Sudan’ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin merkezi Faşir, 500 günlük kuşatma sonrası Sudan ordusunun çekilmesiyle, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından desteklenen darbeci Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) zulmü altında tarihin en kanlı günlerinden birini yaşıyor.
Yayınlanan uydu görüntülerinde, kentte sivillere toplu infazların yapıldığı ve kan birikintilerinin toprak rengini dahi değiştirdiği görüldü.
Bir yılı aşkın süredir abluka altında tutulan şehir, geçtiğimiz günlerde HDK milislerinin orduya bağlı 6. Piyade Tümeni’ni ele geçirdiğini duyurmasının ardından tamamen milislerin kontrolüne geçti. Sudan ordusu, sivillerin güvenliği gerekçesiyle kenti boşaltırken, geride toplu infazlar, yargısız öldürmeler ve yakılıp yıkılan mahalleler kaldı.
Sudan ordusunun El-Faşir’den çekilmesiyle Darfur’un tamamı Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kontrolüne geçti. Aylardır süren kuşatma, kenti açlık, susuzluk ve yıkıma sürükledi. Binlerce sivilin yaşam savaşı verdiği şehirde gıda zinciri çöktü, su kaynakları HDK’nın eline geçti, insani felaket kritik eşiği aştı. HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanı Hüseyin İmir, “Sudan’da Libya senaryosu uygulanıyor” diyerek uyarıda bulundu.
Sudan ordusu, Darfur bölgesindeki son kalesi El-Faşir’den çekildi. Aylardır Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) kuşatması altındaki şehir, yoğun çatışmalar ve ağır insani kayıpların ardından milis güçlerin eline geçti. El-Faşir’in düşmesiyle birlikte HDK, Darfur’un tamamında fiilen kontrol sağlamış oldu. Kentin stratejik konumu nedeniyle bu gelişme, savaşın seyrinde bir dönüm noktası olarak görülüyor.
Sudan ordusu komutanı Abdulfettah el-Burhan, Pazartesi günü, Darfur bölgesindeki el-Faşir kentinden ordunun çekildiğini kabul etti.
El-Burhan, devlet televizyonunda yayımlanan konuşmasında, “Ordunun el-Faşir’den güvenli bir bölgeye çekilmesini onayladık.” dedi ve birliklerinin “el-Faşir halkına yapılanların intikamını alacağını” vurguladı.
El-Faşir, Sudan’ın Darfur bölgesinde Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde kalan son önemli idari merkez konumundaydı.
Kent, aylardır Hızlı Destek Kuvvetleri’nin yoğun kuşatması altındaydı; bu da çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine ve insani krizin derinleşmesine yol açtı.
Ordunun çekilmesiyle kentte silahsız sivillerin infaz edildiğini gösteren görüntüler yayıldı.
Tanıklar ve insani yardım kaynaklarına göre, HDK milisleri El-Faşir’den kaçan sivilleri çevredeki kasaba ve köylerde alıkoydu.
El-Faşir’in doğusundaki Tarni kasabasına ulaşan görgü tanıkları, “yaya olarak Garnî kasabasına gönderildiklerini” ve kadınlar ile çocuklar da dâhil yüzlerce kişinin HDK’nın elinde tutulduğunu bildirdi.
BM Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Denise Brown, El-Faşir’den kaçan yetişkin ve çocukların susuzluk, yetersiz beslenme ve fiziksel yaralanmalar yaşadığını; hepsinin ciddi psikolojik travma altında olduğunu söyledi. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ise çatışmalar nedeniyle yaklaşık 26 bin kişinin yerinden edildiğini duyurdu.
El Faşir Neden Önemli?
Darfur’un beş eyaletinden dördünün Hızlı Destek Kuvvetleri kontrolüne geçmesiyle birlikte El-Faşir, ordunun bölgedeki son dayanağı haline gelmişti.
Kentin önemi, Kuzey, Orta ve Batı Darfur’u birbirine bağlayan bir kavşak noktası olmasından kaynaklanıyor. Aynı zamanda tarihî bir ticaret merkezi ve Libya, Çad ve Mısır’a giden ana geçiş noktası konumunda.
Yalnızca Kuzey Darfur’un yüzölçümü yaklaşık 296 bin kilometrekare, yani Sudan’ın toplam alanının %12’sine denk geliyor ve bu da Darfur bölgesinin yarısından fazlasını oluşturuyor. Dolayısıyla, El-Faşir’in kontrolü son derece stratejik bir anlam taşıyor. Tüm Darfur bölgesinin yüzölçümü ise neredeyse Fransa’nın tamamına eşit.
El-Faşir, deniz seviyesinden yaklaşık 800 metre yükseklikte ve başkent Hartum’un 800 kilometre batısında yer alıyor.
