14 ve 28 Mayıs seçimlerini geride bıraktık. Cumhur İttifakı, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Hayırlı olsun.
Osmanlı Devleti 624 yıl süren ömrünü; Anadolu topraklarındaki varlığını Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlara olan ilgi ve hakimiyeti ile sağlamıştır. Çoğu kez duyarız; ’Osmanlı, yaşamı boyunca Anadolu’yu ihmal etmiştir ‘diye. Doğru ben de bir Anadolu çocuğu olarak doğup-büyüdüğüm coğrafyada, Maraş’ta Osmanlı’ya ait ciddi bir yapıya, ize rastlamadım. Gördüğüm, Selçuklu, Hititler, Asurlar ve Med’lere ait tarihi kalıntılar ve yapıtlardır.
Osmanlının aksine Cumhuriyet tarihinde neredeyse yüzyıldan bu yana Cumhuriyet dönemi yöneticilerinin adı geçen coğrafyalara ilgisiz kaldığı da bir vakıa. Bu ilgisizliğin arkasında kurucu iradenin; ’Yurtta sulh, cihanda sulh ’söyleminin muhakkak ki etkisi vardır. Adı geçen coğrafyaya ilgisiz kalan Cumhuriyet dönemi yönetici ve elitleri kendi coğrafyalarına sırt çevirerek yüzlerini Batı’ya dönmüşlerdir. Neredeyse bin küsür yıllık din ve dini değerler dışlanarak, onun yerine ulusalcılık, Türk’ü kutsamak öne çıkmıştır. Ümmet bilinci, İslami kardeşlik algı ve uygulamaları terkedilerek bunun yerine; ‘Muasır Medeniyet’ algısı ve kutsaması adeta bir inanç doktrini haline getirilmiştir. Kâbe kıble olmaktan çıkartılmış, Çankaya ve anıtkabir adeta onun yerine ikame edilmiştir. ‘Muasır Medeniyet ’denilen söylem Kemalizm’in ütopyası olmuştur. Bu bağlamda Ruşeni Barkın’ın 1926’da yazdığı; “Din yok, Milliyet var: Benim Dinim Benim Türklüğümdür.’ adlı eserde şöyle der: ‘Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren ulusalcılığımızdır. O halde felsefemizde din kelimesinin tam karşılığı ulusalcılıktır.’ Bu kitabı okuyan M. KEMAL; ‘Aferin, alkışlar’ notunu derkenara olarak düşerken, devamında şu satırlara da ‘aferin, alkışlar’ notunu düşer. İşte o satırlar: ‘Hangi ulusun yüceliği, Türklüğün ululuğu kadar tarihin bilinmeyen enginlerine ulaşmıştır? Ve nihayet hangi ulus ölürken Azrail’i tepelemiştir. Dünyada Türk olmak kadar onur mu var? Ve Türk olmak kadar din mi var?’1
Dönemin CHP milletvekillerinden Kemalettin Kamu mecliste okuduğu bir şiirde şu mısraları haykırır: ‘Ne mucize ne efsun-ne örümcek ne yosun-Çankaya bize yeter-Kâbe Arap’ın olsun.’2
Cumhuriyetin bânisi M. Kemal, son meclis konuşmasında milletvekillerine şöyle seslenir: ‘Bizim devlet idaresinde ana programımız CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz ilhamımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan hayattan almış bulunuyoruz.’3
CHP ve onun başarısızlık nedenleri sanıyorum içerisine düştüğü Kemalizm ve Ulusalcılık sarmalıdır. Cumhuriyetin ilk yılları ve hatta tek parti döneminin neredeyse tüm söylem ve icraatları halka ve onların değerlerini aşağılamakla geçmiştir. O nedenledir ki halk hiçbir zaman bu partiye kendi iradesiyle iktidar şansı vermemiştir. İsterseniz tüm askeri darbe ve muhtıraları bir de bu zaviyeden okuyunuz.
Yüzyıllık bir uyuma ve uyutulmanın ardından bu ülke halkı yeniden uyanmaya ve ayaklarının üzerinde durmaya başlamıştır. Bugün bu ülke ve halkı yalnızca Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar değil, nerdeyse tüm İslâm coğrafyası ve dünyanın ezilmişlerinin yanında saf tutmaktadır. Bu nedenle 14-28 Mayıs seçimlerini yalnızca Türkiye’nin seçimleri olarak değerlendirmek yanlış ve eksik olur. Hele de yaşanan seçimleri Erdoğan-Kılıçdaroğlu ikilemine indirgemek gerçeklikle bağdaşmaz. Adı geçen seçimleri yalnızca Erdoğan kazanmadı, keza yalnızca Kılıçdaroğlu da kaybetmedi. Kazananlar bu ülkenin değerlerinden dışlanmak istenen halk kesimi ile, İslam coğrafyası, horlanan- ezilen, dışlanan ve sömürülen dünya mustaz’aflarıdır. Kaybedenler ise din ve dine ait değerleri hiçe sayanlar, Kemalizme ilâhi buyruk gibi sarılanlar, Batı dünyası, Amerika, LGBT’ciler, Feto, yandaşları ve sömürgecilerdir.
