metrika yandex
  • $41.97
  • 48.91
  • GA38760

Haberler / Yorum - Analiz

Deprem Gerçeği, Barınma Hakkı ve Devletin Sorumluluğu / Mehmet Altuntaş

28.10.2025

 

Deprem gerçeği, Türkiye’nin sadece jeolojik değil, insan hakları sınavıdır. Güvenli barınma hakkı, devletin lütfu değil; her vatandaşın doğuştan hakkıdır. Balıkesir Sındırgı’da yaşanan 6,1’lik son sarsıntı bu hakkın acil hatırlanması gerektiğini gösterdi. TOKİ’nin 500 Bin Sosyal Konut Seferberliği, bu hakkın kurumsal ifadesidir. Ama kalıcı çözüm için, hem devletin hem toplumun aynı kararlılığı göstermesi gerekir.

Güvenli Bir Ev, İnsan Olmanın Hakkıdır

Türkiye, fay hatları üzerinde kurulmuş bir ülke. Bunu artık bilim değil, yaşadığımız acılar öğretiyor. 1939 Erzincan’dan 1999 Gölcük’e, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerden bugüne kadar geçen sürede aynı sahneler, aynı yıkımlar tekrarlandı.
Ama asıl yıkım, binalarda değil; güvenli bir yaşam kurma umudumuzda oldu.
Barınma hakkı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. maddesinde açıkça belirtilir: “Her insan sağlık ve esenlik için yeterli bir yaşam standardına ve barınmaya hakkı vardır.” Bu nedenle güvenli bir ev, bir ayrıcalık değil; devletin güvence altına almakla yükümlü olduğu temel bir insan hakkıdır.

Şimdi dikkat kesilmemiz gereken bir başka işaret var: Balıkesir Sındırgı’da 27 Ekim 2025 gecesi merkez üssü Sındırgı olan 6,1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.  Derinliği yaklaşık 5,99 km olarak açıklandı. 
Bu yeni sarsıntı, hâlâ “riskli yapı” konusu ile yüzleşilmediğini bir kez daha hatırlattı.

Türkiye, bu hakkı sadece afet sonrası hatırlamaktan vazgeçip, artık devlet politikası olarak benimsemelidir.

Barınma Hakkı, Sosyal Adaletin Aynasıdır

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından yürütülen “500 Bin Sosyal Konut Projesi”, 81 ilde afet riskine karşı güvenli ve uygun maliyetli evler inşa etmeyi hedefliyor. Bu proje, sadece bir konut üretimi değil; sosyal adaletin, fırsat eşitliğinin ve yaşam hakkının somutlaşmış halidir.

Ancak Balıkesir Sındırgı’da yeniden yaşanan 6,1’lik sarsıntı gösterdi ki; milyonlarca insan hâlâ yıkılma riski taşıyan yapılarda yaşıyor. Bazıları maddi yetersizlikten, bazıları da “nasıl olsa bana bir şey olmaz” düşüncesinden dolayı kaderine razı durumda. Oysa güvenli bir ev, sadece duvarları sağlam bir yapı değil; insan onuruyla, huzurla ve güvenle yaşayabildiği bir alan demektir.

Bu noktada yerel yönetimlere, belediyelere ve her bir vatandaşa büyük sorumluluk düşüyor. Barınma hakkını korumak, sadece devletin değil; toplumun da vicdan borcudur.


Devletin Görevi, Toplumun Vicdanıdır

TOKİ bugüne kadar 1 milyon 740 bin sosyal konut inşa ederek bu ülkenin şehirleşme tarihine önemli bir iz bıraktı. Şimdi bu tecrübe, 81 ilde 500 bin yeni konut hedefiyle daha geniş bir seferberliğe dönüşüyor.
Üstelik bu kez ilk kez İstanbul’da kiralık sosyal konut modeli devreye girecek. Bu, insanların sadece ev sahibi olmalarından öte, “etkin bir barınma hakkı” çerçevesinde yaşama imkânı sunmayı amaçlıyor.

Dünyaya baktığımızda; Japonya’da, deprem riski yüksek bölgelerde devlet, kamu kiralık konutları inşa ediyor; Almanya ve Hollanda’da ise sosyal konutlarda enerji verimliliği ve afet güvenliği birlikte planlanıyor. Türkiye de bu anlayışı benimseyerek, insan hakları temelli bir şehirleşme modelini hayata geçirebilir.
Bir binayı sağlam yapmak yetmez. O binayı insanca yaşanabilir kılmak gerekir. Altyapısı güçlü, yeşil alanları korunmuş, sosyal adaleti gözeten şehirler… İşte gerçek kalkınma, işte gerçek güvenlik budur.

Yaşam Hakkı, Siyaset Üstüdür

Deprem, hiçbir ideoloji tanımaz. O yüzden yaşam hakkı da siyaset üstü bir meseledir. Türkiye’nin geleceği, ekonomik büyüklüğünden önce, vatandaşlarının ne kadar güvende yaşadığıyla ölçülmelidir.

Bugün devletin TOKİ eliyle başlattığı seferberlik değerlidir. Ama bunun kalıcı bir dönüşüme evrilmesi için hem merkezi yönetimin, hem yerel yönetimlerin, hem de toplumun aynı vicdani bilinçte buluşması gerekir.

Balıkesir Sındırgı’da tekrar sallanan bu coğrafya bize hatırlatıyor:

Deprem öldürmez, ihmal öldürür. Ama insan haklarına dayalı bir şehirleşme anlayışı, bir milleti yeniden ayağa kaldırır.

Mehmet Altuntaş

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş