarak ilk 15 günde 17 milyon kişinin izlenmesine kadar götürdü işi.
Gassal dizisinin fenomen haline gelmesini, hikâyesini, karakterlerini, seyircide oluşturduğu karşılığı, kara mizah ve dramayı harmonik kılmasını ve tanıtım stratejisini, sinema eleştirmeni ve yönetmen Abdulhamit Güler ile konuştuk.
Dizinin birden fazla soru/n ve temaya temas ettiğini görüyoruz. Bunlardan biri de Baki karakterindeki Gassal’ın ontolojik soru(n)lara yönelik konuşma ve davranışları içeren sahnelerin varlığı. Gassal dizisi, ölüm üzerinden hangi ontolojik sorunlara dikkat çekiyor sizce?
Gassal dizisini, öncelikle ele aldığı mesele bakımından ayrı bir yere koyuyoruz. Malumunuz başkarakterimiz toplumda bugüne kadar alay konusu olmuş, bir meslek olarak ironik şekilde görmezden gelinen, varlığını herkesin bildiği, yaşarken kimsenin yüzleşmediği bir kimlik aslında. Dolayısıyla Gassallık tam olarak ölümü temsil ediyor. Çünkü insan doğar, yaşar ve ölür. Bilmediği tek şey, şahit olmadığı tek şey doğum ve ölüm anıdır. O açıdan bakınca aslında Gassallık mesleğini ebelikle doğum yapan kişiyle kıyaslamak gerekiyor. Doğum yaptıran kişiyi herkes sever, çünkü hayata getirmek diye bir şey vardır. Modern insanın çekinmeden yüzleşeceği tek şey budur, çünkü başlangıçtır. Oysa Gassal, kimsenin kendi ile doğrudan bağlantılı olarak yüzleşmek istemeyeceği bir kimlik. Bu açıdan baktığımızda dizinin ele aldığı konunun bugüne kadar hikâye edilmiş hemen her meseleye şerh düştüğünü söyleyebiliriz. Haliyle de Gassal dizisi toplumda herkesi ilgilendiren bir yapıya sahip. Ve belki de hepimizin kaçtığı en temel şeyi yüzümüze vuruyor.
Diziyi sinematografik, estetik ve tematik olmak üzere üç başlık altında nasıl bir okumaya tabi tutardınız?
Gassal dizisi sinematografik açıdan anaakım dizi yaklaşımının dışında bir yere sahip. Hikâye, karakterler, oyunculuk, kamera hareketleri, kurgu ve bütünlüklü olarak film dili dediğimiz şey ele aldığı mesele bakımından absürt ve iğneleyici bir yapıya sahip. Baki’nin bir Gassaldan beklenmeyecek derecede ölüm ve hayat ilişkisine dair sıra dışı yaklaşımı, dizideki karakterlerin hemen hepsinin bunu besleyen şekilde bir itirazı dile getiriyor olması, bütünlüklü olarak sinematografiyi belirliyor. Estetik yapısı ise sinematografi ile bütünlüklü bir konu elbette. Genel olarak sakin yapısı Baki karakterinin, yani ana karakterimizin yapısına karşılık geliyor. Hızlı kurgu yok, gereksiz müzikler yok, fazla aydınlık ve artistik görsellik yok, sonuçta da bütün bunların oluşturduğu dingin ama dokunaklı bir estetik yapı söz konusu. Tema dediğimiz şeyin de diğer iki başlıklı birlikte ele alınması gerekiyor. Modern insanın kendini yalnız ve kimsesiz hissetmesinin sebebi aslında ölümü hiç düşünmeyip hayat denen olguyu yalnız bırakmasından doğuyor. Bu yalnızlık, üzerine çok düşünülmesi gereken bir husus. Ve hızlı yaşayan, sürekli bir yerlere yetişmeye çalışan modern insanın durmasını, beklemesini, dinlemesini, dinlenmesini ve düşünmesini telkin etmek için de sinematografik ve estetik yapı ile birlikte temada bu bağlamda genel işleyişe aykırı bir durum ortaya koyuyor.
Netflix, Amazon Prime, BluTV, Exxen, DisneyPlus, Gain TV gibi dijital platformlarla kıyaslandığında Gassal dizisinin yayınlandığı tabii platformunun sıraladıklarımdan benzer ve ayrıksı yönleri nedir? Batılı ve seçkinci kültürel hegemonyaya karşı konumlandıran yorumlar yapıldığını gördük tabii platformu için. Bu fazla misyon biçme mi yoksa kültürel hegemonyaya karşı bir başlangıç diye mi okunmalı?
Dijital platformlar arasında tabii platformunun ayrı bir yeri var. Kamu yayıncısı olmasından mütevellit diğer bütün mecraların önceliği olan izlenme ikinci planda. Tabii ki hemen bütün içerikler, üretimler öncelikle bir misyonun peşinden gidiyor. Bu da hepimizin içinde yaşadığı ama küreselleşme adına sırt çevirdiğimiz toplumun genel yapısının dinamiklerini tanıyan, bize kendimizi anlatan, bununla birlikte bir özgüven inşasına çağıran niyetten bahsedebiliriz. Diğer dijital mecraların yerli ya da yabancı yine küreselleşme adına benzer şeyler ortaya koyduğu, dünya vatandaşlığı ya da evrensellik adına herkesin tek tip hale geldiği bir ortam söz konusu. Yöntemler zaman zaman ayrılsa da özünde hemen bütün üretimler dünya vatandaşlığına çağrı yapıyor. Tabii’de ise çağrısı yapılan şey kendimiz ve bu toprağın insanı. Bu çok çok önemli.
Gassal dizisinin, bireysel ve toplumsal planda hangi tabu, kalıplaşmış alışkanlıklar ve önyargıları kırmaya çalıştığını düşünüyorsunuz?
Gassal dizisinin toplumsal dinamiklere ışık tuttuğu ve aslında itiraz oluşturduğu nokta, hayata nereden baktığımız meselesi ile ilgili. Yani hayata sadece yaşamak bağlamında bakarsak, ölümü görmezden gelirsek, insan doğasında, ruhunda ve fikir yapısında olduğu gibi görmezden geldiğimiz şeylerin bizi şekillendirmesi nazarını düşünecek olursak, kaçtığımız şeyin eksikliğine işaret ediyor. Kadim geleneğimizi ifade ettiği gibi eşya zıddıyla kaimdir. Ölüm olmazsa hayattan bahsetmek mümkün değildir. Hayat var ki ölümden bahsediyoruz. Dolayısıyla yaşamak dediğimiz şeyi var eden ölüm ve hayat birlikteliğidir. İnsanın duygu ve ruh yapısını oluşturan da bu iki ayak üzerine bina edilen bakış açısıdır. Dizinin işaret ettiği en temel nüans da bu olsa gerek.
Dizinin 10’uncu bölümünde Baki, gasilhanenin bahçesinde Hüseyin Amca ile konuşurken “Herkes mutlu ve ben kaldım gayri. Herkesin her şeyi var, ben ise yalnız kaldım. Ne öldüm ne beni yıkayacak birini bulabildim, ne evlenebildim ne sevebildim ne de sevilebildim” şeklinde kendini tarif eder. Baki karakteri sizce bunun dışında dizide nasıl bir profil olarak resmedilmiş?
Bence Baki karakteri dizideki diğer bütün karakterlerden daha fazla hayata bağlı. Çünkü yaşamı var eden şeyle sürekli yüzleşen birisi. Yani ölümle… Ve Baki, sorgulamalarında en samimi olan kişi. Bunu başarabilmesinin yegâne sebebi ise derdinin farkında olması ve kendine karşı dürüst olması. Bu dürüstlük sayesinde de karşılaştığı her meseleye aslında ironik ve esprili bir şekilde yaklaşabiliyor. Kendisini ve muhatap olduğu insanlarla olayları eleştirirken kullandığı dil, hayat-ölüm denkleminde modern insanın ne kadar ironik, absürt ve aslında trajikomik şeyler yaşadığını gösteriyor. Dolayısıyla Baki’yi kedere gark olmuş, ölümü düşündüğü için hayattan tat almayan biri olarak değil, ölümü düşündüğü için hayattan tat almaya çalışan biri olarak değerlendirmeliyiz.
Gassal dizisi, kültürel ve ideolojik fay hattında kamplaşma ve tartışmalara da yol açtı bildiğiniz gibi. Dindar-seküler ya da muhafazakâr-laik gerilimine getirdiği olumlu ve olumsuz ne tür katkısının olduğunu düşünüyorsunuz? Ya da seküler/laik çevreler diziyi nasıl okudu, dindar-muhafazakâr çevreler nasıl okudu?
