Hasan Güneş: “İnkılâb Yayınları, “iyiye, doğruya, güzele ve gerçeğe ulaşmak için” şiarıyla kitaplar yayınlıyor. Tebliğde gerekli temel kavramlar ve prensipleri inceleme-araştırma, roman, hikâye, hâtıra türlerinde sunarken, bilgi aktarımını sağlayan eserlere de yer veriyor...”
İnkılâb Yayınları’ndan Hasan Güneş ile yayıncılığın dünü, bugünü ve mahiyeti üzerine…
1)İslam’a Uygun Bir Yayıncılığa Etki Eden Saikler Üzerine…
Türkiyeli Müslüman kitle birçok alanda olduğu gibi, yayıncılık alanında da seksenli yıllara kadar, pek bir varlık gösterememişlerdi. Gerek sistemin olumsuz davranış ve tutumları, gerek ekonomik durumlar ve gerekse de adı geçen kitlenin, ezici bir çoğunluğunun basın-yayın faaliyetlerine duyarsız kalması ve sonuçta da önemsenmemesi dolayısıyla, yayıncılık sahası, Müslüman kitleye büyük oranda kapalı kalmıştı.
Burada birçok sebepten bahsedilebilir. Bunlardan bir kısmını “sistemden kaynaklanan” mucbir sebepler olduğu kesin. Bir de Müslüman kitlenin hem sistemden kaynaklanan Saikler ve hem de bir takım kendi “indî” anlayışlarından kaynaklanan sebeplerde burada önem arz etmektedir.
Buna sistemle bağlantılı olarak 12 Eylül ortamına ve sonrasınıa da dikkat çekmek gerekir.
S. 1) Bu sayılan saiklerle birlikte, 12 Eylül ortamının vücuda getirdiği ‘kendine özgü’ saikler de yayıncılığınıza nasıl ve ne oranda etki etmişti?
– İnkılâb Yayınları olarak ilk kitabımızı 1983 yılının Ocak ayında yayınlamıştık. 1980 Darbesinin bâkir bıraktığı fikir-sanat-edebiyat ortamında –az sayıda da olsa– yayınlanan her kitap büyük ilgi görüyordu. İlk baskı adetleri 5000 idi. 80 öncesinde de üniversite talebesi olarak uğrak yerimiz İstanbul-Bayezıd’daki Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı idi. Orada bütün kitapları, dergileri bulabildiğimiz gibi yazarları, yayıncıları da görme, konuşma imkânına sahiptik. Cıvıl cıvıl bir yerdi. 60’larda, 70’lerde hamiyet sahibi Müslümanların teşebbüsleriyle kurulan Sönmez Yayıncılık ve Boğaziçi Yayınları gibi şirketler, şahıs kuruluşu olan yayınevlerine ilave bir güç katıyordu. Büyükdoğu, Diriliş, Bedir, Sebil, Şâmil, Yağmur, Üçdal, Dergâh, Düşünce gibi yayınevleri faaliyetlerini sürdürüyordu. O dönem İslâmî fikir hayatının önündeki en büyük engel, 163. Madde gibi bir ucûbe idi. Ağzınızdan çıkan her bir ifade, “Devletin sosyal ve ekonomik veya siyasi veya hukuki düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak” iddiasıyla mahkemelere taşınıyor, dâvâ beş yıl hapis cezasıyla sonuçlanabiliyordu. Eğer bu “suç” basın yoluyla işlenmişse % 50 oranında artırılıyordu. 1970-80’li yılların Müslüman yazarları muhakkak bu madde dolayısıyla yargılanmış ve hapis ile cezalandırılmışlardır.
Biz de iki kitabımız dolayısıyla yargılanmıştık. 1987 yılında Mevdudî’nin Gelin Bu Dünyayı Değiştirelim adıyla yayınladığımız kitapçık dolayısıyla Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) yargılandık ve 7,5 sene hapse mahkûm edildik...