El-Faşir, batıdaki ordunun merkezî askeri üssü olarak biliniyor ve meşhur 6. Piyade Tümeni’nin karargâhına ev sahipliği yapıyor.
El-Faşir Havalimanı, bölgedeki en önemli stratejik tesislerden biri. Havalimanı, hükümet güçlerine lojistik destek sağlayan bir üs ve hava ile kara operasyonlarının koordinasyon merkezi olarak kullanıldı. Şehirdeki silah ve mühimmat depoları da El-Faşir’in saha denklemindeki askerî ağırlığını artırıyor.
El-Faşir’in düşmesi, savaşın genel seyrinde belirleyici bir dönüm noktası olarak görülüyor. Bu gelişmeyle birlikte Hızlı Destek Kuvvetleri, Darfur’un çok büyük kısmında hâkimiyet kurdu ve sınır bölgelerine kadar uzanan bir coğrafi derinlik elde etti. Bu durum, batıdan merkeze doğru askeri hareket kabiliyetini artırdı.
Kentteki değişim, silahlı grupların oluşturduğu ortak güçlerin çözülmesine, siyasi ve askeri etkilerinin azalmasına yol açtı. Ordu, yüksek komuta kapasitesini korusa da Darfur’daki son kalesini kaybetmesi moral açısından büyük bir darbe anlamına geliyor. Buna rağmen hava gücü ve kuzeydeki mevzilerinin sağlam olması nedeniyle ordunun yeniden inisiyatifi ele geçirme olasılığı hâlâ mevcut.
Darfur, HDK’nın Üssü Haline Geldi
Darfur artık HDK’nın ana kalesi konumunda. Burada HDK tarafından paralel bir hükümet kuruldu. Kaynaklara göre, HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) ve diğer üst düzey komutanlar da Darfur’da ikamet ediyor.
Sudan ordusu 2025’in başlarında başkent Hartum’dan HDK’yı çıkarmayı başarmıştı. Ancak hem ordu hem HDK kaynakları, milislerin uzun menzilli silahlara ve insansız hava araçlarına sahip olduğunu, bu sayede yeniden başkente saldırı girişiminde bulunabileceğini belirtiyor.
Gıda Tedarik Sistemi Çöktü: İslam Dünyasının İkinci Gazze’si
Hızlı Destek Kuvvetleri’nin ablukası altındaki şehirde, gıda ve tıbbi yardımların kesilmesi, altyapının ve hizmetlerin tahrip edilmesi gibi sistematik uygulamalar sonucunda yaşam neredeyse durma noktasına geldi. Şehirde, milislerin denetimi altında ortaya çıkan “savaş tüccarları” ekonomik çöküşü daha da derinleştirdi.
Çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar arasında açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle bayılmalar sıkça görülmeye başladı. Günlerce yemek yiyemeyen insanlar dayanma gücünü kaybetti, sokaklar açlıktan bitap düşmüş insanlarla doldu.
Şehirde gıda tedarik zinciri neredeyse tamamen çöktü. Şeker, soğan, pirinç, tuz ve mercimek gibi temel ürünler tamamen ortadan kayboldu. Darı, sorgum ve temel ilaçlar da hızla tükendi. Kentin ana ticaret merkezi olan Nivasha Pazarı, saldırılar ve can kayıpları nedeniyle neredeyse tamamen durdu. Çalışan dükkanların oranı %20’yi geçmiyor.
Pazardaki tüccarların öldürülmesi, ticaret alanlarının tahrip edilmesi ve artan korku, şehirde yaşamı imkânsız hale getirdi. Açlık, yetersiz beslenme, hastanelerin kapanması, suyun kesilmesi ve yakıt yokluğu, halkı “yavaş bir ölüme” sürüklüyor. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin batı bölgesindeki baraj ve su kaynaklarını ele geçirmesiyle su şebekesi neredeyse tamamen çöktü.
Bir varil suyun fiyatı 12.000 Sudan Lirası’na kadar çıktı ve halkın geçim yükü dayanılmaz bir hale geldi.
Yakıt fiyatlarının aşırı artması nedeniyle bazı istasyonlar güneş enerjisine geçmeyi planladı, ancak milis güçleri bunu “izin yok” bahanesiyle engelledi. Böylece hem içme suyu hem de hijyen için gereken asgari ihtiyaçlar karşılanamaz hale geldi.
Yardım kuruluşlarının verilerine göre, şehirde binlerce sivilin durumu kritik seviyeye ulaştı. Gıda sıkıntısı o kadar ağırlaştı ki, insanlar bir dönem hayvan yemini tüketmeye başladı; fakat artık o da bulunamaz hale geldi.
