metrika yandex
  • $32.45
  • 34.68
  • GA18240

Haberler / Yorum - Analiz

SİZDEN İSTEDİĞİM ,YAKINLARIMA SEVGİDİR / Vedat KAHYALAR

19.08.2021

Kuran, müslümanların ana rehberi, Rabbimiz tarafından korunmuş tek kaynağıdır.

Rabbimiz kitabını ve mesajını koruduğu gibi elçisi SAV'i de korumuştur.

O Elçide SAV, İslam'ın  onur ve kutsiyetini en iyi şekilde koruduğu gibi ailesini de en güzel şekilde korumuştur.

Zaten Yüce Kitabımızda Şura süresi 23. ayette bildirildiği gibi:

"Bu, Allah'ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun güzelim mükafatını arttırırız; şüphe yokki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükafatla karşılık verir."

Ayet açıkça peygamberin yakınları olan ailesine, en meşhur kabülle Ehli Beyt'ine sevgi emredilmiştir.

Hz.Muhammed (SAV), Hristiyan din büyükleriyle girdiği tartışmadan sonra anlaşılamamış, tarihe MÜBAHALE diye geçen, lanetleme kararı alınmıştı.

İki taraf en değerli yakınları ile gelecek ve onların üzerine haksız olan lanete uğrayacaktı.

Peygamberimiz oraya en sevdikleri olarak; Hz Fatıma,Hz Ali, Hz Hasan ve Hz Hüseyin (Allah hepsinden razı olsun, selam olsun ) ile gitti.

Bu olay üzerine inen MÜBAHALE ayetinde de söyle denmistir:

"Al-i İmran61:"Sana gerçek bilgi geldikten sonra, kim seninle İsa hakkında münâkaşa ederse onlara de ki: “İddianızda samimi iseniz gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı, öz nefislerimizi ve öz nefislerinizi... çağıralım, sonra gönülden dua edelim de Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine inmesini dileyelim.”

Peygamberimizin Mübahale adresine kiminle gittiği  yukarıda belirtildiği gibiydi.

Konuyla ilgili ayetler açık. Peygamberimizin gerek veda hutbesinde,gerek Gadir Hum hutbesinde  ailesini koruma çabası, ümmete açık bir şekilde emanet edilmesi tartışmasız bir gerçektir.

Ancak veda hutbesinde yüz bine yakın  kişinin dinledigi veda hutbesinde açık ve net bir dille; "Kuran ve Ehli Beyt iki ağır emanet olarak; rehber, aydınlatıcı, resul sünnetinin en yakın tanıkları  olarak birbirleriyle birliktedir,ayrılmazlar" denilmiştir.

Ancak peygamberimizden sonraki dönemde gerçekleşenler, tarihe  üzüntü verici, hatta kahredici olaylara şahit bir görüntü vermiştir.

Hz Ali 'nin ilmin kapısı olması, 23 yıllık peygamberlik uygulamasının en yakın tanığı olması, yetenekleri,bilgisi... Yok sayıldı maalesef. Sonrasında oğlu Hz.Hasan 'a layık görülen ihanetler, anlaşma ihlalleri ve rezilce zehirlenmesi gelecekte yaşanacak Emevi zulümleri hakkında önemli dönüm noktasıydı.

Son aşamada dinden kalan denizin kuruması ve yok olması döneminde, Hz Huseyin'in göreve davet edilmesi binlerce mektup ve çağrı almasıyla Kerbela süreci yaşanmıştır.

Yolculuğa çıkanlar peygamberin en yakınlarıydı. Gerçek islam eğitimi almış, Kuran ve sünneti en iyi bilen ciğerparelerdi.

Eğer bu dünyanın en değerlileri kim? Diye sorulsaydı o dönemde, şüphesiz Kerbela yolundakilerdi...

"İşte o kadro yollara düşmüstü"

Hz Hüseyin ile birlikte kuruyan islam denizine su taşımak isteyen Resul evlatlarıydı, en yakınlardı.

Olmadı, olamadı.

Lanet olası dünya sevgisi,iktidar gücü ve tehdidi,algı oyunları,yalanlar dinin önüne geçti.

Kerbela’da Hz.Hüseyin AS seslendi: “Elleriniz kurusun ey topluluk! Keder ve elem  yakanızı bırakmasın!  Yalvara yakara bizden  yardım istediniz,dil  döktünüz, biz de  beklemeksizin, sizin yardımınıza koştuk.Bizim için ellerinize aldığınız kılıçları bize karşı çekmiş bekliyorsunuz.