Gassal dizisinin oluşturduğu tartışma, toplumun farklı kesimlerinin ölüme yaklaşımını yansıtıyor. Seküler kesim ölümü yok sayıyor. Çünkü mühim olan yaşamaktır, yaşamaktan sonrası, yani ölüm ve sonrasına dair inancı ve fikri olmaması sebebiyle yok saymaktadır. Dindar kesim ise neredeyse sadece ölümü düşünmekte ve dengeyi kuramadığı için yaşamanın hakkını verememekte, yaşamaktan zevk alamamaktadır. Tartışmaları bu zemin üzerinde düşünmek gerekiyor. Haklı ya da haksız bakımından değil temeldeki bu gerekçelerle değerlendirme yapmak gerekiyor. Bu açıdan bakılmazsa kimse bu tartışmadan galip çıkamaz. Zaten galip çıkılabilecek bir mevzu da yok ortada. Tıpkı Baki ve çevresindeki insanların Baki’nin derdi konusunda bir netlik ortaya koymaması gibi… Fay hattı diyeceksek, ideolojik tartışmaların temelinde yatan en önemli gerekçe ölüme bakış açısıdır. Selçuk Aydemir gibi komedi türünde isim yapmış bir yönetmenle, Ahmet Kural gibi komedi türünde simgeleşmiş bir oyuncuyla, Sümeyye Karaarslan’ın kaleminden çıkan bir senaryo ile toplumun her iki kesimine de hitap eden bir iş ortaya konmuş aslında. Bu nokta gözden kaçırılıyor. İdeolojik tartışma ortaya çıktıysa, fay hattı temelli gündem oluştuysa, toplumun geniş kesimlerinde haftalarca konuşulduysa, bunu bir başarı olarak görmek gerekiyor.
Herkesin ölüm temasına odaklandığı bir ortamda, Ahmet karakterinin çocuklar karşısında bir anne, eşi Neslihan’ın ise baba rolü üstlendiğini görüyoruz. Hatta dizinin başrol oyuncusu Baki, bir sahnede Ahmet için “ev erkeği” tabirini kullanır. Bu durum, değişen toplumsal roller ve aile yapısına bir gönderme olabilir mi? Ahmet ve eşinin bu rolleri, toplumsal dönüşüm bağlamında nasıl okunmalı ve bu rollerin aile dinamiklerindeki yansımaları nelerdir?
Ahmet karakteri dizinin ironik yapısına uygun şekilde dönüşen toplumun aile yapısına ciddi göndermeler yapıyor. Türkiye’de AK Parti iktidarı ile birlikte oluşan yeni orta sınıf sonrasında sosyo-kültürel olarak ciddi bir dönüşüm yaşandı. Sosyal hayatta olmayan ciddi bir kesim sosyal, ekonomik, kültürel alanda var olmaya başladı. Neredeyse iki kuşak bu yeni orta sınıfla yetişti. Zaten dünyada milenyum çağında çok hızlı şekilde kısa zaman aralıklarıyla dönüşümler yaşanıyor. Ulusal, bölgesel ve küresel dönüşümlerin çakıştığı, çatıştığı, çeliştiği ve çekiştiği bir ortamda herkese hitap edip herkesin soru sormasını sağlayacak karakterler ortaya koymak kolay değil. Ahmet karakteri tam olarak böyle bir zemin üzerinden değerlendirilmeli. Çünkü Türkiye’de değişen toplumsal yapıda aile içindeki görevler de yeniden tanımlanıyor. Bu tanımlar gelenekçi ve yenilikçi bakış açısıyla yeni bir çatışma alanı ortaya koyuyor. Burada da kimse galip gelebilecek durumda değil. Olması gereken, Ahmet karakteri üzerinden sergilenmeye çalışılan absürt durumun her iki zaviyeden de sağlıklı şekilde yorumlanmaya çalışılmasıdır.
7.02.2025 Perspektif
Pursaklar’da Ramazan | Osman Kayaer
19.03.2025
Mehmet Ali Başaran ile Derkenar..
17.03.2025
Ramallah Yönetimi İsrail’e Çalışıyor
13.03.2025
Orhan Göktaş ile Derkenar..
04.03.2025
dindar babalar ve oğulları! MUSTAFA AKMEŞE 14.03.2025
Darbe yok Macera var MEHMET ALİ BAŞARAN 19.03.2025
Osmanlı ve Milliyetçilik YUSUF YAVUZYILMAZ 17.03.2025
İlgili Anne Baba: Serap ve Rıza FEYZULLAH AKDAĞ 18.03.2025
DİNDARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 01.03.2025
Can Avar -2- FEYZULLAH AKDAĞ 03.03.2025
Can Avar -1- FEYZULLAH AKDAĞ 25.02.2025
SURİYE GEZİSİ ARDINDAN! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 21.02.2025