metrika yandex
  • $38.48
  • 43.79
  • GA29200

Haberler / Dosya Haber

Şeyho Hoca’nın Vefatı Üzerine-Hasan Hüseyin Kalaycı

13.12.2024

Hertaraf Haber olarak Pazar günü vefat eden , sayısız öğrenci yetiştiren ve gönüllerde yer edinmiş dava adamı, İslami Camia’nın Önde Gelen İsimlerinden ŞEYHO DUMAN’la ilgili Dava arkadaşlarının düşüncelerinin ve anılarının anlatıldığı bir "Dosya Haber" hazırladık..  

Konuyla ilgili Hasan Hüseyin Kalaycı'nın yazısını yayınlıyoruz:

Bismillah,

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَاِنَّمَا تُوَفَّوْنَ اُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَاُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ/Her can/nefis ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz/tastamam verilecektir. Kim ateşten/cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân 3/185)

كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِۜ وَنَبْلُوكُمْ بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةًۜ وَاِلَيْنَا تُرْجَعُونَ/Her can/nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ile de iyilik ile de deneyeceğiz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ 21/35; ayr. bk Ankebût 29/57)

Onunla ilk tanışmamız 1969’lu yıllara dayanır. İmam Hatip Okulunun birinci dönem mezunu olarak Malatya’nın Tecde Reşadiye Camii İmam-Hatipliğine başladığım ilk yıl, Şeyho Hoca aynı bölgenin Samanlı mahallesindeki Camide görevli idi. Hem okula devam etmem hem de İmam-Hatiplik görevi doğal olarak Şeyho Hoca ile yakından, yüz yüze sıkı bir iletişim kurmaya imkân vermemişti.

Ailemin 70’li yıllarda taşınıp Ankara’ya yerleşmesi nedeniyle ben de ailemin yanına, Ankara’ya gelmek zorunda kaldım. Görev naklimi gerçekleştiremeyince müstafi addedildim. İmam-Hatip okulunun son iki yılını Ankara Gazi Mahallesindeki Merkez İmam Hatip Okulunda tamamladım. Kaderin bir cilvesi olsa gerek aynı yıllarda Şeyho Hoca’nın da Ankara’ya taşındığını öğrendim. Hoca Seyranbağlarındaki bir camide görevlendirilmişti. O sıralarda onun Kızılay İzmir Caddesi üzerinde Turtes İşhanı’nda bulunan bir saatçi dükkanına ara sıra uğradığını duymuştum.  Tesadüf mü desem yoksa tevafuk mu bizim okul arkadaşlarımızla sık sık buluşma merkezi olarak kullandığımız, bir araya gelip sohbet ettiğimiz İmam-Hatip Mezunları Cemiyeti de Turtes İşhanı’na birkaç adım ötedeydi. Turtes İşhanı’nda Musa Çağıl Ağabeyin işlettiği saatçi dükkanından da birkaç kelime ile söz etmemiz kaçınılmaz oldu. Oldukça küçük, ancak üç-dört kişinin sıkışarak oturabileceği ölçekte camdan, şeffaf vitrinle çerçevelenmiş bir dükkân… Şeyho Hoca ile tanışıp görüşmeye başlamamıza vesile olan daracık bir dükkân.  Dükkâna girip çıktıkça gördük ki sadece Ankaralıların değil, yurdun dört bir yanından kopup gelen bazı Müslümanların uğrayıp buluştukları, bir nedenle tanışıp görüştükleri bir merkez konumundaydı. Öğrenci, iş adamı, işçi, siyasetçi, içlerinde Necip Fazıl gibi üstatların da bulunduğu ve daha çok İslami çevrelerin tanıyıp bildiği şair, yazar ve benzeri gibi toplumun her kesiminden kimselerin bir nedenle yollarının kesiştiği bir buluşma noktasıydı. Musa Çağıl Ağabeyin bu küçücük işlevsel saatçi dükkânı, Şeyho Hoca ile bazan düzenli, kimi zaman da rastlantı sonucu buluşup görüştüğümüz bir mekân olmuştu. Bu satırların amacı benim açımdan bir nebze Şeyho Duman Hocayı anlatmak olduğu için buraları özetin özeti olarak geçiyorum.

