Toplumun bir parçası olarak varlığını devam ettiren insanoğlu sosyal bir varlık olarak bazı güvencelerin de sağlanılmasına ihtiyaç duyar. Sosyal güvenlik, bireylerin ekonomik ve sosyal risklere karşı korunmasını sağlayan bir sistem olarak, toplumların sürdürülebilirliğinde ve bireylerin refahında önemli bir rol oynamaktadır.
Tarih boyunca farklı toplumlar, bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılamak ve sosyal dayanışmayı sağlamak amacıyla çeşitli mekanizmalar geliştirmişlerdir. İslam dini de sosyal güvenlik konusuna büyük bir önem atfetmiş ve bu alanda hem teorik hem de pratik açıdan zengin bir miras sunmuştur.
Sigortacılık ve özel emeklilik düzenleme ve denetleme kurumu (SEDDK) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Sektörü Gelişmeler ve Temel Göstergeler 2024 Raporuna göre halihazırda ülkemiz sigortacılık sektöründe 2025 başı itibariyle toplam 73 adet sigorta, reasürans ve emeklilik şirketi, 19.113 adet aracı ve 1.980 adet eksper faaliyet göstermekte olduğu bildirilmektedir. Bu rakamlara göre sektörün geçen yılların verileri ile karşılaştırıldığında oldukça ilerleme kaydettiği görülür.
Bu sektörden sadece iki şirketin Türkiye Sigorta ve Türkiye Hayat Emeklilik, büyüme ve kârlılığını 2025 yılının ilk yarısında devam ettirmiş, toplam 16,6 milyar lira net kâr elde ettiğini beyan etmiştir. Ortaya koydukları hedefleri aşmış olmaları ve piyasa beklentilerinin üzerinde prim üretimi ve kârlılık gerçekleştirmiş olmaları piyasanın hareketliliğini göstermekle birlikte sahaya gösterilen güvenin de bir parçası olarak görülmesi gerekir. Bu yükselişin ardında yatan nedenlerin başında müşteri odaklı çözümler ve çoklu dağıtım kanallarının dengeli ve etkin kullanımının yanında makul fiyatlamanın ve risk seçiminin olması sigortacılık anlayışı açısından göz önünde bulundurulması gereken konulardır.
Geçen yılın aynı dönemine göre % 42 artışla 9,33 milyar lira net kâr açıklarken, prim üretiminde ise % 44 artışla 72,7 milyar liraya ulaşıldığı görülür. Aynı zamanda, Türkiye Hayat Emekliliğin ilk 6 ayda gerçekleştirdiği büyüklük, geçen yılın aynı dönemine göre % 45 artışla 352 milyar liralık Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) fon büyüklüğüne ulaşırken, % 55 artışla 7,22 milyar lira kârlılığa 5 milyon katılımcı ile ulaştığı görülür. Elde edilen bu başarıda finansal işlemlerin yanında sigorta ürünlerinin herkes tarafından erişilebilir olmasının önemli olduğu belirtilmektedir.
Diğer yandan Bireysel Emeklilik ve Otomatik Katılım sistemlerinde sektörün toplam fon büyüklüğü 2025 yılının ilk yarısında % 25,6 artışla 1 trilyon 535 milyar TL’yi aşmış görünüyor.
Primlerin dağılımı dikkate alındığında %88 oranında çoğunluğunu hayat dışı %12 oranının ise hayat branşları arasında olduğu görülür. Diğer yandan primlerin %13’ünün emeklilik şirketleri, %83’ünün hayat dışı sigorta ve %4'ünün ise Reasürans şirketleri tarafından gerçekleştirilmiştir.
Gelelim katılım sigortacılık sektörüne:
Türkiye Sigorta Birliği'nin verilerine göre 2024 yılı Ocak sonu itibarı ile Katılım Sigortacılığı toplam prim üretiminin geçen yılın aynı dönemine göre %58 artış ile 3.211.130.581 TL olarak gerçekleşmiş olduğu görülür.
Bilindiği gibi katılım sigortacılığı, katılım ilkeleri kapsamında yürütülen sigortacılık faaliyetlerinin genel adıdır. Bu kapsamda ülkemizde katılım sigortacılığı ilk defa 2009 yılında başlamıştır. 2014 yılından beri yayımlanan Türkiye Sigorta Birliği istatistiklerindeki veriler dikkate alındığında iki şirket ile çıkılan yola 2021 yıl sonuna gelindiğinde pencere usulü ve tam katılım faaliyet türüyle üretim yapan şirket sayısı 12 şirkete kadar ulaşmıştı.
