Boykot kavramını içselleştirmiş bir sistem olarak İslam Ekonomisini başlı başına bir boykot sistemi olarak görmemiz yanlış olmaz. Boykot bir bakıma adaletsizliğe, haksızlığa, zulme başkaldırının adıdır.
İslam ekonomisi de varoluşu ile aynı değerleri paylaşır. Haksızlığa, sömürüye, faiz ve tekelleşmeye karşı meydan okumanın, ekonominin temel unsuru olan risk paylaşımını yok sayan, belirli bir zümrenin daima kazanıp, çoğunluğun hep kaybetmeye mahkûm olduğu insanlık dışı ekonomik sisteme alternatif bir model öne sürmenin adı olarak görülen bir iktisadi sistemdir.
7 Ekim 2023 Tarihinde başlayan Aksa Tufanı bir yılını doldurdu. Bu tufan gerçekte oluşumunu haksızlığa, sömürüye, haksız işgale, zulme, vahşete, soykırıma başkaldırının bir adı olduğunu bütün dünyanın vicdanında göstermiştir. 1948’de başlayan İsrail terörünün yaptıklarını burada yazmaya, yaptıkları zulümleri, soykırımları, canice katlettikleri çocukları anlatmaya çalışmak mümkün değildir. Kitaplara sığmaz zaten.
İşin daha da vahim yanı dünyada güç gösterisini yapan, güya insanlığa demokrasi, insan hakları getirme iddiasında bulunan bukalemunların bu vahşete ortak olmaları, diğer bir kesiminin de aynı vahşete sessiz kalmaları, üç maymun rolünü üstlenmeleridir.
Siyonist İsrail’in yaptığı vahşete karşı içinde insani duyguları barındıran bazı Musevilerin bile baş kaldırmış, isyan barağını çekmiş olmaları üzerinde düşünülmesi gereken ayrı bir konudur. Aksa Tufanı başta söylediğim gibi sadece Müslümanların meselesi değildir. İçinde insanlıktan nasibi olan her bir insanın varlık meselesidir. O yüzden dünyanın her yerinde Siyonist İsrail’in yaptığı vahşete baş kaldıran vicdanlı insanların sayıları her geçen gün artmaya devam etmektedir.
Siyonist İsrail’in saldırılarını bir savaş olarak görmek mümkün değildir. Bu olsa olsa bir soykırımdır. Bir savaşta eşit şartlarda, ya da birbirine yakın güçlerin çatışması beklenir. Tarafların az ya da çok, eşit şartlarda savaş araçlarının, düzenli ordularının olması gerekir. Oysa ortada bir avuç inanmış Müslümanın varlık mücadelesi vardır. Bir tarafta bir avuç inanmış Müslüman, diğer tarafta yüksek teknolojili tam donanımlı savaş araçları olan İsrail ve onların destekçisi bir bakıma köleleştirilmiş Avrupa dünyası. Bu bir avuç Müslümanın ne düzenli ordusu ne savaş araçları, ne de savaş teknolojileri vardır. Sadece 1948’den beri içlerinde yoğrulmuş özgürlük ateşi vardır. İşte bu ateş bütün dünyayı yakıp kavurmaya yetecektir. Bu hakikati biliyor ve vaktin geleceğine inanıyoruz.
Bunun bir savaş olmadığını artık bütün dünya görmektedir. Çünkü hiçbir savaşta bir ülkenin topraklarının %80'i yok olmamış, nüfusun %100'ü yerinden edilmemiş ve ölenlerin %50'si çocuk olmamıştır.[i] Oysa Gazze’de durum tam da bu şekilde olmuştur. Vahşice bir soykırım uygulanmakta ve bu soykırım, kötülükte birleşen ama iyilikte bir türlü birleşemeyen milletlerin gözü önünde olmaktadır.
Birleşmiş Milletler diye bir kurum yok aslında. 5 ülkenin hegemonyasının olduğu zulüm çarkının işletilmesi için bir araya gelmişlerin topluluğu var sadece. O yüzden “Dünya 5’ten Büyüktür” ve bu büyüklüğünü göstermek gerekir. Er ya da geç bütün milletlerin temsil edilebildiği bir milletler topluluğunun inşa edilmesi kaçınılmaz bir zaruriyet olarak durmaktadır.
