metrika yandex
  • $41.96
  • 48.87
  • GA38760
Feraset

İslami Finans ve Ekonominin Geleceğine İlişkin İyimser Bakış

Prof. Dr. Saim KAYADİBİ
29.08.2024

Her şeyin olduğu gibi finans, bankacılık ve ekonominin de aslında insan için var olduğu gerçeğini önce hatırlamak gerekir. Bir sınav veriyoruz bu dünyada, Hz. Adem’le başlayan bir sınav. “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.”[i] İslam insanı ilgilendiren her konu ile ilgilenir. İktisadi konular da bunlardan biridir. Bu dünyada bulunma amacı belli olan her Müslüman o yüce yaratıcı Allah’ın (cc) ahkâmına göre hayatını şekillendirmekle yükümlüdür.

Bu gerçeğin farkında olduğumuzu düşünerek devam edelim.

Hz. Ömer'e (r.a.)  atfedilen bir rivayete göre, maddi değerlerle olan ilişkinin mahiyeti kişinin karakterini belirteceğine dair şu sözü çok anlamlıdır: “Bir kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın. Onun dirhemle ve dinarla olan ilişkisine bakın!" O yüzden öncelikle ekonomi, finans ve bankacılık konularını kendi dünya görüşümüze göre şekillendirmek en önemli sorumluluklarımızdan biri olsa gerek.

İslam ekonomisi ve finansı üzerine birçok eleştirilerle karşılaşıyoruz. Dünya sisteminin seküler bir anlayışla dizayn edildiği günümüzde iktisadi faaliyetlerin kısa sürede İslamileştirilmesinin mümkün olamayacağını kabul etmemiz gerekir. Resulü Ekrem Efendimizin (sav) yaşadığı toplumu şekillendirebilmesi için bile 23 yıla ihtiyacı olduğunu hatırlarsak ekonomik faaliyetlerimizin tamamen İslami ilkeler çerçevesinde olması için epeyce çalışmaya ihtiyacımız vardır.

Modern anlamda Türkiye’de Katılım finans ve ekonominin yoğun bir şekilde gelişme sürecinin 20 yılı geçmediğini kabul etmemiz gerekir. 2005 yılı ve öncesini bu sahanın kuluçka dönemi olarak kabul etmek gerekebilir. Bu yüzden İslami bir ekonomi sistemin tam teşekküllü uygulanabilmesi için önümüzde en az 10 yıllık gibi bir sürenin daha var olduğunu kabul ederek iyimserliğimize devam etmeliyiz.

İslami finans yada diğer adıyla Katılım finans sahasının son yıllarda yadsınamayacak büyüklükte hem ulusal hem de uluslararası alanda sürekli bir ivme ile gelişmesini sürdürmekte olduğu görülür. Faizsiz bir ekonomik sistemin olabileceğini tahayyül edemeyen, hatta kabul etmek bile istemeyen kimi çevrelerin artık bu sahada yapılan ciddi çalışmalar karşısında paradigma değişikliğine gidilmesi gerektiği gerçeğini itiraf ettikleri görülmektedir.

Meseleyi sadece maddi boyutta, pazar büyüklüğüne bakarak değerlendirmek uygun olmayabilir. Çünkü İslam ekonomisi ve finansı bir yaşam biçimi, bir dünya görüşüdür. Bu dünyada varlık sebebimizin piyasaya yansımasıdır. Ancak birkaç rakamla da ifade etmek gerekirse Katılım finansın küresel pazar büyüklüğü 2024 itibariyle 4 trilyon doları aşmış, küresel bankacılık sektöründeki varlık payları ise yüzde 2’ye yükselmiştir.[ii]  Bu pazarın sağlıklı kanallara yönlendirilmesi ve yönetimi ile dünya üzerinde Müslümanların yoksulluk ve ezilmişlik durumları giderilebilir. Sermayenin sağlıklı bir şekilde yönetimi ile girişimciliği teşvik edici projeler öne çıkarılabilir. Bunun için samimi insanların ellerini taşın altına koyma cesaretini göstermeye ihtiyaç vardır.

2010'larda İslami finansın Pazar payının 1 trilyon dolar civarında olduğu hatırlanırsa on yıl gibi bir süre zarfında en az ikiye katladığını görmek gelişmeyi görme bakımından oldukça iyidir. Türk Katılım bankacılığı özelinde değerlendirildiğinde sektörün sadece 2017 yılındaki payı %5 iken 2023 yılında bu pay %8,5'e, aktif büyüklüğü ise bir önceki yıla göre %51 artarak 2 trilyon TL'yi aştığı görülür. Kârlılık açısından ise 2023 yılında Katılım sektörünün %83 oranında net kâr elde ederek, 39 milyar TL'ye[iii] ulaşması iyimserliğimizi korumamıza yardımcı olacaktır.