Düşmanımıza karşı yaktığımız ateşi bizim için alevlendirmişsiniz! Dostlarınıza karşı  düşmanların yanında yer alıp onların eli-kolu  olmuşsunuz, adaleti yaymadıkları ve bundan ümidiniz olmadığı hâlde!

Sadece dünyadan size haram lokma tattırdılar alçakça bu yaşantıya tamah ettiniz.

Allah'ım! Sen görürsün, ama görülmezsin. Ve sen, görünürlüğün en yüce noktasındasın. Dönüş sanadır. Ahiret de, dünya da senindir. Allah'ım! Zelil olmaktan sana sığınırım”

Allah'a kul olmak varken zalim Yezid'e ve makam sevdasıyla kavrulan bir kaç muhterise kul olan zavallılar topluluğu Hz Huseyin'den etkilemediler bile.

Zira karınları haram lokma ile dolmuştu.

Rabbim ümmetimize; Kuran bilgisi,bilinci,takvası versin,Ehli Beyt'i anlayabilmeyi ve kalpten sevebilmeyi nasib etsin.

Emevilerden beri uykudan uyanamıyan ümmetimize; akledebilme, harekete geçebilme, Hz Resul'ün mesajını daha net anlayabilme basireti ve feraseti versin.

Yorum Ekle
Yorumlar (5)
Yıldız | 02.04.2023 11:51
Söz konusu ayet Mekkidir. O dönemde Hz. Fatma küçük bir kızdı, babası olan Hz Nebi ise en yakın akrabalarının baskı ve zulmüne uğruyordu. Bu nedenle onları Habeşistana gönderdi. Kendisi, kendi akrabalarının zumü nedeniyle Taife gitti, Medineye bu yüzden kaçarak gizlice gitmek zorunda kaldı. Bu şartlar altındayken gelen ayete, parantezler açıp doldurarak "akrabama sevgi gösterin" anlamının verilmesi vahye ne büyük bir iftira... Tıpkı fırkalaşarak ayrışan her kitlenin pek çok ayete yaptığı gibi
H.aslan | 24.08.2021 01:05
Engin bey kendinizi baya yormuşsunuz. Am boşa yormuşunuz. Hakikati örtemezsiniz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Söz konusu ayette ehlibeyt ten bahsedilmektedir. Buda ehlibeytin önem ve değerinin ayrı bir göstergesidir. Kur anda bu ayetin ehlibeyt hakkında indiği ve ehlibeytin sevgisinin farz olduğu hem Şii hem ehli sünnet üleması kabul etmiştir. İnkar eden üç beşininde inkârı sadece nezhepçilik ve ihanettendir.. Sahih hadislerde yine ehlibeyt sevgisi ve onlara itaati işaret eder. Bunlar da yine Şii Sünni kaynaklarda mevcuttur. Öyleki dinin direği namaz bile ehli beyte selavat getirilmezse kabul edilmez. Orada bile ehlibeyt şarttır. Bu sebeple imam şafi derki,ey ehlibeyt sizin üstünlüğünüzü anlatmak için şu yeterlidir ki,size selavat çekmeyenin namazı batıl olur. Ayrıca kur anda hz peygamberin tebliğine karşılık ücret olarak Ehlibeytine sevgi istemesinin de diğer peygamberlere bir zararı yok.yada haksızlızlık olmaz. Peygamberin makamı da ehlibeytin makamıda böyle yücedir. Peygambere hem imamet,hem nebilik,hem resüllük verilip hem kitap verilmesi,bunların verilmediği başka peygamberlere haksızlık mı oluyor?. Her peygamber tebliğine karşılık Kuran'da bişey istemiştir. Am hz peygamber sadece Ehlibeytine sevgi ve itaat istemiştir. Yakınlarıma sevgi kelimesindeki yakı kardan kastın ehlibeyt olduğu da tüm şii Sünni kahır çoğunluğun kabulüdür. Allah ibrahimin ailesi den zalimlerde geleceğini bildirdiği halde onun soyuna neden sevgi istemedi ona haksızlık mı yaptı gibi bu mantık ta yanlıştır.ne alaka. Allah zalime neden sevgi emretsin. Bunun yanında ona demişki sana seni imam yapıyorum. İbrahim de soyumdan gelenlere de imamlık ver diyince Allah benim ahdim zalimlere erişmez demiştir. Yani açıklaması , senin soyundan zalimlerde gelecek ama ahdim yani imamet makamı zalimlere erişmez zalim olmayanlara vereceğim. Hz muhammed İbrahim soyudur. Ehli beytte öyle işte o imamette hz peygambere ve ehlibeyte ulaşmıştır. Burda kimseye haksızlık yok.ilahi emir ve tercih vardır. Kendimizi kur an ve nakli onlarca delili olan bu şeyleri örtmek için yormayalım. Hakikat inkar edilemeyecek şekilde ortada ve inkar etmek zor olan ve ıspatlanamayacak olandır. Batılı savunmak zordur .uğraşmayın. hakkı savunmak ise kolaydır. Çünki onlar akli ve nakli delillere dayalıdır...
