metrika yandex
  • $36.31
  • 37.61
  • GA23865

Haberler / Ekonomi

Yüksek Faiz Marifet Mi ? | Ayhan Bilgen

27.12.2024

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, nihayet 250 baz puan olsa da faiz indirimi yapmaya başladı.Gayet tabii, politika faizi ile ilgili alınan kararlar, reel banka faizlerini doğrudan belirlemese de, ciddi bir etki yapması gerekir. Ekonomi ile ilgili tartışmalarda, enflasyon faiz ilişkisi üzerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sarf ettiği sözlerde, sebep sonuç ilişkisi değerlendirmesi, ne yazık ki karikatürize edilerek, haksız bir tartışmanın malzemesi haline getirilmiştir. Elbette her ekonomi modeli kendi içerisinde tutarlılık ve bütünsellik içermelidir. Serbest piyasa ekonomisi içerisinde, nasıl kimi planlamaya dair müdahaleler, en liberal ülkelerde bile yadırganmıyorsa, para piyasaları ile ilgili düzenlemelerde de kamu yararını gözeten insiyatifler ortaya konulmalıdır. Son yıllarda, yüksek enflasyon ve yüksek faiz tablosuna maruz kalan bazı büyük ekonomilerde, yıllık %5 bile sürdürülemez kabul edilemez sınır olarak görülmektedir. Biz de bunun 10 katını bulan rakamlar, elbette anlık müdahale açısından ele alındığı kadar, orta uzun vade ekonomik sonuçları üzerinden de sorgulanmalıdır.

Neredeyse, küresel ölçekli tefeci sermayenin yağma ve talanına kurban edilecek, emek ve alın teri, sadece bağımsız dış politika açısından değil, toplumsal iç barış açısından da hayati öneme sahiptir. Üretimin, emeğin, alın terinin desteklendiği, korunduğu bir zenginleşme çabası yerine, paradan para kazanmaya odaklı yaklaşımlar, hem üreten bir ekonomi ve çalışan bir toplum olmaktan bizi uzaklaştırır, hem de paylaşımda adaleti imkansızlaştırır. Özellikle savaş tartışmalarının yapıldığı bir dünyada, gelir adaletinin iç cepheyi güçlendirmek açısından ifade ettiği anlam ve önem asla göz ardı edilmemelidir. Bu da, doğal olarak, fiyatlarda kontrolsüz yükselişi durduracak tavan fiyat uygulamalarını, en alt gelir gruplarının vergi haksızlıklarından korunmasını ele almayı gerektirir. Ekonomik sosyal hakların, en az sivil siyasal haklar kadar önemsendiği, sosyal adaletin ortak dünya görüşü haline geldiği, sosyal devlet arayışının laiklik ve milliyetçilik tartışmalarının gerisine itilmediği bir değerlendirmeye ihtiyacımız var. Yüksek faizi iyi bir ekonomik gösterge gibi sunmaya kalkan çevrelerin, sadece güçlü ekonomiye sahip ülkelere doğru bir bakış açısı ile yaklaşması her şeyi ortaya koymaya yeter.

Asgari ücretteki iyileşmelerin çok kısa süre içerisinde erimeye mahkum olacağı bir enflasyonist ortamı durduramazsak, piyasalara sıcak para girmesi de sorunlarımızı çözmeye yetmeyecektir. Küresel piyasalardaki durgunluğun bir parçası olarak Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkıntılar, ancak güçlü bir planlama ve kamucu yaklaşımlarla aşılabilir. Aksi takdirde piyasalarda yaşanacak kapanma ve iflaslar tekelleşmeyi, ardından da küresel peşkeş çekmeleri beraberinde getirecektir. Ekonominin bir amaç olarak ele alınması yerine, toplum yararına dönük bir araç olarak konuşulması, insan merkezli, doğa merkezli bir yeni anlayışı hayata geçirmeyi zorunlu kılar. Bankaların her yıl en çok kar eden kuruluşlar listesinin baş köşesine yerleşmesi, aslında vatandaşların da banka ve kredi kartlarının kölesi haline gelmesinin bir sonucudur.

Toplumsal yozlaşmayı, çürümeyi, boşanmaları, intiharları beraberinde getiren ekonomik çöküşü durdurabilmek için radikal tedbirler almak, küçük çıkar gruplarının menfaatini ortak toplumsal yararın üzerinde bir yerde konumlandırmamak, Türkiye açısından hayati önem taşımaktadır. İnanç, mezhep, etnik köken ve kimlik farklılıklarının çatışmaya dönüşme potansiyeli ile kıyaslandığında, ekonomik gelir dağılımındaki çarpıklığın toplumsal kaos doğurma potansiyeli çok daha yüksektir. Ezberlerimizi ve bilimsel görünümlü dogmatik dayatmaları bir tarafa bırakıp, toplum yararını insan, doğasını merkeze alan bir yeni iktisat anlayışını, sosyal adalet bakışını, geç olmadan masaya yatırmalıyız.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş