Tasavvuf başlangıçta siyasal iktidarların ve zenginlerin israf ve şatafatlı hayatlarına karşı bir ahlaki başkaldırı olarak başladı. Ancak zamanla özellikle İbn Arabi özelinde felsefi bir mistik akıma dönüştü. Felsefi tasavvuf, Yeni Platonculuk felsefesinin kurucusu Platinos'un varlığı hiyerarşik kademelerde ayıran sudur teorisi, İran ve Hint mistisizmi, hermetik akımlar ve gnostik düşüncelerden etkilenerek İslam'ın sınırlarını zorlayan bir dini felsefi akıma dönüştü. Rüya, sezgi ve İlham yoluyla kitleler üzerinde manevi bir otorite kuran şeyhler, kainatın manevi liderlerine dönüştü. “Mehdi” ve “velayet” kavramıyla desteklenen otorite, diğer insanlar tarafından erişilmez seviyeye dönüştü. Bu seviyenin en önemli kavramlarından biri de “keramet” kavramıdır. Keramet, şeyhe erişilmez bir yücelik ve insanüstü bir konum tahkim etti. Mürit ile şeyh arasında erişilmez, mürit tarafından sorgusuz kabul edilen bir mesafe oluştu. Şeyhin bilgi kaynaklarına ulaşma imkanı olmayan müride düşen koşulsuz itaat etmektir.
Öte yandan, gerek bilgi kaynakları, gerekse manevi otoritesi ile şeyhin konumu sıradan insanlar tarafından erişilmez bir seviyeye yükseldi. Şeyhin kitleler üzerindeki bu olağanüstü etkisi Türkiye siyasetini de derinden etkiledi. Zamanla şeyhe itaat parti liderine itaat dönüştü. Şeyhe, lidere, öndere itaat konusunda dini ve seküler ideolojiler arasında büyük bir fark yoktur. Yanılmaz lider, ulu önder, ebedi şef, ölümsüz lider imgeleri tasavvuftan fazlasıyla etkilenmiştir.
Kuşku yok ki, siyasiler için şeyh karşısında meyyit gibi duran mürit ilkesi fazlasıyla kullanışlıdır. Tasavvufta şeyh –mürit arasındaki ilişkiler kuşkusuz ahlaki bir çerçevede gerçekleşir. Cabiri’ye göre Mürit, şeyh, Allah ve diğer müritlerle üçlü bir ilişki içindedir. Bu yolculukta mürit, nefsi arındırma çabası içindedir. Bu yolculukta mürit, şeyh karşısında tamamen pasif bir izleyicidir. “ O kadar ki, “Şeyhin şeriata muhalif bir şey yaptığını görsen bile sakın onun aleyhine aklına bir itiraz gelmesin, şüphesiz insan masum değildir” Aynı şekilde müride “ Şeyhin önünde, gassalın önündeki ölü gibi ol” denir.( Cabiri, Arap Ahlaki Aklı, Mana yayınları, s: 573) Bu anlayışın, şeyh ve mürit arasında bir itaat ahlakı yaratacağı açıktır. Bu yaklaşımın Fars mirasının anahtar kavramı olan itaat ahlakını hatırlattığını söylemeye bile gerek yoktur. Kuşkusuz şeyhe koşulsuz itaat ve her eyleminde bir keramet aramak ilkesi, siyasette lidere karşı sorgusuz sualsiz itaate dönüşür.
Halk arasında tasavvuf kültürünün yaygınlığı( Alevi- Sünni- Bektaşi) manevi liderlerin baskın etkisi( şeyh, dede, gavs) siyasiler için mümbit bir alan oluşturdu.
Halkın fazla bir çaba harcamadan cennete gitmek arzusuna, tasavvuf çok cazip, kullanışlı ve çekici bir cevap verdi. Bir şeyhe samimi bağlılık onu cennete götürecek bir yönteme dönüştü.
Öte yandan tasavvuf etrafında dönen tartışmalar, filozofların maksatlarını analiz ederek eleştiren ve bu anlamda tehafüt geleneğini başlatan Gazali’nin hakikat arayışında irfani bilgiyi öne çıkarmasıyla, tasavvuf büyük bir yaygınlık ve meşruiyet kazandı.
Günümüzde ise tasavvuf başlangıçtaki ahlaki başkaldırı misyonundan uzaklaşarak büyük ölçüde yozlaştı. Özellikle ekonomik alana taşınan sistem üzerinden büyük bir sömürü çarkı oluştu. Siyaset de bu oluşan itaat kültüründen geniş ölçüde faydalandı. Şeyhin kitle üzerindeki etkisinden yaralanan siyasal oluşumlar, şeyhler üzerinden kitleleri partilerine bağladılar. Kitleler ise şeyhin bir bildiği vardır diyerek istenilen partilere yöneldiler. Aleviler sol, ulusalcı, Kemalist; Sünniler sağ, milliyet muhafazakar partilere yöneldiler.
Öte yandan tasavvuf, başlangıçtaki ahlaki noktada durabilseydi olumlu bir katkısı olabilirdi. Çünkü İslam ahlakı öne çıkaran bir bilgi ve değer anlayışına sahiptir. Ancak gelişen süreçte yozlaşan tasavvuf, bizzat ahlakın en çok istismar edildiği alan haline geldi.
Tasavvufun yozlaşmasıyla irfan ve ahlaktan mahrum form/kural, biçimi öne çıkaran bir dindarlık gelişti. İrfan ve ahlaktan uzaklaşan dindarlık kendine özgü şekilsel bir anlayış üretti. Şekilsel dindarlık, ahlakı kolayca ihmal edebilen bir alan olarak gördü. Böylece ortaya çıkan yeni dindar profili çeşitli gerekçeler üreterek yaptığı ahlaksızlıkları savundu.
Son yıllarda tartışma konusu haline gelen dinin istismar edilmesinin en önemli araçlarından biri, de tasavvuf ve tarikatlar oldu. Yaşadığımız sürecin bir yönünün hikayesi de bundan ibarettir.
ÇİÇEKTİR ÇOCUKLAR|HATUN ÖZKÜMÜŞ
12.09.2024
Ebu Ubeyde'den önemli açıklamalar!
26.08.2024
İSTİKLAL MAHKEMELERİ VE ŞEYH SAİD KIYAMI
25.08.2024
Nurettin Topçu ve Anadolu Sosyalizmi-5
25.08.2024
Giyinmek Güzeldir | Hatun Özkümüş
22.08.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024
MEVLİD-İ NEBİ AHMET SEMİH TORUN 15.09.2024
Zamanın Ruhu Aydınlar ve Söylem YUSUF YAVUZYILMAZ 15.09.2024
Küflenmiş Bir Zihin Dünyası ATASOY MÜFTÜOĞLU 20.08.2024
EKSİKLER RİSALESİ RÜSTEM BUDAK 24.08.2024
İslam’ın Son kalesi Hamas… ABDULAZİZ TANTİK 22.08.2024