Katılım finansın İslami prensipler çerçevesinde sosyal adalet, yoksulluğun azaltılması ve sürdürülebilir kalkınma gibi etik ilkeler üzerine inşa edilmiş olması sahanın kabul görmesinde etkili olan finansal modeller üretmesiyle öne çıktığı hatırlanmalıdır.

Sadece Türkiye’mizde değil bütün dünyada bu yöne doğru bir yöneliş vardır. Her ne kadar insanlık yaşadığı tecrübelerden hızlıca ders almasa da bu noktaya çok kısa bir süre sonra çaresiz gelinecektir. Bu hakikatin göstergeleri dünyada yaşanan finansal çöküşler ve ekonomik krizlerin sonuçlarında defalarca tecrübe edildi. Algı yönetiminin ekonomiyi ne derece etkilediğini daha önce yaşanan krizlerin sonuçlarından biliyoruz. Bir ülke ekonomisinde oluşturulan algılar ve yaşanan olumsuz göstergeler krizlere neden olabilmektedir. Örneğin 1772 Londra krizi, 1929 Büyük Buhran, 1987 Wall Street Krizi, 1973 Petrol Krizi, 1997 Tayland’da başlayan Asya kriz, 2001 Türkiye Milli Güvenlik Kurulu Ekonomik Krizi, 2008 Mortgage krizi[iv] ve en son Koronavirüs gibi krizler sadece dünyanın yaşadığı bazı krizlerden bir kaçıdır. Bütün bu krizlerin temelinde İslami finans ve ekonomi ilkelerinin piyasaya hakimiyetinin çok sınırlı olmasından kaynaklandığını itiraf etmek gerekir.

İyimserlik hayatı anlamlı yaşayabilmek için insanın kazanabileceği en önemli davranışlardan biridir. İnsan iyimser olduğu sürece hayat daha anlamlı olacaktır. Tersi olan kötümserlik ise hayatı çekilmez kılacak, yersiz ruhi bunalımlara ve krizlere götürecektir. Zaten insanın eşyayı algılama yöntemi değil midir sonucu tayin eden? Niyet khayır akıbet khayır demiş tecrübe sahipleri.

İslami finans ve ekonomiyi kendine has değerler üzerinden ele almak gerekir. İnsanın hayatını şekillendirmesi gereken İslam ekonomisinin seküler değerler üzerinden ele alınması yanlış sonuçlara götürür. Çünkü insan belirli bir gaye için yaratılmış ve belirli bir gaye için bu dünyada varlık serüvenini devam ettirmektedir.

İslami finansın ve ekonomisinin geleceğini de insan endeksli olarak okumak gerekir. Ne kadar insan yaratılış gayesine, yani özüne dönerse o kadar finans ve ekonomi asıl fonksiyonunu icra etmeye başlayacaktır.

Elbette teknolojik gelişmeye bağlı olarak finans ve bankacılık işlemlerinde göz ardı edilemeyecek değişimler gerçekleşmektedir. Yaratılış gayemizi belirleyen değerlerimizden taviz vermeden, sekülerleşmeye yönelmeden değişimi olgunlukla karşılamak gerekir. Geleceğimizi de bu anlayış bağlamında bir model geliştirerek yorumlamalıyız.

Her sahada olduğu gibi finans ve bankacılık konusunda da geleceği nasıl daha fazla düşünebilir, gelecekle ilgili daha etkin öngörülerde nasıl bulunabiliriz diye ilke ve yöntemler teşekkül edilmeli. Sadece düşünmek ve tahmin etmekle kalmayıp aynı zamanda geleceği tasarlayıp dizayn da etmek gerekir. Bir çok kurumlarımız bankacılık ve finans konularında kayda değer çalışmalar yapmakta sahanın gelişmesine öncülük etmektedirler. Ancak gelecek düşüncesi ve tasarımı konusunda oldukça eksik olduğumuzu itiraf etmeliyiz. İlkesel ve metodolojik olarak geleceği nasıl tahmin ve dizayn edeceğimize yönelik çalışmalara ihtiyacımız var.

Dünyada ilgi uyandıran şahsiyetlerin çoğunluğunun gelecekle ilgili konularda projeler yapan kişiler olduğu ortadadır. Popüler insanların çoğunun bu sahada kendini göstermeleri tesadüf olamaz. Geçmişte medeniyetler inşa eden gelecek tasarımcılarımız gibi yaşanılan çağa ve sonrasına ışık tutacak bizden olan gelecek tasarımcılarına ihtiyacımız var.

