Kalbimiz toprak gibi, ağaç gibi, elimiz, ayağımız gibi canlıdır. Ona iyi bakılırsa diri kalır, ancak dünyevileşirse hayatın yükü o kalbi hem yorar hem de o kalp zamanla işlevini yitirir.
Kalbi, gafletin ve günahların tesiri ile katılaşanlar bizleriz. Bu katılaşmayı hep başkalarında görmeye çalışırız, oysa herkesi kendimizden üstün görmeli, kim daha takvalı ise peşinden koşmalıyız..
Hep çaresizlikten dem vuran, kendini gerçekleştiren kehanete inanan müslümanlar olmaktan vazgeçmeliyiz..
İnsanlık ve müslümanlık adına eğer istersek eyleme geçebilir, oturduğumuz yerden bile bir sürü şey yapabiliriz...
Teknoloji çağında olan müslümanların evet, üzerine yığınla belalar yağıyor olabilir ancak müslüman odur ki; hem adım adım muttaki olmaya çalışır, hem de kendini takvaya götürecek salih dostlarının elini sıkı sıkı tutar..
İslam'ın yolunda yürüyecek dava adamları biriktirmeli hayatında...
"O gün dostlar birbirine düşman olacaktır. Allah için birbiriyle arkadaşlık etmiş muttakiler hariç " (Zuhruf, 67)
Aynı evde fasık ve muvahhid eşlerin olduğu devirde yaşıyoruz diye vazgeçecek değiliz...
Yahut toplumun çoğu hoşlanmıyor diye nasihat etmekten vazgeçecek değiliz...
Zuhruf, 5. Ayet: Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?
Hangimizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan Allah'ın (Mülk,2.Ayet) muradı muradımız olursa bu dünyada en zengin, en huzurlu insan oluruz...
Ölüme hazırlanmak için attığımız adımlar küçük olsa da kararlı ve "Hak" adımlar olursa kalbe hüzün ve korku yoktur o gün...
Araf Suresi, 35. ayet: Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber veren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve (davranışlarını) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahzun olmayacaklardır.
Kim Allah'tan hakkıyla sakınırsa Allah vaadinde sadıktır...
“Kim Allah'tan korkup sakınırsa (takvalı olursa), Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. (Talak, 2-3)”
Kendimizi olanca gücümüzle Allahın emirlerine sıkı sarılırken bulmalıyız...
Âl-i İmrân, 103. Ayet: Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.
Hem neslimize karşı, hem gözümüzün gördüğü elimizin ulaştığı her insana karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz...
Tahrîm, 6. Ayet: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah'ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır.
Müslüman elbetteki kendi kan bağı ile bağlı olduğu ailesinden sorumludur ancak geniş açıdan bakacak olursak sesini duyurabildiği her müslümana iyliği emredip kötülükten men etmelidir.
Bunları yerine getirirken ahiret kazanımlarını sık sık hatırlamalıyız ki, Allah'ın vereceği güçten güç devşirelim kendimize.
Ahiretten dünyadaki halini izlemeli müslüman, o vakit hangi emellerinin ve amellerinin kendisine lazım geldiğini, ebedi hayatına hangisinin iyi geldiğini tespit etmesi zor olmaz...
Kur'an'ı, salih insanları, nezih mekanları tercih edersek kalbimiz güçlenir belki işin yüzde ellisini halletmiş olur, "OLMA"yolunda ilerleriz...
Ebu Musa el-Eş’ari’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “İyi arkadaşla kötü arkadaş misk taşıyan kimse ile körük üfüren kimse gibidir. Misk taşıyan ya sana onu ikram eder yahut sen ondan (miski) satın alırsın ya da ondan güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren kimse ise ya elbiseni yakar ya da ondan kötü bir koku duyarsın!” (Müslim, Birr, 146)
Bugün en yakınlarımız başta olmak üzere iletişimde olduğumuz insanların ekseriyeti bizi harama davet ederken bizler bundan uzaklaşarak ve gereğini yaparak tebliğde bulunmalıyız ... Hal dili kal dilinden daha evladır tesir açısından..
Nûr, 19. Ayet: İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz...
Allah razı edeceğimiz biricik İlahımızdır, O'nun bizden istediklerini önemsemeyip insanları razı etmenin yoluna gidersek, riya'nın kapıları aralarsak cehennem tasvirlerini anlatan ayetler ile uyarmalıyız birbirimizi.
Çünkü Allah'ın rahmetinden mahrum kalmaktan korkmayan bir kalbi başka hiçbir şey ile uyaramayız.
Demek idâreyi ve hâkimiyeti ele alırsanız, hemen yer yüzünde fesad çıkaracak, akrabalık bağlarını bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir." (Muhammed, 47/22-23).
“Ey İnananlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarf eden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah inkâr eden kimseleri doğru yola eriştirmez."( Bakara, 264.Ayet)
Münafık, fasık, mücrim, kafir insanların ortamların da yaşamaya devam eden insanların kalbinde ölüm korkusu bir köpeğin korkusu gibidir, ancak mümin ölümü ve ölümden sonraki yaşayacaklarını düşünüp daha çok Allah' a bağlanır.
Allah'tan hakkıyla sakınıp tekrar Allah'a yaklaşan kişinin adıdır mü'min..
Allah'tan hakkıyla sakınanlar sorumluluk bilincinde olurlar ama nesilleri her şeye rağmen korunmayı tercih etmemişlerse kimse kimsenin günahını yüklenmez.
Rabbimiz bunu beyan eder biz de iman ederiz.
Fâtır, 18. Ayet: Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır.
Allah bize muvahhid müminler olarak yaşamayı ve ölmeyi nasip etsin...
Allah ömrümüzü salih arkadaşlar ile nasihatleşerek geçirmeyi nasip etsin, müminleri Cennetinde cem eylesin... Zira; Cennet de Cehennem de Hak'tır ve Cennet'in de Cehennem'in de Rabbi Allah'tır..
Sözlerimizin ve işlerimizin başı ve sonu Allah'a hamd Rasulüne salat ve selamdır..
Yûnus, 10. Ayet: Bunların oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!", aralarındaki esenlik dilekleri, "selâm"; dualarının sonu ise, "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" sözleridir.
Büyük Direnişci Cevher Dudayev
22.04.2025
Mustafa Ökkeş Evren ile Derkenar..
20.04.2025
Boykotlu işletme önünde Gazze protestosu..
20.04.2025
Güven ve Adalet Toplumu |HAMZA ER
28.03.2025
UMRAN SORUYOR: DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
29.03.2025
ah örgütçü kafa ah! MUSTAFA AKMEŞE 25.04.2025
Sorular YUSUF YAVUZYILMAZ 19.04.2025