Yapılan katliama, cinayetlere, soykırıma ortak olmasından dolayı kıyamete kadar sadece İsrail değil aynı zamanda bu terör örgütünün hamisi olarak duran ABD ve diğer Batılı ülkeler bu lânetten paylarını alacaklar, bundan kaçış yolu bulamayacaklardır.
Artık bütün dünya anlamıştır ki İsrail diye bir devletin asla mümkün olamayacağı, devlet olarak anılmasının insanlık için büyük bir utanç kaynağı olduğunun apaçık herkes tarafından bilinir hale gelmiş olmasıdır. Batılı güçler tarafından ellerine silahlar tutuşturulmuş bu Siyonist sapkınların olsa olsa bir terör örgütü olabileceğidir.
1948’den beri peyder pey evlerinden, işlerinden barklarından, yurtlarından edilen bir avuç Müslüman Filistinlilerin Aksa Tufanı ile son ölüm kalım savaşı vererek kurtuluş savaşını başlattıkları bir hareket olarak görülmesi gerekir. Bütün Müslümanların üzerine bu hareketi desteklemek farzı ayındır.
Bu özgürlük hareketine katılmak ise şimdilik farzı kifaye olsa da farzı ayın haline gelmesi an meselesidir. İşte o an geldiği zaman her şeyini bırakıp o Siyonist canilerle çatışmaya girmekten bir saniye bile geri durmayacak sayısız inanmış Müslümanın var olduğu bilinmelidir. Ve o anı heyecanla yüreğinde bekleyenlerin sayısının kimsenin tahmin edebileceği sayıların çok ötesinde olduğu da bilinmelidir. Çünkü bu gerçek Allah’ın (CC) vaadidir. O gün geldiği zaman yer yüzünde hiçbir Siyonist için güvenli bir yer olmayacaktır. Taş, ağaç, hayvanlar dahil bütün varlıklar bu insanlık düşmanı terörist canileri temizlemek için var güçleri ile beraber hareket edeceklerdir.
Bundan gerçekten kaçış yoktur. O yüzden şimdiden o Siyonist çakallarını anlayacakları dilden uyarmak lazım. O teröristleri destekleyenlerin de aynı akıbetle yüzleşecekleri hatırlatılması gerekir. Yeryüzünde ne o Siyonist teröristlere ne de onlara destek olanlara güvenli bir yer kalmayacaktır. Ellerindeki silahlara güvenen o kibirli ülkelerin akıbetlerinin nasıl bir yok oluşla yüzleştiğine bütün insanlık hayretler içinde şahit olacaktır. Ama o zaman kibirlerine kibir katan güçlü zannettikleri silahları işlemez hale gelecek ve yok olacaklardır. Yeryüzündeki kalıntıları sadece anız yakılmış bir ekin tarlasından farklı olmayacaktır.
Bu sözler hakikatin dile gelmiş sözleridir. Er ya da geç Siyonistler ve onun destekçileri bu hakikatlerle yüzleşecekler. "Sakın zalimlerin yanında yer almayın; sonra ateş sizi de yakar."[ii] Allah’ın (CC) yanılmaz vaadidir bu.
Gelelim şimdi boykot kelimesinin kaynağına…
Etimolojik olarak boykot kelimesi, 1880'de İrlanda’da toprak sahipleri ve toprağı işleyenler arasındaki anlaşmazlığın çıkmasından dolayı toprak sahiplerini temsil eden Charles Boycott'un adından gelmektedir. Kiracılar kaybolan haklarını geri alabilmek için birlikte hareket etmenin gücüyle Boycott'u tecrit etmeye başlarlar. Bütün ilişkilerini keserler, hatta postacı bile mektuplarını götürmez olur. Her ne kadar boykot kelimesi buraya dayandırılsa da tarih boyunca birçok etkili boykotların olduğu bilinmektedir. Bunlardan en bilineni Hindistan'ın bağımsızlık sürecinde Gandi’nin başlattığı Tuz Yürüyüşü ve Amerikan bağımsızlığının fitilini ateşleyen Boston Çay Partisi. Her ikisi de İngilizlere karşı verilmiş boykot mücadelelerinin başarıya ulaşmış örnekleridir. Kelime daha sonra evrensel bir boyut kazanarak ekonomik, sosyal ve kültürel hegemonyayı kırmak, belirli hedefleri gerçekleştirmek için gösterilen çabaların toplamı anlamında kullanılmaya devam etmektedir.[iii]
Boykot bir bakıma Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) öğretisinin hayata yansımış bir halidir. “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.”[iv]
Zulme karşı bir Müslümanın duruşunu ifade eden bu hadisi şerif aslında boykotla neler yapılabileceğinin de işaretidir. Müslümanlar fiili olarak Filistin’de yaşanan soykırıma karşı duramıyorlarsa en azından iktisadi olarak savaşmanın bir yöntemi olan boykotla karşı duruşlarını gösterebilmelidirler.
İslam topyekûn bir yaşam biçimidir. İslam, diğer bir ifade ile hayatın tâ kendisi olduğu için, barış ve savaş durumlarında hükümler getirmiştir. Bu nedenle, cihad hukuku doğal bir süreçte hayatın bir parçası olarak kabul edilmelidir. Dinin temel amacı, makāṣid araştırmaları aracılığıyla çok iyi bildiğimiz gibi, “def‘ul mefsedeh ve celbul menfa‘ah”dır. Yani kötülüğü defetmek ve insanın faydasına olanı getirmektir. İslam, bir din olarak kötülükleri önlemek ve insanın faydasına olan şeyleri tesis etmek için gelmiştir. Dolayısıyla, özellikle Müslüman toplumların bir devlet bünyesinde temel görevleri, yeryüzündeki yaşam tarzını iyileştirmek için var güçleri ile mücadele etmek olmalıdır. Evrensel bir kavram olarak bu anlayış cihad kavramı ile varlık kazanır.[v]
Zaten dinin özünün nasıl kavranılacağını yine bize Peygamber Efendimiz (sav) şu hadisi ile öğretmektedir: Ra’sul emri el-Islām ve-‘amūduhu el-ṣalāt ve zirvetu sanāmuhu al-cihād” (İşin başı İslam’dır, onun direği namaz ve zirvesi de cihâddır).[vi]
Birçok savaşla elde edilemeyecek kazanımlar boykot sayesinde elde edilebilir. Bunun örneklerini tarihten biliyoruz. Hatta düşmanla yüz yüze çarpışmaktan, cihad etmekten belki daha etkili bir çatışma yöntemidir boykot… Hele günümüzde bütün Müslümanlar üzerine farzı ayın olan bir cihad yöntemidir diyebiliriz. Böylesi bir cihad yöntemine gücü yetmeyen hiçbir insanın, hiçbir inanmış Müslümanın olacağını düşünmek mümkün değildir. Bu mücadeleyi hafife alanlara da Allah (CC) akıl, fikir, feraset versin…
Allah’ın vaadi elbette bir gün gerçekleşecektir. Ama biz insan olmanın verdiği bilinçle terör örgütü İsrail mallarını ve İsrail’i destekleyen firmaları boykot etmeli. Onların vahşetini durdurabilmek için güçlerini kırabilmek adına Müslüman olmanın şahsiyetini göstermeli, iktisadi savaşımızı vermeli, üzerimize düşeni yapmalıyız...
Vesselam,
Prof. Dr. Saim Kayadibi
Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Enstitüsü (MÜİSEF)
[i] The Spectacle, there has never been a war in which 80% of the land was destroyed, 100% of the population was displaced, and 50% of the dead were children (substack.com) (Erişim: 08 Ekim 2024)
[ii] Hûd Suresi: 11/113. Ayet
[iii] Yükselen sivil güç: Boykot, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gorus-yukselen-sivil-guc-boykot/3048167 (Erişim: 08 Ekim 2024)
[iv] Hadis, Müslim, Îmân 78; Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17
[v] Kayadibi, Saim. (2022). The State and Policies of an Islamic Government, (Kuala Lumpur: IIUM Press, IIIT, 2022), s.191.
[vi] Aḥmed İbn Ḥanbel, Müsned, c.5, s. 231; Tirmīzī, İmān, no: 8; Nevevi, 40 Ḥadīs, ḥadīs no: 29.
İngiltere’de Zirvede Hangi Türkler Var?
30.09.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Sumud: Dünyanın Vicdanı YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Üstad'ın Psikanalizi Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025