metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Haberler / Yorum - Analiz

CUMALİ ÜNALDI; BİR KALEM EFENDİSİ/Mehmet SILAY

13.01.2021

BİR KALEM EFENDİSİ: CÜMALİ ÜNALDI

Mehmet SILAY

Sizin en hayırlınız Kur’anı öğrenen ve öğretendir. BUHARİ 11/240 (775)

Yıllar ayları kovalar, aylar günleri…

O her Allah’ın günü daha tanyeri ağarmadan elinde kalem son Tenzili kitabımız Kur’an-ı kerimle başbaşadır. 

Öğrendiklerini aynı anda yüzlerce okuyucuyla paylaşmaya başlar. Bir daha. Evet Tekrar.

Tekrar güzeldir ve en iyi öğrenme metodudur.

Mevlana Celaleddini Rumi derki; ”Sık sık verilen aynı öğütlerden sıkılma. Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir.”

Bizler de Watsaptan gelen mesajları dikkatle okuyup önceden belirlediğimiz dost sitelerle paylaşarak Kur’an tebliğini yaygın eğitime dönüştürürüz.

Aylar sonra bu Kalem Efendisinden Onu her gün takip eden dostlara Dua olarak özel bir mesaj gelir:

“Yeni bir ‘Okuma’yı daha tamamladık. Dünya’ya, hayata, insana ve olaylara Aziz, Hakim ve Şanlı Kur’an’ın bize öğrettikleriyle bakma İRADE’mizi muhkem eylesin!”

Amin diyoruz yürekten.  Kısa bir aradan sonra beklediğimiz ve özlediğimiz mesajlar yeniden yağmaya başlıyor. 

Allah Senden Razı Olsun diyoruz, Dualaşıyoruz karşılıklı. İmam Gazali gibi: “Göçtükten sonra bu dünyadan, insanların seni ne kadar çabuk unutacaklarını bilseydin, kalan ömrünü yalnız Allah’ı razı etmek gayretiyle yaşardın!”                      

ÖNCE OKU!

Bütün kitaplar yalnız Bir KİTAB’ı anlamak ve hükümlerini yaşamak için okunur!

Gönlümüzdeki Kalem Efendisi bu tasnifi kendine özge bir zarafetle yapıyor. İlk Önce okunacak kitapların Birincisi; Vahy-i ilahiyle nazil olmuş Tenzili Kitap  yani Kur’anı Kerimdir. 

İkincisi; Tekvini Kitap yani Tabiattır.

Üçüncüsü; Olaylar kitabıdır. Olayın sebebi, seyri-prognozu, ibretengiz sonucu ve alacağımız ders.

Sonuncusu da İnsan’dır. İnsan kitabıdır. Nefsini bilen Rabbini bilir.

Men AREFE NEFSE Va Men AREFE RABBE!”

Bir Kalem Efendisi olan Cumali Ünaldı Hasanebioğlu Kardeşimiz; Allah Ondan Ezel-Ebed Razı olsun! Yıllardır bizlere, her gün Kur’an-ı Kerimi Sure-sure, Ayet-ayet okutuyor.

Cumali Ünaldı diyor ki; Çevre yani Tabiat  Allah'ın İradesiz Müslüman kuludur. Görevimiz onu korumak ve onun Kevni kurallarıyla, uzlaşma içinde birlikte yaşamak.

İnsan; Ahsen-i Takvim, Eşrefi Mahlûkat yani yaratılmış varlıkların en güzeli ve en şereflisi. Allah'ın en büyük projesi olan insan, tek hücreli canlı olan Amip’ten İnsan’a yaratılmış On beş milyon canlı türü içinde yalnız İnsandır dengeyi bozan ve ağır bedel ödeyen.

SORUMLU İNSANOĞLUDUR!

Cerrahpaşa’da Tıp tarihi Kürsü başkanı Süheyl Ünver’in bir nasihati olmuştu biz öğrencilerine. Yaptığınız Uzmanlık dalının Tıp Tarihindeki yerini araştırın ve yazın!

Süheyl hoca ayrıca bizlerin Tıp Kültürü deryasına dalmamızı istiyordu. İşte Cumali Ünaldı, eserleri ve konferanslarıyla aynı gayretin rol modeli oldu. O Erzurum Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Üniversal eğitimini almıştı. Muhteşem yorumuyla bizlerle paylaşmayı ihmal etmiyordu.

“Çevre Allahın İradesiz bir Müslüman kuludur. Ona çok dikkat edin!” Tarım toprağına tohum ekilir fide dikilir. Fakat o toprağın üzerine ev  yapar Toki apartımanlarını sıra sıra dikmeye kalkarsan ilk depremde yıkılır. Taşlık, leçe ve dağın hakkı evdir. Toprağın hakkı Tohum! Toprağa saygılı olmak gerekir. Mevla’nın elli bin yılda oluşturduğu bir avuç toprak biz insanlara Allah’ın armağanıdır. Rahman-ı İlahidir.

Kıyılara yapılan dolgu veya dikilen binalar, şiddetli bir fırtına, coşan deniz veya orta ölçekli bir deprem’de denize gömülen ilk mekânlardan olur. İnsan, Anız yakmakla kurt-kuş yuvaları ve tüm mikroorganizmaları vahşice yok eder. 