Sudan Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre, yaklaşık 260 bin sivil El-Faşir’de tam bir kuşatma altında tutuluyor ve insani yardım girişine izin verilmiyor.
Bölgedeki acil durum birimleri, şehirdeki temel gıda maddelerinin %88 oranında tükendiğini bildirdi.
Gıda sıkıntısının başlıca nedeni, milislerin kente mal girişini tamamen yasaklaması. Mal getirmeye çalışanlar öldürülüyor veya mallarına el konuluyor. Bazı milis unsurları durumu fırsata çevirerek malları depoluyor, ardından kendi kontrol ettikleri bölgelerde yüksek fiyatlarla satıyor. Böylece şehirdeki ticaret tamamen HDK bağlantılı kişilerin tekeline geçmiş durumda.
Bu nedenle, şeker piyasadan tamamen silindi. Yağ, un, tuz, mercimek, pirinç, çay, kahve, sabun ve kibrit gibi temel ürünlerin fiyatları birkaç kat arttı. Bir koli çamaşır sabunu 700.000 Sudan Lirası’na, kuru salça 20.000 liraya, bir çuval darı 600.000 liraya ulaştı.
HDK’nın Arkasındaki Güç: BAE
Sudan’da üç yıldır süren iç savaş, yalnızca yerel güçlerin mücadelesi olmaktan çıktı, bölgesel ve uluslararası aktörlerin çıkar hesaplarının iç içe geçtiği karmaşık bir vekalet savaşına dönüştü. Bu tabloda en çok öne çıkan dış aktörlerden biri, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
İngiliz basınında yayımlanan gizli bir istihbarat raporu, BAE’nin Sudan’a çok sayıda askeri kargo uçağı gönderdiğini, bu uçuşların bir kısmının Libya ve Çad üzerinden aktarıldığını bildirdi.
Sızdırılan bir BM uzman raporu da bu iddiaları destekler nitelikte. Raporda, BAE’den Sudan’a yapılan düzensiz silah sevkiyatlarının tespit edildiği, bu durumun BM’nin silah ambargosunun açık ihlali anlamına geldiği belirtiliyor. Amnesty International’ın yaptığı ayrı bir araştırma ise, BAE’nin Çin yapımı gelişmiş silah sistemlerini yeniden ihraç ederek Sudan’da kullanılmasını sağladığını ortaya koydu.
Son olarak BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan iki dosya, İngiltere’nin Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yaptığı silah ihracatını yeniden gündeme taşıdı.
BM Güvenlik Konseyi’nin gördüğü belgelere göre, İngiltere yapımı küçük silah hedef sistemleri ve zırhlı personel taşıyıcılar için İngiliz motorları savaş bölgelerinde ele geçirildi.
BM’ye sunulan iki dosyada İngiltere yapımı askeri ekipmanların Sudan’da ele geçirildiği belirtiliyor. Her iki dosya da Sudan ordusu tarafından hazırlandı ve BAE’nin HDK’ye verdiği desteğe dair ayrıntılı kanıtlar içeriyor.
Belgelerde, Galler merkezli Militec şirketi tarafından üretilen küçük silah eğitim ve hedef sistemlerinin, Hartum ve Omdurman kentlerinde eski HDK mevzilerinde bulunduğu görülüyor.
Bu sistemlerin, 2013’ten itibaren BAE’ye ihraç edilmesi için İngiltere hükümeti tarafından lisans verildiği kayıt altına alınmış. Ocak 2015 – Eylül 2024 arasında Londra hükümeti, Militec ürünlerini kapsayan “ML14” kategorisinde BAE’ye 26 kalıcı ihracat lisansı vermiş. Bu lisansların 14 farklı şirkete verildiği, ancak hangi şirketin hangi lisansa sahip olduğunun açıklanmadığı belirtiliyor.
27 Eylül 2024’te, yani BM Güvenlik Konseyi’nin bu ekipmanların Sudan’da görüldüğüne dair görselleri aldıktan üç ay sonra, İngiltere hükümeti BAE’ye aynı ürün kategorisinde “açık bireysel ihracat lisansı” vermiş. BM’ye sunulan belgelerde, BAE’nin devlet destekli Edge Group şirketi tarafından üretilen Nimr Ajban serisi zırhlı personel taşıyıcıların HDK mevzilerinde ele geçirildiği görülüyor.
Darfur bölgesinde kontrol sağlamasıyla birlikte, BAE’nin de kara bağlantısı ve stratejik derinliği güçlendi. Çad, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Güney Sudan’a kadar uzanan bir hat, BAE’nin Afrika’daki yeni “etki koridoru” olarak görülüyor.
Altın Savaşı
Sudan’daki çatışmaların finansal arka planında altın ticareti önemli bir yer tutuyor. Sudan’ın zengin altın rezervleri, savaşın hem kaynağı hem yakıtı haline geldi. HDK kontrolündeki bölgelerden çıkarılan altının büyük kısmının Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden uluslararası pazarlara ulaştığı tespit edildi.
Resmî ithalat rakamlarına göre, BAE Sudan altınının en büyük alıcısı konumunda. Ancak uluslararası raporlar, bu ticaretin büyük bölümünün kaçak yollarla yapıldığını ve HDK’nın bundan büyük gelir elde ettiğini gösteriyor.
HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanı İmir: Sudan, Libya Senaryosuna Sürükleniyor
HÜDA PAR Dış İlişkiler Başkanı Hüseyin İmir, Sudan’daki savaşın uzamasının yalnızca iki hükümetin paralel biçimde var olmasına yol açmadığını, aynı zamanda Libya’da olduğu gibi yıllara yayılan bir istikrarsızlık ve “kaynak savaşları ekonomisi” tehlikesini de beraberinde getirdiğini söyledi.
İmir’e göre Sudan’daki mevcut tablo, 2011 sonrası Libya’da yaşanan parçalanmanın neredeyse birebir yansıması. “O dönem dış müdahaleler ve milisleşen yapıların kontrolsüzlüğü, Libya’yı iki hükümetli bir kaosa sürükledi. Aynı senaryo şimdi Sudan’da sahneleniyor,” diyen İmir, ülkenin maden kaynaklarının yeniden aynı akıbetle karşı karşıya olduğuna dikkat çekti.
Sudan’ın zengin altın ve petrol rezervlerinin, halkın refahı yerine dış güçlerin desteğiyle tarafların güç savaşının aracı haline getirildiğini vurgulayan İmir, “Bu süreç, yalnızca Sudan’ın değil, tüm Afrika Boynuzu’nun güvenliğini tehdit ediyor. Sudan’da ateşkesin sağlanmaması halinde Sahel kuşağında istikrarsızlık zinciri genişleyecek, tıpkı Libya’da olduğu gibi savaş ağaları ülkenin damarlarını sömürecektir.” dedi.
“Dış müdahaleler Derhal Engellenmeli”
İmir, Sudan’da barışın sağlanması için ilk adımın dış müdahalelerin sonlandırılması olduğunu belirtti. Çatışmayı körükleyen ülke ve aktörlerin özellikle de HDK’ya silah sevkiyatı yapan güçlerin engellenmesi gerektiğini söyleyen İmir, bu amaçla “bağımsız ve şeffaf bir uluslararası denetim mekanizmasının” kurulmasını önerdi.
İmir, “Silah akışının durdurulması, HDK üzerindeki diplomatik baskının artırılması ve savaş ekonomisinin çökertilmesi şarttır. Aksi takdirde Sudan, kalıcı barış yerine kalıcı bir vekalet savaşına mahkûm edilecektir.” ifadelerini kullandı.
İmir’e göre müzakere halkın güvenliğini ve yaşam hakkını temel almalı. Geçici ama bağlayıcı bir ateşkesin, insani yardımların ulaşabilmesi ve sivillerin korunabilmesi açısından zorunlu olduğuna dikkat çekti.
İmir, “Sudan’da savaşın durması, binlerce insanın hayatta kalma meselesidir. Bu yüzden müzakerelerin merkezine insani güvenliği koymak gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.
İmir ayrıca, El-Faşir’de sivillere yönelik katliam görüntülerini ve kentte yürütülen aç bırakma politikasını sert bir dille kınadı. İmir, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin sivillere yönelik kuşatma stratejisini “modern çağın en vahşi abluka yöntemlerinden biri” olarak nitelendirdi.
Uluslararası toplumun sessizliğini de eleştiren İmir, “El-Faşir’de yaşananları izleyen her kurum ve devlet, bu suçlara ortaklık ediyor. Açlık bir silah haline getirilmiş, su ve ilaç erişimi bilinçli biçimde engellenmiştir. Bu tablo insanlığın vicdanına vurulmuş kara bir lekedir,” dedi.
Bölgesel aktörler çağrı yapan İmir, “Başta komşu ülkeler ve uluslararası insani kuruluşlar olmak üzere tüm ilgili aktörler, Sudan’da acil bir insani seferberlik başlatmalıdır. Gıda, su, sağlık hizmetleri ve barınma gibi temel ihtiyaçlar derhal karşılanmalıdır. Sudan halkı yalnız bırakılmamalı; insani yardımlar güvenli koridorlar üzerinden hızlı ve engelsiz biçimde ulaştırılmalıdır,” açıklamasında bulundu.
(Doğru Haber)
İngiltere’de Zirvede Hangi Türkler Var?
30.09.2025
Sumud: Dünyanın Vicdanı YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Üstad'ın Psikanalizi Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025