VEDAT KAHYALAR | 20.08.2021 11:09
MÜBAHALE AYETİ ÇOK AÇIK VE HRİSTIYANLAR TARAFINDAN BİLE BILINIR.ŞURA 23 'ün mealini ben yapmadım,meaallerden aldım.Ehli Beyt'in kimler olduğu çok net ve meşhurdur.Gadir Hum u yüzyıllarca bulutlarla kapattık,şura 23 ü yorumlayarak garip bir hale cevirdik,veda hutbesinde bile birlik olamadık.Ben şii değilim ama böyle düşünüyorum.Keske Hz Ali'nin ve Ehli Beyt imamlarının bilgi ve birikimleri ümmet lehine kullanilabilseydi.
A. Arslan | 19.08.2021 17:33
Kur'an'a göre ehl-i bey, Hz. Peygamberin evinde yaşayan eşleridir. Bağlamıyla birlikte Ahzab:33 bunun delilidir. Allah'ın Kitabının belli amaçlara yönelik anlamlandırılması ne kadar acı... ve fırkalaşarak fırkalarını İslam'ın tek doğru yaşayış biçimi sayanlar, bunu ne kadar da çok ayete yapmışlar... yapmaktalar...
Engin Dağarslanı | 19.08.2021 17:25
Vedat Bey, alıntıladığınız Şura:23 ayetine verdiğiniz yukarıdaki anlam; bu ümmetin şii ve sünni olarak bölünmesinin sonucunda, Kur'an'la da anlamları kaydırarak nasıl oynadığının bir göstergesidir. Bu ayeti, Kur'an'daki kelimelerine müdahale etmeden olduğu gibi okuyalım: ذٰلِكَ الَّذٖي يُبَشِّرُ اللّٰهُ عِبَادَهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِؕ قُلْ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْراً اِلَّا الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبٰىؕ وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فٖيهَا حُسْناًؕ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ شَكُورٌ ﴿٢٣ Allah’ın, iman edip yararlı işler yapan kullarına verdiği müjde işte bu: De ki: Sizden hiçbir karşılık istemiyorum, yalnızca (Allah'a) yakın bir sevgi. Kim bir iyilik yaparsa ona bu iyiliği artırırız. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır ve iyiliğe karşılık verir.' Ayetin anlamını verirken neden Kitabımızda sevginin muhatabının belirtilmediği yere parantez içine 'Allah' yazdım da sizin yazdığınız gibi Hz. Ali'nin neslini kastederek 'yakınlarıma sevgi' yazmadım. Çünkü din, insanı bir soya karşı değil, Allah'a karşı sorumlu kılar. İlki bir tür şirktir, ikincisi insanı izzetli kılar. Burada ele alınması gereken husus şu: Acaba Kur'an'da istisnasız tüm peygamberlerin tebliğlerine bir karşılık istemedikleri 'ayetlerle' söylenirken, Hz. Muhammed'in akrabaları için 'gönül' gibi söz geçmez soyut bir alanın mahsulü olan 'sevgi'yi istemesi söz konusu olabilir mi? Bu durumda, Hz. Nuh'un suçu neydi, o da oğluna sevgi isteyebilir mi öyleyse? Allah'ın sevgisini isteyebilirdi o zaman. Ya da mesela; neslinden bir kısmının zalimlerden olabileceği söylenen Hz. İbrahim neden nesli için böyle bir sevgi istememiş ki!? Bu durumda, bu görüşü savunanların 'Hz. Ali neslinin günahtan korunduğuna inanmaları' gerekir ki bu da Allah'ın yasalarına aykırıdır çünkü insan için masum olmak muhaldir. Yoksa Allah'ın değişmeyeceğini söylediği yasaları/sünnetullah, Hz. Muhammed'e gelince onun damadı için mi değişti acaba? Ya da acaba bu ayet de Abbasi dönemi 'kutsal soy' şekillendirmesinde payına düşen tahribe uğrayarak bu anlama mı getirildi. İnsan, yalnızca kendisini yoktan var edene karşı sorumlu olursa bu tevhid olur. selamlarımla...