metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

UMRE İZLENİMLERİM VE ÖNERİLER

MUHSİN GANİOĞLU
23.04.2019

Geçen hafta döndüğüm umre ziyaretinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığına yaptığım umre müracaatından dönüşe kadar olan zamanda karşılaştığım bazı problemleri ve bunlara ilişkin geliştirdiğim ve faydalı olacağını düşündüğüm bazı önerilerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Hepimizin malumu olduğu üzere umre ve hac ziyaretleri bir Müslümanın hayatındaki fikri açıdan dönüşüm oluşturabilecek  önemli olaylardan biri haline gelebilmektedir. Özellikle Ülkemiz insanı açısından bu ziyaretler daha da bir önemsenmektedir. İnsanlar bu seyahate çıkışta ve dönüşte helalleşme ve hüzünlenme sahneleri yaşamaktadır. Hacce veya Umreye gidenler kalabalık gruplar tarafından uğurlanır ve yine buna benzer bir karşılama yapılır. Bu ziyarete hazırlanan  kişinin de hem ruhen  ve hem de bedenen bu seyahate hazırlanması  gerekmektedir. Elbette bu hazırlığı en fazla kişinin kendisinin yapması gerekir.

Ancak başta Diyanet İşleri Başkanlığı, seyahat acentaları, Suudi Arabistan kurumları, insanların daha fazla ibadete zaman ayırma   ve düşünsel dönüşüme hazırlanmaları açısından mevcut düzenlemeleri yeniden gözden geçirip yeni bir takım organizasyonel değişikliklerini yapmalarını zaruri olarak görmekteyim. Amacım namazlarda ve umre ziyareti sırasından bol bol okuduğumuz “Rabbena atina” duasının dünya etabındaki “iyiliklerin”  Rabbimiz tarafından verilmesini teminen bir kul olarak dua başlangıcı  babında üzerime düşeni yapmaktır.   

Önerilerimi gerekçeleriyle birlikte aşağıda   sunmaya çalıştım. Sürç-i lisan edersem affola.  

1-Türkiye de başlayan organizasyon bozukluğu. Müracaat sırasından verilen tanıtıcı CD  dökümanlar eski versiyon. Yeni nesil bilgisayarlar tarafından açılmıyor. Bunun yerine tanıtım amaçlı gerçek görseller ve üç boyutlu animasyonlar hazırlanmalı ve bu medya çalışmaları kullanımı iyice yaygınlaşmış olan watsup ve email yoluyla daha müracaatları sırasında insanlara iletilmelidir. 

Bu film ve animasyonlarda daha Türkiye’den başlayarak insanların özellikle havaalanlarında ve otellerde   karşılaşması muhtemel sıkıntılar anlatılmalı ve alınacak tedbirler görsel hafızaya hitap edecek şekilde hazırlanmalıdır. Şeairillah olarak bildiğimiz bütün mekanlar ve  Mekke ve Medine’deki münhasıran Mescidi Nebevi ve Mescidi Haram’daki ibadet mekanları ve diğer ziyaret edilen yerlerin her bir ayrıntısı üç boyutlu görsel animasyonlarla tanıtılmalı ve buralardaki önemli olay ve çıkarılması gereken dersler kısaca vurgulanmalıdır. Bu mekanlarda yapılacak değişiklikler de zaman kaybetmeksizin bu film ve animasyonlara eklenmelidir.

Zira insanlar bu mekanlara gittiğinde gidilen yerleri tanımaları daha kolaylaşacak ve ibadete ve tefekküre daha fazla zaman ayırabilecek, hastalık ve kalabalıklarda kaybolma korkusu daha aza indirgenecektir. Hatta bu görseller İngilizce, Arapça  ve ihtiyaç duyulan diğer dillerde tercümesi yapılarak tüm insanlığa yine “düzeltici iş ve eylem” (salih amel) olarak sunulmalıdır.


2-Hac rehberi olarak görevlendirilen kişilerin, hem dini konularda hem de yönetim, organizasyon, turizm, yabancı dil konularında çok daha fazla yeterli ve yetkin olmalıdır.  Arapça ve İngilizce bilen rehber sayısı son derece sınırlıdır. Yaptığım araştırmada Hac ve umre seyahatlerinde görevlendirilen rehberlerin, Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı bir sınavda başarılı olan din görevlilerinin 3 günlük bir kursa katıldıktan sonra hac ve umre rehberi olarak  görevlendirildiğini öğrendim.