Türkiye son yıllarda vizyonunu genişleten, geliştiren bir ivme kazanmıştır. Dünyaya hükmeden güç odakları güçlerini kaybetmektedirler. Kendi insanları için bile umut olmaktan uzaklaşmışlardır. Nitekim dün Humeyni’nin İslâm Devrimi (11 Şubat 1979) sonrası olağanüstü şaşkınlık yaşayan güç odakları, acaba İslâm, yeniden itikadi, ibadi ve siyasi kimliği ile vücut bulursa ne yapacaklar? Radikal söylem ve söyleyenleri bir tarafa bırakarak ifade etmek gerekirse, kapitalizmin ve sosyalizmin irtifa kaybettiği günümüzde onların demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi söylem, icraat ve vaatleri de inandırıcılığını yitirmiştir. Mısır, Tunus, Cezayir ve Filistin’de muhtelif tarihlerde gerçekleşen seçimler ve hür dünyanın, hür demokratlarının bakış, icraat ve kabullerini gördük. Tüm bunların yanısıra çeşitli ideolojik, şahsi beklenti ve hesaplar uğruna Afrika’nın, Asya’nın, Güney Amerika’nın, Ortadoğu’nun, Balkanlar’ın ve Kafkasya’nın Türkiye’ye bakış, umut ve beklentilerini görmemek nankörlüktür.
Elbette yaşamış olduğumuz ülkenin cari olan sistemi laik-seküler, dahası Kemalist ilke ve inkılaplara dayalı sistem. Bunun aksini iddia etmek mümkün değil. Ancak gerek yerelde ve gerekse küresel ölçekte yönetilen insanlarının hukukunun korunmasının hiç mi önemi yok? Ya da Hz. Resul (as)Taif dönüşü müşrik Adiy b. Hatim’in himayesine girmesi güncellenemez mi? Veya Rûm Sûresi beşinci ayetini yeniden tefekkür edemez miyiz: “Rumlar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Onlar yenilgilerinden birkaç yıl içerisinde galip geleceklerdir. Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın zafer vermesiyle mü’minler sevineceklerdir..”
Tevhit akidesi imanın esasıdır. Bu esasa bağlı kalarak Hz. Resul’ün (as) siyasi sünneti dikkate alınarak ve de ideolojik kalıplardan sıyrılarak günümüzü, geleceğimizi ve en önemlisi de İslami algılarımızı yeniden, tevhit akidesini zedelemeden gözden geçirmek mecburiyetindeyiz. Emevîlerle birlikte saltanata dönüşen yönetim biçimini sorgulamadan İslâm adına kabul edenlerin bu bağlamda halkın iradesini sorgulamaları tenakuz değil mi?
CUMHURBAŞKALIĞI TÖRENİ VE KATILIMCILAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göreve başlama törenine 21 devlet başkanı,13 başbakan ve diğer temsilciliklerle birlikte 78 ülke katıldı. Venezuela Devlet Başkanı’nından Küba Başbakanı’na, Azerbaycan Cumhurbaşkanı’ndan Ermenistan Başbakanı’na varıncaya dek gerek İslâm coğrafyası temsilcileri ve gerekse Afrika, Asya, Lâtin Amerika temsilcileri törende hazır bulundular. Katılımcıların ekserisinin yüzleri gülüyor-gözleri parlıyordu. Elbette Ermenistan Başbakan’ı gibi tedirgin olanlar da vardı. Katılımcı ülkelerin çoğunun neredeyse üç asırdır sömürgeci devletlerden çekmediği kalmamıştır. Oysa ülkelerini temsil için geldikleri ülkenin tarihinde ne Selçuklu, ne Osmanlı ne de Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinde sömürgecilik yoktur. Keza İslâm tarihinin hiçbir safhasında da sömürgeci eğilime rastlayamazsınız. Endülüs ve Osmanlı gittiği, hükmettiği yerlere ilim, hizmet ve muhabbetten başka bir şey götürmemiştir. Etkili oldukları coğrafya ve onların tarihi buna tanıklık eder. Her ülkenin her milletin bir tarih hafızası vardır. İşte Türkiye son yıllardaki gönül coğrafyasına yaklaşımında o ülkelerin hafızasını tazeledi. Batı dünyası ise dün olduğu gibi bugün de üçüncü dünya ülkelerine ve halkı Müslüman olan ülkelere sömürü zülmünü hatırlatıyor. Dilerseniz törene iştirak eden 78 ülke temsilcilerinin yüzlerindeki mutluluğu, gözlerindeki parıltıyı bu açıdan da okuyabilirsiniz.
