metrika yandex
  • $38.48
  • 43.79
  • GA29200

Haberler / Kültür - Sanat

​Boynuma Asılan İbret Urgan - Zeynep Taş

12.10.2021

Boynuma Asılan İbret Urgan 

Kalın bir urgandı tavana astı... Saatlerce bakmadı... Hemen tabureye çıkıp kendini asmak istiyordu... Üzerinde uzun uzun düşünmeye gerek de yoktu üstelik... Şu lanet olası hayattan kurtulmak istemişti... 

Kim getirmişti seni bu hayata öyle ya..!? 
Kim sormuştu gelmek ister misin diye..! 

İsyan etmenin tam da zamanıydı..! 

Kendi ile yüzleşmemek için ne kadar da çok neden buluyordu insan... Yürüdüğü yolun dikenli olduğunu, sarpa sardığını bilse de yüreğini yakmaya ne meraklıdır nankör ve zalim ve mızmız insan... 

Karanlık yollarda karanlık insanlar ile yürürken önünümüzü ve  yolumuzu aydınlatacak nice işaretler ve alametler çıkar da direniriz görmemek için... 

Zengin iş adamları, koca koca kodomanların nasıl fakiri fukarayı ezdiğini görür de insan yine de gık demez, demeyi tercih etmez... 

Demediği yerden boğazı düğümlenir insanın... Evet evet...
Gıkı çıkmayanın boğazı düğümlenir... 

" Düğümlensin dilerim" dedi o cılız ve titrek sesi ile köşesinde ağlayan ana... 

Bedeni ateşten duvarla örülmüş olan garip ve fukara kızın, hakkını gaspetmek ne kadar da sevimli gösterilmiştir zalim insana... 

Nihayetinde o ateşi aşıp sevişmek ister gibi atlar gayrı ahlaki huyları ile... Sarhoş olmuştur şehvetini göremeyecek kızını tanımayacak  kadar... 

Karnı büyük kodoman... Ne yaparsa helaldir..! 

Seyyar satıcının kulağını çeker gökdelen dikebilmek adına... Küçük gelinlerin arkasında durur hak savunuculuğu kabilinden gazetecilere demeç verir ama kayıtlara geçmeyen isimsiz çocukları vardır adamın ... 

Nihayetinde  koyun gibi satılır küçük gelinler... 

Başlık parası mı kaldı bu devirde diye üç beş kuruş sıkıştırır fukara babanın eline... 

"Gayri safi milli hasıla" gibi " elimi eteğimi öp" der gibi ... Ayakkabılarımı her gün kapının önünde silinmiş olarak görmek istiyorum diyen kibir abidesi gibi... 

Ezik baba daha da ezilir şerefi ile gömülür ölmeden... 

Gözlerinin altındaki morluğu, hayatındaki zorluğu, kızının yüreğine köz gibi oturan o koru da mı görmedin be adam... 

Bebeğini sallarken açlıktan uyuyamayan çığlık gibi k ağlayış sesleri kulağında çınlamadı mı..? 

Ya o dolaptaki yiyeceklerin kaç gün yeteceğini hesaplarken "gidecek yerim olsaydı baba..." diyip sözlerini yutkunarak tamamlayamayan sesi de mi anlamamıştı yoksa... 

Anlamıştı oysa...
Kör olsaydı da görmeseydi ...Aklını kaybetseydi de anlamasaydı öyle yaa..! 

Yapmadıklarım, beni bir gün ölümsüz bir azaba sürükleyecek diye gelen düşünceleri kovmak daha mantıklıydı şu an..! 

Aksi halde cebi nasıl dolacaktı...! 

Meze'lerin dördüncüsü bendim diyemedi babasına... Her gün lüks sofralar kuruluyor evinde, otur oturduğun yerde rahat mı battı kızım diyen babasına " onları yiyen ben ve yavrum" değiliz diyemedi.. 

Hoş demese sanki bilmiyor muydu babası...! 

Emine'nin yaşadığı türkülere konu olan Ünzile gibiydi... 

"""Ünzile insan dölü
On kardeş beşi ölü
Büyüdükçe un ufak
Ve gelirde görücü
İnci gibi dişi
Görücü bilir işi
Söğüdüm ağlar gider
Olur hatun kişi
Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadın
12'sinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor?
Ünzile kaç koyun ediyor?
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor....
Korkar durur gitmez
Köyün en son çitine
İnanır o sınırda dünyanın bittiğine
Ünzile insan dölü
Bilinmezlere gebe
Sırların mihnetini
Yükleyip de beline
Varmadan sekizine
Ergin oldu Ünzile
Hem çocuk hem de kadın
12'sinde ana
Bir gül gibi al ve narin
Bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile
Yağmuru kim döküyor?
Ünzile kaç koyun ediyor?
Dayaktan uslanalı
Hiçbir şey sormuyor..." diyordu türküde.. 