Halbuki özellikle hac ve umre gibi hem ibadet hem de turizm tarafı olan, çok kalabalık, eğitimi, yaşı, cinsiyeti itibariyle homojen olmayan, duygusal açıdan son derecede hassas durumda olan insan kitleleriyle birlikte icra edilen, her türlü sağlık  problemi riskini de içinde barındıran çok karmaşık ve kapsamlı bir seyahatin, son derecede profesyonel bilgili ve tecrübeli rehberler tarafından sevk  ve idare edilmesi esasen bir zarurettir.  Özellikle bayan kardeşlerimizin daha fazla ve farklı bir ilgi ve alakaya ihtiyaç duyulduğu  bir ortamda daha fazla bayan rehberlere ihtiyaç olduğu bir diğer gözlemimdir.

Bu itibarla “hac ve umre rehberliği” konusu profesyonelce olarak ele alınmalıdır. Kişilerin yeterlik ve yetkinliklerine Diyanet İşleri Başkanlığı değil, Ülkemizin mesleki yeterlik kurumu olan Türkiye Mesleki Yeterlilik Kurumu karar vermelidir. Bu kurum Ülkemizde ilahiyat eğitimi almış kişiler arasından, İngilizce ve Arapça dil bilme şartlarını da  gerekli kılarak, Diyanet İşleri Başkanlığı, seyahat acenteleri ve diğer tarafların katılımıyla oluşturulacak standartlara göre yine Türkiye Mesleki Yeterlilik Kurumunun akredite ettiği üniversite ve kurumlara bu eğitim ve sınavları yaptırılarak hac ve umre rehberi seçip mesleki yeterlik belgesi verebilir.  Daha sonra gerek Diyanet İşleri Başkanlığı ve gerekse özel turizm şirketleri bu rehberlerle seyahat organizasyonları yapmalıdır.

Yetiştirilen bu hac ve umre rehberleri, sadece Ülkemize değil, 1.8 milyarlık Müslüman dünyasına hitap ve hizmet edecek kalitede ve sayıda hedeflenmelidir. Yine bu projeyle Ülkemizde ilahiyat fakültelerinden mezun olmuş binlerce gencimize iş imkanı sağlanmış olunabileceği gibi bu şekilde donanımlı olarak rehberlik yapan gençlerimiz, yabancı dil ve mesleki görgü ve uluslararası ilişkiler açısından daha nitelikli insan haline gelebilecek ve olası akademik hayat açısından da daha iyi bir insan potansiyeli yakalanmış olunabilecektir.

3-Şüphesiz Mekke ve Medine aynı anda dünyanın her yerinden yaşlı-genç, hasta-sağlam, milyonlarca insanı aynı anda bir arada bulundurma durumunda olan iki şehirdir. Buna dayalı olarak Umrede gördüğüm problem alanlarında biri de hijyen kurallarıdır. Arabistan yarımadasındaki hava sıcaklıkları hijyenin önemini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır. Umrede bulunduğumuz sırada Sağlık Bakanlığımızın yayınladığı bir genelgeyle hac ve umre sırasında dikkat edilmesi gereken durumları ortaya koyması ve olası grip virüsüne karşı toplumu uyarması işin ciddiyetini göstermesi açısından önemlidir. Bu konuda kişilerden başlayarak alınması gerekli tedbirler, kalınan mekanlarda görsel meteryallerle sürekli görülecek yerlere asılmalı ve gerekli ekipmanlar  hazır bulundurularak hijyene karşı bilinç oluşturulmalı, Diyanet İşleri Başkanlığı umre ve hacda olan kişilerin cep telefonlarına sürekli olarak hijyen kurallarına uyulması mesajları atmalıdır. 

Maalesef kalınan otellerdeki odalarda banyo ve tuvaletler başlıbaşına bir hijyen problemi oluşturuyor. Akıtan lavabolar, sifonlar, küçük ve temizlik musluğu olmayan alafranga tuvaletler kirliliğin en büyük sebebini oluşturuyor.  Bu durum hem ibadetteki temizliği hem de ortamdaki hijyeni etkiliyor. Diyanet yetkilileri kiralanan otelleri bu aşıdan kendileri bizzat kontrol etmeli ve gerekli tedbirleri almalıdır.

Ayrıca aynı odaya kapasitenin çok üstünde yatak konuluyor. İki kişilik odaya 3 veya 4 yatak konuluyor. Bu da hijyeni etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Aslında kalınan yerler otel odası değil de pansiyon olarak tarif edilse daha doğru olur. Dolayısıyla seçilen otellerdeki yatak sayıları makul sayılarda olmalıdır. Mekke’de kaldığımız otelde oturarak dinlenme için bir sandalye ve masa dahi yoktu. Bu banyo ve tuvaletlerde dinimizin emrettiği temizlikte bir abdest alırım diyebilene aşk olsun.

Odalardaki halılar ve yataklar da kirliliğin en başındaki unsurlardır. Ağzı açık çöp kutuları da kirliliğin en önemli unsurlarındandır.