Her ne kadar internet, fintech, chatGBT, yapay zekâ, robotik teknolojiler gibi teknolojik gelişmeler bütün aparatları ile birlikte insanın yaşam standartlarını yükseltse, işlerini kolaylaştırsa, prosedür maaliyetlerini azaltsa da gelecekle ilgili çözüm yolları ürettiği söylenemez. Bu gelişmelerin gelecek çalışmalarında işbirliği içinde olduğunu şimdilik söylemek mümkün değildir. Finans sahasında Fintech’in bankacılık işlemlerini ve finansı bireyselleştirdiği ileri sürülmekte. Yeni internet bankacılığında artış görülürken, birçok bankaların fiziki bankacılıktan internet bankacılığına doğru bir yöneliş içinde olduğu bilinmektedir. Merkez Bankaları dijital para birimleri çıkarmak için çoktan hazırlıklarını yaptılar bile. Bu bakımdan teknoloji bir bakıma paraya olan bakış açısını bile şimdiden değiştirmiş görünüyor. Ortaya çıkan binlerce farklı kripto paralar buna örnek olarak verilebilir.

Sürekliliğin varlığını koruyabilmesi hem dayanıklı olmasına hem de değişime uyumlu bir şekilde yenilikleri kabullenebilmesine bağlıdır. Bu yüzden değişimden bağımsız, gelişmelere kayıtsız kalınarak varlık kazanabilmek mümkün değildir. Bu bakış açısı ile görülecektir ki gelecek çalışmalarına verilecek önem daha hayati bir durum olmaktadır.

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki herkes gelecekten endişeli, kaygı dolu bir hayata borçlu olarak dünyaya gelmektedir. Bir bakıma küresel kaygılar çağı olarak adlandırılabilecek, gelecek korkusu ile dolu bir çağdayız. Gelecek korkusu da ancak gelmekte olana hazırlık yapılması ile aşılabilir, üstesinden gelinebilir.

Geçmişle geleceği harmanlayabilecek düşünce donanımına sahip nesillerin eğitimi gündeme gelmektedir böylece. Elbette gelecekte olacakların öngörüsü geçmişte olanların idraki ile teşekkül edebilir. Bu idrakin ülkemizde ve insanımızda var olduğunu biliyoruz. Hâlihazırda gelecek çalışmalarında yeterli altyapıya sahip olmadığımız ileri sürülüyor olsa da bunu yapabilecek iradenin ve vizyonun olması hedefin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel olan kararsızlık durumunun ortadan kalktığını gösterir. Yapılması gereken, hemen vakit kaybetmeden imkân dahilinde projelere yönelmek, çalışmayı ana gösterge olarak hedefe koymaktır.

Şunu açıkça itiraf etmek gerekir ki İslam ekonomisi, finansı ve bankacılığı ile ilgilenenlerin iyi niyet tavırlarına ilaveten iyimser bakış açılarını kazanmalarına da ihtiyaç vardır. Öncelikle bu sahada çalışmalar yapanların bunun gerekliliğinin farkına varması gerekir. Çünkü her şeyden önce günümüzde yaygın olan konvensiyonel ekonomi ve bankacılık sisteminin esâmesi bile okunmazken ilkeler bağlamında İslam ekonomisi ve finansı vardı. İslam’ın öngördüğü iktisadi sistem, finans ve bankacılık aslında insanlığın ihtiyaç duyduğu yegâne iktisadi hayat biçimidir. Bu değişmez gerçek, zamanın teknolojik gelişmelerine göre yorumlayacak modellerin geliştirilmesiyle ancak ortaya konulabilir. İşte bu yüzden öncelikle İslami bankacılık, finans ve ekonomi konularında çalışan farklı katmanlardaki saha uzmanlarına iyimserlik yetisinin kazandırılmasına özen gösterilmesi gerekir.

Geçen hafta Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF) Webinar serisinin on dördüncü oturumunda Katar Hamad bin Khalifa Üniversitesi'nden  Prof. Dr. Ahmet Faruk Aysan'ı "Future of Islamic Finance & Economy"[v] başlıklı sunumu ile misafir ettik. Yukarıdaki yazımı Ahmet hocanın konuşmalarından esinlenerek kaleme aldım. Kendisine aydınlatıcı sunumundan dolayı teşekkür ederim.

Açıklama: giyim, kişi, şahıs, iç mekan, adam, insan içeren bir resim

Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Prof. Dr. Saim Kayadibi

Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF)

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş