İçinde bulunduğumuz hafta (10-16 Mayısı) tüm dünyada Engelliler Haftası olarak kutlanılmaktadır. Engellilik konusunda farkındalık oluşturmak, engelli hakları, eğitim, istihdam, erişilebilirlik gibi temel sorunlara dikkat çekmek için özel bir hafta.
Engelli bireyleri, ailelerini, bu alanda hizmet üreten kurum ve kuruluşlarla koordinasyonu hedefleyen, engellilerin temel hak ve özgürlüklerden faydalanmasını teşvik ve temin eden, sosyal hayata etkin katılımlarını amaçlayan 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun, 2005 yılında TBMM’de kabul edilerek yasalaştı.
Engelliliğin tarifini de yapan bu yasayla; özel eğitim, özel bakım, istihdam, sosyal yardımlar, evde bakım, erişilebilirlik gibi ana konularda birçok batılı devletten daha geniş bir engelliler hukukuna kavuştuk.
Böylelikle, engellilere sağlanan hizmetler ve sosyal yardımlar da o oranda gelişmiş oldu.
Devlet, sosyal devlet olma vasfının gereği, tüm dezavantajlı bireylere her türlü maddi imkânı bezletmektedir. Merak edenler Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sayfasından sayısal verilere ulaşabilir.
Engellilik durumu, engelli ve engelli yakını için, özellikle anneler için ağır bir imtihan vesilesidir. Hepimiz sahip olduklarımız ve olmadıklarımız bakımından aynı imtihana tabiyiz.
Allah insanı ahsen-i takvim olarak yaratmış, ama hiç birimiz sırat-ı müstakim üzere, emrolunduğumuz gibi dosdoğru yaşayamıyoruz.
Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Ne ibadette, ne üretimde, ne de sadakatte tam potansiyelimizi yansıtamıyoruz. Hepimiz nakısız, bir yönüyle engelliyiz.
Ülkemizde engellilikle ilgili en önemli tartışma, kendini engelsiz görenler arasında yaşanan literatür konusudur. Özürlü mü, engelli mi, özel birey ya da özel gereksinimli birey mi diyelim, bir mutabakat yok henüz.
Engelliler için terminolojiden ziyade duygudaşlık önemlidir. Empatiyle yaklaşabilmek esastır.
Bu kabilden olmak üzere, ‘engelliye yapılacak en kötü şey acımak’ diye kaba bir yargı var. Kelime yalın ve yetersiz, ancak acımak insani bir duygu, vicdanın dile gelmesidir. Acımak yerine, merhamet gibi daha derin ve şümullü bir terim kullanılabilir.
Merhamet; sevgi, şefkat, tevazu, empati ve değer vermeyi muhtevi onurlu bir duygudur.
Bu coğrafyanın hamuru merhametle karılmıştır. Biz bir merhamet medeniyetinin çocuklarıyız. Cihanşümul bir devletten Anadolu yarımadasına sıkıştırıldığımız gibi, düşünce dünyamızı karartmak için dilimizi kısırlaştırıp, zihnimizi de iğdiş ettiler.
Bir de, batıdan tercüme ve tecrübe aktarımıyla elde edilen bilgilerle, kerameti kendinden menkul, köklerinden kopuk, kültüründen bihaber otoritelerimiz var.
Avrupa da engelliler, içine cin, şeytan kaçmış diye yakılarak, çeşitli işkencelerle öldürülürken; Selçuklu, Osmanlı medrese ve Darü-ş Şifalarında musiki ile tedavi ediliyorlardı.
İnsanın izzet ve şeref kaynağı, mukaddes mirasımız Kuran ve sünnet engelliye nasıl bakıyor ona da bir göz atalım kısaca.
“Âmâ ‘ya veya yol sorana yol göstermen, sadakadır.
Güçsüz birine yardım etmen, sadakadır.
Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen sadakadır.” (İbn Hanbel)
“(Ancak, savaşa katılmamaktan dolayı) köre bir sorumluluk yoktur. Topala bir sorumluluk yoktur. Hastaya bir sorumluluk yoktur.” (Nur 61/Fetih 17)
“Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
(Peygamber) âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü.
(Resûlüm!) Sen ne biliyorsun, belki o, (senden öğrendiğiyle) arınacak (nefsini tezkiye edecek) veya öğüt alacaktı da o öğüt kendisine fayda verecekti!
Ama (zenginliğinden öğüde) ihtiyaç duymayana gelince, sen ona yönel(ip ilgi göster)iyorsun. Hâlbuki onun arınmamasından sana ne?
Fakat sana koşup gelen kimse, (Allah’tan) kork(arak gel)mişken, sen onunla (habersiz gibi) ilgilenmiyorsun.
Hayır! (Böyle yapman doğru değil.) Çünkü o (âyetler) bir öğüttür; artık dileyen onu belleyip öğüt alır.” (80/1-12 Abese)
Peygamber (sav) Kureyş’in ileri gelenlerinden birkaç kişiyi İslâm’a davetle meşguldü. Âmâ sahabe gelerek; “Yâ Resûlallah! Allah’ın sana öğrettiklerini bana da öğret” diye birkaç defa tekrarladı. Rasulullah Efendimiz de ona karşı iltifat etmeyip, hafifçe yüzünü ekşitti. Abese suresi bunun üzerine indi (Celâleyn).
Bu olay peygamberle birlikte bütün müminlere ve bütün çağlara sari bir ikazdır. Bu olaydan naşi Peygamber efendimiz ona: “Ey kendisinden dolayı Rabbimin beni azarladığı zat, merhaba” diyerek latifeleştiği bilinmektedir.
Allah ve Rasulünün engellilere verdiği değer için bu sure tek başına kâfidir sanırım. Ama olayın kahramanı Abdullah ibn Ümmü Mektum (ra) ve iki engelli sahabenin hayatından günümüzü ve gönlümüzü aydınlatan bir tablo ile tamamlayalım yazıyı.
İbni Mektum (ra)’ın babası Hz. Hatice validemizin kuzenidir. Mekke'de İslam'ı kabul etmiş, ilk muhacirlerdendir. Medinelilere kuran öğretmiş, efendimize müezzinlik yapmış, hadis rivayet etmiş ve 13 kez Medine’de ona vekâlet etmiştir.
İslam’da engelliler hukukunun temeli onun sayesinde atılmıştır. Vekâlet, İmamet, cihada ve farz namazlara iştirak, korunmak için köpek beslemek gibi konular onunla vuzuha kavuşmuştur.
Aşere-i Mübeşşere’den Saad b Ebî Vakkas (ra) sonradan âmâ olmuş bir sahabe idi. Anne ve baba tarafından akraba olduğundan, efendimiz (sav) ona ‘Dayı’ derdi.
17 yaşında Mekke’de Müslüman oldu. Annesi, onun dininden dönmesi için konuşmamaya ve yememeye ant içti, ama o İslam’ı terk etmedi.
İyi bir binici ve okçu idi. Efendimizle bütün Gazvelere katıldı, birçok Seriyye ’ye kumandanlık etti.
Uhud ‘da attığı oklar sayesinde; “Anam babam sana feda olsun, at ya Saad!” iltifatına mazhar oldu.
Irak cephesi başkumandanı oldu. Sasani başkenti Medain’i fethetti. Kufe şehrini kurdu ve valisi oldu
Hz Osman (ra)’ın şehadeti, Cemel ve Sıffin olaylarında tarafsız kaldı.
Miras, vasiyet, ganimet, dua, içkinin tahrimi gibi bazı ayetlerin sebebi nüzulü olayların içinde yerde aldı.
Kendisinden 271 hadis rivayet edilmiş, hakkında birçok kitap ve akademik makale yazılmıştır.
Peygamber şairi Kaab b Mâlik, Hazrec kabilesinden ve Hicretten önce Müslüman oldu. 2.Akabe biatına katıldı. Bunun Bedir'den daha önemli olduğunu söyledi.
Tebük hariç, tüm savaşlarda bulundu. Mazeretsiz olarak Tebük Gazvesine katılmadıkları için Hilal b. Ümeyye ve Mürare b. Rebi ile birlikte 50 gün ambargoya maruz kaldılar. Tevbe suresinin inzaliyle berat edince, bu olaya sebep olduğu için malının tamamını bağışlamak istedi.
Sonradan ama oldu. Şiirleriyle bazı şairlerin ve kabilelerin Müslüman olduğu rivayet edilir. Divanı vardır ve 80 hadis rivayet etmiştir.
Hülasa; canda engel olmaz, belki engel bakışımızdır.
Gülden Sönmez ile Derkenar..
17.05.2025
MAZLUMDER Kaya Kartal ile Devam Dedi..
27.05.2025
İslam Teopolitiği Üzerine Notlar|Ali Bal
19.05.2025
Uzak Şehir dizisinde Coca Cola reklamı
20.05.2025
İRAN İLE ABD’NİN SAVAŞI ORHAN GÖKTAŞ 13.06.2025
KURBAN SOSYOLOJİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 09.06.2025
III - İÇİM GAZZE GİBİ ERNEST AYTEN DURMUŞ 08.06.2025
İran Saldırısının Zamanlaması AHMET GÜRBÜZ 14.06.2025
Gençlerimiz İstikbâlimiz AHMET SEMİH TORUN 27.05.2025
Arafat Zirvesinin Bayramı Kurban AHMET GÜRBÜZ 05.06.2025
Ali Baba ve Kırk Haramiler AHMET GÜRBÜZ 01.06.2025