AYDINLIĞA DOĞRU - MARİO LODİ
GÖZLEM YAYINLARI
ÜÇÜNCÜ BASKI - 1979
SUNUŞ
Cacabey Ortaokulu öğrencisi Leyla Köksal'ın Temmuz 1974'deki Töb-Der Genel Kurulu’na gönderdiği telgraf: “Öğretmenim; dünyanın nasıl döndüğünü öğrettin? İçinde dönen dolapları öğretmedin. Pamuğu, tohumu, çiçeği öğrettin. Zeytini, portakalı, üzümü öğrettin; fakat kimlerin aslan payını aldığını, elin gavurunu, onun işbirlikçisi ve vatan hainlerini neden öğretmedin? Öğretmenlerim, yürekten sizi izlerim; ellerinizden öperim.
” Katia’ya Mektup “
Bizim sınıfa girdim. Sınıf dediğim, 4.70'e 5 metre boyunda bir kutu. Güneşe, açık havaya, harekete en fazla ihtiyaç duydukları çağda çocukları “kapatmak” için kullanılan dünyadaki buna benzer binlerce sınıfı düşündüm. Tuğladan yapılmış kutuları; sanki hapishane hücreleri. Bence hapishane hücreleriyle, sınıflar arasında büyük benzerlikler var; biçimiyle, rengiyle, çıplaklığıyla aynı kahredici katı görünüş. Dört tane gri duvar, ilgini çekecek, seyredebileceğin tek bir şey yok. Sanki okul da hücre gibi düşünce ve duygu yeknesaklığını yaratma peşinde. Sabah teneffüslerinde öğretmenlerinin gözetimi altında, bir tek yeşil otu bile olmayan avluya inen çocukları görünce, hava almaya çıkarılan mahpusları görmüş gibi olurum. Ama gene de arada bir fark var: tutuklu hücresinde istediği gibi düşünebiliyor. Kendi istediğini düşünebilme, düşüncesini geliştirebilme «özgürlüğünün» zevkini çıkarıyor. Oysa sınıfta, ağzından çıkan her lâfı tekrarlatan, çoğu kez sadece kendi kafasındaki düşünceye saygı duyan, emreden, ezberlemeyi öğreten ve bu işi en iyi kıvıran papağanlara ödüller veren bir öğretmen vardır.
Tabiî bu uygulamanın kurbanı sadece okul çocukları değil. Evde ana-babalar çocuklarına, parti ileri gelenleri seçmenlerine, çavuş askere ve sonunda patron işçilerine emredecek, hükmedecektir. Bu şartlar altında büyüyecek olan insan da öcünü karısından, çocuğundan, kendinden zayıf gördüğünden alacak ve böylelikle zinciri uzatacak ufak birer «gardiyan» olma yolunda olduğumuz için hiç birimizin kıramadığı bu zinciri sağlamlaştıracaktır. Biliyorum şimdi abarttığımı söyleyeceksin, fakat toplumumuzda insana verilen değer konusunda bir fikir edinmek istiyorsan öğretim kurumunu titizlikle incele. Örneğin eğitim programlarının içeriği ve yöntemleri bu konuda son derece aydınlatıcıdır. Kanımca yapısıyla disipliniyle hapishanelere benzeyen bu okulları (en geniş eğitim anlamında) kurup geliştirenler de insan özgürlüğü sorunu kaygılarının en sonuncusudur.
MODERN MATEMATİK
Simdi gelelim, “modern matematiğin okullara girmesi olayı altında neler yatıyor?” sorununa! Kadın eteklerinin boyu, tüketicinin istek ya da ihtiyacına göre değil de bir takım gizli kapaklı çıkarlara bağlı olarak uzayıp kısaldığı gibi; senelerden beri bilinen modern matematiğin, «durup dururken» Amerika'dan başlayarak bütün Avrupa ülkelerinin okul programlarına girmesi de öyle bir takım çıkarlara bağlıdır. Bu işten kimlerin yararlandığını sormanın zamanı geldi.