 Yine bu  banyo ve tuvaletler iş güvenliği açısından da büyük problemler taşımaktadır. Özellikle yaşlı insanların da bu mekanları sıklıkla kullandığı göz önüne alındığında rahat ve güvenli kullanım açısından da banyo ve tuvaletleri olan oteller seçilmelidir.

Otellerdeki temizlik çalışanları çoğunlukla göçmen insanlardan oluştuğunu gördüm. Ancak yapılan işe mütenasip iyi bir hizmet içi eğitim aldıklarından da emin değilim. Bu da hijyen konusunun en önemli noktalarından birisidir.

Konaklama mekanlarının klimaları, seyahat edilen otobüslerin klimaları, klima virüslerine karşı temizlenmeli ve bunların kontrolü sürekli yapılmalıdır.  

Hac ve umreye gelen-giden insanımızın yaş ortalaması yüksektir. Bu da özellikle tekerlekli sandalye kullanımını artırmaktadır. Ancak zaten Suudi Arabistan’da  var olan engelli araç kullanımına dair sıkıntılar, otellerin giriş ve çıkışlarının uygun yapılmaması sebebiyle daha da katlanılmaz olmaktadır. Yine Kabe-otel arası çalışan otobüslerde engelli arabası taşıyabilen altyapılı otobüsleri sefere koymak doğru olacaktır

Yukarı maddede belirtilen bazı hususlar içinde bulunulan durumu kanıksama anlamına gelen “işletme körlüğü” olarak tabir edilebilir.   Dışardan bir gözle sürekli olarak öz değerlendirme yapılmalı ve gerekli tedbirler alınmalıdır.                                                                                     

Her şeye rağmen yılda yaklaşık yarım milyon insanı hac ve umre için gönderen bir ülke ve Kurumun bu çalışmaları yapması bir zarurettir.                                             

 4-Rehber hocalar hacca ve umreye gelenlerin müfettiş olmadığını, herşeyden şikayetçi olmanın doğru olmadığını, buraya ibadet için geldiğimizi ve çirkin ve hoş görmediğimiz şeyleri dile getirmeye gerek olmadığını söylüyorlar. Bunu da doğru bir davranış biçimi olarak görmüyorum. Bir arada yaşamanın en önemli kurullarından biriside toplumu ilgilendiren sağlık güvenlik, ikamet gibi konularda insanımızın lisani münasiple daha iyiyi daha güzeli bulmak için eleştiri yapması ve önermelerde bulunması doğal karşılanmalı ve değerli bulunmalıdır.


5-Şehirlerarası yollardaki dinlenme tesisleri tam bir pislik yuvası ve iğrenç ötesi. Bir müslümana asla yakışmayacak şekilde. Özellikle Medine-Mekke arasında ihramlıyken durduğumuz dinlenme tesisi ne namaz kılma ve ne de abdest alma şartlarını taşıyordu. Bazı insanlar ne abdest alabildi ne de namaz kılabildi. Hatta diğer Müslüman ülke halkından olan bir bayanın gördüğü pis manzara karşısında bayıldığı söylenmişti.               

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı doğrudan müdahil olmalı ve eğer yeterli gelmezse Dışişleri Bakanlığı bu konuya Ülkemiz vatandaşlarının can ve sağlık güvenliği açısından konuyu Suudi hükümetine iletmeli ve imkan varsa özellikle Medine-Mekke arasında uygun bir dinlenme tesisinin inşa edilmesi sağlanmalıdır. Buralardaki dinlenme tesislerinin belirli bir standarda kavuşması için diğer Müslüman ülkelerin Diyanet benzeri teşkilatlarıyla temasa geçip bu konuda Suudi hükümeti üzerinde baskı oluşturulmalıdır.

6-Son söz olarak Ankara’da hava alanında dış hatlarda  pasaport kontrolünden geçerken geçerken yaşadığım problemi dile getirmek isterim. Dünyanın bir çok ülkesine girmiş çıkmış bir kişi olarak söylüyorum. Lütfen yetkililer tedbir alsın. İnsanların pasaport kuyruğunda birbirini ezmeden kontrolden geçmeleri hakları vardır.  

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
Hayrettin Kızılkaya | 12.07.2020 15:30
Yazılarınız hayırlara vesile olur inşallah kardeşim. Görebildiğim kadarıyla yazılarınızda konuyla ilgili somut tespitleriniz, yapıcı eleştirileriniz, kullandığınız üslubunuz ve önerileriniz bir insicam içerisinde seyrediyor. Rabbim basiret ve ferasetinizi artırsın, yolunuz açık olsun inşallah.
Ömer Akat | 26.04.2019 14:29
Hayra vesile olmasını dilerim. Üstadım kaleminize sağlık...