Dünyada, örneğin Malezya'da tekafül sigortacılığı olarak, farklı uygulama pratikleri olsa da ülkemizde 19.12.2020 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Katılım Esasları Çerçevesinde Sigortacılık ve Bireysel Emeklilik Faaliyetlerine İlişkin Yönetmelik ile katılım sigortacılığının çerçevesi çizilerek konuya netlik kazandırılmıştır.
Türkiye'deki konjektürel anlayış gereği Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) tarafından yayımlanan düzenlemeyle pencere usulü sistemle yürütülen üretim faaliyetlerinin 2021 yılında sonlandırılmasına karar verilmiştir. Ancak 2022 yılında gerekli düzenlemeler yapılmış, şirket devir ve ruhsat işlemleri gerçekleştirilmiş, nihayetinde 2023 yılında katılım sigortacılığı şirket faaliyetleri tam katılım şirketi olarak çalışmalarına devam etmişlerdir.
Bu çalışmalarla birlikte pencere usulü yöntemlerle faaliyet gösteren şirketler tamamen sonlandırılmış, aktif üretimde bulunan tam katılım şirketleri haline gelmişlerdir. Bu alanda 7 şirket olarak hayat ve hayat dışı olmak üzere faaliyetlerine devam etmektedirler. Bu şirketler Bereket Sigorta AŞ, Bereket Emeklilik ve Hayat AŞ, HDI Katılım Sigorta AŞ, Katılım Emeklilik ve Hayat AŞ, Neova Katılım Sigorta AŞ, Türkiye Katılım Hayat AŞ ve Türkiye Katılım Sigorta AŞ’den oluşmaktadır.
Türk Katılım Reasürans AŞ katılım sigortacılığı alanında ihtiyaç duyulan İslami sigortacılık, re-tekafül işlemlerini 2021 yılında başlatarak hizmet vermeye başlamıştır.
2023 yılında rakamsal gelişimine devam eden katılım sigortacılığı sektörü önceki yıllarda olduğu gibi, yılsonu üretim rakamını bir önceki yıla göre %103,2 büyüterek 12 milyar TL’den 24.5 milyar TL'ye ulaştırmış, tüm sigorta sektörü içindeki payını %5 oranında korumaya devam ettiği görülür. Her ne kadar bu derece artış görülse de katılım sigortacılığı konusunda yeterli olmadığı aşikardır. Pazarda daha fazla pay elde edebilmek için gerekli çalışmaların ve talep uyandırıcı tekliflerin sunulmasına ihtiyaç vardır.
Her ne kadar mevzuattan kaynaklanan sebeplerden dolayı şirket sayıları azalmasına rağmen sektörün genel sigortacılık içindeki üretim payının %5-6 bandında devam etmesiyle aynı payı koruduğu belirtilmektedir. 7 tam katılım şirketinin faaliyet gösterdiği katılım sigortacılığı sektörünün prim üretiminin 2023 yılında toplamda yaklaşık %82’si ilk iki şirket tarafından üretilmiştir.
Bu şirketlerden Neova Sigorta AŞ üretiminin yaklaşık %67,22’sini kara araçları sorumluluk branşında, Bereket Sigorta AŞ üretiminin yaklaşık %75’ini genel zararlar branşında gerçekleştirmiştir. Bunun yanında katılım sigortacılığı prim üretiminin üretim kanalı bazındaki %47 pay ile ilk sırada, %24,8’lik pay ile banka satış kanalının takip ettiği görülmektedir.
Diğer yandan katılım sigortacılığı prim üretiminin yaklaşık %94,6’sı hayat dışı branşlarında kalan %5,4’ü ise hayat branşında gerçekleştirmiş olmasıyla geleneksel sigortacılık ile yakın benzerlik gösterdiği görülür.
Yine 2003 yılında Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ülkemizin emeklilerinin refah kaybı yaşamamaları için gelişmiş tasarruf ve birikim çözümleri amacıyla yürürlüğe girmişti. Sistemin sürekliliğini sağlamak için çeşitli değişiklikler yapılmış, öncelikle, 2013 yılında sisteme daha çok katılımın sağlanması amacıyla vergi teşviki yerine Devlet katkısı uygulaması getirilmiştir. Böylece öğrenci, ev hanımı dâhil olmak üzere tüm kesimlerin katılımı sağlanmıştır.
Diğer yandan çalışanların işverenleri aracılığıyla Otomatik Katılım Sisteminin (OKS) 2017 yılında hayata geçirilmesiyle özellikle emeklilik döneminde refah seviyesinin korunması amaçlanmıştır.