Hikâye Sovyetlerin ilk Sputniği aya yollamalarıyla boşlar. Sovyetlerin bu başarısından «incinen» hasımları Amerikalılar teknik gelişmede bundan böyle sıçramalar yapmaya ve -bu arada teknolojik ilerlemenin bir parçası olan okulun program ve yöntemlerini tekrar gözden geçirerek- tasarlanan gelişme hızına «uygun» düşecek elemanları hazırlayacak okulu yaratmaya karar verirler. Böylece 1959’da Woods Hole'de psikologların, pedagogların, fizikçilerin, matematikçilerin, biologlorın, kimyagerlerin, sanayicilerin ve hükümet temsilcilerinin tümünün katıldığı, zekâ gelişimini hızlandırmanın olanaklarını araştırdıkları meşhur kongre toplanıverir. Sağda solda ne kadar eğitim ve pedagoji teorileri varsa karıştırılır; işe yarayan tarafları ayıklanıp kullanılır, işlerine uygun düşmeyen tarafları atılır. Yeni programlar ve yöntemler oluşturulur ve birkaç yıl sonra sürüyle teknisyeni ve bilgini ortaya çıkaracak olan makine harekete getirilir.
Dewey (çocuğu edilgen kabul eden sisteme karşı çıkan Amerikalı eğitim uzmanı) yöntemlerine sırt çevrilir ve okul, «güçler» politikası çerçevesi içinde teknolojik rekabetin hizmetine giriverir. Bundan böyle okul, kârların en yükseğini sağlayan mekanikleşmenin zirvesine ulaşmış olan üretimde kullanılmak üzere «araç» insanı yetiştirmeye başlar. Sanayinin, ileri teknoloji evresine girmesiyle okul da «amaç» değiştirmiş oluyor.
Yeni amaçlarda kullanılacak insanın, o amaçlara yarayacak yetenekleri bulunup geliştirilmeli. Ünlü bilginler «araç» insanı uzun uzun inceledikten sonra zekâ ve mantık yeteneklerinin çok küçük yaşlardan beri var olduğunu, özel bir yöntemle çocuğun üç yaşında okuma öğrenebileceğini ve de en önemlisi matematik kavramlar oluşturabileceğini açıklarlar. Ve işte o andan sonra herkes kolları sıvayıp bu küçük insanı, büyük sistemin hesap yapabilen (düşünen insana gerek yok!) ufak bir çarkı durumuna getirmek için işe girişir...
Demek oluyor ki, modern matematik, hâkim sınıfın elinde hızla gelişmekte olan teknolojiye ayak uyduracak elemanları yetiştirmeye yarayan bir yöntemdir. Ama öte yandan, bu yöntemin «düşünmeyi öğretmeye» yarayan temel bir araç olabildiğini ve bu özelliğinden alabildiğine yararlanmamız gerektiğini de unutmamalıyız.
Yukarıda da söylediğimiz gibi modem matematiğin kazandırdığı mantıkî faaliyeti soyut sayılar dünyasından, her gün yaşadığımız somut dünya ve sorunlara aktarabilirsek bu yöntemden gerçekten yararlanmış olacağız. Zekâ ve yetenek, ancak dünyanın gerçeklerine, sorunlarına doğru yöneltilirse çözümlemenin, programlanmanın ve mücadelenin devrimci aletleri durumuna gelebilir. İşte o zaman da silahın namlusu hedef değiştirmiş olur.
KÖLELİĞİN TARİHÇESİ
Tabiî sanayileşmemiş olan Güney Afrika'da da durum aynıdır. Dünyada Zenci işçilerin emekleri Beyaz işçilerin emekleriyle aynı “değer”de sayılmadığı sürece “kölelik kalktı” diyemeyiz. (Hepimiz).
REKLAMLARI İZLEDİNİZ…
“REKLAM İNSANI KAZIKLAR”
ÖZETLEYEN: CELAL SANCAR - ANKARA
Katkılarından dolayı Av. Muharrem BALCI'ya teşekkür ederiz - Her Taraf Haber Kültür Sanat Servisi
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tel Aviv'de operasyon
01.10.2024
İran, İsrail'i Vurdu
01.10.2024
Husiler, ABD SİHA'sını düşürdü
01.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
Allah Var! Gam Yok! AHMET SEMİH TORUN 01.10.2024
my body my decision MUSTAFA AKMEŞE 03.10.2024
İktidar ve Toplum YUSUF YAVUZYILMAZ 05.10.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024