Koyun karşılığında satılan Emine'nin Ünzile'den farkı var mı söyleyin bana...!?
Ne Ünzile'ler bitecek ne Emine'ler... 

Aynı Ünzile idi sadece acıları yaşadığı çocuk yaşı bir iki yıl gecikmeli... 

Genç kız oldu Emine... Varmadan 11'ine  ... Hem çocuk hem de dişi.. 12'sinde ana.. 15'inde ikincisi karnında... Kucağında ve karnında emanetleri ile  sırtından dayak eksik olmayan  Emine... 

Başkaları için süslenmedi diye zehirlenen Emine..! 

Bir gün damadının arkadaşı ile eğlenmeye giden eğlence düşkünü babasının önüne meze olarak kızı gelince .... 

Alkolden kimin geldiğini anlamayan kızına bakan babaaa... 

Gözlerini yere serdi... 

Hayatını kızının önüne seremeyen baba, gözlerini yere serdi... 

Şimdi söz sırası babaya gelmişti : 

-" Kalın bir urganı tavana as kızım.. Saatlerce bakmama izin verme.. Ben hemen tabureye çıkayım... Acıyasın tutmasın sakın çek altımdan dedi çeeekk.. " 

Üzerinde uzun uzun düşünmeye gerek de yoktu üstelik... Şu lanet olası hayattan kurtulmak istemişti... Kaderi babaya ne kötü oyun oynamıştı..! 
Günah keçisini de buldu, rahat rahat intihar edebilirdi...! 

Nefsinden aldığı emirle nasıl da istediği şeyi yapmak için gözü kararmıştı..! Bir de işlediği günaha bir sorumlu arıyordu... 

Kader mahkumu idin öyle mi ..!? 

Yoksa, kötülükleri işleyen (Allah'ın emirlerini çiğneyip putlaşan arzularına göre yaşayan) kimseler, kendilerini hayatlarında ve ölümlerinde, iman edip de sâlih amel işleyenlerle eşit yapacağımızı mı zannettiler? Ne kötü hüküm veriyorlar!
CÂSİYE / 21 

"Vicdanından assınlar seni"  dedi... Emine çaresiz ve öfkeli bir şekilde.. Mırıldanmaya devam etti : 

"Asılan senin pis bedenin olacaktı...
Pis zihniyetin olacaktı... " 

Ya benim hayallerim dedi Emine... 

Ya benim elimden alınan bir urgana ipotek edilen hayatım ve gençliğim diye söylenip duruyordu küçük gelin... 

Sana defalarca yalvarır gözler ile gelmedim mi baba...!? 

Sıcaklığına sığınmak adına... 

Ama mümkünü yoktu öyle yaaa...? 

Baba evinden gelinliğin ile çıktın koca evinden de kefenin ile çık denilmişti çünkü ona.....!? 

Emine...
Hayatı çalınan Emine'ler... 

Kendi haline ve  gam yüklü beline şiirler ve  ağıtlar yakan Emine.... 

İnsanın içinden hüzün kaynayınca işe yaramasa da susamıyor diyordu kendi kendine Emine : 

Şiir oluyor...
Dert Oluyor...
Damla Oluyor..
Derya Oluyor...
Deniz Oluyor...
Yük Oluyor...
Hiçbir şey Olmasa da Arşa Yükselen Dua Oluyor...
Sonra eline kalem alıyorsun
Çatlayan yürek oluyor...
Susamıyor işe yaramasa da
Yük oluyor, sine'de yara oluyor...
Desem ne fayda diyorsun
..sonra... 

Desem Ne Fayda dedi Emine .... 

Desem Ne Fayda... 

Baykuşlar konmasın dalıma 
desem ne fayda, 
Sivrilen dilimi kestiler bugün...
Gayya'yı tanımaz gözler firarda,
Nefessiz  yüreğim
Cennetsiz bugün... 

Diş bilediler kansızlar, 
Satılan kızından kan damlar bugün...
Sağ'ım sallanıyor sol' um uçurumda,
Babalıyken yetimim bugün...
Yetimim...
Dünya yine sana dar bugün... 

Vicdan'ımdan vurdular beni,
Kör kurşun girdiğinden beri,
Yürek yanar,
Kan akar ana...
Boynumda halat izi,
Soruyorum sana 
Celladım 
Kim idi...? 

Besmelesiz Sine'mden kötü kokular damlar...
Kimseler kimsesizdir o gün,
Nerde dedim nerde hani sırtlanlar....
Hepsi aynı yerde
Pusudalar... 

Tırnaklarım döküldü ana,,,,
Ümüğümü sıktılar
Sarılıp ağladılar koca timsahlar,
Ayaklarımda kırbaç izi...
Iblisler bile halime ağlar..! 

Yırtıldı ciğerim çürüdü gençliğim,
Ne anam  kaldı yanımda 
Ne yarenim,
Kokusunu duydum bebeğimin
Ey Rabbim şikayetçiyim...
İçimizdeki Cehil'ler Allahsız bugün.. 

Emine'ler de  cellatları da ölmediler hala varlar.. 

Günler yıllar geçiyor zillet de aynı 
kafirin, münafığın, zalimin  zulmü de aynı... 

İnsanın kendine yabancılaşması;
en ağır ve herkesin sağır olduğu bir yalıtılmışlık... 

Ne yaşamlar sefil şimdi..... 

Oysa arayıştayken Araf'tayım diyip izin verseydi insan kendi öz'üne ... 

Sevgiyle bakmayı becerebilseydi insan, eni sonu çatlamış  toprağa dönecek olan yüzüne.... 

Kıyar mıydı Emine'ye... 

Bir insan nasıl böyle bir yaşamı tercih eder...
Sormalı, sorgulamalı değil  miydi..? 

İnsan yaşayamadığı iylik dolu hayat için kahırlanmalı... 

Bir urgana değiştiği hayatlar için kahırlanmalı... 

Sessiz kaldığı zulümler için kahırlanmalı...
İlla kahredecekse insan... 

İnsan yüreğinde taşıyamadığı iman için kahırlanmalı... 

İçtiği süt burnundan gelen çocuklar için kahırlanmalı... 

Üç beş kuruşa yok edilen hayatlar için kahırlanmalı... 

Yavrusunun hasretiyle yanan esirler için kahırlanmalı... 

Kahır bu kadar ucuz değil ki ucuz yerlere ucuz insanlara kahrediyoruz...!? 

Yüreği Yaradan bundan razı olmaz ki asla... 

Boğazından süt akmayan çocuklar var, her şeyini kaybeden böyle analar var.... 

Terkedilen ihtiyarlar var... 

İmansız yaşayan küfrün,nifakın, inkarın çukurunda debelenen yığınlar var... 

İllaki kahredeceğim diyorsanız! bunlara kahredin.... 

Ne kahır ucuz ne gösterdiğiniz çaba...
Dört elle sarılmak gerek hayata...Hamd ediyorum...Umudu Yakıştırdığı İçin Biz İnsana... 

Allah insanı hidayete ve umuda programlamışken neden insan dalalet yolunda ısrar eder ve bu baba gibi esfeli safiline düşer...? 

Sormak ve okumak gerek böylesi halleri... 

Bir insan neden gayri ahlaki bir yaşamı ve parayı hırsla ister... Neden erdemli ve dürüst olmayı istemez, tercih etmez... Çünkü insan peşin olan dünyayı ahirete tercih eder... Çünkü dünya hayatındaki zevkler ona daha cazip gelmiştir... 

İşte böyle bir mesele üzerinden insanın kendine ibret dolu nasihatler çıkarması icab eder... 

O nasihatlerin belki de ilki ve en önemli olanı şu olsa gerek : 

"Hidayet bir başka insana bağlı değil...." 

Hiç korkma..!
Zalim insanların arasında bile adil olur hakkı gözetirsen eni sonu hidayet seni sen de hidayeti bulursun... 

Zira ; Allah erdem sahibi insanların iyiliğini zayi etmez... 

Ciğeri zibilli beş para etmez insanların var oluşu seni hayattan soğutmasın, aksine hayata bağlasın... Belli mi olur belki senin atacağın tek bir adımla birçok şey değişebilir... 

Sakın yapacağım fedakarlıklar
"bana ne getirecek" diye hareket etme... Sana faydası olmayan bir davranış özünde iyi değildir demek "Allah'ın iyi" tanımına aykırıdır... 

Bazen hiç ilgin olmadığı halde şer olan haller ile imtihan edilirsin lakin imtinan edildiğini anlayacak imanın yoksa... Bu durumda dahi fıtratına uygun eylemlerde bulunanı Allah kalbinden tutar... 