Tasarrufun merkezi haline gelen BES’te, Otomatik Katılım uygulamasının da dahil edilmesiyle birlikte yıl sonu itibarıyla katılımcı sayısı 16 milyona varmıştır. Ayrıca 18 yaş altı katılımcıların 2021 yılında sisteme dâhil edilmesi ile tasarruf alışkanlığının tabana yayılma imkânı sağlanmıştır. 20 yıllık bir gelişmenin ardından 18 yaş altında 1 milyondan fazla katılımcı sayısıyla, Devlet katkısı dâhil fon büyüklüğü ise yaklaşık 12,5 milyar TL'ye ulaşmıştır.
Sosyal bir varlık olarak Sosyal güvenlik ihtiyacı:
İslam'da sosyal güvenlik anlayışı, bireyin sadece kendisinden değil, aynı zamanda ailesinden, komşularından ve geniş anlamda toplumdan sorumlu olduğu bir dayanışma düzenine dayanır.
Kur'an-ı Kerim ve Peygamber efendimizin (sav) hadislerinde sosyal güvenliğe ilişkin pek çok ilke ve uygulama örneği bulunmaktadır. Zekat, sadaka, kefaret ve akrabalık bağlarının güçlendirilmesine yönelik uygulamalar, İslam'da sosyal güvenliğin temel unsurlarını oluşturur.
Buna ilaveten, İslam'da adalet, eşitlik ve insan onurunun korunması ilkeleri, sosyal güvenlik sisteminin manevi ve etik çerçevesini oluşturur.
İslam tarihinin ilk dönemlerinden itibaren toplumun refahını ve güvenliğini sağlamak amacıyla çeşitli sosyal güvenlik kurumları faaliyet göstermiştir. Bu kurumlar arasında âkile, vakıflar, sandıklar (âhilik ve lonca düzeni) ve tekâfül sistemi gibi zorunlu ya da gönüllü yapılar yer almıştır
Son dönemde İslami finansın yaygınlaşmasıyla tekâfül sistemi, Türkiye modeli olarak Katılım sigortacılık sistemi, İslam hukukçuları tarafından geliştirilmiş bir sigortacılık sistemidir.
Faiz ve garar gibi unsurlardan arındırılmış olan bu İslami sigortacılık sistemi İslami prensiplere uygun, risk paylaşımına ve yardımlaşmaya dayalı bir sosyal güvenlik sistemi bağlamında tekâfül olarak piyasada yerini almıştır.
İslam'ın sosyal güvenlik anlayışı, Kur'an ve sünnet ışığında değerlendirilmesi gereken bir konudur. Geçmişten günümüze İslam toplumlarında sosyal güvenliğin nasıl uygulandığına dair pek çok yöntemler mevcuttur. Ayrıca modern sosyal güvenlik sistemleri ile İslamî yaklaşımlar arasındaki benzerliklerin olmasının yanında farklılıklar da vardır.
Günümüz toplumlarında insanın ihtiyacına göre farklı modeller kullanılıyor olsa da İslami modellerin varlığının daha kapsayıcı formüller içerdiği uygulamalardaki katılımcılık açısından insanın sürdürülebilir faydasına yönelik olduğu görülecektir.
Sosyal Güvenlik ve Sigorta Nedir?
Sosyal güvenlik, bireylerin kendi kontrolleri dışında maruz kalabilecekleri maddi kayıplardan korunmalarını sağlayan bir güvencedir. Sosyal riskler; mesleki, fizyolojik ve sosyo-ekonomik kategorilere ayrılabildiği gibi, fiziki ve ekonomik unsurlar ya da farklı perspektifler doğrultusunda da değerlendirilebilir.
Uluslararası çalışma sözleşmesine göre sosyal riskler, hastalık, hastalık yardımları, analık, sakatlık, yaşlılık ve iş kazası gibi durumları kapsamaktadır. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, sosyal güvenlik, bireylerin ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasını temin eden bir sistemdir.
İnsanlık tarihi boyunca, bireyler temel ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, yaşamlarını güvence altına alma çabası içinde olmuşlardır.
Beslenme ve barınma gibi temel gereksinimlerin ötesinde, yoksullukla mücadele etme, yaşlılık, hastalık, kaza gibi yaşam risklerine ve doğal afetlere karşı korunma ihtiyacı her dönemde varlığını sürdürmüştür.
Zaman içinde insan düşüncesinin gelişmesiyle birlikte, riskler ve ihtiyaçlar da artmış; bireylerin bugünü ve yarını için güvenlik arayışı daha da önem kazanmıştır. Bu süreç, toplumsal dayanışma ve bireyin korunmasını esas alan "sosyal güvenlik" fikrinin doğmasına zemin hazırlamıştır.
