metrika yandex
  • $38.49
  • 43.7
  • GA29200
HEYBE

Anne Sıcaklığı

MUSTAFA ATILGAN
12.05.2024

13 Yaşındaydım. Karma Orta Okulu 3. sınıf öğrencisiydim. O yıl ilk defa kara lastik ya da iskarpine benzeyen plastik ayakkabı dışında bir ayakkabı ile okula gidiyordum; "keten top ayakkabısı" ile. Biraz biraz genç olmaya başladığımız dönemlerdi. Kara lastik ya da plastik ayakkabı ile okula gitmeye utanıyordum. Babama bari fiyatı onlara yakın olan "keten top ayakkabısı" alıvermesi için yalvardım, O'da kırmadı. Ve okula "keten top ayakkabısı" ile gidip gelmeye devam ediyordum.

Hatta bir keresinde, okul müdür yardımcısı okul giriş kapısı önüne durarak öğrencilerin ayakkabısına bakıyor, kara lastik ya da plastik ayakkabısı olanları kenara ayırıyordu. Top ayakkabısı olanları da, başka ayakkabın var mı diye soruyor, "var" derse içeri gönderiyor, "yok" derse onları da ayırıyordu. Ayrılan öğrencilere ayakkabı verilecekti, belliydi. Sıra bana gelince bana da başka ayakkabım olup olmadığını sordu. "Fakir ve onurlu bir genciz" ya. Yok diyemedim ve ayakkabı alamadım, keten top ayakkabısı ile devam ediyordum.

Okulun ikinci dönemi. Şubat ayının sonları. Dehşet kış, müthiş kar yağıyor. Bir taraftan yağıyor, bir taraftan eriyor, ayaz da müthiş. Ve keten top ayakkabısı her taraftan su alıyor. Adeta çıplak ayak yürüyorum.

Okuldan dağıldık. Karma Orta Okulundan Mevlana'nın oraya kadar yürüyerek geldim. Üşüyorum, titriyorum. Oradan Sedirler sokak başındaki evimize gitmek için "Arçelik"e bineceğim. Üç tekerlekli triportörler dolmuş yapıyor ve bu araçlara Konya’da “Arçelik” deniyor.  Fakat kış ve kardan arçelikler çalışmıyor ve ben o havada belki çalışmayı göze alabilecek arçelik bekliyorum. Nihayet bir tanesi "Yanık Camii"ye kadar gideceğini işime gelirse binebileceğimi söylüyor. Yanık Camii den sonra, daha evimize en az 2 km. yol var. Ama mecbur biniyorum.

Yanık Camii’de iniyorum. Aynı ayakkabılarla kar yağışı aynı şekilde devam ederken aynı ayazda eve doğru yürümeye devam ediyorum. Eve biraz yaklaştığımda evimize yakın olan ilk okul dağılıyor. Okuldan çıkan komşumuzun oğlu ile karşılaşıyoruz.  Bana çatıyor. Her kavga ettiğimizde hakından geldiğim birisi. Ama benim değil kavga etmek, konuşmaya mecalim yok. Bana vuruyor, bir de dayak yiyorum. Soğukla birlikte bir de bu dayak oturuyor içime, hazmedemiyorum. Eve varmadan bir şekilde bunun karşılığını vermem gerekiyor ve öyle de oluyor.

Bitkin ve soğuktan buymuş halde eve geliyorum. İçeride kuzine soba yanıyor ve sıcacık. Ama ben sobaya değil, yeni namazını bitirmiş ve seccadesinin üstünde oturan anamın kucağına koşuyor, ve ağlamaya başlıyorum. Öyle bir kucaklayışı, öyle bir "kuzuuuum" diye bağrına basışı var ki, bütün üşümüşlüğümü alıp götürüyor, bu kucağın her derde ilaç olduğunu bir kez daha gösteriyor, beni ıstıyor, ısıtıyor, ısıtıyor...

Bu mümbit kucak kabre düşeli 19 yıl oluyor,  ve ben bu kucağı bu kadar özleyeceğimi hiç tahmin etmiyordum.

Böylesi mümbit kucakların sahiplerinin kıymetlerinin bilindiği, onlara yürek acılarının yaşatılmadığı bir dünya için mücadele etmek, annelere olan özlem ve saygıyı biraz da olsa hafifletir mi bilmiyorum ama denemeye değeceği aşikar.

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Saadet Atılgan | 12.05.2024 21:00
Rabbim hayat yolculuklarımızı rahmete, yollarımızı cennete çıkarsın ...