Sevgiden yoksun insanlara merhamet etmeyi becerebiliyorsan onların eksiğini görmemeye ve tamamlamaya çalış... 

Senden küçük birinin sana yaptığı nasihatleri hor görme... Yaşı küçük olabilir ama yaşadıkları yaşının üstünde olabilir... 

Diline ve eylemine dikkat et insanın... Kalbinde ve yaşamında olanı muhakkak ortaya çıkarır.. 

Kalbi güzel olanın eylemi de güzel olur... 

Dava'sı için yaşayan adamı hiçbir dünyevi menfaat geri adım attıramaz... Bu batıl dava bile olsa sadakat ve azim kişiyi hedefine ulaştırır... 
Davasına sadık olan insan menfaatlerin esiri olmaz... 

Hayatına yön vermek istiyorsan kendine yön ver ve insanların tecrübelerini dinle.. Bazen dinlemek kitap okumak kadar çok şey öğretir... 

Dinlemeyen insan öğrenemez.. 

Faydalı olan insanları okumayı öğren.. 

Akıl dediğin şey idrak ve inkişafı ile meşhurdur... 

Şöhretini idrak ve inkişaf ile taçlandırmayan akıl pisliğin içinde kalmaya mahkumdur... 

Koparmaya kıyamadığın bir gül gibi olsun insanlar... Solmak isteyene nereye kadar su verebilirsin ki... 

Para, makam, şöhret için kızını satan kodomanlar gün gelir işte böyle seni de satarlar... 

Hidayet erdemli yaşayanların hakkıdır... Allah da hiçbir hakkı ziyan etmeyen tek ve en yüce İlahtır... 

Her zamanki gibi umuda ve tevhide vurgu yapmadan bitirmeyeceğim... 

Madem yolun sonunda ölüm var...
Ve madem ölüm var...
Sonuna kadar seveceğim... 

Hem öyle seveceğim ki sevgi hakkında yazılan tüm yazılar sevmelerinin eksikliğinden mahçup olacak... 

Madem ölüm var...
Kadere ölçüyü böyle koymuş yaradan... 

Sinekleri yeniden seveceğim... 

Minik evladım gibi kedilere köpeklere dua edeceğim... 

"Anne Allah dua eder mi ...?"sorusunu zihnine yerleştiren, o minik yavruyu yaratan Allaha hamdu senalar edeceğim... 

O Allah ki tüm müminleri cennete çağırır .. 

Çağrısına hayran olduğum... 

Cenneti gönlümde yaşamadan, minik ellere, duasız kalan sinelere, masum hayatı elinden çalınmış kızlara hayat olmadan yaralı kalbine dokunmadan söz veriyorum ölmeyeceğim...
Yaralı kalpçere dokunmadan kaçar isem yüreğim kurusun... 

Ne oluyor ki sana yolun başında... 

Ne o...!? 

Mücadele etmekten mi yoruldun...! 

Heycansız görüyorum seni...!
Artık...
Toparlanma vakti değil mi..? 

Neden bu kadar isteksiz görüyorum seni..! 

Ve bu kadar şevksiz ... 

İki dünyalı olana yıkılmak da ne'si...? 

Ölünce sevdiklerim ölmektense, ölmeden gönlümde yeşereceğim... 

Sevgiye aç bebeklerin ellerini öpmeden, 

Cenneti gönlümde yaşamadan,
Ölmeyeceğim... 

Evet...
Umudu ve imanı her gün sulamak gerek... 

Esfeli Safilin olmadan... 

Kalbimizdeki daralmalara hastalıklara çözüm olarak; şehvetperest, bencil egoist,  sosyalist, komünist, feminist, kapitalist, milliyetçi, ırkçı, septik algılardan ve  çalgılardan(!) ve yasalardan fersah fersah uzak olduğunu ilan edip Tek Hükümran Olan Allah azze ve celleye hakkını teslim etmek gerek... 

İslam'ı, hayat nizamı olarak benimsemediğimiz sürece bu hüsranlar bu kalp hastalıkları, dilimizin afetleri, şehvetimiz,  yüreğimizdeki iman azlığı veya zafiyeti hayatımızın bir parçası olacak... 

Kitabı Kerime sıkı sıkı sarılmaktan başka çözüm yok... 

Sonuç bizim elimizde değil ancak süreç bizim imtihanımız.. 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesselem : 

“Ey Rabbim!... Kalbime hidâyet eyle, dilimi doğru kıl, göğsümdeki hile ve kin duygusunu gider” diye dua ve niyâzda bulunmuştur... 

