“İnanç ve Düşünce Özgürlüğü Önündeki Engel : Muhafazakârlık” yazımız üzerine gelen değerlendirmelerde “Muhafazakârlık” kavramının; bağlamından çıkarılarak, “Ilımlı Müslümanlar” için isime dönüştü(rüldü)ğü teyit edilmektedir.
Yüce İslâm’ın, ülkemizdeki meşrûluk sorunu devam etmektedir. Kurucu kadroların inşa ettiği sosyo-politik ortam, din karşıtlığı algısını hâlâ beslemektedir. Kendisini “Müslüman” olarak isimlendirmekten bile endişe eden insanlar, Batı kaynaklı isimlere yönelmektedir. Bunların başında “muhafazakârlık gelmektedir.
Felsefe Sözlüğü’nün Muhafazakârlık maddesine göz atalım:
(İng. Conservatism; Fr. Conservatisme; Alm. Conservatismus)
Reformcuların olanca iyi niyetlerine rağmen beklenmedik sonuçlara yol açabilen reformlara iyi gözle bakmayan, hele büyük ölçekli toplumsal dönüşümlere şiddetle karşı çıkarken, bir toplumun geleneklerine büyük bir değer atfeden toplum ve siyaset görüşü; geleneğe bağlı tarihsel tecrübe birikimine değer veren, yavaş ve tedricî değişmeye inanan ideoloji; kapitalizmi, özel teşebbüs ve serbest girişimciliği coşkuyla savunan, seçime dayalı bir toplumsal düzenin ve ahlâkî disiplinin önemini vurgulayan ve bu arada statükoyu, var olan düzeni koruma yönünde bir eğilim sergileyen siyasî düşünce.
(…) modern gelenekte, Thomas Hobbes’un inancından hareket eden muhafazakârlık insan doğasıyla ilgili olarak kötümser bir görüşe sahiptir. O, iktidar ve insanın iktidarı kullanma arzusuna da şüpheyle bakar. Kurumların her zaman mevcut kuşağın rasyonel analizi yoluyla incelenemeyeceğini savunan muhafazakârlık, tarihsel geçmişi ve değeri olan kurumları destekler ve bu desteğin mantığını da bazen kültürün kökenleriyle ilgili birtakım efsaneler yoluyla açıklar.
(…) ister anayasal, ister ekonomik ya da ister kültürel olsun büyük ölçekli plânlama ve değişimlere karşı çıkan muhafazakârlık, toplumsal ilişkilerde mülkiyet hakkının hayatî bir önem taşıdığını savunur.
Muhafazakârlığın soykütüğünde, birbiriyle pek de uyuşur gibi görünmeyen iki entelektüel eğilim bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, (…) aristokratik bir paternalizmin hüküm sürdüğü istikrarlı bir toplumsal hiyerarşi ile belirlenen kapalı yerel cemaat idealidir. İkincisi ise, on sekizinci yüzyıl İngiliz siyaset teorisyeni Burke tarafından savunulmuş olan, devlet müdahalesinin en aza indirgendiği bir liberal ekonomi modeli ve kapitalizmdir. (Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 1196, Paradigma Yayıncılık, 2005, İstanbul)
“Liberal”, “Demokrat”, “Milliyetçi”, “Ulusalcı”, “Atatürkçü”, “Devrimci”, “Sosyalist”, “Komünist”, “Çağdaş”, “Modern”, “Ateist”, “Deist”, “Gerici”, “Yobaz”, “Mürteci”, “Azgelişmiş”, “Tarikatçı”, “Laik”, gibi kelime ve kavramlar; kişilerin kendilerini isimlendirmelerinin yanı sıra karşı cephede duranları tanımlama, yer yer hakaret, aşağılama, değersizleştirme amaçlı da kullanılmaktadır.
Asıl burada trajik olan “Müslüman” kimlikli insanların, İslâm’a yabancı kelimelerle kendilerini ifade etmeleri; tanımlanmaya razı olmalarıdır. Kimler muhafazakâr tanımına öncelikle daha uygun sıralayalım:
Sol Kemalistler, Sağ Kemalistler, Liberaller, Ulusalcılar, Milliyetçiler, Cemaatçi Kemalistler…
Kemal Karpat’ın deyişiyle, “Cuma cemaati partisi” olan Ak Parti, çeyrek yüzyıllık görece iktidarında hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşadı. Ak Parti’nin “Biz kimiz?” sorusu bağlamında çerçeve çizen yazarlarının kamuoyuna sundukları isim, “Muhafazakâr Demokrat” olmuştu.
Muhafazakârlığın zemin ve anlam kayması, iktidarın kimlik ve ideoloji tasarımcıları eliyle oldu. Hristiyan muhafazakârlığı, farklı siyasal yapıların bile kabullendiği, Müslüman gurupların da hızlıca kabul ettiği ithal-ikame kavram olarak sosyo-politik bünyemize dahil oldu.
Millî ve yerli dindarlık anlayışına devletin vize vermesiyle Muhafazakâr Demokratlık, çevreden merkeze yürü(tül)dü. Uzayan iktidar yıllarında, kaybolmaya yüz tutan Kemalizmin demokrat tarafı geride bırakılarak, “Muhafazakâr Kemalist” bir karışım, paradigma(rol model) seviyesine yükseldi.
İnanç ve düşüncelerin, etnik ve mezhebî aidiyetin, siyasal tercih ve sistem eleştirisi haklarının bastırılması; birey ve toplumları derinden etkilemektedir. Toplumsal katmanlar, inanç ve düşüncelerinin saygı görmemesi, ötekileştirilmesi hatta tehdit unsuru sayılması gerçekliği ile karşılaştıklarında, içten dışa “yabancılık” duygusuna kapılmaktadır…
Muhafazakârlık; birey, aile ve toplumu ayakta tutacak düşünce, inanç, gelenek, ilişki, tavır gibi olumlu özellikleri yaşatma amacıyla değerli tarafları da vardır.
İnanç, düşünce, insan/toplum ilişkilerinin gelişmesi; aklın kullanılması, statükonun sorgulanması, durağanlaşmaya karşı dinamizmin tercih edilmesi, eleştiriye açık, şüphe kapılarının aralık bırakılması ile mümkün olabilir. Muhafazakârlık, doğası gereği bunlara kapalıdır.
Dışa kapanık, görüp yaşadıklarını tartışmasız kutsayan, kurtuluşun yegâne anahtarının kendisinde olduğuna iman eden, politik ve dinî guruplar, binlerce cennet ve cehennemden bahsederler.
Oysa cennet ve cehennem, insanların kalpleri, dilleri ve elleriyle hazırladıklarının karşılığı olan iki uç yerdir.
Hakikati arayıp bulma insanın yegâne görevidir.
“Hayat yüksek”, insan değerlidir.
Dileyen inanır, dileyen inanmaz.
12 .09.2024, Kardelen/Ankara
Mehmet Yavuz AY
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tel Aviv'de operasyon
01.10.2024
İran, İsrail'i Vurdu
01.10.2024
Husiler, ABD SİHA'sını düşürdü
01.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
Allah Var! Gam Yok! AHMET SEMİH TORUN 01.10.2024
my body my decision MUSTAFA AKMEŞE 03.10.2024
İktidar ve Toplum YUSUF YAVUZYILMAZ 05.10.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024