Diğer taraftan o yıllarda yayınlanan kitaplar elbette ki günümüzde olduğu kadar çeşitli değildi. Daha çok namaz-oruç gibi amelî ilmihal kitapları, temel İslâmî konular, tefsirler, tasavvûfî eserler, tarihî hâdiselerle ilgiliydi. Fikir kitapları bir elin parmakları kadar azdı.
2)İslamî Kimlik, Kişilik ve Yayıncılık…
Kişilik, “Kişinin kendine göre bir ayrılığı, belirgin bir özelliği olması durumu, kişinin özyapısına uygun kendine özgülüklerin tümü.” Olarak ele alınabilir.
İslami kimlik ise, bu kişiliğin çerçevesini Kur’an’ın ve Sünnet’in çizdiği ve bu sebepler Müslüman’a uygun görülen ve onun kendine uygun görüp içselleştirdiği duruma da İslami kimlik denirdi.
Nitelikli bir uğraşı gerektirdiği için, hem genelde tüm yayıncılık faaliyetleri ve hem de bu uğraşıda Müslümanlık saiki var ise, bize özgü bir yayıncılığında “Efradını cem, ağyarını ise men edici” bir kimliğin olması kaçınılmazdır.
S. 2) Bu konuda İnkılâb Yayınları olarak, İslami kimliği önplana aldığımızda, bir bütünlük içerisinde bilgi, tebliğ, yaşam ve kazanç olgularından hangisi, öncelik sırasına konulabilirdi?
– Yayınevimiz, “iyiye, doğruya, güzele ve gerçeğe ulaşmak için” şiarıyla kitaplar yayınlıyor. Tebliğde gerekli temel kavramlar ve prensipleri inceleme-araştırma, roman, hikâye, hâtıra türlerinde sunarken, bilgi aktarımını sağlayan eserlere de yer veriyor... Elbette yayınladığı kitapların çok satılmasını her yayıncı arzular; ancak çok satsın diye muhtevasından tâviz verilemez.
3)12 Eylül Sonrası Ortamların Yayıncılığa Etkisi…
Türkiye 12 Eylül sonrasında, siyaset ve toplum açısından bir yanda askerî vesayet, bir yandan da Özal ile temsil edilen ve ‘görece de olsa’ özgürlükler bağlamında farklı iki anlayış söz konusu idi…
Bunların karşılaşmasının birer sonucu olarak birçok hâdise yaşanmıştı (Ör. 93 Temmuz Sivas vakası, 28 Şubat) ve bu hâdiseler genellikle önemli ve olumsuz sonuçlar doğurmuş, ortamlar oluşturmuştu.
S. 3)Uzunca yıllar süren bu olumsuz sonuçlar ve bunaltıcı ortamın İnkılâb Yayınları özelinde nasıl bir etkisi olmuştu?
– 1980 Darbesi sonrasında apolitik duruşlar, çoğu kesimi fikrî tartışmalardan uzaklaştırdı. İslâmî kesim de bundan etkilendi. Muhatabınız zıt fikirli olduğunda, daha önceleri onlarla fikrî tartışmalara girer, karşılıklı görüşlerinizi, iddialarınızı ortaya koyar, ona tebliğde bulunurken artık, “fikirlerinize saygı duyuyorum” denilerek kenara çekilindi. Savunacak görüşü olmayan ya da muhatabının yanlış gidişatına göz yuman kişiliksiz “özgür bireyler” türedi. Bu dönüşme ne yazık ki yayınlanan kitaplara da yansıdı... “Sivas Olayları” adıyla anılan 1993 Temmuz’undaki olay, yazar Aziz Nesin’in kışkırtıcı yayın faaliyetleri sebebiyle başlamış, kitlelerin tepkisini kullanan bazı mihrakların tezgâhladıkları feci sonuca götürmüştür. Aziz Nesin’in kışkırtıcı rolü, bütün dünyada Müslümanların haklı tepkisine sebep olan Selman Rüşdi’nin “Şeytan Ayetleri” adlı kitabını Türkçe’ye çevirip basması ve Sivas’ta bir festival içinde imzalamaya girişmesiydi... 28 Şubat 1997’deki “Postmodern” darbede MGK- yargı-bürokrasi (tabii ki basın) “tavşana bak!” taktiği ile inancını yaşayan Müslümanlar üzerinde terör estirirken arka planda kurumları ve bankaları ile ülkeyi yağmalıyordu... Bütün bu olup biten sosyal-siyasî-iktisadî hayatı kökten değiştiriyor, halk fakirleşiyor, biz yayıncılar da kitapları az sayıda basarak ayakta durmaya çalışıyorduk. Yayınlanan kitapların başlıklarında “İslâmî” ifadelere rastlanmıyordu. Hatırlıyorum, yeni çıkan İslâmî Devlet ve Hâkimiyet ile İslâm Ümmetinin Geleceği kitaplarımızı dağıtım firmasına götürdüğümde isimlerine bakarak dudak bükmüşlerdi.
– Bizim yayınladığımız türde kitap yayınlayan yayınevlerinin mâlî destek almadan ya da bir cemaat bağlantıları olmadan uzun süre hayatlarını sürdürebilmeleri mümkün değildir. Başlangıçta bunu fark ettiğimizde ilave ticarî faaliyetlerle hem nafakamızı temin hem de yeni kitaplar yayınlamayı planladık ve elhamdülillah bu günlere getirebildik. Kıt imkânlarla en faydalı kitabı yayınlamak ilkemiz oldu.
4)Maddi Kazançtan Ziyade “Kutlu” Bir Yürüyüş…
İşin içerisinde geçerli bir espriye bağlı olarak kazanç olmasına rağmen, İslami yayıncılığın kitap olgusu üzerinden, muhatabı sahih bir şekilde bilinçlendirme de dahil olmak üzere, birçok saikle yürüyüşü devam etmekte…
Belli bir oranda maddi kazancın yanında, İnkılâb Yayınları’nın da var olan İslami kinliğe uygunluk içerisinde bir yürüyüşü elbette görmezden gelinemez.
S. 4)Bu kutlu yürüyüş, dünden bugüne bakıldığında, İnkılâb Yayınları’na ne tür bir avantaj ve dezavantaj oluşturmuştur?
– Yayınlarımız arasında tercümeler de bir yekûn oluşturmaktadır. Bazı çevreler bunların yazarlarına bakarak yayınevimizi farklı kategorilere sokarak itham edebilmektedir. Fakat yıllar içinde bazı okuyucuların yayınladığımız kitaplar sayesinde fikir ve kanaatlerini oluşturduklarını, istifade ettiklerini duymak bizi ziyadesiyle memnun etmektedir.
5)Dijital ve “Paralı” Yayıncılık…
Birçok alanda olduğu üzere, yayıncılık alanında da dünde etkili olan var olan eksikler ve yanlışlarla birlikte birçok doğrunun da varlığına işaret etmek gerekir.
Var olan durum, herkesten ziyade yayıncıların, bizzat işin içerisinde bulunmalarından dolayı var olan durum izahtan varestedir. Dünün kendine göre, bugününde “yine” kendine göre artıları ve eksileri söz konusu…
Bugüne kadar hüküm sürmüş tüm iktidarların bir türlü halledemedikleri ve çeşitli toplumsal kesimlerinde dert yandığı “kültürel iktidar” konusu ve bu konu ile bağlantılı bir şekilde son yıllarda baş gösteren ekonomik daralmalara binaen, yayıncılıkta bu durumdan nasibi fazlasıyla almış bulunmaktadır.
Bu durum ister istemez yayıncıları ve yazarları belli bir meblağla peşin para ile eserlerin “dijital” ortamlarda yayınlandığı vakıası ile karşı karşıya bırakmakta olup aynı zamanda bir daralmayı ve kısmen de olsa bir seviye düşüklüğüne de kapı aralamaktadır.