Hoca aslen Adıyaman doğumlu olup çocukluk ve gençlik yıllarını Malatya’da geçirir. Şeyho Hoca bu yıllarda Malatya’da doğru, sahih bir ortamda yetişmiştir.  O yıllarda Malatya’ya Müftü olarak atanan İsmail Hatib Erzen eğitimli, İslâmî bilimler yetkin, Kur’an’ı iyi bilen, ilmî çevrelerde tanınan etkili/donanımlı bir alimdir. Erzen üzerinde taşıdığı bu ilmî müktesebatla denebilir ki orada o dönem itibariyle İslami uyanışı canlandıran önemli bir odak konumundadır.  Erzen, başta M. Said Çekmegil olmak üzere Malatya’nın belli başlı şahsiyetleri üzerinde, onların İslâmî bilinç kazanmalarında etkili olmuş önemli bir kişidir. Şeyho Duman da bundan pay alanlardan biridir. Hoca, ona gerçek anlamda talebe olmuş, Arapça, Tefsir, Hadis vb. İslamî bilimler alanında onun rahle-i tedrisinden geçmiştir. Şeyho Hoca’nın şehrin Müftüsünden ders aldığı yıllarda onun şahsında bizzat görüp şahit oldukları fiil ve davranışları, ders gören talebelerini de etkilemiş, onlar için unutmayacakları örnek teşkil etmiştir. Müftünün gerek tevhid ve şirk konusunda gerekse bâtıl ve hurafelere karşı verdiği mücadeledeki dirayeti, tavizsiz tutumu Malatya’daki duyarlı Müslümanları da derinden etkilemiştir. Erzen’in, temel tebliğ konuları arasında  toplumun tutum ve davranışlarında, inanç, düşünce ve yaşantılarında şirkten arınıp sahih bir tevhidî  anlayışa sahip olmaları, bâtıl ve hurafelerden uzak durmalarıdır.   

İlk etki, yakılan ilk ışık ne kadar da önemlidir!

Sonradan “Malatya Ekolü” diye nitelenen İslamî hareket üzerinde de İsmail Hatib Erzen’den yansıyan bir pay olmadığını söyleyebilir miyiz?

Erken yaşlardan itibaren kavrayıp özümsediği İslamî, Kur’anî bilgi donanımı ile Şeyho Hoca bulunduğu her ortamda, iletişim içinde olduğu kişilerle bildiklerini paylaşmış, bıkmadan usanmadan onlarla oturup sohbet etmiş, sorularına cevap vermiş, İslâmî olanı anlatmış, yanlış gördükleri hususlarda onları uyarmış, karşılık görüp görmeyeceğine bakmadan vahyin buyruklarını onlara iletmeyi görev bilmiştir.

İyi Arapça bilenlerin az olduğu bir dönemde Hocanın Arapçaya hakimiyeti onun işini oldukça kolaylaştırmıştı. Nitekim, Arapça öğrenmeyi arzu edenler onu arayıp buluyor, o da hiçbir talebi geri çevirmeden istekleri yerine getiriyordu. Bir bakıma Hoca için bu, birebir/yüz yüze eğitim öğretim tarzı, yeni bir etkileşime kapı aralıyordu.  Arapça öğrenimi sadece bir dil öğreniminden, bir araçtan ibaret sanılmasın. Dil öğrenimi o dile ait kültürü, temel değerleri, dünya görüşünü de beraberinde tanımayı, öğrenmeyi gerektiriyordu. Bu vesile ile ondan ders alanlar Hocayı yakından tanıyıp onun Kur’an’a vukufiyetini gördükçe onunla daha sık görüşme, ondan daha çok yararlanma yollarını ararlardı. Arapçayı az çok bilenler de yine kendilerini daha da geliştirmek için ondan Arapça tefsir kitapları okuma arzusunda olurlardı. Açıkça söylemek gerekirse bu okumalardan talebelerin yararlanmalarının yanı sıra Hocanın kendisinin de çok istifade ettiğini bizzat kendisi söylerdi.

70’li Yıllar

Siyasal gerginliklerin ortaya çıkardığı sağ-sol öğrenci hareketlerinin ürettiği şiddet ortamında 70’li yılların Türkiye’si, zıt kutuplu siyasi, ideolojik cinayetlerin işlendiği çalkantılı, acılı yıllardır.

Kargaşanın hüküm sürdüğü o karmakarışık çalkantılı yıllarda, İslam’ı sahih kaynaklardan öğrenme, Kur’an’ı anlama/kavrama çabalarının da yoğun bir şekilde yaşandığı yıllardır. Arayış içinde olan Müslüman gençliğin zihninde, yaşayışında Kur’an, merkezi bir yere sahiptir. Buna göre kimileri Arapçadan tercüme edilen eserlerden yararlanmaya çalışıp problemi aşmaya çalışırken kimileri de bu işin bizzat Arapça öğrenerek çözülebileceğine inanıyorlardı. Öyleyse Arapça bilmek, Kur’an’la iletişim kurup onu anlamanın yegâne yolu idi. Aslında bunların hiçbiri tek başına sorunu çözecek güçte yöntemler olmaktan uzaktı. Bu yol ve yöntemlerin her biri tek başına Dini ve Kur’an’ı doğru anlamada yeterli olarak görünmüyordu.

