metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

Teog ve Ötesi

Doç. Dr. MEHMET SAĞLAM
21.09.2017

Ülkemizde son günlerde “TEOG” meselesi ile birlikte en önemli gündemi olan eğitim konusunu bir köşesinden tutarak yeniden tartışmaya başladığını görmekteyiz. Aslında eğitim konusu ideolojik yaklaşımlardan dolayı gündemden uzak bir konu değil. Ancak liselere giriş diğer adı ile temel eğitimden orta eğitime geçiş sınavının kaldırıldığı haberi ile birlikte tartışmalar yeniden alevlendi. Öğrencilerde baskı oluşturduğu, onları sürekli yarışmacı bir kişiliğe büründürdüğü ve tamamen akademik gelişime odaklanmaya neden olduğu ve bu nedenle kaldırılması gerektiği görüşlerini kabul etmekle birlikte değişim sürecinin yöntemi konusunda problemler olduğu ve ortaya çıkan ani değişim ve belirsizliğin ise daha büyük bir kaygı oluşturduğu da bir gerçek.

 

Peki bir ülkenin eğitimi konusu bir sınavın varlığı ya da yokluğu ile değerlendirilecek kadar basit bir şey mi?, Neden kimse eğitimin içeriğine dair konuşmuyor? Sürekli kendilerine sorulan sorulara cevap vermeye çalışan çocukların varlığı bizi mutlu mu ediyor? Kendilerine sorulan sorulara en fazla cevap vermeyi başaran çocukları gerçekten iyimi eğitmiş oluyoruz? Doğrusu 100 tane soruya doğru cevap verebilen bir çocuk yerine 10 tane soru sorabilen bir çocuğu tercih ederim. Önüne konan metni okuyup, o metinle ilgili sorulara cevap veren bir genç yerine, bir paragrafı kendisi yazabilen, önüne konan metni eleştirel bir gözle değerlendirebilen bir genci hayranlıkla izlerim.

 

Eğitim sistemimiz onlarca yıldır, çocuklara sürekli bir bilgisayar gibi davranarak ona program yüklemeye çalışıyor. Çünkü kendi kontrolü dışında ortaya çıkacak bir nesilden korkuyor. Bu korkunun görünen sebepleri ideolojik olsa da en önemli nedenlerinden biri de şu “ortaya çıkacak nesil bize benzemez korkusu”.  Çünkü bize benzemez ise kontrol edemeyiz. Oysa bizim çocuklarımızın bize benzememesi gerekiyor, bizden daha farklı düşünmeleri, bizden daha fazla soru sormaları, farklı konuşmaları, kendilerini ifade etmeleri gerekiyor. Ancak biz eğitimdeki bütün çabamızı fırsat eşitliği, sosyal duyarlılık, insani değerler, toplumsal dayanışma, çocukları farklı ve zengin uyaranlar ile karşılaştırmak yerine onlara daha fazla matematik, fizik, coğrafya vs sorusu çözdürmeye odaklandık. Değerler eğitimi konusu sadece bir kavram olarak gündemimize girdi, hiç içselleştirmedik, zaten öyle bir kaygımızda olmadı. Eğitimde fırsat eşitliği konusu bir türlü gündeme gelmiyor, özel okulların genelde bir ticarethane gibi işletilmesi, asıl misyonlarının ülkenin geleceğini eğitmek olduklarının farkında bile olmamaları kimsenin umurunda bile değil.

 

Eğitim fakültelerine yerleşen gençlerin büyük bir kısmı nasıl bir mesleğe yöneldiklerinin farkında bile değiller. Bu sürecin içerisinde yer alan ailelerinde, çocukları sürekli akademik başarıya yönlendirerek tek boyutlu bir insan yetiştirme çabasında oldukları ya da bu yönde bir beklentileri olmayan ailelerin çocukları kısa yoldan “köşeyi dönebilmeleri” için televizyonlardaki yarışma programlarına yönlendirdikleri acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Çocuklarımızın sorumluluk alacağı alanlar oluşturmuyoruz, bizi eleştirmelerine tahammül edemiyoruz, kendimiz okumadan onların kitap okumasını ama okudukları kitaptan etkilenmemelerini bekliyoruz.

 

İşin en acı tarafı ise biz eğitimde yaptığımız bu yanlışları fark etmediğimiz her gün en büyük sermayemiz, gücümüz, geleceğimiz olan çocuklarımızı yitirmeye devam edeceğiz, korkarım durumu fark ettiğimizde çok geç kalmış olacağız. 

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
sevgi kaya | 27.09.2017 21:56
mehmet bey,
yazılarınızı ilgiyletakip ediyoruz. teşekkür ederiz.