15 TEMMUZ SONRASI TÜRKİYE
Amerika, gerek İran-Irak savaşı’nda ve gerekse sonrasında KÖRFEZ Harekatı, Irak’ın ve Afganistan işgali ve oralardaki insanlık dışı uygulamaları nedeniyle epeyce irtifa kaybetmişti.15Temmuz Feto darbe girişimi sırasında da tıpkı 27 Mayıs,12 Eylül darbeleri ve 28 Şubat muhtırasında elinin –kolunun olduğu bilinmektedir. Türkiye darbe girişimi sonrası birbiri ardınca Amerika’nın desteklediği PKK, PYD, SDG gibi örgütlere ağır darbeler indirdi. Aslında Amerika’ya rağmen gerçekleştirmiş olduğu harekatlarla adeta bağımsızlığını kabul ettirdi. Seçimler sonrası teşkil olunan yeni kabinenin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada; “Devletimizin her türlü dış etkiden bağımsızlığı ve milletimizin iradesinin egemenliğine dayalı milli dış politika vizyonumuzu sürdüreceğim.” derken aynı zamanda Türkiye’nin gönül coğrafyasına da teminat veriyordu. Bu bağlamda Amerika bir taraftan Türkiye’nin; ‘bağımsız dış politika izlemesi’ne vurgu yaparken, diğer yandan da; ‘küresel müttefik olduk’ demeyi ihmal etmiyordu.
KISA KISA KATILIMCILARIN TAHLİLİ
Lâtin Amerika temsilcilerinden Venezüela ve Küba katılımları ile Amerika’ya bir mesaj verdi. Yani Latin Amerika ülkelerinin Amerika’nın arka bahçesi olmadığını sezdirdiler. Afrika katılımcıları üç asırdır ülkelerini sömüren Avrupa’nın sömürgeci uygulama ve eğilimlerine meydan okudular. Aslında Aliyev ve Paşinyan’ın katılımlarına ayrı bir başlık atmak gerekir. Aliyev; “tek millet iki devlet” vurgusunun devamı olarak Türkiye’nin engin katkıları ile “Karabağ Zaferi”nin memnuniyetini sergiledi. Paşinyan ise Rusya ve Ermeni diasporasına güvenmenin getirdiği hezimetin ezikliğini yansıttı ve adeta Türkiye’ye himaye istemiyle geldi. İsrail, evet İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Erdoğan’ı araması ve tebrik etmesi normal. Lâkin gelmiş geçmiş İsrail siyasetçilerinin eli en kanlı olanlarından Başbakan Netanyahu’nun araması ve tebriki sizce de anormal değil mi? Zira tebrik ettiği kişi; 29 Ocak 2009’da İsrail siyasetinin en duayenlerinden olan Perez’e, “one minute” diyen kişi. Aslında Erdoğan Davos’taki o çıkışı ile İsrail’i yeniden meşruiyet krizine soktu. Zaten kurulduğundan beri kuşatılmışlık, yalnızlık ve meşruiyet sorunu yaşayan bir ülke. Yani özetle ifade etmek gerekirse Cumhurbaşkanı katılım törenindeki fotoğrafı iyi okumak lâzım. Okunsun ki Türkiye’nin yeni misyon ve vizyonu iyice anlaşılsın.
1) Türk’e TAPMAK Onur Atalay sh.187
Kemalist Laikliğin Temelleri sh.74- Muzaffer Taşyürek
2) Memurlar Net 5 Aralık 2012
3) tbmm.gov.tr/tarihçe/atatur
12 Haziran 2023
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
BARIŞ UMUDU / Ümit AKTAŞ
09.02.2025
BARIŞ UMUDU|ÜMİT AKTAŞ
08.02.2025
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
Yıldız Ramazanoğlu ile Derkenar..
24.01.2025
Nail Bey'in Aklı İsraille Ticarette Kaldı!
25.01.2025
Instagram Annesi Hülya FEYZULLAH AKDAĞ 09.02.2025
Netanyahu Trump’ın Mayın Eşşeği mi? AHMET GÜRBÜZ 08.02.2025
ATEŞKESİN ATEŞİ DERVİŞ ARGUN 15.01.2025