Cumali Ünaldı sözlerine devam eder:

“Allahın koyduğu kurallarla oynamayın! Onun programına aykırı müdahalelerde bulunmayın! Tabiatı kirletmeyin!

Ozon tabakasını delerseniz ülkelerde cilt kanserinde patlama olur. Toplumun başını belaya sokar, ağır bedel ödersiniz.

Daha da açılır Cumali Ünaldı;

“Çevreye özen Salih Ameldir.

Salihat, fesadı ortadan kaldıran ıslah edici davranışlardır.

Salih kul Çevreci kuldur.”

Cumali Ünaldı son sözünü söyler;

“Kur’an-ı kerim bir Çevre kitabıdır!”

“Bu Kitapta çevre ile ilgili beş yüzü aşkın Ayet-i Kerime vardır. Kur’an-ı Kerim Çevre konusunu üç aşamada açıklar.

Önce; Yer, gök, yağmur, bulut, ırmaklar, dağlar ve canlı varlıkların niçin yaratıldığını anlatan ayetler.

Sonra; evrendeki bu işleyişin insan hayatına sunduğu katkılar. Üçüncüsü de İsraf, denge, ölçü tefrit ve ifrattan kaçınma, adalet, insan hayatına çekidüzen verme ve bozgunculuk.

Ancak yeryüzünün halifesi olan İnsanoğlu dünyada yaşanan bütün problemlerin sorumlusudur. Çevre bozulmasın, Nesiller kirlenmesin!İnsan ektiğini biçecektir. Bizleri muhteşem bir Tabiat lutfeden Allah’a şükredelim!”

SİZİN EN HAYIRLINIZ!

Söze Besmeleyle başlarız, bu temel kültürümüzün esasıdır. Mevlaya hamdedilir ve Habibine selam sunulur yürekten. Dilimizin ucunda bir güzel insan belirir.

Malatyalı Niyazi Mısri’nin hemşehrisi ve Seyid Battal Gazinin has torunlarındandır. Dili, kalemi ve yüreği böyle söylüyor.

Bundan kırk yıl önce Onunla Türkiye Yazarlar Birliğinde tanışmış ve kırk yıllık dost gibi sohbet etmiştik. Frekanslar tutmuştu.

Biyografiler Cumali Ünaldı için şair ve yazar der. Ben gördüğümde Merhum eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel’in sevdiği güvendiği ve takdir ettiği bir bürokrattır.

Başbakan merhum Turgut Özal’a danışmandır.

Daha önce de mesleki donanımı ile Tarım bakanlığının farklı birimlerinde görevler aldı.

Resmi ideoloji sınırlarına sığmayan sıradışı bir aydındı Cumali Ünaldı. Ülkeden ve Ümmet-i Muhammedin bugün ve yarınlarından sorumlu bir Aydın idi. Eserleri, misyonu ve vizyonuyla ve dosdoğru yaşadığı hayatıyla bunu kanıtladı.

Çok erken eser vermeye başladı. Daha öğrenciyken kaleme aldığı şiirler İstanbul’da çıkan dergilerde yayınlanıyordu. Ulusal basında yazıları çıkmaya başladı. Balkanlarda düzenlenen Struga Şiir Akşamları Onunla bir kölene dönüşmüştü. Makedonya basını Onun resimli haberlerini yayınladı. Şölende Türkiye Cumhuriyetini başarıyla temsil etmişti. Dönüşte Ulusal basına verdiği röportajları takip ediyorduk. Onunla iftihar ediyorduk, göğsümüz kabarıyordu.

ŞİİR DÜNYASINA BAKIŞ

Tefekkürü geliştikçe Onda Ruhsal eğitim başlıyordu.

Onyedi-Onsekizinde bir şair aşk temalı şiirler yazabilirdi. Tabiat ve kahramanlık renkler halinde dökülürdü kaleminden. Fakat 1968 yılı Aylık Fikir ve sanatta HAREKET dergisinde bu delikanlının uzun bir şiiri yayınlandı; EYO.

EYO Cumali Ünaldı’nın serbest vezinle anlattığı bir eşkıya hikâyesiydi. Herhalde zalimden alıp yoksullara dağıtan şerefli eşkıyalardan biri miydi EYO?

Kendi tanımlamasını paylaşalım;”EYO güney taraflarında bir eşkıyadır. Kadere inanmışlığı parlar kapkara yüzünde ve de Allaha, kanununa… Buyrun, kan davası uğruna çıkmıştı dağlara. Yıllarca omzunda ağır bir yük gibi taşıdığı kin, Kelamullahla tanışınca yüreğini yumuşatmıştı. Kan ve kin yerini merhamet ve itidale terk etmişti. Şiirin seyrinde Cumali’nin bakışıyla eşkıyadan bir tebliğci doğmuştu

Aynı derginin başka bir sayısında yine bizi şaşırtan dizelerle karşılaşırız.

