Ailede Huzura Doğru(2) - Hatice Altuntaş

Aile içi şiddetin temel sebebi, aile bileşenlerinin birbirlerinin hak ve hukukunu çiğneyerek zulüm etmeleridir. Zulüm, hakkı yerli yerine koymamak ve adaletten sapmaktır. Tüm ilişkilerde insana layık olduğu değeri vermemektir. Zulmeden insanda, değer bilecek takdir duygusu ve karşısındaki insanla empati yapacak iyilik, feraset ve öz saygı yoktur. Şiddetçi kendi cinsinin, rolünün, en iyi en üstün olduğuna inanır ve şiddetin de hakkı olduğunu düşünür. O yüzden incittiği acıttığı kalplerin feryadı figanına bile izin ermez. Çözmekten ve yüzleşmekten kaçtığı ağır problemlerle yaşamak onu zulmetmeye götürür.

Aslında mazlumdan önce zulmedenin yardıma ve terapiye ihtiyacı vardır. Zira en temel insan değerleri olan merhamet ve vicdanının kayıp olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bindiği dalı keserek ruhunu ve aklını kaybetme riski vardır. Şiddet fiilinin yol açacağı zincirleme kazaları düşünemez. Oysa zulmün daima domino etkisi vardır. Halka halka yayılarak çok sayıda insanı mağdur ve meşgul eder. Zulmeden insanın da muhakkak görünen ya da görünmeyen, şiddet gördüğü iç ya da dış etkenler vardır. Zalim ilk zararı kendine verir. Öncelikle merhamet edilecek de odur. Çünkü ayağına kurşun sıkmış ve yok oluş sürecini başlatmıştır.

Maalesef dünyevi ve uhrevi itibar kaybı, zulmeden insanın istikbalidir. Egosu için geleceğini feda eden insanın aklını kullandığı da söylenemez. Zalimin acilen, onurlu direnişçiler tarafından kurtarılmaya ihtiyacı vardır. Şiddet kadın ve çocukların narin ruhlarında kapanması çok ama çok zor derin yaralar açar.

Birincisi; bu yaralardan dolayı erkeklik, kadınlık, çocukluk onuru çiğnenen kimse, zulmedene karşı gizli ya da açık, kin ve nefret biriktirir.

İkincisi; kadın eş olma anne olma fonksiyonunu yerine getirecek enerjiden mahrum kalır.

Üçüncüsü; öğrenilmiş çaresizlik geliştirir.

Dördüncüsü;  gelecek nesillerin saygın ve ilk öğretmeni anne, travma geçirir, çocuklarıyla beraber fiziksel ve ruhsal darbedilmiş olur. Kendine emanet olarak geldiği eşi tarafından zayıf düşürüldüğü için sosyal hayatta da açık yara misali mikroplar tarafından zarar verilecek hale gelir. Çin atasözü der ki, “kadın kocası tarafından değersizlik ve şiddet görürse onu ilk kapacak olan kapıdaki (af buyurun) köpektir” Oysa erkeğin fiziksel ve duygusal gücü kadına çocuğa şiddet için değil emanete en iyi şekilde sahip çıkmak içindir.

Şiddet kadında özgüven kaybı, dikkatini toplayamama, okuduğunu anlayamama gibi pek çok psikolojik problemi de beraberinde getirir. Anne ve çocuk birbirlerine içgüdü ile bağlı olduklarından çocuklar anneye yapılandan çok etkilenir. Şiddetçi babayı annelerine yaptıkları zulümden dolayı affetmezler. Saygı ve sevgilerini kaybederler. Anne baba kavgaları çocuklar için dayanması çok zor durumlardır. İki arada bir derede kalırlar. Ne tecrübeleri ne de minicik kalpleri çatışmaları engellemeye, çözmeye yetmez. Acı ve ıstırap, çaresizlik duyguları içinde kıvranır durur intiharı dahi düşünebilirler. Parçalanmış ailelerin çocukları, anne baba sinerjisinin; kuşatıcı sevgi, güven, aidiyet duygularından uzak kalarak hayat mücadelesi vermek zorunda kalırlar. Tüm ilişkilerinde aile boşluğunu hissederler. Onları kuşatan, koruyucu kişi, aile ve kurum yoksa potansiyel suça itilme, madde bağımlılığı gibi çok sayıda tuzaklara, kolayca düşebilirler.

Bu yüzdendir ki erdemli insanlar eşler arasında kuşatıcı, birleştirici ve saygı, sevgi arttırıcı bir rol üstlenmelidir. Haset, kıskançlık ve fitne üreten, eşleri birbirine karşı itibarsızlaştıranlara karşı ise bilgelikle yaklaşarak insanlık için değerli bu kurumu korumaya almalıdırlar. Bilge akrabalara ne kadar çok ihtiyacımız var…

Yazarımızın Konu ile İlgili Yazısının İlk Bölümü İçin Aşağıdaki Link'i Tıklayınız:

,http://www.hertaraf.com/haber-ailede-huzura-dogru-1-2617