metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

Merhaba Asteğmen'im

MEHMET YAVUZ AY
20.06.2020

Merhaba Asteğmen’im

(Merhaba Binbaşı’m / Ferman Karaçam Yazısı Üzerine)

Aramıza hoş geldin! Safalar getirdin.

İnce ruhunun içli kalbinin berrak zihninin hülasası hiç kısılmayan sesine soluğuna kelimelerine selâm!

37 yıl öncesine giden hafızana Diyarbekir’in bizi misafir ettiği yolumuzun kesiştiği günlere selâm!

Her İslâm beldesinin kendi derdine düştüğü, lime lime olduğu

Eylül 1919’un nefes almakta zorluk çekilen günlerinde,

Paris Konferansının ayrılığı teşvik eden kışkırtmalarını

Meclis-i Mebusan’a gönderilen telgraflarla reddeden Kürd aşiretlerinden

1919’un işgal günlerinde et ve tırnak gibi görülen Türk ve  Kürd’ünden

Diyarbekir Askerî Cezaevi ve Demografik Yapı Operasyonlarına nasıl gelinir?

Yıl 1983…

Diyarbekir Askerî Cezaevi… Görev yapmayı hiç istemediğin bir yer; gözlerinin derinine oturmuş kaygılar, yüzünden taşan acının perişanlığı ile hafızamda yer edindiğin günler…

Asker yürüyüşleri, marşlar, andımız, “ne mutlu türküm diyene” sloganı, defalarca tekrarlatılan İstiklâl Marşı cezaları… Millî semboller niye heba edilir, işkence aracına niçin dönüştürülür? İstiklâl Marşı, bayrak ve dilimizi Kürd gençlerinin nefret objelerine dönüştürmek hangi akla hizmettir?

İnkılâp tarihi kitapları, Atatürk kimdir, altı ok, tarihte kurulmuş Türk devletleri üzerine her gün sözlü soruların cevaplanması…

Diyarbekir Askerî Cezaevi, işkencenin binbir çeşidinin; alışkanlığın ötesinde hayat biçimine, âdeta ibadete dönüşerek PKK’lılara ve onlardan ayrılarak İslâm olmayı seçmiş mahkûmlara uygulandığı bir cinnet kuyusu…

İşte burada, mahkûmlar, dizüstü çökmüş yan yana dilleriyle havalandırma boşluklarının zeminini temizlerler. Filistin askısında lağım çukurlarına batırılırlar. Çırılçıplak karda süründürülürler. Lağım suları dökülmüş tek kişilik hücreye yirmi kişi kucak kucağa tıkılırlar. Koğuşlarına lağım suyu dökülür, arama bahanesiyle yatakları parça parça edilir. Hamamda başları sabunluyken su kesilir, küfür/tekme/tokat dayak yerler. Yemek yerken de durumları üst seviyededir. Karavanadan bot, tahta, cam, dışkı çıkar. Dışkı yedirdikleri gibi fare de yedirirler. Her yan bittir. Kibritle bit yakarlar. İşkenceyi yapan, dayak atan gardiyanlar böylelikle rahatladıklarını, stres attıklarını söylemektedir.

240 kişilik Gençler Koğuşu’ndan sorumludur. Aralarına katılır. Onlarla namaz kılar, çaylarını yudumlar. Dertleriyle ilgilenir. Öbürlerinden çok farklı bir komutandır.

Eylül 1983’ün ilk günleri cezaevinde, “tek tip elbise” giymeye karşı direniş başlar.  Yemekler boykot edilir. 4 PKK’lı kendilerini yakar… Kasım/Aralık aylarında mahkûmlar yeniden direnişe geçerler. Gençler koğuşundan 60 kişilik gurup da PKK’lıların eylemine destek verir. Gençler koğuşunun komutanı gurubu ikna etmişken, bir çavuşun aşağılayıcı ve kışkırtıcı cümleleri ortalığı birbirine katar. Çavuşa ağzına geleni söyler. Çavuş, “Komutanım! onlardan mı bizden mi yanasın?” diye provokatif bir soru sorar. “Mazlumlardan yanayım”diye haykırır. Gençler Koğuşu mahkumlarının gardiyanların acımasız saldırılarından en az hasarla çıkması için çırpınır. Çocukların öldürülmesine mani olur.  

Kürd gençlerinin  Kandil’in yolunu tutması için özel tasarlanmış bir yerdir Diyarbekir Cezaevi…

Dağkapı’da sıra sıra idam sehpalarının kurulduğu kara günlere… Surlar şahitlik etmişti. Ağaçlar şahitlik etmişti…

“Utancından kızaran kimi kolları kurumuş” ama ölmemiş bir çınardı o. Bar’a dönüştürülmüş “O Ağacın” uzak çevresinde otururken seninle… Acılarımız birleşerek büyümüş, sancılarımız batıp durmuştu bağrımıza…

Kişi, bölge, kavim ve sistem ulusçulukları birbirini besler… “Ya sev ya da terk et!” nidaları ile ortalığı inletenler, ruhen kopuş ve ayrışmanın gerçek failleri değil midir? Kim kimin neyi olur? Kim kimin çocuğudur?

Doğu’dan  Batı’dan iki Anadolu çocuğu olarak yollarımız “O Ağacın” utancına, yer yer kurumasına, bar’a çevrilmesine rağmen birleşmişti.

Her tür kuşatmaya dayatmaya karşın “İslâm’ın çocuğu olmak” gibi bir derdimiz vardı.   

İslâm Eri’nin can verdiği ağaca bakarken buğulanırdı gözlerimiz

Yüzyılı geçmiş bir huzursuzluğun bedelleri, hız kesmeyen canavarlıkları

Bize yabancı telakkilerin inançların ideolojilerin kültürlerin karşısında

Suskun bakışlarımız şiirle, denemeyle, öyküyle kozasını yırtıyordu.

Kutsanmış ideolojilere dönüştürülen ırkçılık hastalığına karşı samimi ve etken  Müslümanca tavır üstümüze vazifeydi.

“Çok şey değişmiş ama hâlâ bir şey değişmemiş” dediğin çok katmanlı iç acıtıcı gerçek karşısında

Sınavını kaybedenlerin çokluğu, karanlıkların koyuluğu, umutsuzlukların bel büken gerçekliğinde

37 yıl sonra da kalbini, vicdanını, iç sesini yitirmemiş bir gönül erine yoldaş olmak benim için bahtiyarlıktır

20.06.2020, Kardelen / Ankara

Mehmet Yavuz AY

myavuzay@hotmail.com

Yorum Ekle
Yorumlar (10)
Mehmet Baş | 24.06.2020 15:45
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Hidayet Çelik | 22.06.2020 12:26
Evet, vatanseverlik adına bu vatana çok zararlar verildi, verilmeye devam ediliyor ve maalesef verilmeye devam edecek gibi görünüyor. Bunu yapanlar ise hemen her zaman bir merkezde yönetilenler. Kaleminize sağlık...
Ali Dilsiz | 21.06.2020 12:48
Sizin gibi hakkı söyleyenlerin çoğalması duasıyla.
Hüseyin Çolak | 21.06.2020 11:01
cesur yürekle yazdığın yazıları size bağışlayan Rabbimize Hamdolsun size yazma ve cesaret gücü vermeye devam etsin
Yılmaz TAŞOVA | 21.06.2020 09:53
Edirne Kestanelik\'te 12 ay birlikte görev yaptığımız günleri hatırladım. Darbenin üzerinden sekiz sene geçmesine rağmen izleri silinmemiş olmalı ki taburda mescit yok, namazlarımızı münferit ve biraz da gözden uzak mekanlarda kılıyoruz. Peygamber ocağında Allah cc demek neredeyse yasak. Yemek duasında Allah yerine Tanrı, yani ilah kelimesi okunuyor. Halbuki islamın temel akidesi \"ilah yoktur, ancak Allah vardır\" olduğu halde özellikle seçilerek Allah lafzı duadan çıkarılmıştı ne acı. Şimdi bakıyorum da yemek duası düzelmiş ancak manası hayata ne kadar hakim ? İnşaallah lafzının düzeldiği gibi hayatımızda da la ilahe illallah diyoruzdur.
Mustafa Akyol | 21.06.2020 00:45
Diyarbakır cezaevi\'nde yaşananları, daha öncede, değişik kişilerden ve yazılardan dinlemiş ve okumuştum. Ama bu kadarda olmaz, bunların bir kısmı şişirmedir diye düşünüyordum. Şimdi sizinde yazınızdan okuyunca, doğrusu hem ülkem, hemde insanlık adına çok üzüldüm. Selam ve sevgiler değerli kardeşim.
Mehmet Yıldız | 20.06.2020 21:14
Eline,kalemine,yüreğine sağlık .Kısmen o hayatı yaşadım o acıları çektim.Selam ve dua ile.
Ökkaş AKSU | 20.06.2020 20:50
Kalemine sağlık kardeşim, olmaması gereken maziyi hatırlattın.
A. Durmuş | 20.06.2020 20:25
Sayın Yazar Hiç bir olay sebepsiz değil Üst akıl Bu topraklarda birbirimizi yiyelim diye mi idamla başlatarak bu kadar zulümler işledi. Çok tahribat oldu. Irkçılık, ben dindarım, diyenin de örtük ajandası haline geldi. Rabbim, emrettiği gibi Topluca tövbeyi ve hep beraber Allahın ipine sarılmayı lütfetsin inşallah. Teşekkürler
Mehmet Şakir Karataş | 20.06.2020 17:59
Abi ;Allah kalemine yüreğine güç kuvvet versin.