YEŞİLE SEVDA SÖZLERİ

Bu da uzun soluklu bir şiirdir. Şiirin takdimiyle bir aşk hikâyesidir okuyacaklarımız diyoruz.

Fakat daha Önsöz başlarken Kubbetul Hadra, Son Kitap ve Cemalullah hasreti bir seremonidir Cumali Ünaldı’nın feryadında.

“İşte Uzak Yollarımız,            

Şimdi Şahdamarından yakın,           

Ölümsüz Kitapta elim,

Yeşillerin yeşilindeyken gözüm,

Kim tutar beni?                   

…BIRAKIN!

Ve Birinci Sözde sıra;

…Ulaşılması güç

Ve bilinmez nedeni,

Yağlı ip, 

        Sehpa

            Ve Atıf Efendi…

Büyük şehirde yaşamanın imkan ve sorumlulukları vardır. Bir Kültür çevresi içindesiniz. Sohbetler ve seminerler olur. Düşünen yazan, okuyan ve konuşan bir çevre sizi de

formatlamaya başlar. Her gün okuduğunuz bir başucu kitabımız olur. Sonra siz de üretmeye başlarsınız.

BİR HATIRA       

Anadolunun Güney sınırına yakın bir ilçede muayenehanemde hasta bakıyordum. Tanıdık bir posta müvezzii açık olan kapıdan selam verim içeri daldı. Masanın üzerine büyükçe bir zarf bıraktı.         

“Bu sefer galiba size bir kitap getirdim efendim!” dedi              

Merakla açtığım zarfın içinden ÇERAĞ kitabı çıktı. Sevinmiştim. Sonra aziz bir emanet olarak çevirdim sayfalarını. Bazı şiirler kendini iki defa okutuyordu.            

Sanki şair Cumali Ünaldı gelip karşıma oturuştu. Yemeğe çıkmadım, bir çay söyledim. Hani zarif bir vurgudur:             

“İki çay getir Usta!

Biri bana, biri gelmeyen Dosta!”

Bu kitabın eleştirisini yapmalıydım. Düşündüren ve ya yüreğe dokunan mısraların altını çizmeye başladım.

Ortaya bir kitap tenkidi çıkmıştı.      

“ÇERAĞ ve CUMALİ ÜNALDI”

 Yöresel HATAY Dergisinin “ Bize Gelen Kitaplar” sayfalarında okuyuculara sunulacaktı.

ANKARA'NIN YOLLARI

Evet Ankara’nın yolları büklüm büklümdür.

Resmi görevde bulununca ayağımız Ankara’dan kesilmiyordu.

Büyük Şehir belediyesinin Park ve Bahçeler genel Müdürlüğü eski otobüs Garajının tam

karşısındaydı. İner inmez elimde çantayla yolun karşısına geçer ve müdürlüğün kapısını çalardım. Cumali Ünaldı candan karşılardı, kucaklaşırdık. Gönlü-gözü boldu, cömertti. “Sen bunu sevdin kardaş!” diyerek masanın üzerindeki zarif bir çiçeği minik saksısıyla bana hediye etmişti. Çay eşliğinde sohbetimiz kısa sürerdi. Zamana bağlı olarak çay-çorba içer ve doğruca Sağlık Bakanlığında takılan bir sorunu çözmeye giderdim.

Devam eden hayat, yeni eserleri de beraberinde getiriyordu. Kendine has orijinal bir şiir dili geliştirdi. Dayatılan resmi tarihi sorgulayan ve hesaplaşan cesur bir kalem ortaya çıktı.         

Çerağ’dan sonra Kendini Yusuf Gören, Bir gecenin Şiiri, Andolsun Aşka ve Divane şimdi dahi kütüphanemin süsleridir.

Cumali Ünaldı, adı Malatya ile örtüşen bir kültür adamıydı. Sanki bu kadim şehrin hafızasını temsil ediyordu. Bazı şiirleri bestelendi. 

ŞEHİR OKUMALARINDA yine konu Malatya’nın dünü, bu günü ve yarını idi.

FİLİSTİN ve ENDÜLÜS GEZİLERİNDE

İslam coğrafyasını birlikte gezmeye başlamıştık. Bunlar Sıla-i Rahim seyahatlarıydı.

Cumali Ünaldı iyi bir gözlemciydi. Kurtuba ve Granadayı birlikte notlar ve görüntüler alarak adım adım gezdik. Bir başkasında Kudüs, Yafa, El Halil, Eriha ve Ölü deniz kıyılarında Hz. Musa’yı ziyaret ettik. Mescid-i Aksa’da namazlardan sonra Duaya açtık ellerimizi. Allah’tan yeni Selahaddin Eyyubiler göndermesini istedik.

Pandemi sonrası İmam Buhari, maturidi, altın silsile ve Emir Timur programımızda yerini alıyordu. 

İslam Coğrafyası içinde mutlaka görülmeliydi.

Halkın gönlünde Türkistanın Medinesi Buhara –Semerkant deyince

Cumali Ünaldı heyecanla “Listenin başına yaz beni Gardaş demez mi?

Yazıldınız inşallah! Kalem efendisine eşiyle birlikte hayırlı yolculuklar diliyoruz!          

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş