Geçen gece bir arkadaşım telefonla aradı. Ölüme sebep olma bakımından “korana” ile “grip” arasında bir fark bulunmadığını, korana aşısının fazla bir koruyuculuğunun olmadığını, insanların aşı olmaya zorlanmasının “insan temel hak ve hürriyetlerine” müdahale olduğunu uzun uzun anlattı. Benden de bu düşüncelerine katılıp katılmadığımı sorarak bir nevi destek istedi. Ama umduğunu bulamadı, sanırım.
Arkadaşlarımdan biri de korana aşısı meselesinin “sorumluluk” üzerinden düşünülmesi gerektiğini yazdığı için bir a-sosyal medya hesabında linçe uğradı.
Bu iki durum öteden beri zihnimi meşgul eden hayatın “hak” üzerinden mi, yoksa “ödev” üzerinden mi okunması gerektiği konusunu öne almamı hızlandırdı.
Öteden beri insan hakları söyleminin savunuculuğunu yapan bazı arkadaşlar, İslam dünyasında bu konunun gelişmediğinden şikayet ederlerdi. Ben de onlara hep şöyle derdim: Evet, İslam dünyasında “insan hakları” söylemi ortaya çıkmadı, Batıda ortaya çıktı. Lâkin bu durum Batının gelişmiş, bizim ise geri kalmış olduğumuzu göstermez. Çünkü özel de İslam, genel de din, hayatı “hak” üzerinden değil “ödev” üzerinden inşâ eder. Şimdi bu tezimi biraz açma vakti gelmiş bulunuyor.
Lâdini bir hayat, yani dini yok sayan, görmezden gelen bir toplum düzeni kurulmak istendiğinde ister istemez sistemin hukuk üzerine inşâ edilmesi gerekiyor. Bu da zorunlu olarak “hak” meselesini merkeze taşıyor. Bu yüzden Batıda ferdin, toplum ve devlete karşı korunması için “insan hak ve hürriyetleri” söylemi ortaya çıkmış ve gelişmiştir.
Şimdi konumuz olmadığından, batılıların kendi dışındaki toplumları “insan” olarak görmedikleri için “insan hakkı” olarak dillendirdikleri hususları onlara verme gereği duymadıklarını anlatmayacağız burada.
İslam, bir din olarak insanlara haklarından çok ödevlerinden bahseder. Bu yüzden İslam inancı, düşüncesi ve fiilleri “ahlak” ve “edep” eksenli olarak gelişmiştir. Kur’an-ı Kerim’de hukuki kanunlar va’z eden ayetlerin sayısı çok azdır. Birileri de bu durumu İslam’ın zaafı zannederek saldırıyor, ama onlara buradan bir ekmek çıkmayacağını peşinen söyleyeyim. Ahlak ve edep hukuktan daha yüksek bir olgunluk gerektirdiği için ahlaklı ve edepli bir toplumun içtimai hayatında hukuka çok az ihtiyaç duyulur.
Hak ve ödev karşıtlığını şöyle bir misal ile açabiliriz sanırım. Batılı diyor ki: “zulme uğramamak bir insan hakkıdır.” Müslüman da diyor ki: “kimseye zulmetmemek benim ödevimdir.” Hattâ ilâve ediyor “zulme uğrayana yardım etmek de benim ödevimdir” daha da ileri giderek “Zâlime mâni olmak da benim ödevimdir”.
Bir şeyin insan tarafından ödev ittihaz edilmesi ahlaki bir husustur. İnsanın kendisini bir kötülükten korumaya çalışması ise hukuki bir husustur. Lâdîni bir toplum inşâ edenler ister istemez hukuka, dindar bir toplum inşa edenler ise ahlaka ve edebe dayalı bir sistem kurmuşlardır. Elbette bu durum biri varsa diğeri yok demek değildir. Sadece birinin asıl, diğerinin tali olması durumudur.
Aşı karşıtı bir arkadaş ile konuşurken “o halde sen, hastalanırsan hastaneye yatmazsın herhalde” dediğimde “ne münasebet, ben vergilerimi veriyorum, tedavi olmak benim de hakkım, aşı olmayışım tedâvi olma hakkımı elimden almaz” diye karşılık verdi.
Geçen gün haberlerde koranalı bir kadının minibüsten inmek istememesi hadisesinde izlediğimiz gibi hayata hak üzerinden bakanlar, hep kendilerini önceliyorlar. Halk diliyle söyleyecek olursak “bencil” davranıyorlar. Halbuki bu kadın, hayatını ödev üzerinden tanzim etseydi hastalığı başkasına bulaştırma endişesinden ötürü hasta hasta aslâ minibüse binmeye kalkışmazdı. Bu hadisede görüldüğü gibi hak üzerinden hareket edildiğinde zorunlu olarak hukuk devreye giriyor ve kadın, polis zoruyla minibüsten indiriliyor.
Hak ve ödev bahsine misâl olması bakımından eski İstanbul beyefendilerinin vapura binerken “siz önden buyurun efendim” diye birbirlerine hürmet edip yol verirken vapuru kaçırdıkları anlatılır. Ama şimdiki İstanbullular sen önce geçeceksin ben önce geçeceğim diye birbirlerini öldürüyorlar.
Ez cümle hayatı hak üzerinden tanzim etmek ile ödev üzerinden tanzim etmek arasında bir boyut farkı vardır. Tercih sizin. Lâkin şunu bilin ki hak üzerinden hareket etmek sizi “ben merkezciliğe” ödev üzerinden hareket etmek ise “diğergamlık”a götürecektir.
Faruk Sevim'le Derkenar..
19.09.2023
Fatma Akdokur'la Derkenar...
14.09.2023
Ayhan Bilgen'le Derkenar..
06.09.2023
Mehmet Yavuz Ay ile Derkenar..
26.08.2023
Muharrem Balcı ile Derkenar...
09.09.2023
Ufuk Uras'la Derkenar..
01.09.2023
6-7 Eylül / Mülteciler | Recep Karagöz
07.09.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
Bir 12 Eylül Okuması YUSUF YAVUZYILMAZ 16.09.2023
Zamların Anatomisi - IV. Bölüm MUHSİN GANİOĞLU 16.09.2023
Varoluşsal İdrake Yabancılaşmak ATASOY MÜFTÜOĞLU 17.09.2023
Zamların Anatomisi - I.Bölüm MUHSİN GANİOĞLU 25.08.2023
Bir 12 Eylül Okuması YUSUF YAVUZYILMAZ 16.09.2023
Muhafazakârlık ve Başkaldırı TALİP ÖZÇELİK 05.09.2023