Sosyal güvenlik ile ilgili tarih boyunca farklı yöntemler kullanıla gelmiştir. Bunlardan en belirgin olanı biriktirme yöntemidir. Modern dünyada tasarruf, çeşitli araçlarla desteklenmektedir. Bunlar Banka mevduatları, insanlar gelirlerinin bir kısmını vadeli veya vadesiz hesaplarda biriktirerek gelecekteki ihtiyaçları için saklar.
Emeklilik fonları, uzun vadeli tasarruf sağlayarak bireylere yaşlılık dönemlerinde ek gelir sağlar. Bireysel sigortalar, hayat sigortası, sağlık sigortası gibi araçlarla bireylerin kendilerini ve ailelerini güvence altına almaları sağlanır.
Bunun yanında altın, döviz, gayrimenkul yatırımları, geleneksel tasarruf yöntemleri arasında yer alır ve özellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde tercih edilir.
İslam ekonomisinde ise tasarrufun faize bulaşmadan yapılması esastır. Bu nedenle, faizsiz finansal araçlar (katılım bankacılığı, altın/gayrimenkul yatırımları, İslami sigorta-tekâfül) yaygın olarak tercih edilmektedir.
Sosyal güvenliğin bir diğer yöntemi yardımlaşmadır. Yoksul, hasta, yetim ve muhtaçlara yardım, dini ve ahlaki değerlerden kaynaklanır. Tarih boyunca bu amaçla dernekler kurulmuştur. Antik Yunan, Roma ve Mısır’da savaşlar ve salgın hastalıklar nedeniyle mağdur olanlara destek veren dernekler vardı.
Avrupa'da da benzer sosyal güvenlik kuruluşları oluşturulmuş, 13. yüzyıldan itibaren esnaf loncaları bu alanda önemli roller üstlenmiştir. Fransa'da mutualité, İngiltere'de friendly societies, Avrupa'da brotherhood societies gibi yapılar, üyelerine doğum, evlilik ve ölüm gibi durumlarda mali ve sosyal destek sağlamıştır.
12-16. yüzyıllarda Anadolu’daki Selçuklu ve Osmanlı esnaf loncaları, Avrupa’daki benzerleriyle ortak özellikler taşıyordu. “Orta” veya “teavün sandığı” adı verilen fonlarla çıraklara, ustalara, evlenenlere ve muhtaçlara destek sağlanıyordu.
12. yüzyılda ortaya çıkan Ahilik teşkilatı, Ahi Evran’ın (ö. 1261, Kırşehir) öncülüğünde gelişmiş, İslami ve ahlaki temellere dayanan Fütüvvet esaslarını benimsemiştir. Ahilik, yardımlaşma ve adaleti esas alarak tüm insanlara yardım etmeyi amaçlamıştır. Bu bakımdan, Ahilik, Fütüvvet kurumunun Türkler tarafından geliştirilmiş ve Anadolu’da yaygınlaşmış bir versiyonu olarak çalışmalarını sürdürmüş olduğu bilinmektedir.
Sosyal güvenlik teknikleri arasında özel sigortalar, gelişmiş ve yaygın bir uygulama olarak önemli bir yer tutmaktadır. Sigortanın temel amacı, bireyleri belirli risklere karşı güvence altına almaktır. Bu kavram, benzer tehlikelerle karşı karşıya kalma ihtimali olan çok sayıda kişinin bir araya gelmesiyle oluşan bir risk topluluğu (Gefahrengemeinschaft) anlayışına dayanır.
Sigorta sistemi, bu topluluğa dâhil olan bireylerin gelecekte maruz kalabilecekleri risklerin doğurduğu zararların, önceden belirlenmiş primler karşılığında sigortacı tarafından karşılanmasını sağlayan hukuki bir mekanizmadır.
Bu sistem sayesinde bireyler, beklenmedik olumsuzluklara karşı mali güvenceye sahip olurken, toplumda ekonomik istikrarın korunmasına da katkıda bulunulmaktadır.
Sigorta ise, benzer risklere maruz kalan kişilerin zararlarını belirli bir prim karşılığında gidermeyi sağlayan bir sistemdir. Topluluk/kişiler gönüllü olarak oluşturulabileceği gibi, trafik veya deprem sigortasında olduğu gibi yasal zorunlulukla da kurulabilir.
Sigorta, riskin zararlı sonuçlarını bir topluluk içinde dağıtarak azaltır. Amaç, mümkün olduğunca çok kişiyi sisteme dahil edip, primleri ödenecek tazminatları karşılayacak şekilde dengelemektir.
Özel sigorta fikri ilk kez 19. yüzyılda Birleşik Krallık’ta ortaya çıkmış ve çalışanlar, küçük primler karşılığında ölüm ve yaşlılığa karşı sigortalanmıştır. Büyük ilgi gören bu model, Avrupa ve Amerika’ya hızla yayılmış, zamanla hastalık sigortası da eklenmiştir.
Almanya ve Birleşik Krallık’ın sosyal güvenlik sistemlerinin gelişimini etkileyen özel sigorta, isteğe bağlı olup, kâr amacı güden sigorta şirketleri tarafından sunulmaktadır.
Rekabet ortamında faaliyet gösteren bu şirketler, ağır risklerden kaçınarak müşteri seçimi yapar. Tamamen prim ödeme esasına dayandığı ve zorunlu olmadığı için özel sigorta, gerçek anlamda sosyal güvenlik kapsamına girmez.
Sosyal güvenlik sistemlerinin en gelişmiş ve yaygın yöntemi sosyal sigortalardır. Devlet tarafından örgütlenen bu sistem, çalışanların karşılaşabileceği belirli sosyal riskleri işçi, işveren ve bazen devletin katkılarıyla güvence altına alır.
Katılımcıların maddi desteğiyle yürütüldüğü için katılmalı sosyal güvenlik rejimi olarak adlandırılır. Primler, riskin ağırlığına değil, ücret seviyesine göre belirlenir. Sosyal sigortanın temel amacı, zayıfı koruyarak sigortalılar arasında denge sağlamaktır.
Zorunlu katılım, devlet tarafından örgütlenme ve belirli riskleri kapsama gibi özellikleriyle özel sigortalardan ayrılır ve sosyal güvenlik sisteminin temelini oluşturur.
Diğer bir sosyal güvenlik sistemlerinden sayılan katılmasız sosyal güvenlik, önemli bir teknik olarak öne çıkmaktadır. Bu sistem, bireylerin prim ödemesine gerek kalmadan, devletin doğrudan finansman sağladığı sosyal yardımları kapsamaktadır.
İlk olarak 19. yüzyılda uygulanmaya başlayan sosyal yardımlar, günümüzde sosyal sigortalarla birlikte sosyal güvenliğin iki temel unsurundan biri haline gelmiştir. Ancak, sosyal yardımlar sosyal sigortalar kadar kapsamlı ve örgütlü bir yapıya sahip değildir.
Sosyal sigortalar, belirli bir finansman modeliyle (prim ödemesi esasına dayanarak) daha sistemli bir şekilde işlerken, sosyal yardımlar daha çok ihtiyaç sahibi bireylere yönelik olup, genellikle devlet bütçesinden finanse edilir.
Özetle, Sosyal güvenlik, “bireylerin yaşamları boyunca karşılaşabilecekleri çeşitli riskler nedeniyle gelir veya kazanç kaybına uğramaları durumunda, başkalarının yardımına muhtaç olmadan ekonomik ve sosyal güvence sağlayan önlemler bütünü” olarak da ifade edilebilir.
Sigorta, en temel anlamıyla, gelecekte meydana gelme ihtimali bulunan risklerin doğuracağı maddi zararların, önceden belirlenen bir ödeme (prim) karşılığında güvence altına alınmasıdır.
Öte yandan, İslam tarihinde sigortacılık kavramının kökeni, İbn-i Abidin’in Reddü’l-Muhtar adlı eserinde geçen “sevkere” kelimesine dayanmaktadır. Arapça’da sigorta kavramı, “güvence vermek” ve “güven telkin etmek” anlamlarına gelen “te'min” kelimesiyle ifade edilmektedir.
Bu terim, sigortanın temel işlevi olan riskleri güvence altına alma ve bireylere ekonomik istikrar sağlama anlayışını yansıtmaktadır…
Dünya hayatının güvenliğinin yanında sonsuz yaşam yurdu olan âhiretin güvenliği için, diğer bir ifade ile âhiretin kazanılması adına yapılması gerekli sigorta işleminden ve uyulması gereken değerlerden de gâfil olunmaması dileğiyle,
Vesselam,
Prof. Dr. Saim Kayadibi
Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF)
Not: Bir sonraki yazımızda katılım sigortacılığı ile devam edilecektir…
İngiltere’de Zirvede Hangi Türkler Var?
30.09.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Sumud: Dünyanın Vicdanı YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Üstad'ın Psikanalizi Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025