Meselenin Arapça öğrenerek aşılacağına inananlar Şeyho Hoca’ya başvurarak ondan Arapçanın yanı sıra tefsir, Hadis ve Usul dersleri alarak yol almaya, ilerlemeye çalıştılar. Şeyho Hoca gücü yettiği oranda, ihtiyacı olmasına rağmen kimseden hiçbir maddi karşılık beklemeden kendinden isteneni samimiyetle yerine getirmeye çalışmıştır.

İyice tanınıp çevresi giderek genişleyince öğrenciler, kaldıkları evlerdeki talebelerin İslam ve Kur’an hakkında bilgi ve bilinçlenmelerini sağlamak amacıyla Hocayı çeşitli öğrenci evlerine davet ederek soru-cevaplı oturumlar düzenlemişlerdi.  Bu tür oturumlar dönüşümlü olarak belirli evlerde haftanın belirli günlerinde düzenli tefsir dersleri işlenmesine de aracılık etmiştir. İslamı öğrenme, Kur’an’ı anlama faaliyetleri uzun yıllar Ankara’da, belirli çevrelerde yaygınlaşarak sürüp gider. Ankara’daki İslami çalışmalar, öğrenme bilinçlenme faaliyetleri sadece Şeyho Hocayla sınırlı değildi elbet. Farklı çevrelerde sürüp giden başka faaliyetler de vardı.

Şeyho Hocayı aranır kılan onun içtenliği, kimseyi incitmemeye çalışması, öğrencilerle ilişkisinde onlara dost ve arkadaş gibi davranması, üsttenci bir tutum sergilememesi, doğallığı idi.

Yanı sıra her insan gibi onun da hata ve kusurdan hali olmadığını söylemeliyiz. Onun da her insan gibi kimi meselelerde öfkelenip sert ve beklenmedik davranışlar sergilediğine şahit olmuşuzdur. Bazan kendine çok güvenmesi nedeniyle bazı konularda kendisinin biricik olduğunu kabullenir, hiç kimsenin o meselede kendisiyle boy ölçüşemeyeceğini söyler, öyle inanır, öyle düşünürdü. Bu kendine olan öz güveninden kaynaklanırdı.

80’li Yıllar

Şeyho Hoca’nın başka bir faaliyet alanı, Tapu Kadastro arşivinde açılan Osmanlı Türkçesi/Osmanlıca belgeleri üzerindeki çalışmalarıdır. Hoca orada uzun süre Osmanlıca belgeleri, el yazmaları, şifreli yazılar, siyakat yazıları gibi okunması zor metinler üzerinde çalışıp uzmanlaşır. O, Osmanlıca zor metinlerin çözümünde de aranan bir uzmandır artık. 

80’li yıllarda İran devriminin ardından kurulan İran İslam Cumhuriyeti, tüm dünya toplumlarında olduğu gibi Türkiye’de de heyecanları artırmış, yeni umutları, beklentileri yeşertmişti!  Oldukça canlı hareketli geçen o yıllarda Hoca İran Kültürde Arapça dersleri vermeye başlar.

80’li yılların sonlarına doğru Mehmet Pamak’ın yönetiminde kurulmuş olan İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı (İLKAV)’a katılıp bu vakıfta hayatının sonuna kadar her kademede görev üstlenmiş, Arapça, Tefsir, Hadis, Usul derslerine katılmış, vakıfça gerçekleştirilen Seminer, Konferans  ve benzeri  birçok etkinliklerde rol almıştır.

** Onun bütün hayatını İslamî faaliyetler, Kur’an’ı anlatma ve öğretme çabaları doldurur.   Hocanın gündüz ve gecelerini Kur’an’dan ayrı düşünemezdiniz. Zaman zaman Kur’an’ı ve yüce Allah’ı kastederek “Ben insanlara hayatım boyunca hep O’nu anlattım” derdi. Gerçekten de öyleydi, onun O’ndan başka bir derdi, tasası, davası yoktu; yolu hep Kur’an’a çıkıyordu. Hele günümüzde oryantalist çalışmaların güdümünde Kur’an metni ve mahiyeti üzerinde oluşturulmaya çalışılan şüpheleri, vahyin mahiyeti, gerçekliği üzerindeki sapmaları ve savrulmaları gördükçe   Şeyho Hoca’nın Kur’an’la geçen ömrünün ne kadar değerli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Rabbim makamını âli eylesin.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş