teknik lise makine mezunu olunca malzeme bilgisi okumuşluğum vardır.
metal yorgunluğu diye bir tabir vardır.
kırılmaz dediğimiz çelik bile uzun süre düşük dozda kasıntılı çalışırsa eğer
yorulur be dost!
yorulur ve olmadık bir zamanda çat diye kırılır...
onun için işi bilen usta metali yorarak, stres altında ve kasıntılı çalışmasına
müsaade etmez.
peki metalin yorgunluğu oluyorsa
“gönül yorgunluğu” da olur mu? derseniz, olmaz mı dost, olmaz mı hiç!
yorulmuşsa işte adamın gönlü,
etrafı daralır sonra sanki kararır dünyası
tatsız tuzsuz usanmış kalmış bir halde hiç bir şey canı çekmez
her şey üzerine üzerine geliyor gibi olur ve sıkıntısı simasına vurur ya!
niye yorulur? derseniz gönül!
insanız ya ondan işte!
yaşarken insanı yoracak
sayısız kasıntılı işimiz olur ve çoğu kendi tercihlerimizle şekillenir.
bizi mutlu etmeyen yerlerde gezinir,
yorgunluk veren bizi kasan, dişlerimizi sıktığımız
kendimize yük olan işler, sosyal çevreler edinir böyle olacak diye kabullenir
boyun bükeriz.
alışkanlıklarımız işte bakıverin
ezbere yapıp geldiğimiz ne çok şey vardır hayatın içinde yorgunluk veren…
beden yorulunca,
hani ayaklarınızı uzatır, sırtımıza yastığı koyup, bir demli çayı veya
sade kahveyi yudumlarken bir de tiryaki iseniz eğer bir cigara tüttürünce
şöyle arkasından bi güzel uyku çekince işte
yeniden hayata dönersiniz bütün arzularınızla birlikte hem de...
peki gönül yorgunluğuna ne yapmalı? derseniz eğer,
çayın bi faydası olmaz, valla!
bakın burada işte yorgunluk çeşidi önemli derim.
bunların arasında gönlü yoran ve en zoru olandan bahsetmek istiyorum;
“dindarlık yorgunu” olmak en önemli gönle yorgunluk verecek olanlardandır.
“din yorgunluğu” değil!, aman ha! yanlış anlaşılmasın...
dindarlık hiç yorgunluk verir mi? der gibisiniz.
vermez mi hiç!
hem de dindarlığın taşkınlığı ve din-darlığı! en yorucu gönül yorgunluğu yapanlardandır.
Dindarların “depresyonu” olmaz diyenler sadece insanı tanımadıklarındandır.
psikiyatri bölümlerine bakıverin…
daha ilginci
dinin sahibi Allah omuzlarımızdaki yükleri alsın, ayağımızdaki prangaları çözsün,
bizi yük bütün bağlardan kurtarsın, özgür kılsın diye
aramızdan seçtiği en iyilerimizden olan insanı peygamber gönderir
gönderir de;
sonra onun bağlılarından olan bir kısım işçimen mümini!
abartır ve yorgunluk verecek ilaveler yapar din anlayışının üzerine.
mesela
çok masum olanlar vardır
işin ucunda sevap olan ve Allah'ın hoşnutluğunu kazanacak ibadetlerin çoğaltılmasından ibaret gibi gözükenler var ya!
nafile olanlar işte... tesbihat gibi, zikir gibi, oruç gibi namaz gibi…
infak bi türlü çoğaltılan olmaz niyeyse işte!
inanmayı
sadece kişisel yapılan ibadet ritüellerinin tekrarı gibi bir anlayış olarak yerleşince adamın aklına
arttırmak lazım gelir der ve çoğalmaya çalışır ya sayısını
o ara
her gün bunları farz ibadet gibi yapsan yorar yapmasan
bu sefer
eksiklik var zannedersin gönlün kırılır kendi kendine yine yorulur...
diğer yandan daha yorucu olanı söylemek istiyorum;
kendi içinde bulunduğunuz “dindar mahallenin” yerleşik ön kabulleridir.
yaşınızın ilerlemesi, yeni öğrendikleriniz, imkanların farklılaşması gerçeği varken
değişime kapalı anlayış geçmişin ritüelini aynen yapmayı zorlar ki
tam da söylemek istediğim stresi, kasıntıya sebep verir. yorar gönlünüzü.
mesela, sıradan yıllarca öğretmenlik yapmışsınızdır,
müdür olarak hizmet yapmak çok doğal bir hal iken
‘makam hastası’ olursunuz mahallenin gözünde, söylenirler,
siyasete ilgi duyar
birikimimizle katkı yaparsınız çok değerli bir davranıştır
kaybedilen kişi olursunuz, söylenirler
vakıf dernek çatısı altında hayırlı bir şey yapmanın koşturmasına girersiniz
sosyal statü için yazık etmiş olursunuz kendinize, söylenirler,
üç kuruşluk maddi konforu üstünüzde görürler dünyalık olursunuz, söylenirler…
bu kulaklar neler duydu:
yer sergisinin yerine
evine koltuk aldı diye ayıplanan müslümanlar vardır .
dahası bütün bunları yapan ve bunu yaptığı için de üzülen
“yorgun dindarlar!” bilirim…
ah ki ah!
anladınız siz...
bu bizim ökkeşin yüzüne bakınca
ne kadar güzel bir dingin adam diyordum
ki;
meczup ökkeş söylenir;
“esasında sıkıntı
gönlün yorulması değil dost
sıkıntılı olan şey
gönlü dinlendirmeyi bilmemektir...
din Allah'ındır
kulları razı etmeye değil
sahibine bakın” der
susar...
Faruk Sevim'le Derkenar..
19.09.2023
Fatma Akdokur'la Derkenar...
14.09.2023
Ayhan Bilgen'le Derkenar..
06.09.2023
Mehmet Yavuz Ay ile Derkenar..
26.08.2023
Muharrem Balcı ile Derkenar...
09.09.2023
Ufuk Uras'la Derkenar..
01.09.2023
6-7 Eylül / Mülteciler | Recep Karagöz
07.09.2023
IRAK NOTLARI (VII) / Harun AYKAÇ
25.09.2020
Bir 12 Eylül Okuması YUSUF YAVUZYILMAZ 16.09.2023
Zamların Anatomisi - IV. Bölüm MUHSİN GANİOĞLU 16.09.2023
Varoluşsal İdrake Yabancılaşmak ATASOY MÜFTÜOĞLU 17.09.2023
Zamların Anatomisi - I.Bölüm MUHSİN GANİOĞLU 25.08.2023
Bir 12 Eylül Okuması YUSUF YAVUZYILMAZ 16.09.2023
Muhafazakârlık ve Başkaldırı TALİP ÖZÇELİK 05.09.2023