Kalplere hidayeti verecek olan Kurandır...Diğer batıl dinler ve o dinlerin yardımcılarının da sonu hüsrandır.. 

Rabbimiz bu imtihanda eyleme geçecek, silkelenecek ve başarı ile çıkacak güç versin cümle müminlere... 

Kuran ve Sünnetten delili olmayan beşeri nizamlar Fıtratı ve Tevhidi  ifsad eder..! 

Fıtratına ihanet edenler önce kendine zulüm eder ... 

Her ifsad bir zulümdür... 

Zulüm; eşyayı hak ettiği yerden kaldırmanın adı, zalim ise bu zulmü yaşatan her insan veya her ideoloji sahibidir... 

Bu zulüm, kişinin kalbinde ve yaşamındaki  hastalıklara düçar kılar insanı... 

Hastalığını kabul etmeyen doktora gitmez öyle yaa...


İçindeki hastalığı kabul eden insan, Kuran'da bütün incinmişliğine şifa arar... 

Hasta olan kalbiyle dua dua yakarır : 

Kalbimiz, sadrımız, lisanımız, azalarımız hasta... 
Rabbimiz kalbimize güç ver.
Rabbi Rahman, Kuranı ilmek ilmek ruhumuza okuyanlardan eyle..
Rabbi Rahman kalbimizi merhametin ile kuşat...
Emine'lerin, Ünzile'lerin kalbine teselli ol...
Bütün incinmişliğimizi Kuran ile  teselli ve teskin et... 

diye dua dua yakarır hastayım der gibi... 

Kur'ansuz yaşayan nice insanlar daha dünyada iken urgan doladı boynuna... 

Kızlarını satan kodomanlara ölünce Kur'an okunsa ne olur...
Kuranı olmayan ömrün Selası verilse neolur!!! 

Allaha döneceğiz hepimiz...
Bir avuç nefis için ahirete günahlar biriktiriyoruz..
Evladı, eşi, en sevdiklerimizi bırakmak zorunda kalan aciz insanlarız hepimiz.... 

Ölüm en güzel nasihat değil midir hem inatçı inkarcılara ve hem hepimize 

••••••••••••••••√Direnmek boş..
O vakit var gücünle Allaha koş.. 

ne kadar büyük yıkılsan da 
küçültürsen mağlubiyetini 
azmin iradene, inancına ve imanına 
o denli ihlas ile yapışır
sonra;
imanın kalbine işte o vakit yakışır... 

ezilir gibi olur ruhun...
acı değil o duyduğun... 

içinden çıkılamaz dersin...
belki yolun sonunda belki başında ölebilirsin.. 

ama eğer Allah için sabredersen
toprak altında dirilirsin... 

Yüreğine sor ki sana söylesin
hiçbir dert ve hiçbir kafir
Allah'tan daha büyük değildir desin.

Bu nida'dan daha güzelini duymadım ben...
İşte o en yüce nida : 
"Allahu Ekber" 

Sözlerimin başı ve sonu Alemlerin Rabbine olan Hamd ile Tevhiddir. Ve Rasulüne Salattir.

Son olarak nefsim ve tüm müminler için  önemli gördüğüm ibret dolu bir nasihat ile bitirmek istiyorum: 

İslam, söz ile eylemin eş zamanlı olarak Allah'a yükseltilmesinden razıdır... Sözlerimiz iman ederken eylemlerimizin münafıklık yapması bizi teslimiyet çizgisinden çıkarır... İslam teslim olandır zira... 

Tevhid ile Allaha teslim olmak, Allah'ı duygularda, düşüncelerde ve eylemlerde tevhid etmek, biriktirdiğin sevgiyi ve öfkeyi neye nereye akıttığına dikkat etmek,  Allah'a canı gönülden tereddütsüz teslim olmak, Şirk amellerden ve şirk içinde yaşayanlardan beri olmak, Allah'ın arzında Allah'ın kanunları geçerli olsun diye yürekten istemek ve hakim kılınsın için eliyle diliyle işiyle amel etmek, ibadetleri ve salih amel nevinden olan her bir şeyi ihlas ile sadece Allah'a has kılarak yapmak işte  tevhidin can damarı budur ve böyle bir yaşamı arzulamadan yaşamanın anlamı hiçbir ehemmiyeti yoktur... 

Zira; hayatın şah damarı tevhiddir.

Hamd olsun Alemlerin Rabbi Olan Allah'a....

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Osman Baharçiçek | 15.10.2021 11:48
Allah razı olsun. Ellerinize yüreğinize sağlık istifade ettik. Selam ve dua ile...