S. 5)Birçok yayınevi kitap basımı için yazarlardan kitabın parasını alarak basmaktadır. İnkılâb Yayınları’nda da bu kural geçerli mi? Yazarlara bu konuda bir mesajınız var mı?
– Bahsettiğiniz farklı bir yayıncılık türü; daha doğrusu baskı hizmetleri olarak değerlendirilebilir.
6)Kitap Fuarları…
Kitap fuarları, kitabın tanıtımı ve okura ulaşması açısından, bir trend olarak Batı’da başlayan modern bir uğraşı olarak bizde de epey zamandır revaçtaydı. Kitap fuarları belli zamanlarda, yine belirlenmiş zaman aralıklarında, birçok yetkili kurumun(belediye, fuar işletmeleri vb.) himayesinde yapılıyor. Bundan amaçlanan ise, kitapla okuru buluşturmak, okurun ‘istediği’ ya da okura yönelik olarak yapılan reklam sonucunda gereken kitabın okur tarafından alınmasını sağlamak.
Tabii ki burada okur kitapla buluştuğunda, onu, bu buluşmada karşılayan amil güç, öncelikle kitabın yayıncısı oluyordu. Yayıncı-okur-kitap, aracı ve salt hizmet kurumlarından oluşan bir silsile kendini gösteriyordu.
S. 6)Siz de bir yayıncı olarak birçok sebeple birlikte kitapla okur arasında köprü olabilmek için kitap fuarlarına katılıyor musunuz? Katılıyorsanız fuarlar nasıl geçiyor; bu konu ile ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
– Kitap fuarları geçmiş yıllarda önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir. Yeni yayınların teşhiri, yazar-yayıncı-okuyucunun bir araya geldiği ortamı oluşturması gibi. Ancak zaman içinde organizasyon firmalarının yüksek maliyetleri ile gelişen dijital alanın sunduğu imkânlar yayıncılığımızı da değişim ve dönüşüme zorlamıştır. Artık kitap fuarlarından beklenen eski fonksiyonları farklı mecralar yerine getirmektedir. Elinizdeki telefon ekranlarını bu amaçla kullanabiliyorsunuz. Yeni çıkan bir kitabın bilgisi ülkenin, hatta dünyanın en ücra köşesine gidebiliyor. Satış siteleri üzerinde kitaplar pazarlanıyor, satılıyor. Bu değişimi yaşıyoruz. Diğer taraftan e-kitap, sesli kitap olarak da bir form değişikliği yaşıyoruz. Bunlara olumlu bakmak ve bu yöndeki çalışmaların içinde olmak gerekiyor.
Hasan bey, İnkılâb Yayınları’nın kurucularından ve yöneticisi olarak, ‘kitap yayıncılığı’ çerçevesinde sizlere yöneltmiş olduğumuz sorulara verdiğiniz içtenlikli cevaplarınızdan dolayı teşekkür eder, nice hayırlı çalışmalar dileriz…
Gannuşi:Aksa Tufanı Nuh tufanı gibi olacak
22.11.2023
İsrail Saldırılarında Türkiye'den 2 Şehit
22.11.2023
Yine fırladılar orta yere | Vahdettin İnce
27.11.2023
Üstün Bol ile Derkenar..
01.11.2023
Ankara'daki STK'lardan Filistin Bildirisi..
02.11.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
STK’lar Sararırsa DERVİŞ ARGUN 24.11.2023
YÜZ YILLIK MUHASEBE ÜSTÜN BOL 04.11.2023
İtaat ve Sadakat Özgürlüğü ATASOY MÜFTÜOĞLU 07.11.2023
Akran Zorbalığı ve Çeteleşme MUHSİN GANİOĞLU 31.10.2023
Nefret Tanrısı Yehova ENES TARIM 03.11.2023